Cumhurbaşkanı Sezer'den, Erbakan vetosu

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 10 Mart 2006 10:31, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5462 Sayılı "Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"u bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye geri gönderdi. İade kararıyla birlikte geri gönderilme gerekçeleri de belirtildi.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5462 Sayılı ''Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun''u bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye geri gönderdi. İade kararıyla birlikte geri gönderilme gerekçeleri de belirtildi.

Cumhurbaşkanı Sezer, 5462 Sayılı ''Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun''u bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye iade etti.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Sezer, 5462 Sayılı ''Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun''u bir kez daha görüşülmesi için TBMM'ye geri gönderdi.

Cumhurbaşkanı Sezer, 5462 Sayılı yasayı iade gerekçesinde, TBMM Genel Kurulu'nda 23 Şubat 2006 günü kabul edilen 5462 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değiştirilen 13 Aralık 2004 günlü 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa'nın 110. maddesinin ikinci fıkrasına işaret etti.

Sezer, bu fıkrada, ''Mahkumiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukuki sorumlulukları saklı kalmak üzere; kadın veya 65 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları 6 ay, 70 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları bir yıl, 75 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları üç yıl, veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir
yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar
verilebilir'' düzenlemesine yer verildiğini belirtti.

5275 sayılı Yasa'nın 110. maddesinde, özel infaz yöntemlerinin düzenlendiğini, bu bağlamda ''konutta infaz''ın temel ilkelerine de yer verildiğini kaydeden Sezer, maddenin 3. fıkrasına göre, hükmü veren ya da hükümlü başka yerde ise o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemenin 75 yaşını bitiren, 3 yıl ve daha az süreli hapis cezasına mahkum olan, sağlık durumu, cezanın infaz kurumlarında çektirilmesine
elverişli olmadığı tam teşekküllü devlet ya da üniversite hastanelerince verilecek raporla belirlenen, işledikleri suç nedeniyle herhangi bir zarar doğmuşsa, bu zararı aynen iade, suçtan önceki duruma getirme ya da tazmin yoluyla tümüyle gideren hükümlülerin cezalarının konutta çektirilmesine karar verebileceğini vurguladı.

''KOŞULLAR KALDIRILIYOR''

İncelenen yasayla maddenin 2. fıkrasının yeniden düzenlendiğini, 3. fıkra kuralının değiştirilerek 2. fıkraya taşındığını belirten Sezer, şöyle devam etti: ''Yapılan değişiklikle, işlenen suç nedeniyle doğmuş zarara
ilişkin hukuksal sorumluluk saklı kalmak koşuluyla, 75 yaşını bitirenlerden, 3 yıl ya da daha az süreli hapis cezasına mahkum olanların, bu cezalarının konutta çektirilmesine ilgili mahkemece karar verilebileceği kurala bağlanmıştır. Görüldüğü gibi, getirilen düzenlemede, 75 yaşını bitirenlerden 3 yıl ya da daha az süreli hapis
cezası verilenlerin, cezalarının konutta çektirilmesi için aranan
hükümlünün sağlık durumunun, cezasının infaz kurumlarında
çektirilmesine elverişli olmadığının tam teşekküllü devlet ya da
üniversite hastanelerince verilecek raporla saptanması ve işlenen suç
nedeniyle doğan zararın aynen iade, suçtan önceki duruma getirme ya da
tazmin yoluyla tümüyle giderilmesi koşulları kaldırılmaktadır.
01.06.2005 gününde yürürlüğe konulan 5275 sayılı yasanın 110.
maddesi kuralının, aradan çok kısa bir süre geçmesine karşın
değiştirilmesini ve söz konusu iki koşulun kaldırılmasını haklı
kılacak nedenler Yasa teklifinin gerekçesinde, Adalet Komisyonu
raporunda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu görüşmelerinde
açıklıkla ortaya konulamamıştır.
Tersine, yasal düzenlemenin, bir siyasal parti eski genel
başkanının durumuna çözüm getirmek ve üzerine geçirdiği Hazine
yardımını geri ödemeden cezasının infazını evinde sağlamak amacıyla
yapıldığı, tüm kamuoyunun bildiği ve hiç kimsenin yadsıyamadığı bir
gerçektir.
Kişinin suçluluğunun yargılama sonunda sabit bulunarak
cezalandırılması durumu, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı
farklı bir statüyü gerektirmektedir.
Cezaların infaz rejiminin yasayla düzenlenmesinin temel amacı,
Anayasa'nın 2. maddesinde yer verilen hukuk devleti ilkesinin gereği
olarak, hükümlülük statüsüne girenlere hukuksal güvenliğin
sağlanmasıdır. Anayasa'da cezaların infazı konusunda özel kural
getirilmediği için bu alanın düzenlenmesi yasama organının takdir
yetkisi içindedir.
İnfaz rejimini düzenleyen yasa koyucunun, bu rejimin temel
ilkelerinden hareketle, hükümlünün yaşını, sağlık durumunu ve
özgürlüğü bağlayıcı cezanın süresini gözeterek kimi özel infaz
yöntemleri benimsemeye de yetkili olduğu açıktır.
Bununla birlikte, yasama organının, bu alandaki takdir yetkisini
kullanırken hukukun genel ilkeleri ile birlikte anayasal kurallarla da
bağlı olduğu tartışmasızdır.''

-''KAMU YARARI AMACI TAŞIMAYAN YASA, ANAYASA'YA AYKIRI DÜŞER''-

Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye
Cumhuriyeti'nin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunun belirtildiğini,
hukuk devletinin, tüm etkinliklerinde hukuka ve Anayasaya uyan devlet
olduğunu vurguladı. Hukuk devleti ilkesinin, devlet organlarının, bu
bağlamda yasama organının Anayasal kurallar yanında genel hukuk
kurallarına uymasını zorunlu kıldığını kaydeden Sezer, genel hukuk
kurallarının, yasaların genel, soyut, nesnel olmasını ve kamu yararı
amacıyla çıkarılmasını gerektirdiğini, yasaların bu öğelere uygun
olmasının hukuk devleti ilkesinin de koşullarından olduğunu ifade
etti.
Anayasa Mahkemesi'nin yasaların genelliği konusundaki kararına da
atıfta bulunan Sezer, şunları kaydetti:
''Hukuk devletinin tanımına giren birçok öğeden biri de, kamu
yararı düşüncesi olmaksızın, başka bir deyişle, özel çıkarlar için ya
da belli kişilerin yararına olarak bir yasanın kabul edilemeyeceğidir.
Kamu yararı amacı taşımayan yasaların, amaç öğesi yönünden Anayasa'nın
2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği açıktır.
İncelenen yasayla 5275 sayılı Yasa'nın 110. maddesinde yapılması
öngörülen değişiklik, yukarıda açıklanan nedenlerle, öznel ve kişiye
özgü niteliği karşısında hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Getirilen kuraldan kapsama giren ya da girecek olanların da
yararlanacak olması, değişikliğin zamanlaması itibariyle bir siyasal
partinin eski genel başkanı için yapıldığı, dolayısıyla kişiye özgü
olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Ayrıca, getirilen kuralın kamunun değil, kişilerin yararını
gözettiği gözardı edilemeyecek bir olgudur. Cezanın konutta infazı
için aranan, işlenen suç nedeniyle doğan zararın ödenmesi koşulunun
kaldırılması, değişikliğin kamu yararı amacı taşımadığını
göstermektedir. Düzenlemede, zarara ilişkin hukuksal sorumluluğun
saklı tutulduğunun belirtilmesi sonuca etkili değildir. Çünkü, cezanın
konutta çektirilmesinin zorlayıcı öğesi olan zararın ödenmesi önkoşulu
ortadan kaldırılmaktadır.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5462
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce
bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın değişik 89 ve 104.
maddeleri uyarınca geri gönderilmiştir.''

Refah Partisi'nin son Genel Başkanı ve eski Başbakan Prof. Dr Necmettin Erbakan'ın mahkumiyet cezasını evinde çekmesine imkan tanıyan kanun teklifi 24 Şubat'ta Mecliste kabul edilmişti.

Teklifin yasalaşmasıyla birlikte Necmettin Erbakan, 'Kayıp trilyon' davasından aldığı 2 yıl 4 aylık hapis cezasını evinde çekecekti.

Adalet Komisyonu'nda bir süre önce kabul edilen teklif, Erbakan'ın "kamuya olan borcunun saklı kalmak kaydıyla" cezasını evde çekmesine imkan sağlıyordu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber