Anayasa Mahkemesi'nden Siyasi Partiler Yasası'na kısmi iptal

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 06 Aralık 2005 12:37, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Anayasa Mahkemesi, Siyasi Partiler Yasası 101'nci maddesinin, kapatılması istenen partiye kapatma yerine, gerekirse aldığı devlet yardımının "yarısından az olmamak kaydıyla" mahrum bırakılması bendini kısmen iptal etti. Gerekçede, iptal ettiği "yarısından az olmamak kaydıyla" ibaresinin, Yüksek Mahkeme'ye Anayasa ile tanınan "yaptırım uygulama yetkisini sınırlandırdığı" belirtildi. FP'li Mustafa Kamalak, Lütfi Yalman ve 109 Milletvekilinin, 26.3.2002'de yürürlüğe giren 4748 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un kısmen iptali istemiyle ilgili olarak yaptığı başvurunun ilk incelemesi 6.6.2002'de yapılmış, 16.7.2003'te de kısmi iptal kararı alınmıştı. İptal kararının gerekçesi ise 5 yıl sonra yazıldı.

ANAYASA MAHKEMESİ: YASA, YAPTIRIM YETKİMİZİ SINIRLIYOR
Yüksek Mahkeme, yasadaki koşullar oluştuğunda kapatılması istenen partiye, temelli kapatma yerine aldığı devlet yardımının "yarısından az olmamak kaydıyla" mahrum bırakılması yönündeki Siyasi Partiler Yasası'nın 101'inci maddesine eklenen fıkrayı inceledi. Yasayla Anayasa Mahkemesi kararlarına sınırlama getirilemeyeceği yönündeki talebi değerlendiren Yüksek Mahkeme, düzenlemeyle "Anayasa ile verilen yaptırım uygulama yetkisi sınırlandırıldığını" bildirdi. Kararda, "Bu kuralın uygulanması halinde Anayasa Mahkemesi, Devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakma yaptırımı ile ilgili kararını, yardım miktarının yarısından az olmamak kaydıyla, sınırlı olarak kullanabilecektir" denilerek bu durum açıklandı.

Yüksek Mahkeme, bu nedenle, SPY'nin 101'inci maddesine 4748 sayılı Yasayla eklenen fıkrada yer alan "...yarısından az olmamak kaydıyla..." ibaresini, oyçokluğuyla Anayasa'nın 69'uncu maddesine aykırı bularak, üye Fulya Kantarcıoğlu'nun karşıoyu ile iptal etti. İbarenin iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmadığından hemen arkasındaki "...bu yardımdan..." ibaresi de iptal edildi. Partilerin temelli kapatılma nedenlerinin Anayasa'nın 69'uncu maddesinde üç neden ile sınırlandırıldığı, bu sınırlamaların kapatılma nedenlerinin yasayla genişletilmesini önlediği, SPY'nin 102'inci maddesinde Anayasa'da bulunmayan yeni kapatma sebepleri öngörüldüğü, bu durumda "...kapatılması ya da..." sözcüklerinin Anayasa'nın 69'uncu maddesine aykırı olduğu talebini de inceleyen Anayasa Mahkemesi, dava açıldıktan sonra 11.1.2003'te yürürlüğe giren 4778 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 11'nci maddesiyle söz konusu ibarenin yasadan çıkartıldığına işaret etti. Yüksek Mahkeme bu nedenle "konusu kalmayan istem hakkında karar verilmesine yer olmadığını" benimsedi. Kantarcıoğlu, bu karara da katılmadı.

DERNEK KURMA YASAĞI ANAYASA'YA AYKIRI DEĞİL

Anayasa Mahkemesi, affa uğramış olsalar bile yasada belirtilen suçlardan biriyle mahkum olanların sürekli olarak dernek kuramayacakları, TCK 312/2'ye göre mahkum olanların da hükmün kesinleştiği tarihten itibaren, kurulması yasaklanmış dernekleri kuranlar ve yönetenler ile dernekler için yasaklanmış faaliyetlerde bulunmaları sebebiyle mahkemece kapatılmasına karar verilen derneklerin yöneticilerinin de kapatma kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl süreyle dernek kuramayacakları hükmünün Anayasa'ya aykırı olmadığına karar verdi. Başkanvekili Haşim Kılıç ise bu görüşe katılmadı.

Yasakoyucunun, cezalandırma yetkisini kullanırken Anayasa'nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, toplumda hangi tür eylemlerin suç sayılıp sayılmayacağı, suç sayılacaksa hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımıyla karşılanacağı, hangi durum ve davranışların ağırlaştırıcı ya da hafifleştirici öğe olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisi bulunduğuna işaret edilen gerekçeli kararda, kimi durumlarda dernek kurma yasağının Anayasa'ya aykırı olmadığı şöyle açıklandı:

SÜRESİZ HAKYOKSUNLUĞU YOK

"Ceza hukukunda, doğrudan doğruya bir suçun karşılığı olmak üzere öngörülen asli cezanın yanında, bu cezanın etkisini artırmak, suç işlenmesinde caydırıcılığı sağlamak için, asli cezaya ek olarak feri ve mütemmim cezalar ile kimi hak yoksunlukları da getirilmiştir. Dava konusu kurallarla, bazı suçlardan mahkum olanlara sürekli olarak, bazı suçlardan mahkum olanlara da beş yıl süreyle dernek kurma yasağı getirilmek suretiyle yasal bir yoksunluk öngörülmüştür. Bu yoksunluklar, Anayasa'nın 33'üncü maddesi kapsamında dernek kurma hürriyetine yönelik bir sınırlama olmayıp, asli cezaya ek olarak getirilen hak yoksunluklarıdır. Yasakoyucu asli cezalara bağlı olarak kimi kısıtlılıklar öngörüp öngörmeme konularında anayasal ilkeler çerçevesinde takdir hakkına sahiptir. Esasen ceza hukukundaki memnu hakların iadesi müessesesi gözönünde bulundurulduğunda süresiz bir hak yoksunluğundan da söz edilemez."

KILIÇ: HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ANAYASA İLE SINIRLANABİLİR

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, eski Dernekler Yasası'nın affa uğramış olsalar bile yasada belirtilen suçlardan biriyle mahkum olanların sürekli olarak dernek kuramayacakları, eski TCK'nın 312/2'nci maddesinden hüküm giyenlerin de hükmün kesinleştiği; kurulması yasaklanmış dernekleri kuran ve yönetenlerle, yasak faaliyet nedeniyle mahkemece kapatılmasına karar verilen derneklerin yöneticilerinin karar tarihinden itibaren beş yıl süre ile dernek kuramayacakları öngörüldüğünü anımsattı. Bu düzenlemelerin iptal edilmesi gerektiğini belirten Kılıç, "Hak ve Özgürlükler'e getirilecek sınırlamalar Anayasa'nın 13.maddesinde belirtilen ölçüler içinde yapılabilir. Buna göre, yapılan sınırlama, özgürlüğün özüne dokunmaksızın ilgili maddesinde belirtilen nedenlerle demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine aykırı olmayacaktır" dedi.

ÖZGÜRLÜĞÜ TÜMÜYLE ORTADAN KALDIRMAKTADIR

Hangi nedenle olursa olsun getirilen sınırlamanın özgürlüğü ortadan kaldırması veya onu kullanılamayacak ölçüde sınırlamasının Anayasa'nın 13'ncü maddesine aykırılık oluşturacağını belirten Kılıç'ın karşıoyu şöyle:

"Dernekler Kanunu'nda yapılan iptali istenen düzenleme, TCK'da öngörülen cezaları almış olanların cezalarını daha ağırlaştırmak amacıyla değil, dernek kurma esas ve usullerini düzenleyen bir kural olması nedeniyle doğrudan onu sınırlayan bir niteliğe sahiptir. Amaç, dernek kurma esaslarını sınırlamaktır. Böyle olunca, belli cezalara mahkum olanları sürekli olarak bu özgürlükten yoksun bırakmak bir sınırlama değil, özgürlüğü tümüyle ortadan kaldırmaktır. Öte yandan kurulması yasaklanan dernekleri kuranlar, yönetenler için öngörülen beş yıl dernek kuramama yasağı da bir sınırlama olarak değerlendirilemez. Bu kural dernek kurma özgürlüğünü beş yıl için durdurmaktadır. Oysa Anayasa'nın 15. maddesine göre, hak ve özgürlüklerin durdurulması ancak, savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde mümkün olabileceği açıkça belirtilmektedir. Beş yıl süreli dernek kurma yasağı bu yönden de Anayasa'ya aykırıdır."

KANTARCIOĞLU: DAVA HAKKININ DARALTILMASI HUKUK DEVLETİYLE BAĞDAŞMAZ

Yüksek mahkeme üyesi Fulya Kantarcıoğlu da karşıoyunda iptali istenen düzenlemeyle, temelli kapatılmasına karar verilen bir siyasi parti hakkında Anayasa Mahkemesi'nin, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili partinin almakta olduğu son yıllık Devlet Yardımı miktarının yarısından az olmamak kaydıyla, bu yardımdan kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebileceğini anımsattı. Yasakoyucunun, Anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla ilgili siyasi partiye uygulanacak devlet yardımından yoksun bırakılma yaptırımının alt sınırını belirlemesinde Anayasa'nın 69'uncu maddesine aykırılık bulunmadığını belirten Kantarcıoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin taleple bağlı kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebileceğini anımsattı. Kanhtarcıoğlu'nun karşıoyu da şöyle:

"Dilekçedeki gerekçenin yeterli görülmemesi durumunda bu eksikliğin 2949 sayılı Yasa'nın 27'inci maddesi uyarınca tamamlattırılması gerekirken bu yola başvurulmayarak ve davacıların güçlü bir aykırılık gerekçesini tek başına yeterli görmüş olabilecekleri gözetilmeyerek davanın sınırlı açıldığının kabulü hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Davacıların, aykırılık gerekçelerine dayanarak yaptıkları ibarelerin sonradan metinden çıkarılması ise davayı açtıkları sırada öngöremeyecekleri bir durumdur.

Anayasa'nın 151'inci ve 2949 sayılı Yasa'nın 22'inci maddesindeki 60 günlük dava açma süresinin geçirilmiş olması nedeniyle davacıların dava konusu fıkraların kalan bölümleri için yeniden dava açmaları olanağı da kalmadığından, bu bölümler için dava açma hakları ellerinden alınmış olmaktadır.

Hak arama özgürlüğü kapsamındaki dava hakkının bu tür yorumlarla daraltılması demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmamaktadır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber