Prof. Sevin: YÖK tapınak oldu!

Haber Giriş : 03 Aralık 2005 06:41, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Van YYÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Necla Sevin, YÖK'e ve Rektör Aşkın'ı suçlayarak emekliliğini istedi. "YÖK tapınak oldu" diyen Sevin'in iddiaları ise çok düşündürücü.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğretim üyesi olan ve 43 yaşında emekliliğini isteyen Prof. Dr. Necla Sevin, "YÖK destekli Aşkın, YYÜ'de baskıcı bir yönetim sergiliyordu. YÖK bir tapınak haline geldi. Onların mabedine hiç kimse giremez oldu. Konuşanlar uzaklaştırılıyor" dedi

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Rektörü Yücel Aşkın'ın kadrolaşma adına Mimar Sinan Üniversitesi'nden Van'a getirttiği Prof. Dr. Necla Sevin, Aşkın ve YÖK'e yönelik zehir zemberek açıklamalar yaparak, üniversitedeki görevinden emekliye ayrıldı.

YÖK'ün bir tapınak haline geldiğini belirten Prof. Sevin, 3 yıl içinde YYÜ'de yaşadıklarının ardından YÖK çatısı altında varolmanın onur kırıcı bir hal aldığını, daha önünde uzun yıllar olmasına rağmen emekliye ayrılmayı tercih ettiğini söyledi. Yücel Aşkın'ın YÖK'ten de aldığı destek ve kuvvetle YYÜ'de baskıcı ve antidemokratik bir yönetim sergilediğini ve vicdanları baskı altına almaya çalıştığını kaydeden Prof. Sevin, "Türkiye'de bilimin geleceği ve ülkenin geleceği için YÖK sisteminin tartışılması, bu sistemin demokratik ve bilimsel bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir" uyarısında bulundu.

PROF. NECLA SEVİN'DEN ŞOK AÇIKLAMALAR

Eşi Prof. Veli Sevin ile birlikte Van'ı terkederek İzmir'e yerleşen Prof. Necla Sevin'in, Van Cumhuriyet Savcılığı'nda verdiği ifadesindeki şok açıklamaları şöyle:

- 20 yılı aşkın bir süredir akademisyen olarak hizmet etmekteyim. Kitaplarım, ulusal ve uluslararası yayınlarım bulunmaktadır. Çok sayıda öğrenci yetiştirdim. Ancak, YÖK sistemi öyle bir noktaya gelmiştir ki; üniversitelerin değil, yalnızca ve yalnızca rektörlerin hamisi durumundadır.

- Eski çağlarda Mısır, Mezopotamya, Anadolu toplumlarında tapınaklar vardır. Bu tapınaklara rahipler dışında kimse giremez ve başında baş tanrının temsilcisi bulunur, baş tanrı ve tanrılar hikmetinden sual olunmayan kişilerdir. Hiçbir şekilde tartışılmazlar. Onların mabedine hiç kimse giremez. İşte, YÖK bir tapınak haline gelmiştir; bu tapınakların başındaki tanrı kral, tanrı rektörleri atamakta ve onlara hiçbir müdahalede bulunulmasına izin vermemektedir.

- Ama artık bu tapınağın taşları yerinden oynamıştır. Türkiye'de bilimin geleceği ve ülkenin geleceği için YÖK sisteminin tartışılması, bu sistemin demokratik ve bilimsel bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. YÖK sistemine olan inancımız tamamen ortadan kalkmıştır.

YÖK ÇATISI ALTINDA KALMAK ONUR KIRICI

- Ben henüz 43 yaşındayım. Daha 26 yıl görev yapabilecekken, 15 Kasım 2005 tarihi itibariyle öğretim üyeliğinden emekliliğimi istedim. Çünkü bu sistem içinde varolmak onur kırıcı bir duruma gelmiştir; bir devlet memuru olarak konuşma yasağımızın bulunması, sistemin aksaklıklarını dile getirmemize engel olmaktadır. Emekli olduktan sonra Türkiye'deki bilim ortamının demokratik ve akademik bir düzeye dönüşmesi için bağımsız mücadelemi sürdüreceğim. Tüm bu anlattığım gerekçelerle YÖK'ün bir elemanı olarak, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın'ın bu yapılanlar içerisinde YÖK'ten de aldığı destek ve kuvvetle üniversitemizde yönetimi ile birlikte baskıcı ve antidemokratik bir yönetim sergilemekte ve vicdanları baskı altına almaya çalışmaktadır. Bundan dolayı bizler akademisyenler ve diğer tüm personel, yapılan haksız uygulamaları ve yolsuzlukları duymamıza rağmen bu sistem içerisinde bir sonuç elde edilemeyeceğini biliyoruz.

- Üniversite yönetimi baskıcı, yıldırmaya yönelik bir sistem kurmuştu. Kendileri gibi düşünmeyen, kendilerini eleştiren hiç kimseye tahammülleri yoktu. Yönetim kurullarına kendi adamlarını seçtirmek için baskı uyguluyorlardı.

AŞKIN'IN ZULMÜNE ATATÜRKÇÜLER DE DAYANAMADI

- Üniversiteden ayrılan insanlar arasında bu sisteme daha fazla dayanamayan laik, demokrat ve Atatürkçü elemanlar çok fazladır.

- Avrupa Birliği'ne girme mücadelesi verdiğimiz bu dönemde bir yöneticinin elemanlarını din, dil, ırk, siyasî görüş, ahlâkî yaşam ve benzeri konularda fişlemiş olması, bilim ahlâkı, insanlık onuru ve Atatürk'ün mirasına asla yakışmamaktadır. Üniversite yönetimi, fişlemeyi kendi geleceğini garanti altına almak, varoluşunu devam ettirmek için kendisine bir görev addetmiştir. Çağdaş bir öğretim üyesi olarak, bu yaklaşımını şiddetle protesto ediyorum.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber