Yusuf Hoca'ya sorulamayanlar..

Anadolu Platformu tarafından organize edilen 8. Öğretmen sempozyumu yine çok ses getirdi.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 06 Mayıs 2014 10:43, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Yusuf Hoca'ya sorulamayanlar..

Anadolu Platformu tarafından organize edilen 8. Öğretmen sempozyumu her yıl olduğu gibi bu yıl da yine güzel bir kaynaşmaya imkan sağladı. Eğitime yön verenler ile paydaşlar karşı karşıya geldi.

Sempozyumun bu yılki toplantısına Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Sayın Yusuf Tekin de katılmıştı. Sayın Tekin, güzel bir sunum yaptı ve sadece test sınavıyla atama yapılan öğretmen atama, yönetici atama ve uzman öğretmenlikteki aksaklıklara dikkat çekti. Ancak, test sınavının eksiklikleri tek tek sıralanırken bunun alternatifi olarak nasıl bir sistem önerildiği ortaya konulamadı.

memurlar.net olarak, Anadolu Platformunun toplantısına katılan o güzide insanların bilgi ve merak eksenli sorular yerine biraz daha sorgulayıcı olmalarını isterdik. Mevcut sistemin yerine getirilecek olan yeni paradigma, hak ve hukuku nasıl gözetecekti, kişisel düzenlemelerden nasıl kaçınacaktı? Bu soruların sorulmasını beklerdik. En başta da "Sevgili Yusuf Hocam, tırnak içinde "bizi" kayırmanızı istemiyoruz. Sizden gelecek 20 yıla örnek olacak ve Türkiye'deki her meşrepten insanın saygıyla eğileceği ve gelecek yeni bir iktidarın saygı göstermek zorunda kalacağı bir sistem kurmanızı bekliyoruz" demeliydi. Çünkü Yusuf hocanın şuan kurmuş olduğu sistem bir geceliktir. Yarın Ak Parti iktidardan gittiğinde gelecek ilk iktidar bir gecede herkesi görevden alabilecektir. Bunu yapan Yusuf hoca olmuştur.

Bizler bunları sormayınca, bizler hak ve hukukun peşinde olmadıkça, örneklik oluşturmamız mümkün değildir.

Aşağıda sitemiz editörü Maksut Balmuk hocamızın hazırladığı makaleyi dikkatlerinize sunuyoruz.


Maksut Balmuk/ memurlar.net

MEB Müsteşarı Sayın Yusuf TEKİN hafta sonu katıldığı bir programda bir çok önemli konuya değindi.

Sayın TEKİN'in söylemleri yerinde fakat uygulamaya bakılınca gerçekler ortaya çıkıyor. Ve maalesef gerçekler acı söylüyor.

Şöyle bir göz atalım yaklaşımlara:

(Kırmızı ile ele alınanlar sayın TEKİN'in sözleridir.)

KİŞİSEL ÖZEL DÜZENLEMELERDEN KAÇINABİLİYOR MUSUNUZ?

"Şu paradigma değişikliğinin altını çizmek isterim; biz milli eğitim bakanlığı olarak doğru olduğuna inandığımız hiçbir şeyde mevzuatı bir engel olarak görmeyeceğiz. Bu noktada bu güne kadar bürokratların çok sıklıkla kullandıkları bilmem ne mevzuatına engel gerekçelerini bizden duymayacaksınız. Böyle bir hukuki engel varsa bu hukuki engeli düzeltecek siyasal iradeye sahibiz. Dolayısıyla yapamadığımız şeyleri için gerekçeler üretmeye gerek yok. Sivil Toplum Örgütlerinin, öğretmen arkadaşlarımızın faydalı olacağına inandığı her ne türlü eylem varsa hepsini legalleştirecek mevzuat değişikliğini yapacağımızı taahhüt ediyorum."

Bu gerçekten önemli fakat bu yapılırken hukuk kurallarına uymamak, hukuku kendimize uydurmak, kişisel, siyasal çıkarlara yönelik düzenlemeler yapmak değil, eğitimin, yönetimin, gerçek ihtiyaçlarına göre düzenleme yapmak tercih edilmelidir. Kişiye özel düzenlemelerden kaçınılmalı, hukuk kurallarına mutlaka uyulmalıdır. Son dönemde aynı yönetim tarafından yapılan düzenlemeye yine aynı yönetimin keyfi olarak uymadığına en çok şahit olan eğitim camiasıdır.

MÜLAKATIN TANIMI BELLİDİR

"Hala Test Sınavıyla Öğretmen Atıyoruz.

YGS, YDS vs. gibi sınavları eleştiriyoruz. Öğreticilerimizi test çözmeye zorladığı için tüm başarısızlıkların gerekçesi olarak o sınavları gösteriyoruz. Ama maalesef hala test sınavı ile öğretmen atıyoruz. Yani Eğitim Fakültesini bitiren çocuklarımızı yine test sınavlarına hazırlayıp test sınavlarında karşımıza çıkan tablo şu; a sosyal test çözmeye odaklanmış, öğretme becerilerini kaybetmiş kişileri öğretmen olarak atama noktasındayız. Kanunla bunun kısmen önüne geçmeye çalıştık. Aday öğretmenlik sürecinin sonunda adaylıktan öğretmenliğe geçişi tanımlayan süreci daha somut hale getirdik ve şöyle bir şey yapacağız. Yazın atayacağımız 40 bin öğretmen için şöyle bir prosedür tanımladık. Bu 40 bin öğretmen bir ders dönemi boyunca öğretmenlik yapacaklar. Ders yılı sonunda şimdi planlamasını yaptığımız hizmet içi eğitim programlarına katılacaklar, ardından bir mülakat sınavı söz konusu olacak"

Burada diyorsunuz ki: Gençler üniversitelerde okudular, sınavı kazandılar, atandılar ve biz onların yıllardır yaşadıkları engellere bir engel daha koyacağız. Üstelik derse de sokacağız, mülakatı geçmesi için hizmet içi eğitim de yapacağız...

Yanılıyorsunuz müsteşar bey; bu ülkede mülakatın tanımı bellidir. Bu tanım döneminizde yapılan okul müdürü ve şube müdürü atamalarında tam da anlamına (ülkemizdeki anlamına) uygun tecelli etmişken pek inandırıcı gelmiyor cümleler.

MEVZUAT YAPMAK ÇOK KOLAYSA, ÖĞRETMENLERİ EŞİTLEYİN

"İkinci konu olarak da şunu söylemek istiyorum. Test sınavıyla aldığımız öğretmeleri yine test sınavlarıyla alıp kariyer meslek tanımı çıkartmaya çalışıyorduk. Yani öğretmenlik yapan kişiler bir test sınavına giriyorlar ve uzman öğretmen oluyorlardı. Ben şahsen bununda çok büyük bir yanlışlık olduğuna inanıyorum."

İşte bu cümlelerin altına imza atılır. Yıllardır diyoruz ki uzman öğretmenlik saçmalıktır. Hiçbir şeyi ölçmemektedir. Benim branşım Matematik, uzman olduğumda da yöneticiydim. Bana Matematik'ten de yöneticilikten de tek bir soru sorulmadı ve uzman oldum. Ben neyin uzmanı olduğumu dahi anlamadım bilmiyorum. Uzmanlık akademik kariyer ister, uzmanlık işin ehli olmayı gerektirir, işte yapılması gereken ya da hedef olması gereken nokta bu olmalı. Bu meslek bu kriterler olmadan zaten yapılamaz.

Ve diyoruz ki: Bu konu söylendiği kadar kolay değil, bu konu söylendiği gibi eşitsizlik yaratıyor. Bunu duyun artık. Hiçbir şekilde benim uzmanlığımı geri alamayacağınıza göre, en azından maddi (maaşa yansıyan ücret boyutu devam edeceğine göre) eşitsizliği gidermelisiniz. Madem mevzuat yapmak sizin için çok kolay, madem o irade var sizde öncelikle tüm öğretmenlerimizi eşitleyin. Daha sonra da ben de dahil herkese yönelik bilimsel bir düzenleme yaparsınız, kendimizi geliştirmeye, çağa ayak uydurmaya, çalışmaya, üretmeye yani amaca hizmet edecek şekilde...

BAŞARISIZ YÖNETİCİYLE TABİKİ ÇALIŞMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ AMA KISTASINIZ NEDİR?

"Bir başka husus yine kanunla yaptığımız öğretmen arkadaşlar arasından müdürü de test sınavı ile seçiyorduk. Müdür yardımcısı, müdür baş yardımcısını da test sınavına alıyorduk. Test sınavında başarılı olan kişileri müdür yapıyorduk. Müdürleri kadrolu olarak atıyorduk. Müdür olarak işi öğreninceye kadar okul müdürü olarak çalışıyordu. Bu öğretmen iyi bir idareci değil, ama sınavda başarılı olmuş devam ediyordu. Kanunla bunu da değiştirdik. Bundan sonra performansından memnun olmadığımız, başarısız olan okul idarecilerini idareci olarak çalıştırmak zorunda değiliz. 13 Haziran itibariyle hem maddi manevi değerlerimiz açısından hem eğitim prosedürü açısından bize katkı sağlamayan, uyum sağlayamayan okul müdürü, müdür baş yardımcısı ve müdür yardımcısı arkadaşlar bundan sonra öğretmen olarak çalışmaya devam edecekler. Koşullar ne olursa olsun başarısız olan kişiyi idareci olarak çalıştırmak zorunda değiliz."

Burada da haklısınız. Tabii ki başarısız yöneticilerle çalışmak zorunda değilsiniz. Hatta ve hatta başarısız öğretmenlerle de çalışmamalısınız. Başarısızı eleyecek bir sistemi tabii ki kurmalısınız.

Burada bir sorun yok; sorun yöneticinin başarılı olup olmadığına nasıl karar vereceğinizde? İşte bu noktada samimiyet göremiyoruz. Bu samimiyetsizliğin sebeplerini herkes çok iyi bilmektedir. Bunu anlamak için yeni görevlendirdiğiniz İlçe Müdürlerine baksak yeterli... Örneği çok uzaklarda aramaya gerek bile yok. Öğretmenin ve mesleğin ne kadar değerli olduğuna özel vurgu yapıyorsunuz fakat aynı öğretmenler kendilerini yönetecek kişileri kendileri belirlesinler dediğimizde nedense her şey değişiyor.

Öğretmene verdiğiniz değer deyince;

"Kaldı ki idareci olarak çalışan bir kişiyi öğretmen olarak atanmayı bir ceza olarak da görmüyorum. Bu öğretmenlere karşı yapılmış bir nezaketsizliktir."

Cümlelerinizi es geçmek olmaz. Kesinlikle haklısınız ve bu cümlelerin de altına atarım imzayı. Fakat uygulamada yine sorun var.

Şöyle ki: önemli olan idarecilik değil öğretmenlik diyorsunuz ne güzel. Fakat bir idareci hırsızlıktan, tacizden ya da başka bir suçtan yargılanır, soruşturma geçirir ilk iş olarak idareciliği üzerinden alınır ve öğretmenliğe verilir.

Madem ki idarecilikten daha önemli öğretmenlik neden alt görev gibi sunulur her fırsatta? Biz bunu yıllardır söylüyoruz. 2008'de de "Yöneticilik, öğretmenliğin önünde olabilir mi?" başlığıyla ele almıştık aynı konuyu.

İşte öğretmenliği bu kadar çok önemsiyorsanız bu çelişkiden kurtulmalı ve 13 Haziran 2014'te yöneticilerin görevine son vermekten vazgeçmelisiniz.

Ne ilgisi mi var?

Çok ilgisi var. Eğer siz öğretmenliği önemsiyorsanız 15-20 yıldır yöneticilik yapmakta olan sınıfı, müfredatı, unutan bir yöneticiyi sınıfa sokmamalısınız. Çok iyi biliyorum ki (söz meclisten dışarı) verimli olamayacaklardır sınıflarda. Tabii ki başarılılar da çıkacaktır fakat büyük bir çoğunluğunun başarısız olacağı açıktır. Bu bile öğrenciye, veliye, eğitime ihanettir.

Bunu söylerken sınıfta yapamayacak diye ömür boyu yönetici olarak sırtımızda mı taşıyalım? diye soranlar olacaktır. Tabii ki hayır. Devletin görevidir sistemin aksayan yanlarını telafi etmek, sormak, sorgulamak, denetlemek... İşte bu mekanizmaları işletmelisiniz adil bir şekilde. Fakat veliden şikayet yok, öğrenci memnun, öğretmen de memnun ise bu inat neden diye sormak gerekir.

Bundan sonraki süreçte yöneticileri öğretmenler seçsinler ki beğenmezlerse indirsinler, o da haklı bir gerekçeyle dönmek zorunda kalsın sınıfına...

Ayrıca siz de çok iyi biliyorsunuz ki yönetimde istikrar çok önemlidir ve İstikrarın olmadığı yerde başarı da olmaz ve bir yönetici çok kolay yetişmiyor ve herkes de yönetici olamıyor? Yöneticilik yapamıyor...

Sonuç olarak;

Önemli olan; ne düşünüldüğü ya da söylendiği değildir. Uygulamanın nasıl olduğu, adil olunup olunmadığıdır. Önemli olan eğitim paydaşları üzerindeki inandırıcılıktır. Bilimselliktir. Hakka, hukuka uygunluktur...

Maksut BALMUK
Öğretmen

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber