Okulları Verimli Kullanmak

Aynı mahallede iki okuldan biri çok tercih edilirken diğeri neden tercih edilmez?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 21 Ocak 2014 14:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Okulları Verimli Kullanmak

Bir okulları verimli kullanmak var bir de verimli okullar yaratmak. İkisine de bakacağız örneklerle...

Konu eğitim olunca herkesin söyleyeceği bir söz vardır. Eğitim denilince hep sorunlar, skandallar, okul denilince de; kalabalık sınıflar, öğretmensiz geçen günler, okul önü olayları konuşulur, akla gelir.

Öncelikli konumuz okulları verimli kullanmak olsun:

Yaşadığımız şehir İstanbul'dan girelim konuya:

İstanbul o kadar garip bir şehir ki inanamazsınız. Her şey vardır İstanbul'da fakat hiçbir şey yoktur aslında. Bunu neden söylüyoruz biliyor musunuz bir şeyin var olması değil var olandan yararlanabilip yararlanamamak önemlidir aslında.

Örneğin İstanbul'un Bakırköy'üne bakın sınıf mevcutları düşük, öğretmen açığı neredeyse yoktur. Hatta ve hatta bazı okullar öğrenci bulmakta zorlandıklarından derslik kapatılmakta, öğretmen fazlalığı oluşmakta ya da 10-15 öğrencili sınıflarda ders yapılmaktadır. Bu öğrencilerin büyük bir kısmı da başka ilçelerden gelir bu ilçeye. Adresini uyduran, torpilini bulan gelebilir fakat diğerleri gelemezler başka ilçelerden. Haa bu arada bazı okullara başka ilçelerden akın vardır bazılarına ise hiç yoktur.

Aynı İstanbul'da Bakırköy'e birkaç km uzaklıktaki bir ilçede (Güngören, Esenler...) ise normal eğitim yapan okul bulamazsınız, ikili eğitim yapanlarda da şubeler standartların çok üstündedir.

Bir başka ilçemiz Beşiktaş'ta da durum farksızdır. Öğrenci bulamazsınız okullarda. Komşu ilçelerden gelmese kapıya kilit vurmanız bile gerekebilir. Komşu ilçeler kurtarıcı ama herkes gelemiyor buralara. Yine işini uyduran geliyor. Burada da rastladığımız bir başka çelişki ilçede neredeyse öğrenci yok, bazı okullar sınıf kapatıyorlar neredeyse okulu kapatacaklar fakat ikili eğitim yapan okullar var. Neden diye sormayı bırakın olmaz normal eğitime geçelim de demez kimse. El atan olursa bin el devreye girer, servisçisi ayrı, kantincisi ayrı, bürokratı ayrı....

Bu çelişki bir yana bu ilçede de kapanacak okullar varken yanı başında Kağıthane'de kalabalıktan geçilmiyor sınıflar...

Nedir çözüm diye konuşulduğunda, başka ilçeden alalım deniyor ancak bu halde para devreye giriyor, para devreye girmese de lafı oluyor diyenler çıkıyor hemen.

Bulursunuz okulu, 50 kişi mi alabilir, başka okuldan alırsınız başvuru, "biz Beşiktaş'taki A okuluna 50 öğrenci alacağız gitmek isteyen var mı?" diye sorarsınız. Evet diyenlerin başvurusunu alır ve başvuru 50'den çok ise kura ile kaydedersiniz çocukları. Bırakın servis paralarını onlar karşılasınlar da demiyoruz gerekirse o ilçenin belediyesine söyleyin bu çocuklara tahsis etsin bir servis. Yani imkanı olanın değil imkanı olmasa da istekli olanın gelmesini sağlayın.

Burada bir sıkıntı daha var. Aynı ilçede A okulu çok tercih ediliyor fakat B okulu hiç tercih edilmiyor. Bu tüm ilçelerde var, aynı mahallede iki okul arasında dahi var. Bırakın öğrenciyi öğretmen dahi tercih etmiyor.

İşte bu da ikinci konumuz:

Verimli okullar yaratmak:

Aynı mahallede iki okuldan biri çok tercih edilirken diğeri neden tercih edilmez? Bunun cevabını hep beraber bulmak lazım. Bunu bulamaz ve çözemezseniz öyle ben eğitim için şunu yaptım, bunu yaptım diye kimsenin böbürlenmeye hakkı yoktur.

Önce sorun nedir onu tespit etmeliyiz. Kalabalık sınıflar mı? Öğretmen açığı mı? Fiziki durum mu? Yönetim sorunu mu? Güvenlik mi? Bunların birkaçı ya da hepsi mi?

Sonra da çözüme gidersiniz...

Bir vatandaş ben çocuğumu ... okula göndereceğime hiç okutmam daha iyi diyorsa o okulun varlığının da, okulu, ilçeyi, ili yönetenin de anlamı yoktur. Bu söylemde hata ne tek başına okul yönetimindedir ne de üst yöneticilerde. Orada bir sorun vardır. Neşter vurulması gereken zamanda vurulmamış ertelenmiş, büyümüş kangrene dönmüştür. Bunun çıkış yolu bulunmalıdır.

Bu arada bu sorun sadece varoş diye tabir edilen ilçelerde değil gelişmiş, ekonomik düzeyi yüksek ilçelerde de var.

İstanbul'da Mesleki Ortaöğretim'de derslik başına düşen öğrenci sayısı ikili eğitimlere rağmen 49 ise (şu anda web sitelerinde öyle yazıyor)

Bunun anlamı şudur: Bütün mesleki eğitimler normal eğitime geçseler ve her dersliğe eşit öğrenci dağıtsak sınıf mevcutları 49 olacak.

Bu gerçekten yüksek bir rakam fakat bir de ikili eğitimi kullandığımız halde bazı okullarımızda mevcutlar 60-70'lerde ise burada bir yanlışlık ver demektir.

Ya da 2.523.418 öğrenciye karşılık 59.540 dersliğimiz varsa her dersliğe eşit olarak dağıttığımızda sınıf mevcutları 42 olacak demektir. İkili eğitimlerin de varlığı düşünüldüğünde adaletli bir dağılımdan söz edemiyoruz.

Bu noktada bir yerlerde yanlışlık var demektir. İşte bu yanlışlıkları nokta atışı tespit edip üzerine gitmek kaynakları maksimum kullanmamız gerekir.

Bunu da;

- Yeni okullar açarak,

- Gerekirse liseyi ilköğretime, ilköğretimi liseye dönüştürerek,

- Okulları iyileştirerek,

- Gerekirse öğrencileri taşıyarak,

- Gerekirse binalar kiralayarak,

gerçekleştirmeliyiz.

Bu fikirler tek kaynaktan çıkmış fikirlerdir. Bunları geliştirmek elbet ki mümkündür. Yeter ki odaklanalım, tartışalım, kafa yoralım...

Böylece okulları da verimli kullanmış oluruz, verimli okulları da yaratmış oluruz.

Maksut BALMUK

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber