Anayasa Mahkemesi'nden Siyasi Partiler Yasası'na kısmi iptal
Anayasa Mahkemesi, Siyasi Partiler Yasası 101'nci maddesinin, kapatılması
istenen partiye kapatma yerine, gerekirse aldığı devlet yardımının "yarısından
az olmamak kaydıyla" mahrum bırakılması bendini kısmen iptal etti. Gerekçede,
iptal ettiği "yarısından az olmamak kaydıyla" ibaresinin, Yüksek Mahkeme'ye
Anayasa ile tanınan "yaptırım uygulama yetkisini sınırlandırdığı"
belirtildi. FP'li Mustafa Kamalak, Lütfi Yalman ve 109 Milletvekilinin, 26.3.2002'de
yürürlüğe giren 4748 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun"un kısmen iptali istemiyle ilgili olarak yaptığı başvurunun
ilk incelemesi 6.6.2002'de yapılmış, 16.7.2003'te de kısmi iptal kararı alınmıştı.
İptal kararının gerekçesi ise 5 yıl sonra yazıldı.
ANAYASA MAHKEMESİ: YASA, YAPTIRIM YETKİMİZİ SINIRLIYOR
Yüksek Mahkeme, yasadaki koşullar oluştuğunda kapatılması istenen partiye, temelli
kapatma yerine aldığı devlet yardımının "yarısından az olmamak kaydıyla"
mahrum bırakılması yönündeki Siyasi Partiler Yasası'nın 101'inci maddesine eklenen
fıkrayı inceledi. Yasayla Anayasa Mahkemesi kararlarına sınırlama getirilemeyeceği
yönündeki talebi değerlendiren Yüksek Mahkeme, düzenlemeyle "Anayasa ile
verilen yaptırım uygulama yetkisi sınırlandırıldığını" bildirdi. Kararda,
"Bu kuralın uygulanması halinde Anayasa Mahkemesi, Devlet yardımından kısmen
ya da tamamen yoksun bırakma yaptırımı ile ilgili kararını, yardım miktarının
yarısından az olmamak kaydıyla, sınırlı olarak kullanabilecektir" denilerek
bu durum açıklandı.
Yüksek Mahkeme, bu nedenle, SPY'nin 101'inci maddesine 4748 sayılı Yasayla
eklenen fıkrada yer alan "...yarısından az olmamak kaydıyla..." ibaresini,
oyçokluğuyla Anayasa'nın 69'uncu maddesine aykırı bularak, üye Fulya Kantarcıoğlu'nun
karşıoyu ile iptal etti. İbarenin iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmadığından
hemen arkasındaki "...bu yardımdan..." ibaresi de iptal edildi. Partilerin
temelli kapatılma nedenlerinin Anayasa'nın 69'uncu maddesinde üç neden ile sınırlandırıldığı,
bu sınırlamaların kapatılma nedenlerinin yasayla genişletilmesini önlediği,
SPY'nin 102'inci maddesinde Anayasa'da bulunmayan yeni kapatma sebepleri öngörüldüğü,
bu durumda "...kapatılması ya da..." sözcüklerinin Anayasa'nın 69'uncu
maddesine aykırı olduğu talebini de inceleyen Anayasa Mahkemesi, dava açıldıktan
sonra 11.1.2003'te yürürlüğe giren 4778 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun'un 11'nci maddesiyle söz konusu ibarenin yasadan çıkartıldığına
işaret etti. Yüksek Mahkeme bu nedenle "konusu kalmayan istem hakkında
karar verilmesine yer olmadığını" benimsedi. Kantarcıoğlu, bu karara da
katılmadı.
DERNEK KURMA YASAĞI ANAYASA'YA AYKIRI DEĞİL
Anayasa Mahkemesi, affa uğramış olsalar bile yasada belirtilen suçlardan biriyle
mahkum olanların sürekli olarak dernek kuramayacakları, TCK 312/2'ye göre mahkum
olanların da hükmün kesinleştiği tarihten itibaren, kurulması yasaklanmış dernekleri
kuranlar ve yönetenler ile dernekler için yasaklanmış faaliyetlerde bulunmaları
sebebiyle mahkemece kapatılmasına karar verilen derneklerin yöneticilerinin
de kapatma kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl süreyle dernek kuramayacakları
hükmünün Anayasa'ya aykırı olmadığına karar verdi. Başkanvekili Haşim Kılıç
ise bu görüşe katılmadı.
Yasakoyucunun, cezalandırma yetkisini kullanırken Anayasa'nın ve ceza hukukunun
temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, toplumda hangi tür eylemlerin suç sayılıp
sayılmayacağı, suç sayılacaksa hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımıyla karşılanacağı,
hangi durum ve davranışların ağırlaştırıcı ya da hafifleştirici öğe olarak kabul
edileceği konularında takdir yetkisi bulunduğuna işaret edilen gerekçeli kararda,
kimi durumlarda dernek kurma yasağının Anayasa'ya aykırı olmadığı şöyle açıklandı:
SÜRESİZ HAKYOKSUNLUĞU YOK
"Ceza hukukunda, doğrudan doğruya bir suçun karşılığı olmak üzere öngörülen
asli cezanın yanında, bu cezanın etkisini artırmak, suç işlenmesinde caydırıcılığı
sağlamak için, asli cezaya ek olarak feri ve mütemmim cezalar ile kimi hak yoksunlukları
da getirilmiştir. Dava konusu kurallarla, bazı suçlardan mahkum olanlara sürekli
olarak, bazı suçlardan mahkum olanlara da beş yıl süreyle dernek kurma yasağı
getirilmek suretiyle yasal bir yoksunluk öngörülmüştür. Bu yoksunluklar, Anayasa'nın
33'üncü maddesi kapsamında dernek kurma hürriyetine yönelik bir sınırlama olmayıp,
asli cezaya ek olarak getirilen hak yoksunluklarıdır. Yasakoyucu asli cezalara
bağlı olarak kimi kısıtlılıklar öngörüp öngörmeme konularında anayasal ilkeler
çerçevesinde takdir hakkına sahiptir. Esasen ceza hukukundaki memnu hakların
iadesi müessesesi gözönünde bulundurulduğunda süresiz bir hak yoksunluğundan
da söz edilemez."
KILIÇ: HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ANAYASA İLE SINIRLANABİLİR
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, eski Dernekler Yasası'nın affa
uğramış olsalar bile yasada belirtilen suçlardan biriyle mahkum olanların sürekli
olarak dernek kuramayacakları, eski TCK'nın 312/2'nci maddesinden hüküm giyenlerin
de hükmün kesinleştiği; kurulması yasaklanmış dernekleri kuran ve yönetenlerle,
yasak faaliyet nedeniyle mahkemece kapatılmasına karar verilen derneklerin yöneticilerinin
karar tarihinden itibaren beş yıl süre ile dernek kuramayacakları öngörüldüğünü
anımsattı. Bu düzenlemelerin iptal edilmesi gerektiğini belirten Kılıç, "Hak
ve Özgürlükler'e getirilecek sınırlamalar Anayasa'nın 13.maddesinde belirtilen
ölçüler içinde yapılabilir. Buna göre, yapılan sınırlama, özgürlüğün özüne dokunmaksızın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlerle demokratik toplum düzeninin gereklerine
ve ölçülülük ilkelerine aykırı olmayacaktır" dedi.
ÖZGÜRLÜĞÜ TÜMÜYLE ORTADAN KALDIRMAKTADIR
Hangi nedenle olursa olsun getirilen sınırlamanın özgürlüğü ortadan kaldırması
veya onu kullanılamayacak ölçüde sınırlamasının Anayasa'nın 13'ncü maddesine
aykırılık oluşturacağını belirten Kılıç'ın karşıoyu şöyle:
"Dernekler Kanunu'nda yapılan iptali istenen düzenleme, TCK'da öngörülen
cezaları almış olanların cezalarını daha ağırlaştırmak amacıyla değil, dernek
kurma esas ve usullerini düzenleyen bir kural olması nedeniyle doğrudan onu
sınırlayan bir niteliğe sahiptir. Amaç, dernek kurma esaslarını sınırlamaktır.
Böyle olunca, belli cezalara mahkum olanları sürekli olarak bu özgürlükten yoksun
bırakmak bir sınırlama değil, özgürlüğü tümüyle ortadan kaldırmaktır. Öte yandan
kurulması yasaklanan dernekleri kuranlar, yönetenler için öngörülen beş yıl
dernek kuramama yasağı da bir sınırlama olarak değerlendirilemez. Bu kural dernek
kurma özgürlüğünü beş yıl için durdurmaktadır. Oysa Anayasa'nın 15. maddesine
göre, hak ve özgürlüklerin durdurulması ancak, savaş, seferberlik, sıkıyönetim
veya olağanüstü hallerde mümkün olabileceği açıkça belirtilmektedir. Beş yıl
süreli dernek kurma yasağı bu yönden de Anayasa'ya aykırıdır."
KANTARCIOĞLU: DAVA HAKKININ DARALTILMASI HUKUK DEVLETİYLE BAĞDAŞMAZ
Yüksek mahkeme üyesi Fulya Kantarcıoğlu da karşıoyunda iptali istenen düzenlemeyle,
temelli kapatılmasına karar verilen bir siyasi parti hakkında Anayasa Mahkemesi'nin,
dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili partinin almakta olduğu son yıllık
Devlet Yardımı miktarının yarısından az olmamak kaydıyla, bu yardımdan kısmen
veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebileceğini anımsattı. Yasakoyucunun,
Anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla ilgili siyasi partiye uygulanacak
devlet yardımından yoksun bırakılma yaptırımının alt sınırını belirlemesinde
Anayasa'nın 69'uncu maddesine aykırılık bulunmadığını belirten Kantarcıoğlu,
Anayasa Mahkemesi'nin taleple bağlı kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya
aykırılık kararı verebileceğini anımsattı. Kanhtarcıoğlu'nun karşıoyu da şöyle:
"Dilekçedeki gerekçenin yeterli görülmemesi durumunda bu eksikliğin 2949
sayılı Yasa'nın 27'inci maddesi uyarınca tamamlattırılması gerekirken bu yola
başvurulmayarak ve davacıların güçlü bir aykırılık gerekçesini tek başına yeterli
görmüş olabilecekleri gözetilmeyerek davanın sınırlı açıldığının kabulü hak
arama özgürlüğünün sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Davacıların, aykırılık
gerekçelerine dayanarak yaptıkları ibarelerin sonradan metinden çıkarılması
ise davayı açtıkları sırada öngöremeyecekleri bir durumdur.
Anayasa'nın 151'inci ve 2949 sayılı Yasa'nın 22'inci maddesindeki 60 günlük
dava açma süresinin geçirilmiş olması nedeniyle davacıların dava konusu fıkraların
kalan bölümleri için yeniden dava açmaları olanağı da kalmadığından, bu bölümler
için dava açma hakları ellerinden alınmış olmaktadır.
Hak arama özgürlüğü kapsamındaki dava hakkının bu tür yorumlarla daraltılması demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmamaktadır.