'Paralel yapı' operasyonunda bugün ne oldu?

İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği raporunda, istihbarat birimindeki işlem bilgilerinin imha edildiği iddiasına yer verilirken, siyasetçiler de yaşanan hukuksuzluğa dikkati çekti.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 02 Ağustos 2014 16:59, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Paralel yapı' operasyonunda bugün ne oldu?

Emniyetteki "paralel yapı" iddialarına ilişkin yürütülen soruşturmanın başlamasını sağlayan İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği raporunda, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'ndaki en önemli projelerden bazılarındaki kullanıcı işlem bilgilerinin (log kayıtları), tuttuğu yer miktarı oldukça düşük olmasına ve yedek olarak tutulabileceğine rağmen silindiği belirtildi.

İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri tarafından hazırlanan raporda, 2013 yılının Haziran ve Temmuz aylarında, bazı basın yayın organlarında çıkan "Emniyetin arşivi temizlendi" başlıklı haberlerde İstihbarat Dairesi Başkanlığı'nın işleyişine ilişkin iddialara yer verildiği kaydedildi.

Raporda, İstihbarat Dairesi Başkanlığı'nda görevli personel tarafından bu konuda yapılan iç denetimlerde, merkez ve taşra birimlerinde çalışan bazı personelin, kendilerine ilgili mevzuat hükümleriyle tanınan görev ve yetkilerinin dışına çıkarak veri inceledikleri, istihbari çalışmalarda yararlanılan kullanıcı işlem bilgilerini sildikleri, mesnetsiz gerekçeler ileri sürerek emniyet teşkilatındaki bazı üst düzey yetkililere ait kişisel verileri incelediklerinin tespit edildiği vurgulandı.

Ramazan Akyürek'in "işlem bilgilerini imha ettirdiği" iddiası

Raporda, "2009-2013 arasında, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı tarafından hizmete sunulan bilişim projeleri kullanıcılarına ait muhafaza edilmesi gereken kullanıcı işlem bilgilerinin de hukuka aykırı olarak imha edildiği" iddiası ile 10 Mayıs 2013'te hizmete sunulan İRİS projesinden önce kullanılan İstihbarat Değerlendirme Analizi (İDEA) projesine ait kullanıcı işlem bilgilerinin imha edilmesi iddiasının araştırıldığı anlatıldı. Raporda, 20 Mayıs 2013'te hizmete sunulan karar takip sistemi projesinden önce kullanılan karar takip sistemi projesine ait log kayıtlarının imha edilmesi iddiasının da incelendiği aktarıldı.

Dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek'in onayından bir gün sonra 10 Ekim 2009'da log kayıtlarının imha edildiği ve 6 gün sonra da Akyürek'in başkanlık görevinden ayrıldığı belirtilen raporda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Akyürek'in görevden alınmasından 6 gün önce, projelere ait kullanıcı işlem bilgilerini imha ettirdiği, böylece yetki aşımı yapılmak suretiyle İçişleri Bakanı tarafından onaylanan yönetmeliğin en önemli maddelerinden birini, teknik ve hukuki bir temele dayanmaksızın ve genel bir yorum yapılmak suretiyle fiili olarak değiştirdiği tespit edildi. Yetkisini kötüye kullanan ve suç işleyen görevlileri tespit etmede en önemli delil olan log verileri imha edildi. Bu veriler Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı merkez ve taşra birimleri kuruluş, görev ve çalışma yönetmeliğinin 29. maddesindeki 'süresiz olarak muhafaza edilmesini' öngören hükme rağmen imha edildi. İmha işlemiyle kullanıcı işlem bilgileriyle personel çalışmalarının kayıt altına alınması, bunların sıralı amirler tarafından denetlenmesi, olası suistimallerin tespiti, personelde otokontrol mekanizması oluşturularak mevzuata uygun yürütmenin amaçlanması hususları gözardı edildi. İstihbarat Daire Başkanlığı'ndaki en önemli projelerden bazılarındaki log verileri, tuttuğu yer miktarının oldukça düşük olmasına ve yedek olarak tutulabileceğine rağmen silindiği belirlendi."

Raporda, projelerin, sıradan bir bilgisayarın harddisk bölümünde dahi kolaylıkla muhafaza edilebileceği belirtilerek, İDEA projesine ait kullanıcı işlem bilgilerini imha eden eski istihbarat dairesi başkan yardımcısı, 2. sınıf emniyet müdürleri, yardımcıları, emniyet amiri ve komiserlerden oluşan toplam 6 polis hakkında soruşturma yapılmasına izin verilmesi gerektiği ifade edildi.

Raporda karar takip sistemi projesine ait log kayıtlarının da imha edildiği dile getirildi.

"Dinlemeye ilişkin ön onay alınıp alınmadığı bilinmiyor"

Raporun eklerinde yer alan bir yazıya göre, inceleme yapan müfettişlerin, "Listede isimleri bulunan şahısların teknik takibine başlanmadan yönerge ve usule riayet edilip edilmediği, dinleme süresi içinde suç içerikli görüşmeleri ile karşılaşılması halinde ilgili operasyonel şubeye resmi olarak bildirimde bulunup bulunulmadığı" konusunda bilgi istediği aktarıldı.

Dönemin İstanbul il emniyet müdür yardımcısı tarafından gönderilen cevapta, "Konuya ilişkin İstihbarat Dairesi Başkanlığı'nca 20 Mayıs 2013'te yanıt verildiği, karar takip sisteminin kullanılmakta olan versiyonunun kapatılarak yeni versiyon karar takip sisteminin 15 Nisan 2013'te tüm birimlerin kullanımına açıldığı, 15 Nisan 2013 öncesi kullanılan karar takip sisteminin, tüm birimlerin kullanımına kapatıldığından ve bu kayıtlar yeni karar takip sisteminde de bulunmadığından, bu tarihten önce iletişime müdahale talebi yapılan telefonlara ait ön onaylarının alınıp alınmadığı bilgisine ulaşılamadığı, 15 Nisan'dan sonraki tüm iletişim araçlarına ön onay alındığı" belirtildi.

2008 yılı ile 2013 yılları arasında 60 bin 514 dinleme

Bu arada raporda, 2008 ile 2013 arasında İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan dinlemelerin istatistiki bilgilerine de yer verildi. Buna göre bu yıllar arasında, şubede cep telefonu ve sabit hatlar dahil toplam 60 bin 514 dinleme yapıldığı tespit edildi.

"İdari soruşturma zamanaşımı süresi gözönünde tutulduğunda, sayıları binlerce ifade edilen ve hangilerinin yasal zeminde, hangilerinin ise raporlarımızda belirtildiği üzere kanuna aykırı olarak alınmış dinleme kararı olduğunun tamamının müfettişlerce tespiti mümkün görülmemektedir" denilen raporda, arşivlerde bulanan dinleme kayıtlarının cumhuriyet başsavcılığınca yaptırılacak bir çalışmayla incelenebileceği ve kanunsuz olanlarının tespit edilebileceği vurgulandı.

Adalet Bakanı Bozdağ

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, emniyetteki "paralel yapı" operasyonuyla ilgili, "Elindeki kanunu kendi mensup olduğu cemaatin, grubun veya bir farklı mensubiyetin menfaatleri doğrultusunda kullanmaya kalkarsa bu bir suçtur. Hukuk devletinin gereğini ihlaldir" dedi.

Bozdağ, "Hukuk devletinde görev yapanların hepsi hem hukuka herkesten daha fazla uyarlar hem de hukuku doğru bir şekilde uygularlar" diye konuştu. Bozdağ, şunları söyledi:

"Bizim anayasamız, yasalarımız ve diğer mevzuatımız, bütün kamu görevleri için bağlayıcıdır. Kamu görevlileri, görevlerini bu kurallara göre yerine getirirler. Eğer herhangi bir kamu görevlisi görevini yaparken hukukun dışına çıkarsa veya kanunen suç olan işleri görevinin sağladığı kolaylıklardan istifade ederek yaparsa elbette bunun hukukta bir karşılığı olur. Hukukta suçsa bunun soruşturulması, yargılanması, cezalandırılması gerekir. Eğer disiplini gerektiren bir husussa, disiplin hukukunun uygulanması gerekir."

Soruşturma itibarsızlaştırmak isteniyor

Bozdağ, Türkiye'de bazı medya çevrelerinin, bazı siyasilerin işin bu yönüne bakmaktansa bir algı yönetimi çerçevesinde, soruşturmaların veya yürüyen disiplin işlemlerinin itibarsızlaştırılması, hukuk dışı ilan edilmesi gayreti içinde olduğunu kaydetti.

Bu durumun fevkalade yanlış olduğunu vurgulayan Bozdağ, büyük bir karalama kampanyasını, büyük bir yalan rüzgarını, büyük bir çarpıtma kampanyasını bu süreç içerisinde gördüklerini söyledi.

Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İddia edilen hususlara herkesin bakması lazım. Ne diye haklarında soruşturma yapılıyor. Hukuk kullanılarak, hukuk dışı dinlemelerle ilgili bir takım iddialar var ve bunlarla ilgili bir takım kanunun suç saydığı hususlar olduğuna dair savcılar tarafından yürütülen soruşturmalar çerçevesinde kamuya yansıyan bilgilerden görüyoruz ki ciddi bulgular var. Bunlar üzerinden yürüyen bir soruşturma var. Kimse görevini yaptı diye soruşturulmuyor. Kimse görevinin gereklerini anayasa ve yasalara uygun yerine getirdi diye soruşturulmuyor. Eğer bir ülkede ülkenin ileri gelenleri dahil herkesi TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, siyasi partilerin temsilcileri, sanatçılar, iş adamları bir takım uyduruk gerekçelerle, sahte isimlerle, rumuzlarla veya açık isimlerle dinlenmişse o zaman bir hukuk devletinde bunun nasıl yapıldığının, hangi cesaretle yapıldığının elbette soruşturulması lazım. Hukukun dışına çıkanlar varsa onlar hakkında hukukun gereklerinin yerine getirilmesi lazım."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber