29. İl Müftüleri İstişare Toplantısı

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 02 Haziran 2014 00:17, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Yardımcısı İşler: (1)

- "Ülkemiz, hükümetlerimiz dönemlerinde kaydettiği başarılarıyla İslam dünyasında kaybedilmiş güvenin yeniden tesis edilmesinde önemli katkı sağlamıştır. Türkiye, başardıklarıyla adeta ilham kaynağı olmuştur"

- Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, "Ülkemiz, hükümetlerimiz dönemlerinde kaydettiği başarılarıyla İslam dünyasında kaybedilmiş güvenin yeniden tesis edilmesinde önemli katkı sağlamıştır. Türkiye, başardıklarıyla adeta ilham kaynağı olmuştur" dedi.

İşler, Diyanet İşleri Başkanlığınca kentteki otelde düzenlenen 29. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda, Mardin'in tarihiyle, mimarisiyle, kültürel zenginliğiyle, şehir özelliğiyle ve sosyal yapısıyla adeta açık hava müzesi olduğunu söyledi.

"Farklılıkların birlikte, barış içinde yaşaması, aslında bizim medeniyetimizin en önemli özelliğidir" diyen İşler, "Zira medeniyetimizde farklılıklar ayrıştırmanın değil, zenginliğin ve ortak medeniyetin aracı kullanılmıştır. Bu medeniyet tasavvurunda kimse dilinden, dininden ve mezhebinden dolayı ötekileştirilmemiş, herkes barış ve huzur içinde yaşamıştır" ifadesini kullandı.

Küresel ölçekte siyasi, sosyal, ekonomik, teknolojik pek çok açıdan baş döndürücü şekilde hızlı değişim, dönüşüm ve gelişmenin yaşandığını aktaran İşler, buna kayıtsız kalmalarının mümkün olmadığını vurguladı.

Özellikle 11 Eylül hadisesinden sonra İslam'ın belli çevrelerce bilinçli olarak terörizmle yan yana zikredilmeye başlandığına dikkati çeken İşler, şöyle dedi:

"Böylece olumsuz İslam, Müslüman ve Hz. Muhammed imajı oluşturulmaya çalışıldı. İslam ve ihtiva ettiği değerlere düşmanlık anlamına gelen İslamofobi kavramı, Batı'da giderek yükselen ivme kazandı. Son yıllarda aşırı sağcı partilerin seçimlerde başarı kazanmasının da etkisiyle ayrımcılık, ötekileştirme ve ırkçılık pek çok siyaset kurumuna kadar sirayet etti."

İşler, Batı'nın temellerini farklılıklarla yaşama kültürü anlayışı üzerine inşa ettiğini savunduğunu anımsatarak, çeyrek asırdır Batı'nın gelişmelere gösterdiği tepkinin aynı anlayışla örtüşmediğini dile getirdi.

"Entegrasyon kavramıyla kurulmak istenen düzenin esasında asimilasyonu hedeflediği şimdi çok daha net anlaşılmaktadır" diyen İşler, "Zira entegrasyonla kastedilen ya da hedeflenen benzeşme değil, kendi değerlerine bağlı kalarak gelişmek olmalıdır. Nitekim entegrasyonun salt güvenlik problemi olarak ele alınması bu bağlamda bizlere önemli mesajlar vermektedir" değerlendirmesinde bulundu.

-"Dünya adeta yeniden soğuk savaş yıllarına dönmektedir"

Bugün ortaya çıkan resimde batı dünyası medeniyetlerin çoğulcu özellikleriyle ortak bir değer üretemediğini dile getiren İşler, şöyle devam etti:

"Uygulanan çifte standartlı politikalarla kutuplaşmalar artmakta ve ayrıştırıcı noktalar derinleşmektedir. Sorun çözme yeteneğini kaybetme noktasına gelen bu ayrıştırıcı düzen, artık tartışma platformlarının önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Giderek yaygınlaşan çatışma ve kalkışmalar herkesi endişelendiren boyutlara ulaşmıştır. Dünya adeta yeniden soğuk savaş yıllarına dönmektedir."

- "Barış dini İslam'ın rahmet mesajlarına insanlığın ihtiyacı günden güne artıyor"

Batı dünyasında yaşanan bu gelişmelere karşın, İslam dünyasının henüz hafıza tazeleme sürecini tamamlayamadığını kaydeden İşler, kendine ait olandan uzaklaşmış, üretemeyen ve geçmişini kurgulanmış hikayeler üzerinden tanımak zorunda bırakılan İslam dünyasının bir an evvel hafızasını yenilemesi gerektiğini belirtti.

İslam dünyasının modernizmin yok edici cazibesinden kurtulmaya henüz hazır görünmediğine işaret eden İşler, şu görüşü paylaştı:

"Ahlaki değerlerde aşınmalar, ailevi bağlarda çözülmeler yaşanıyor. Kadın ve çocuk cinayetleri işleniyor. Bunun yanı sıra İslam dünyası bir yandan tarihte yaşanmış mezhep kavgalarının aktüelleştirilerek bütün İslam coğrafyasına taşınmasına sahne olurken, diğer yandan zulümlerin, savaşların, çatışmaların, insan hakları ihlallerinin, cinayetlerin, terör ve şiddetin, ekonomik sıkıntıların, fakirliğin, cehaletin, geri kalmışlığın pençesinden geçiyor. Esasında tüm bu hadiseler, insanlığın dinin rahmet soluğuna ihtiyacının her zamankinden daha fazla olduğuna işaret etmektedir.

İnsanlığın sahih dini bilgiye ihtiyacı günbegün artmaktadır. Barış dini İslam'ın rahmet mesajlarına insanlığın ihtiyacı günden güne artıyor."

- "Türkiye, başardıklarıyla adeta ilham kaynağı olmuştur"

Başbakan Yardımcısı İşler, dünyadaki gelişmelerden Türkiye'nin de etkilendiğini kaydetti.

İşler, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son yıllarda yaşanan pek çok olumsuzluğa rağmen Türkiye'nin uluslararası alandaki itibarı tarihinde olmadığı kadar arttı. Hatta ülkemiz, bölgesinde ve uluslararası platformlarda söz sahibi, lider konuma geldi. Ülkemiz, hükümetlerimiz dönemlerinde kaydettiği başarılarıyla İslam dünyasında kaybedilmiş güvenin yeniden tesis edilmesinde önemli katkı sağlamıştır. Türkiye, başardıklarıyla adeta ilham kaynağı olmuştur.

Bugüne kadar bütün çalışmalarımızı, programlarımızı, ufkumuzu, bakış açımızı, yönetim anlayışımızı bütün bu değişim ve gelişmeleri dikkate alarak milletimizin talepleri ve beklentileri doğrultusunda kolektif akılla belirlediğimiz ilkelerle oluşturma gayretinde olduk."

- Başbakan Yardımcısı İşler: (2)
- "Din-i Mübin-i İslam'ın inanç, ibadet ve ahlak konularında halkımızı aydınlatmak öncelikli ödevimizdir. Diyanet personeli ayrım yapmadan herkesi kucaklamakla, herkese din hizmeti sunmakla yükümlüdür"


MARDİN (AA) - Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, "Din-i Mübin-i İslam'ın inanç, ibadet ve ahlak konularında halkımızı aydınlatmak öncelikli ödevimizdir. Diyanet personeli ayrım yapmadan herkesi kucaklamakla, herkese din hizmeti sunmakla yükümlüdür" dedi.

İşler, Diyanet İşleri Başkanlığınca kentteki otelde düzenlenen 29. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda, son yıllarda dünyada ve Türkiye'deki değişim ve gelişmelere göre kurumun yapısı ve görev tanımlarının yeniden şekillendiğini söyledi.

Dünyada ve Türkiye'de dine ve dini kurumlara 20-30 yıl önceki bakışla, bugünkü bakış arasında kıyas kabul etmeyecek derecede farklılık oluştuğunu aktaran İşler, şunları kaydetti:

"Din ve din olgusu giderek artan şekilde toplumların hayatlarında varlığını güçlendirerek devam etti. Din, dünyada yükselen değer haline geldi. Gelinen noktada başta halkımız olmak üzere batıdaki vatandaş ve soydaşlarımızdan, Avrasya coğrafyasındaki dindaşlarımıza, Afrika kıtasındaki kardeşlerimizden, Orta Doğu'ya kadar tüm İslam coğrafyasının Diyanet İşleri Başkanlığından ve siz güzide mensuplarından çok farklı beklentileri ve giderek artan şekilde talepleri oluştu."

- "Günümüzde yönetim artık sanat, ilim dalı olarak ele alınmaktadır"

İşler, Diyanet İşleri Başkanlığının topluma sunduğu hizmetler, hem yeni kanun hem de çağın gelişen ve değişen şartları göz önünde bulundurularak tespit edildiğini belirtti.

"Şüphesiz kurulduğu günden bugüne dini-manevi alanda kamu hizmeti sunan Diyanet İşleri Başkanlığı beklentileri hesaba katan hizmet politikasını oluşturmak durumundaydı" diyen İşler, şunları kaydetti:

"Bugün bunu büyük ölçüde oluşturmuş durumdadır. Sayısı 100 bini çoktan geçmiş, personeliyle sadece ülke sınırları içinde değil, dünya çapında hizmet yürüten ve büyük bir teveccühe mazhar olan bu güzide kurumumuz, söz konusu beklentilerin karşılanması noktasında stratejik yönetim yaklaşımını benimsemiş, merkezle taşra teşkilatları arasındaki koordinasyon ve uyuma ayrı önem vermiştir. Bu yönetim anlayışının gereği hizmetlerin ve faaliyetlerin daha etkili, kaliteli, planlı ve sonuç odaklı yürütülmesi ilkesini benimsemiştir.

Günümüzde yönetim artık bir sanat, bir ilim dalı olarak ele alınmaktadır. Şüphesiz, stratejik yönetime uygun hareket eden kurumların, başarılı uygun hareket etmeyenlerin ise başarısız olacakları aşikardır."

İşler, Mardin'de 4 gün sürecek toplantının özellikle merkez ve taşra arasındaki uyumun tekrar gözden geçirilmesi açısından büyük önem arz ettiğini anlattı.

"Toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli ayakta tutan, bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan Din-i Mübin-i İslam'ı öncelikle insanımıza anlatmak gibi mesuliyeti çok ağır bir vazife bugün her şeyden önce siz değerli müftülerimizin uhdesindedir" ifadesini kullanan İşler, şöyle devam etti:

"Ülkemizin dini manevi alanlardaki engin tecrübesini ve bu alandaki ilmi birikimini en başta milletimize taşımak gibi ağır bir mesuliyet ve sorumluluk omuzlarımızın üzerindedir. Zira milletimizin dini manevi hayatını yönlendirip yönetmekle, imar etmekle görevliyiz. Her il müftülüğümüzün hemen hemen pek çok ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı kadar çok yapması gereken işi vardır.

En son Soma'da yaşanan faciada ve Bosna Hersek'te meydana gelen sel felaketinde görüldüğü üzere aziz milletimizin dini ve hayri hizmetlere gönüllü gösterdiği teveccüh, verdiği destek her türlü takdirin üstündedir. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarımızın sadece ülke sınırları içinde değil, artık bütün dünyada hizmet veriyor olması da kayda değer bir husustur. Belirttiğim tüm bu hususlar, ülkemizdeki mevcut potansiyelin farkında olmamız açısından gerçekten çok önemlidir."

- "Kendimizi sürekli geliştirmeliyiz"

İşler, sözlerini şöyle tamamladı:

"Değerli il müftülerimiz, hedeflerimizi yüksek tutmak zorundayız. Artık yüce hedeflerin insanları olmak durumundayız. En başta çağın gelişen ve değişen imkanlarını kullanarak ülkemizde hizmet ulaştırdığımız insan sayısını giderek artırabilmenin yol ve yöntemlerini yeniden düşünmeliyiz. Sunduğumuz hizmetlerin niteliği üzerinde çalışmalı, 'nasıl daha nitelikli hizmet sunabiliriz' sorusuna cevaplar aramalıyız. Bilgimizi ve birikimimizi sürekli yenilemeliyiz. Kendimizi sürekli geliştirmeliyiz. Din-i Mübin-i İslam'ın inanç, ibadet ve ahlak konularında halkımızı aydınlatmak öncelikli ödevimizdir.

Diyanet personeli, ayrım yapmadan herkesi kucaklamakla, herkese din hizmeti sunmakla yükümlüdür. Alevisiyle, Sünnisiyle, Caferisiyle, Nusayrisiyle, yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla, engellisiyle toplumun tüm kesimlerine din hizmetlerini ulaştırmalıyız."

- Diyanet İşleri Başkan Görmez: (3)
- "(Soma'daki maden faciası) Bu tür hadiseleri İslam açısından değerlendirirken Yaratıcı'nın sonsuz kudretini yok saymak ne kadar yanlışsa insanın suç ve sorumluluklarına ilahi kudret üzerinden mazeret üretmek de o kadar yanlıştır"


MARDİN (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Soma'daki maden faciasına ilişkin, "Bu tür hadiseleri İslam açısından değerlendirirken Yaratıcı'nın sonsuz kudretini yok saymak ne kadar yanlışsa insanın suç ve sorumluluklarına ilahi kudret üzerinden mazeret üretmek de o kadar yanlıştır" dedi.

29. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda konuşan Görmez, toplantının Mardin'de gerçekleştirilmesinin önemli olduğunu, kentin, bölgedeki İslam beldelerinin pek çok özelliği ve yapısını kimliğinde taşıdığını söyledi.

Soma'daki maden faciasını anımsatan Görmez, hadisenin herkesi derinden yaraladığını, acının unutulmayacak derecede büyük olduğunu ifade etti.

Görmez, "İslam'ı ezeli hikmet penceresinden okuma ve değerlendirme konusunda ciddi idrak sorunları yaşadığımızı açıkça ifade etmek isterim. Her şeyden önce bizlerin yani toplumu irşad etme vazifesi yapanların görevi, sadece faciaların sonunda hayatını kaybedenlere son dini vazifelerini yapmak olmamalıdır" diye konuştu.

Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu tarz faciaların oluşmaması için her türlü tedbirin alınmasında gerekli dini, ahlaki ve vicdani hatırlatmaları yaparak sonuçların felakete dönüşmesini önlemeye çalışmak vazifemizdir. Bu tür hadiseleri İslam açısından değerlendirirken Yaratıcı'nın sonsuz kudretini yok saymak ne kadar yanlışsa insanın suç ve sorumluluklarına ilahi kudret üzerinden mazeret üretmek de o kadar yanlıştır."

- "Zalimin zulmüne tabi kılınmış bir din, Allah'ın razı olmayacağı bir dindir"

Görmez, ilahi adalete gölge düşüren tez ve yorumlardan kaçınmak gerektiğini vurguladı.

"Zulmü ve haksızlıkları meşrulaştırmaya araç yapan, dini algılama biçimleriyle hatalarını örtmek için istismar eden yorumlar karşısında hakikati söyleme mecburiyetimiz vardır" diyen Görmez, şu görüşü paylaştı:

"Dünyevi isteklerde sınır tanımaz hevesle gücüne güç katanların yanında olmadığımızı açıklamak ve duyurmak zorundayız. Masum ve gariban işçilerin alın terlerini dikkate almayan çarkın parçası olmaya davet edilen dini anlayıştan uzağız. O tarz dini yorumlarla bizim hiçbir ilgimiz olamaz ve olmamalıdır. Zalimin zulmüne tabi kılınmış bir din, Allah'ın razı olmayacağı bir dindir. Mazlumların, kimsesizlerin ve mağdurların yanında olmak ve onların hakkını, hukukunu korumak peygamberi bir misyondur."

İslam'ın şüphesiz hayat dini olduğunu aktaran Görmez, insanları ölüme terk etmenin İslami referansla açıklanamayacağını savundu.

Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu ve benzer olaylarda müminlere düşen, nerede hata yaptığımızın farkına varmak olmalıdır. Tabiat Müslüman'dır ve tabiat yasaları Allah'ın yasalarıdır. Allah, biz insanlara bu yasaları anlama kabiliyeti vermiş, bizden bu yasalara uygun hareket etmemizi emretmiştir. Allah'ın emrine ve rızasına uygun, fiziki olarak bu facianın oluşmasındaki sebepler karşısında gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Nasıl ki sonuçlar karşısında müminin metaneti önemliyse sebepler karşısında da feraseti o kadar önemlidir."

Din hizmetlerinin salt kamusal hizmet olmadığına işaret eden Görmez, camiler, müftülükler, Kuran kurslarının da iş yeri olmadığını kaydetti.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: (4)
- "Bugün evrensel Müslüman kimlik, işgalci düşmanlarının değil, ilim ve hikmetten uzaklaşmış cahil dostlarının istilasına uğramıştır"
- "Müslümanlar, ideolojilerini, mezheplerini, meşreplerini, ırklarını kabilelerini cemaatlerini, fırkalarını bir üst kimlik haline getirerek evrensel Müslüman kimliği istila etmişlerdir"

MARDİN (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, evrensel Müslüman kimliğinin işgalci düşmanların değil, ilim ve hikmetten uzaklaşan cahil dostların istilasına uğradığını belirterek, "Müslümanlar, ideolojilerini, mezheplerini, meşreplerini, ırklarını kabilelerini cemaatlerini, fırkalarını bir üst kimlik haline getirerek evrensel Müslüman kimliği istila etmişlerdir" dedi.

Görmez, başkanlığında kentteki otelde düzenlenen 29. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda laiklik uygulamalarının başından beri birçok konunun tartışılmasını ve halkın taleplerini görmezden gelen uygulamaları var ettiğini kaydederek, "Ülkemiz inanç sorunlarının ve dini özgürlüklerle ilgili birçok tartışmayı yaşayan çağı geride bırakmıştır" ifadesini kullandı.

Farklı din mensuplarının bazı makul taleplerinin çoğunluk taleplerine göre aksak gidiyor olmasının, gelinen noktadaki mutluluğu ifade etmekte mahcup bıraktığını bildiren Görmez, şöyle konuştu:

"Her türlü gerilim, toplumun hakkaniyetli yaklaşımlar içinde birbirine adaletle, merhamet ve vicdanla yaklaşımını engellemekte, geciktirmekte ve zayıflatmaktadır. Bize düşen bu durumun ortaya çıkaracağı toplumsal zafiyetleri ortadan kaldırarak, dinin birleştiriciliğini muhafaza ederek, toplumsal beraberliğimizi sağlamak olmalıdır. Vaazlarımızda, irşatlarımızda ve her türlü faaliyetlerimizde önceliğimiz toplumu bölme çabalarına fırsat vermeyerek, toplumu çatışmaya çağıran ve bölmeye davet eden fitne ateşinin yanmamasını sağlamak olmalıdır. Toplumu huzur ve refaha taşımayan siyaset de din algısı da sonuçta istikametini kaybetmiş olur.

Biz artık kargaşayla, kaoslarla, fitne ve fücurla değil, maddi ve manevi alanda inkişaf eden insanlık çerçevesinde yaşamak arzusunu taşımalıyız."

"Diyanet olarak bizler dini açıdan toplumsal ayrışmayı ortadan kaldıran dil ve üsluba özenle gayret etmekteyiz. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, farklı dini tezahürlerin mümkün olacağını topluma izah etmekteyiz" diyen Görmez, şunları kaydetti:

"Bu bağlamda inanç özgürlüğüyle ilgili yapılacak her türlü açılımın karşılık bulmasına yönelik toplumun hazır olduğunu ifade etmek isterim. Bugüne kadar yapılan çalışmalar ışığında kendisini çoğunluğun içinde görmeyen dini tezahürlerin taleplerinin karşılanması ile ilgili konuların teolojik tartışmalar içine çekilmeden hukuk çerçevesinde çözülmesi, toplumsal barışa katkı yapacaktır."

- "Taleplerinin görmezden gelinmesi kabul edilemez"

Görmez, herkesin kendisi için istediğini karşısındaki için de istemesi gerektiğini vurguladı.

Kimsenin kimseye herhangi bir inancı dayatma hakkına sahip olmadığına işaret eden Görmez, herkesin inandığı değerleri öğrenme, anlama ve yaşama hakkına sahip bulunması gerektiğini aktardı.

Mardin'de Süryani ve Keldani vatandaşların yaşadığına işaret eden Görmez, şunları belirtti:

"Bu toprakların kadim bir unsuru Süryanilerin kendileriyle ilgili bilgi edinme ve din adamlarını yetiştirme ve din eğitimi gibi taleplerinin görmezden gelinmesi kabul edilemez. Nasıl İslam ilahiyatıyla ilgili Avrupa'da üniversite ortamında bu çalışmalar mümkün hale geliyorsa, burada Artuklu Üniversitesinin bünyesinde Süryanilik, Keldanilik gibi kadim gelenekler kendilerini bilgi ortamında geliştirme imkanına sahip olmalıdır."

- "İslam kimliği, Müslüman kimlik istila edilmiştir"

"Herkesin barış içinde birlikte ve farklılıklarıyla yaşama hakları vardır. Bu birlikte yaşamanın hukukunu dün olduğu gibi bugün de İslami referanslarla oluşturmak zorundayız" diyen Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün İslam dünyasında İslam kimliği, Müslüman kimlik istila edilmiştir. Bu kimlik yüzyıldır sürdüğü gibi müstevlilerin istilaları altında değildir. Bizzat mensuplarının heva ve hevesleri, kin, öfke, şiddet ve intikam duygularının istilasına uğramıştır. Bugün evrensel Müslüman kimlik, işgalci düşmanlarının değil, ilim ve hikmetten uzaklaşmış cahil dostlarının istilasına uğramıştır. Müslümanlar, ideolojilerini, mezheplerini, meşreplerini, ırklarını kabilelerini cemaatlerini, fırkalarını bir üst kimlik haline getirerek evrensel Müslüman kimliği istila etmişlerdir."

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: (5)
-"Bundan sonra 'artık analar ağlamasın' diye başlayan çözüm süreçleri değil, baştan hiçbir annenin ağlamasına fırsat verilmemelidir"
- "Eşkıyalar, masum çocuklarımızı dağlara kaçırmadan, eşkıyalıkları önleyecek zemin oluşturulmalıdır"

MARDİN (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Bundan sonra 'artık analar ağlamasın' diye başlayan çözüm süreçleri değil, baştan hiçbir annenin ağlamasına fırsat verilmemelidir. Eşkıyalar, masum çocuklarımızı dağlara kaçırmadan eşkıyalıkları önleyecek zemin oluşturulmalıdır" dedi.

29. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda konuşan Görmez, acı tecrübelerin, sorunların üzeri örtülerek çözülmediği gibi geçen yılların faturasının da ağır olduğunu gösterdiğini belirtti.

Görmez, şunları söyledi:

"Bundan sonra 'artık analar ağlamasın' diye başlayan çözüm süreçleri değil, baştan hiçbir annenin ağlamasına fırsat verilmemelidir. Eşkıyalar, masum çocuklarımızı dağlara kaçırmadan, eşkıyalıkları önleyecek zemin oluşturulmalıdır. Bugünden geleceği okumak ve ona göre tasarılar oluşturmak, büyük devlet olma durumudur. Kaos, belirsizlik, korku ve tedirginlik ise henüz aklıyla değil, duygularıyla hareket etme halidir. Toplumsal sorunlar ileri tarihlere ötelenerek zamanın ilacına terk edilemez. Çözümü ileri tarihlere bırakılan her toplumsal olayın toplum açısından acı faturalar doğurduğu uzak değil, yakın tarihimizin gerçekleridir."

- "El birliğiyle inanç bütünlüğümüzü bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim"

"Millet, ülke olarak bazı arızi sorunlarımız, geçmişten gelen bazı ihtilaf noktalarımız, uzun senelerde birikmiş bazı iletişim kopukluklarımız var" ifadesini kullanan Görmez, sözlerine şöyle devam etti:

"Ehli Sünnet ya da Ehli Beyt, Sünni ya da Alevi, Kürt ya da Türk, doğulu ya da batılı, yeryüzüne ve gökyüzüne Allah'ın merhamet nazarıyla bakmak durumundayız. Dolayısıyla birbirimizin velisiyiz, hamisiyiz. El birliğiyle inanç bütünlüğümüzü bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim ama önce her ne söyleyeceksek söyleyeceğimizi kendimize, nefsimize söyleyelim. Soma'da yüreğimiz yandı. Kömür ocağında ölümü beklerken kurtarma ekiplerine 'Ben bekarım, arkadaşım evli ve eşi hamile, önce onu kurtarın' diyen kardeşimi gördüm ve onunla kucaklaştım.

Bundan daha büyük yürek, yüce bir ruh, yüce bir ahlak, yüce bir erdemli insan olabilir mi?"

İhtilafların bireylerin başkaların hukukunu ihlal ettiği için ortaya çıktığına dikkati çeken Görmez, hiç kimsenin devletin ya da kurumların tanımını başkasına giydirmemesi, kişilerin kendilerini nasıl tanımladıklarına müdahale etmemesi gerektiği görüşünü savundu.

İhtilaf alanlarını altı çizildikçe büyüdüğüne işaret eden Görmez, "Sevgimizi göstermedikçe, muhabbetimizi birbirimizden esirgedikçe husumet ve öfke, yeşerecek zemin buluyor. Biz Alevisiyle, Sünnisiyle, Türküyle, Kürdüyle, doğusu, batısı ile büyük İslam medeniyetinin bin yıldır birlikte yaşayan çocuklarıyız. Farklılıklarımızla biriz, beraberiz, kardeşiz" görüşünü paylaştı.

- "İnançlar, bu ülkenin sigortasıdır"

Mardin Valisi Ahmet Cengiz de kentin hoşgörü şehri olduğunu, farklı dil ve dinleri bir arada barındırdığını dile getirdi.

Terörün birlik, beraberlik ve kardeşliğe musallat olduğu bu dönemde kent için her açıdan adeta fetret devri yaşandığını ifade eden Cengiz, şunları söyledi:

"Ekonomik kayıpların yanına duygu düşünce ve inançlar da etkilenmiştir çünkü terörün sahipleri ve hamileri bilmektedir ki gerçek dindarlar hayatlarının merkezlerine sevgiyi koymuştur. Yine onlar bilirler ki gerçek dindarlardan terörist olmaz, katil hırsız ve uyuşturucu tüccarı hiç olmaz. İnançlar bu ülkenin sigortasıdır. "

- "Bu ülkenin sorunları herkesten önce alimlerimize düşer"

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk de bütün dinlerin amacının kuluna doğruyu göstermek olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"İşte biz insanlarımızı, kardeşlerimizi bu anlayışla kucaklarsak inanıyorum ki yıllardan beri yaşadığımız sancılı süreçlerden kurtulmuş olacağız. Bu toplantında bu sosyal, toplumsal olaylara da değinilmesini, tartışılmasını özellikle istirham ediyorum çünkü bu ülkenin sorunları herkesten önce alimlerimize düşer."

Toplantıya AK Parti Mardin Milletvekilleri Muammer Güler ve Gönül Bekin Şahkulubey ile 81 il müftüsünün yanı sıra Mardin'deki Müslüman, Süryani ve Yezidi din adamları katıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber