Öğrenciler sorunlarını şiddetle çözüyor

Kaynak : İhlas Haber Ajansı
Haber Giriş : 05 Nisan 2006 15:27, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Son günlerde 'başta İstanbul olmak üzere' Türkiye'nin çeşitli okullarında öğrencilerin birbirini öldürmesi, kamuoyunda 'öğrencilere ne oluyor?' sorusunu gündeme getiriyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde her gün bir il veya ilçede çocukların da yer aldığı provokasyonların meydana gelmesi, şiddetin yaygınlaşması, insanların ruh halini etkiledi. Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, bu sorunların çözülmesi için, "Toplumu daha evrensel değerler etrafında; dil, inanç ve yöresel farklılıkları göz ardı etmeden; birlikte yaşamayı sağlayacak şekilde işlemek gerekir" önerisini sunuyor.

Toplumun, şiddet olaylarını kanıksamaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Ortaş, "İnsanların ruh hali bozuldu. Tabanca, bıçak ile yaralama, kafasına sert bir cisim ile vurarak öldürme olaylarının hepsini acı içinde gördük. Öldürmek bile hafif kaldı, büyük bir hınçla birinin boğazını kesebilmek..." şeklinde konuşuyor. Bu durumda insanların kafasında 'Öğrencilerin mi psikolojisi bozuldu? Yoksa topluma mı bir şeyler oluyor?' sorularının belirdiğini belirten Prof. Dr. Ortaş, ailelerin 'adam olsun' diye çocuklarını gönderdikleri okullara ve topluma bir şeyler olduğunu kaydediyor. İnsanlar arasında tam bir paranoyaklık oluştuğunu belirten Ortaş'a göre tahammülsüzlüğü de doğuran olaylar şunlar:

"Okullarda şiddet olayları sıkça gündeme gelmeye başladı. Polis ve diğer orta gelirli kişilerden kredi kartı mağduru olanlar çocuklarını öldürüp intihar ediyor. Her köşede mafya sayısı artıyor ve bazı kolluk kuvvetleri bunlarla işbirliği yapıyor"

TÜRK HALKININ YÜZDE 60'INDA RUHSAL PROBLEM VAR

Prof. Dr. Özcan Köknel'in Türk halkının yüzde 60'ında ruh sağlığı sorunu bulunduğuna ilişkin açıklamasını hatırlatan Ortaş, bunun göstergesi olarak, insanların trafik kurallarını ihlal edenlerin kendisini uyaranlara değnekle saldırması, öğretmenin öğrencisini dövmesi ve aile içi şiddetin yaygınlaşmasını örnek gösteriyor. Bu olayların günü birlik olmadığını ve geçmişe dayandığını söyleyen Prof. Dr. Ortaş, "Uzun yıllar bu ülkede değişim adı altında bizlere empoze edilen ekonomik ve sosyal politikalar, bunun savunucusu olan siyasi yapımız, bunların eğitim ve medya zinciriyle perçinlenmesi sonucunda bugüne gelinmiştir" şeklinde konuşuyor. Ortaş'a göre, insanların sabrının bittiği, konuşurken yazarken kısa kestiği, TV ekranlarında zaplama yaparak bir haberi veya belgeseli bitiremediği ve sınavlarda şıkların dışına çıkmadığı yerde, tükenmişlik ve sabırsızlık başlıyor. Sabırsızlık, yolda işyerinde evde tahammül sınırlarını zorlarken, insanlar en küçük bir tavrı bile konuşarak değil, şiddetle bastırmaya çalışıyor. Bilim sanat faaliyetleri, sosyal etkinlikler, doğayı koruma gibi programlardan yoksun gençler de güce göre hareket ederek alan kazanmaya çalışıyor.

Kendini gerçekleştirme olgusunun normal yollardan sağlanamadığı zaman diğer yollarla sağlandığını söyleyen Ortaş, "Para ve silah bu gücün diğer önemli araçları olarak devreye girmektedir. Böylece kendi özgüvenini toplamakta ve kendisini hissettirmeye çalışmaktadır. Bugün okullardaki ve Güneydoğu Anadolu'daki olaylara biraz da bu gözlükle bakmak gerekir" diyor. Bir kısım gençlerin araba, güzel elbise ve kafelere giderek hava attıklarını anlatan Ortaş, "Buna erişemeyenler de saldırıya geçmektedir. Para ve silaha sahip genç, diğerlerine göre üstünlük sağladığını düşünmektedir" diyor.

ÖĞRENCİLERDE DİL KİRLİLİĞİ VAR

Çin'de huzursuzluğa karşı kendisiden çözüm isteyenlere Konfüçyüs'ün 'dilinizi düzeltin, değiştirin' uyarısını yaparak, lisanın sadeleşmesi ve insanların birbirini anlaması gerektiği mesajını verdiğini aktaran Prof. Dr. Ortaş, şunları kaydediyor:

"Ülkemizde bugün yaşanan ve neredeyse her tarafı gergin, kimsenin kimseyi taşıyamadığı ortamın alt yapısına bakıldığında ciddi sorunlar bulunmaktadır. Son yıllarda öğrencilerde bir dil kirliliği görülmektedir. Yazıları kısa yazmak, cümleleri tam bitirmemek gibi. Sokakta yanınızdan geçen insanlara bakın, başta gençler olmak üzere küfürlü konuşmalar, jargonlar, tüm bunlar ciddi iletişimsizlik örnekleridir. Yetkililerin düzgün cümle kullanmamaları, karşısındaki vatandaşı dinlememeleri, onları küçük görmeleri, toplumda dil-iletişim sorununun önemini ortaya koymaktadır"

Türkiye'de ciddi bir eğitim amacının olmadığının, varsa da kağıt üzerinde kaldığının bugünkü olaylarla ortada olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ortaş, "Hedefi, vizyonu ve misyonu olmayan Türk eğitim sisteminin bir sonucu olarak bugün eğitim sisteminin iyi işlemediği ortaya çıkmış bulunuyor" diyor. Bugün insanların gençlik hakkında 'Ne arıyorduk, ne bulduk?' sorusunu sorduklarını söyleyen Ortaş, dünyanın en dinamik gençleri olan Türkiye'nin yeni neslini hedefsiz bırakmanın bedelinin başıbozukluk, yetersiz eğitim ve doyumsuzluk olduğunu kaydediyor. Eğitimdeki şiddetin bir sonuç olduğunu ve her sonucun bir nedeni olduğunu belirten Ortaş, şu tespitleri yapıyor:

"Sorun 'ne ektik ne biçiyoruz' düşüncesiyle yeniden ele alınmalı. Bu olaylar çoğunlukla devlet okullarında meydana gelse de özel okullar da nasibini alıyor. Eğitimin içinin boşaltılması herkes için farkına varılsa veya varılmasa da faturası çıkıyor. Sorunun yoğunlaşması astronomi değil, astroloji kitaplarının artışıyla doğru orantılı"

TV DİZİLERİNDE ŞİDDET, KAN VE SİLAH TEMASI VAR

Günümüz teknolojisinin en etkili silahı olan televizyonun, herkesi karşısında dize getirdiğini belirten Prof. Dr. Ortaş'ın ekranın tesirleri hakkında değerlendirmeleri şöyle:

"Özel TV'lerde gösterilen dizilerin tamamı güvensizlik, namus cinayetleri, şiddet, kan, silah, ağalık ve kısa yoldan zengin olma temalarını işliyor. Okuma yazması olmayan, TV ekranlarından başka zevki olmayan halkın bunlardan etkilenmemesi imkansız. Kimse kimseyi dinlemiyor. Kimin ne aradığı da bilinmiyor. Çağdaş medeniyet seviyesini yakalayalım, birlikte güçlü yarınlar yaratalım anlayışı ile yurttaşlık bilinci için bizler çırpınırken, diğer taraftan feodal kalıntıların makbul değerlermiş gibi toplumun önüne medya aracılığı ile konulması hiç de hoş değil"

Ortaş, "Toplumu daha evrensel değerler etrafında dil, inanç ve yöresel farklılıkları göz ardı etmeden birlikte yaşamayı sağlayacak şekilde işlemek gerekiyor. Asıl olan insani değerleri; kültür, dil ve inancın üzerinde bir anlayış ile eğitim aracılığı ile vermeli. Bugün yaşanan göç, yoksulluk, bölgedeki belirsiz eller maalesef farkına varmadan şiddeti körüklüyor" diyor.

Prof. Dr. Ortaş, gençlerin acımasızlığında, bütün yetkililerin de sorumlu olduğunu belirterek, "Çözüm önerilerimiz ne oldu. Toplumu eğitmek için hangi öngörülü proje üretildi? 'Öğrenciler olmasa Milli Eğitim Bakanlığını idare etmek kolay olur' anlayışını mı dikkate alacağız, yoksa dünyanın en genç ve dinamik nüfusuna sahip olmanın mutluluğu ile bu gençlerin enerjisini nasıl üretime ve güzelliğe dönüştürebiliriz diye mi düşünmek gerekir?" sorularına dikkat çekiyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber