Milli bir Uzay Ajansı'nın kurulması gerekiyor

Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Uzay ve Havacılık bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nafiz Alemdaroğlu, yaptığı çalışmalarla NATO'nun Bilimsel Başarı Ödülü'nü almış, Türkiye'nin havacılık ve uzay çalışmaları sahasındaki en yetkin ismi.

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 23 Şubat 2014 11:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Milli bir Uzay Ajansı'nın kurulması gerekiyor

ODTÜ'nün ürettiği radara yakalanmayan insansız hava aracını yapan ekibin başında da olan Alemdaroğlu'yla geçtiğimiz günlerde uzaya gönderilen TÜRKSAT 4A uydusu etrafında Türkiye'nin uzay çalışmalarını konuştuk. Nafiz Hoca, Yeni Türkiye'nin acilen milli bir Uzay Ajansı'na ihtiyacı olduğu söylüyor.

Prof. Dr. Nafiz Alemdaroğlu, Türkiye'nin milli bir uzay ajansına sahip olmasını ülkemizin hedefleri açısından kaçınılmaz görüyor. Uzay programlarının ve uzaya gönderilen ekipmanların sivil ve askeri birçok açıdan ülke politikalarına etki ettiğini ve ülkenin sağlıktan, ekonomiye, haberleşmeden tarıma kadar birçok başlığına katkı sunduğuna dikkat çekiyor. Türkiye'nin bir uzay politikasına sahip olması gerektiğini ifade eden Alemdaroğlu, 2023'teki uzay hedefimizi belirlemeliyiz diyor.

Türkiye'nin Japonya ile birlikte yaptığı TÜRKSAT 4A uydusu geçtiğimiz günlerde uzaya gönderildi. Geçtiğimiz yıllarda da GÖKTÜRK adlı bir uydu gönderilmişti. Bunlar ne ifade ediyor? Yukarıda neler oluyor?

Türksat'la başlayalım, Türksat 4A uydusu bir haberleşme uydusudur. Yani üzerindeki elektronik sistemlerle yeryüzünden aldığı verileri yine yeryüzüne aktarmaktadır. Bu veriler televizyon yayınları olabilir veya telefon konuşmaları olabilir. Yani Türksat 4A uydusu Türkiye'nin diğer Türksat uyduları gibi, haberleşme ve yayın yapmak amacıyla uzaya gönderilmiştir. Göktürk uydusuna gelince bu uydu ise Türkiye'nin bir yer gözlem uydusudur. Üzerindeki bir kamera sistemi ile dünya etrafında dönerken fotoğraf çekmektedir ve çektiği bu fotoğrafı yine yer istasyonuna göndermektedir.

TÜRKSAT 4A uydusunun tam olarak ülkemize katkısı ne olacak?

TÜRKSAT 4A uydusu ile uydu filosunda C Bant dediğimiz frekans ilk defa kullanılacak ve bu frekans bandında Afrika da olacak. Bu sayede Türksat uyduları Türkiye, Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Çin'den sonra Afrika kıtasının da tamamını kapsamış olacak. Bu tip uydular genelde sivil amaçlı kullanımlar için yörüngeye oturtulur. Bu tür uyduların üzerinde görüntü çekecek herhangi bir kamera sistemi bulunmamaktadır. O nedenle bu uyduların kullanım amacı genelde sivil haberleşmedir. Bu uydular ile başka ülkeleri izlemeniz mümkün değildir. Bu izlemeler ancak yer gözlem uyduları ile yapılabilir.

4A'NIN ARDINDAN 4B DE YAKINDA GÖNDERİLECEK

Peki, Türkiye'nin şu an uzayda kaç uydusu var?

Türkiye'nin şu an uzayda aktif olarak son fırlatılan Türksat 4A uydusu ile birlikte toplam 3 adet Türksat haberleşme uydusu, 2 adet de yer gözlem uydusu bulunuyor. Türkiye'nin ilk haberleşme uydusu, Türksat 1A, fırlatma sırasında fırlatıcı roket Ariane 4'de yaşanan bir teknik arıza sonucunda Atlas okyanusuna düşmüştü. Ayrıca şimdiye kadar uzaya atılmış fakat ömürlerini doldurmuş olan uydularımız da var. Bir de Türksat 4B uydusunun 2014 yılının ikinci çeyreğinde uzaya gönderilmesi hedefleniyor.

Yer gözlem uydularımız var mı?

Yer gözlem uydularının bir tanesi Tübitak tarafından tamamen yerli olarak geliştirilen RASAT uydusu. Diğeri ise, yine Tübitak Uzay Enstitüsü ve TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ tarafından üretilen ve geçtiğimiz sene Çin'den bir Çin Roketi ile uzaya fırlatılan GÖKTÜRK II uydusudur. Bu uydular başarılı bir şekilde dünya etrafındaki yörüngelerinde uçuşlarını sürdürmekte yer kontrol istasyonlarına almış oldukları görüntüleri aktarmaktadırlar. Türksat uyduları ise Türkiye geneline, Avrupa'ya, Orta Doğuya, Türki Cumhuriyetlere ve Çin'e televizyon yayınlarını aktarmaktadır.

UYDU YAPMAK KADAR GÖNDEREBİLMEK DE ÖNEMLİ

Uzay çalışmalarına sonradan katılan bir ülke, yukarıda hakim devletlerin baskısıyla karşılaşmıyor mu? Uzay hukuku bunları da kapsıyor mu?

Uzay çalışmalarına sonradan katılan ülkeler açısından görünürde bir baskı yok. Lakin teknolojiye erişim ve ulaşım konusunda önemli kısıtlamalar yaşanıyor elbette. Kendi uydusunu yapan ve uyduyu yörüngeye yerleştiren ülkeler uzay kabiliyetleri açısından birinci ligdeki ülkelerdir. Önemli olan bu lige çıkabilmek. Uydunuzu yapabilirsiniz ama onu fırlatmak ve yörüngeye oturtmak için mutlaka bu kabiliyete sahip bir ülkeden bu hizmeti satın almak zorundasınız. Onların fırlattıkları roket üzerinde bir yer bulabilme şansınız ise çok az. Bu şansı yakalamak için seneler öncesinden yerinizi ayırtmanız ve sıraya girmeniz gerekiyor.

Uyduyu yapmak kadar gönderebilmek de önemli o halde?

Elbette. Uyduyu yapmış olmanız önemli bir başarı olsa da uzaya fırlatıp kullanıma sokmadan o uydudan faydalanmanız mümkün değildir. Dolayısı ile uyduyu yapmak kadar onu yörüngeye yerleştirmek de işin en önemli kısmıdır. İşte bu noktada büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bazı ülkeler fırlatacakları uydular üzerinde kullanılan malzemeler için kısıtlamalar getirmişler. Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi adı verilen bu kısıtlamalar kapsamına giren herhangi bir ürün uydu üzerinde kullanılmış ise söz konusu uyduyu fırlatmanız mümkün değil. Söz konusu uydu üzerinde yasaklı bir ülkenin ürününü veya kullanım izni olmayan bir komponentin kullanılmış olması durumunda o uyduyu kesinlikle kendi roketleri üzerine yüklemezler. O nedenle uydu fırlatma konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor

TÜRKİYE'NİN MAALESEF BİR UZAY AJANSI YOK

Uzay hukuku ise gerçekten ülkeler açısından çok önemlidir. Ülkeler uzay üzerindeki haklarını koruyabilmek için bu konuya son derecede önem vermelidirler. Maalesef ülkemizde uzay hukuku üzerinde yetişmiş ve ihtisaslaşmış yetkin hukukçularımız bulunmuyor. Ama üzerinde son derecede ciddiyetle durulması gereken bir konu bu. Birleşmiş Milletler'de uzayın barışçıl amaçla kullanılması için bir komisyon kurulmuş ve Türkiye aktif olarak bu çalışmalara Türk Hava Kuvvetleri, Dışişleri Bakanlığı ve Tübitak aracılığı ile katılmaktadır. Türkiye uzay ile ilgili haklarını ve kendine ayrılmış yörüngelerini kullanmaktadır. Ama kullanmadığı takdirde bu yörüngelerdeki yerlerini kaybetme riski ile karşı karşıyadır. Türkiye'nin uzay konusundaki haklarını savunmak ve korumak, uzay çalışmalarını koordine etmek ve uzay vizyonunu belirlemek için mutlaka bir uzay ajansı kurması gerekiyor. Maalesef üzerinde çok uzun yıllar çalışılmış olan Türk Uzay Ajansının kurulması ile ilgili çalışmalar sonuçsuz kaldı. Hala Türkiye'nin bir Uzay Ajansı yok. Bence bu çok büyük bir eksiklik... En kısa zamanda milli bir uzay ajansının kurulması gerekmektedir.

UZAY ÇALIŞMALARININ FAYDASI SAYMAKLA BİTMEZ

Uzay çalışmalarının doğrudan ya da dolaylı katkıları ne olacak? Önemi açısından soruyorum, dünya ülkelerinin yüzde seksenine yakınının uzay faaliyetleri yok.

Uzay çalışmaları ülkelerin her türlü sosyal ve ekonomik gelişmelerine çok önemli katkılar sunuyor. Haberleşme uyduları ile ülkelerin en ulaşılmaz köşelerine dahi televizyon yayınlarını iletmek, bu bölgelerde yaşayan halkın, ülkenin diğer kesimleri ile her türlü iletişimini sağlamak mümkün. Böylece, halkın aydınlatılmasına ve bu bölgelere önemli eğitim imkanlarının (uzaktan eğitim) iletilmesine çok önemli katkıları oluyor. Bu konuda en güzel örnek Hindistan'dır. Hindistan çok büyük bir nüfus yoğunluğuna sahip bir ülke olarak çok önemli bir uydu programı, uydu yol haritasına sahip. Uydu aracılığı ile eğitim faaliyetlerini ülke çapına yaymayı, sağlık hizmetlerini uydu aracılığı ile en ulaşılmaz bölgelere dahi ulaştırmayı hedefliyorlar. Ayrıca ülkenin tarım alanında karşılaşacağı her türlü problemin uydu görüntüleri ile çözümlenmesi de öngörülüyor. Tarım ürünlerinin rekoltesinin tespiti, tarım zararlarının tespiti ve bunlara karşı yürütülen mücadelenin etkinliğinin belirlenmesinde uydulardan faydalanıyorlar.

TÜRKSAT 6A'YI BİZ YAPACAĞIZ

Türkiye'nin uzay çalışmalarında şu an son durumu nedir ve sizce neler yapılması gerekiyor?

Türkiye ne yazık ki uzun yıllar uzay konusunu ihmal etmiş, bu konuda gerekli yatırımları yapmakta geri kalmış bir ülke. Uzaya çıkma ve uydu yapma çalışmaları sürekli olarak ulaşılamaz bir teknolojik yetenek olarak algılanmış bizde. Sürekli olarak kendi kendimizi 'biz uydu yapamayız, uzaya çıkamayız' diye kısıtladık. Ama ne zamanki TÜBİTAK'la Bilsat uydusunu yapıp uzaya gönderdik, o zaman güvenimizi kazandık ve o tarihten sonra uydu yapma işinin çok da zor bir iş olmadığını, bu teknolojiye bizim de sahip olabileceğimize inandık.

Bilsat kırılma noktasıydı

BİLSAT ilk deneyimimizdi. Başarısından sonra biz bu işi yaparız dedik ve hemen ardından RASAT ve GÖKTÜRK uydularını yaptık. Ardından üniversitelerimizdeki küp uydu veya mikro uydu çalışmaları geldi. Şimdi kendimize olan güvenimiz tam. Bundan sonra daha büyük uyduların yapımlarına da soyunmak istiyoruz. Türsat 6A uydusunu bütünüyle yerli olarak yapmak istiyoruz ve bunu yapabilecek gücü ve özgüveni damarlarımızda hissediyoruz. Şu an Türkiye'nin uzay çalışmalarını koordine edecek, bu çalışmalardan sorumlu olacak, uydu yol haritasını belirleyecek, bu konudaki teknoloji politikalarını belirleyecek ve uluslararası uzay hukukumuzu koruyacak bir uzay ajansına ihtiyacımız var. Türkiye'nin en kısa zamanda kendi Uzay Ajansını kurması ve aktif duruma getirmesi gerekiyor.

Kendi uydusunu üretip kendisinin fırlatabileceği bir Türkiye'yi görebiliyorsunuz yani...

Uydu yapabiliyoruz. Halen uzayda işlevsel durumda kendi ürettiğimiz uydularımız var. Uydu yapmak işin yarısı. Az önce de söylediğim gibi uzay konusunda birinci lige çıkabilmek için kendi uydumuzu uzaya fırlatabilme kabiliyetine sahip olmamız gerekiyor. Uyduyu fırlatmak için gerekli olan fırlatma roketlerini yapmamız, yapabilmemiz gerekiyor. Bu büyüklükteki roketleri yapabilecek kabiliyetimiz var. Ülkemizdeki roket endüstrisinin kabiliyetlerine bakacak olursak, katı yakıtlı roket kademelerini üretebiliriz. Fakat sıvı yakıtlı roket teknolojileri konusundaki eksikliklerimizi gidermemiz gerekiyor. Ancak bu teknolojiye sahip olduğumuzda bu tip roketleri yapabilecek duruma gelebiliriz.

Türkiye, Okyanus'ta ada kiralamalı

Coğrafi konum meselesi de önemli değil mi? Baykonur o yüzden tercih edildi...

Doğru, uydu fırlatma konusunda ülkemizin coğrafi konumu açısından sıkıntılarımız var. Bildiğiniz gibi bu tip devasa roketler birçok kademeden oluşuyor. Yakıtı biten kademe bir süre sonra roketten ayrılmaktadır. Ayrılan roket kademesinin güvenli bir şekilde yeryüzüne düşmesini sağlamak gerekiyor. Maalesef ülkemizde bu tip fırlatma işlemlerinin yapılabileceği uygun bir yerleşim yeri bulunmuyor. Böyle bir yer bulunmadığı takdirde fırlatma işine girmek de mümkün değil haliyle. Bu konuda benim önerim Türkiye'nin dost ve müttefik bir ülkenin okyanusta küçük bir adasını kiralaması ve bu ada üzerinde böyle bir fırlatma merkezini kurmaya soyunmasıdır. Böyle bir adanın ekvatora mümkün olduğu kadar yakın olması ise fırlatma açısından çok kazançlı olacaktır. Böyle bir ada pasifik okyanusunda rahatlıkla bulunabilir. Fakat burada önemli olan böyle bir yatırıma kararlı bir şekilde yaklaşmaktır.

Uzay politikalarına ihtiyacımız var

Türkiye'nin uzay çalışmaları hedefinde Ay'a iniş ya da Mars'a araç gönderimi gibi başlıklar var mı, olacak mı?

Neden olmasın. Bence Türkiye'nin bundan sonrası için kendine yeni hedefler açması gerekir. Aya iniş için şimdiden kolları sıvamak gerekir. Böyle hedefler koymazsanız boşa kürek çekersiniz. Bunun için de Türkiye'nin gerçekten bir Uzay Politikası'nın oluşturulması, uzay ile ilgili hedeflerini ortaya koyması gerekir. Biz uzay çalışmalarından ne bekliyoruz? Önümüzdeki 20 -30 yıl içinde uzay çalışmalarında nerede olmayı arzu ediyoruz? Cumhuriyetin 100'üncü yılında Türkiye uzayın neresinde olacak? Bu soruların cevaplarını vermek için bir uzay vizyonunu oluşturmamız gerekiyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber