Obezite diyabet nedeni

Türkiye'de her 10 kişiden biri diyabet hastası... Toplumda görülme sıklığı giderek artan bu rahatsızlıktan korunmak için doğru beslenmek ve egzersiz şart. Özellikle aşırı kilolular ve hareketsiz bir yaşam stiline sahip olanların büyük risk altında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erol Bolu, yapılması gerekenleri anlattı.

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 22 Aralık 2014 09:01, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Obezite diyabet nedeni

Berda Özdiktaş

Pankreastan salgılanan insülin hormonunun azlığı, yetersizliği ya da etkinliğinin azalması sonucu ortaya çıkan ve kan şekerinin yüksekliği ile seyreden bir hastalık olan diyabet (şeker hastalığı); yaşam boyu süren kontrol altına alınmadığı takdirde kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, körlük gibi birçok hastalığa yol açabilmektedir. Dolayısıyla diyabet aslında şeker yüksekliğinin ötesinde organları çürüterek insan hayatını etkiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Erol Bolu, "Ülkemizde de her 10 kişiden birinin diyabet hastası olduğunu ve bir o kadar kişinin de diyabete yatkınlığı olduğunu söyleyebiliriz. Diyabet sıklığı ülkemizde neredeyse yüzde 17'lere ulaşmış durumdadır. Bu oranın yüzde 8'i yeni tanı konulmuş diyabetik hastalardan oluşmaktadır. Buna göre ülkemizdeki muhtemel diyabetik hasta sayısı da 6.5 milyon civarındadır. Diyabet görülme sıklığı ülkemizde de her geçen sene giderek artmaktadır" diye konuştu.

ŞİŞMANLAR EN BÜYÜK ADAY

Obezitenin tek başına bir diyabet nedeni olduğunu dile getiren Prof. Dr. Bolu, "Obezite arttıkça diyabet görülme sıklığı da artmaktadır çünkü diyabetin en önemli nedenleri arasında aşırı kilo gelmektedir. Hiçbir sağlık sorunu olmayan hafif kilolu ya da şişman; yani obezitesi olan kişiler gelecek yıllar için obezite adayıdır. Diyabet ve obezite hastalıkları o kadar iç içe geçmiştir ki artık "Diyabezite" olarak tanımlanıyor" dedi.

ERKEN ÖLÜM KORKUSU YAŞANIYOR

Diyabet hastaları genellikle erken ölüm korkuları yaşayabiliyor. Sürekli şeker düzeyinin normalde tutulması gerekliliği, hayat düzeninin farklı oluşu, sık ve zamanında yemek yeme baskısı kişiyi sıkıntıya sokuyor. Diyabet hastalarında; depresyon, yaygın anksiyete, yeme bozuklukları, şizofreni, demans ve cinsel işlev bozuklukları sık sık görülüyor.

45 yaşından itibaren tarama yapılmalı

- Özellikle böbrek nakli yapılmış hastalar beden kitle indeksi (?25 kg/m2) seviyesinde ise özellikle dikkat etmelidir.

- Obez veya kilolu olan kişilerde, 45 yaşından itibaren 3 yılda bir tercihen diyabet taraması yapılmalıdır.

- Yakın akrabalarında diyabet olanlar.

- Gebelikte diyabet gelişen veya iri bebek doğuran kadınlar.

- Hareketsiz ve yüksek kalorili dengesiz beslenenler.

- Polikistik over sendromu olan kadınlar.

- İnsülin direnci ile ilgili klinik hastalığı veya bulguları bulunan kişiler.

- Kalp ve damar hastalıkları bulunanlar.

- Düşük doğum tartılı doğan kişiler.

- Şizofreni hastaları ve bazı ilaçları kullanan kişiler.

- Kan yağlarında bozukluk olanlar.

- Hipertansiyonu olanlar.

- Görme zorluğu yaşayanlar.

Her 3 ayda bir kontrol

İyi bir diyabet takibinde her 3 ayda bir hastalığa özel testlerin tekrarlanması ve yine düzenli aralıklarla hastanın endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanınca yönlendirilecek göz, nöroloji, gerekir ise nefroloji ve kardiyoloji

uzmanları tarafından da muayene edilerek takip edilmesidir. Tip 1 diyabet için insülin, tip 2 diyabet için ise ilaç tedavisi şarttır.

Sizin diyabet tipiniz hangisi

Tip 1 Diyabet'in kan şekerimizi kontrol eden hormonlardan insülin isimli hormonun yetersizliği veya etkisizliği temelinde geliştiğini belirten Prof. Dr. Erol Bolu, "Bu hastalar ani başlangıçlı ve genellikle acil kliniklerine başvurulduğunda tanınırlar. Çok su içme, çok idrara çıkma ve istemediği halde hızlı kilo verme yakınmaları olan ve bu yakınmaları kısa bir sürede ortaya çıkan kişilerdir" diye konuştu. Prof. Dr. Bolu, "Tip 2 Diyabet adı verilen olgular ise; insülin hormonuna duyarsızlığın olduğu ve insülin yetmezliğinden önceki dönemlerde uzun bir süre insülin fazlalığı olan olgulardır. Ayrıca kan şekerinin kontrolünde etkili olan diğer hormonların düzensiz salınımları ile ortaya çıkan diyabet tabloları da vardır. Bu tabloları iyi tanımak tedavinin doğru yönlendirilmesine yardımcı olmaktadır" dedi.

Bu belirtilere DiKKAT!

- Aşırı susama ve çok su içme

- Sık idrara çıkma

- Kilo kaybı

- Çok yemek yeme ya da iştahsızlık

- Ağız kuruluğu

- Çabuk yorulma

Bunlara ek olarak bulanık görme, kaşıntı ve inatçı, tekrarlayan mantar enfeksiyonları, yara iyileşmesinin gecikmesi, halsizlik, terleme, yorgunluk, kuru ve kaşıntılı cilt, sık geçirilen enfeksiyonlar, cinsel sorunlar, ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma gibi belirtiler de görülebiliyor. Son yıllarda hiçbir yakınması olmadan ve taramalar sırasında yakalanan olguların sayısı da giderek artıyor. Kısacası diyabet, hiçbir belirti vermeden sessizce de ilerleyebiliyor.

Gebelere özel tanı

hamilelik, sağlıklı bir kişi için bir metabolik stres dönemidir. Bu dönemin sağlıklı değerlendirilmesi hem bebek hem de annenin doğum sonrasındaki yaşamı için önemli bir fırsattır. Gebelik diyabeti bu dönemde her anne adayında, önce açlık kan şekeri daha sonra glikoz yükleme testleriyle mutlaka araştırılmalıdır. Gebelik diyabetinde, günlük alınması gereken enerji dağılımı anne adayının özelliklerine göre belirlenmelidir. Karbonhidratı tamamen kesmek yerine tam tahıl taneleri, kepekli pirinç, kepekli makarna, bulgur ve yulaf gibi besinler tercih edilmelidir. Ayrıca kan şekerinin ani düşüşlerini önlemek için de posadan zengin gıdalar tercih edilmeli ve ara öğünler kesinlikle atlamamalıdır.

Evde ölçmek yetmez

Evde şeker ölçümünün amacı doktor kontrolüne gidinceye kadar şekerin ölçülüp, şeker düşüklüğünü ya da yüksekliğini tespit edebilmektir. Genellikle hastaların en sık yaptığı hata, evde şeker ölçümü yaparak kendi kendilerini takip etmeleri ve doktora çok nadir gitmeleridir. Doğru beslenme ve egzersizi kapsayan bir yaşam değişikliği ise tedavinin ilk ve en öncelikli basamağıdır. Diyetine uymayan bir hastanın yalnızca ilaçlara güvenerek şekerini düzenlemek hiçbir şekilde mümkün olmaz. Bunun yanı sıra hekimin, hastayı iyi tanıması ve ona göre en uygun yöntem ne ise o tedaviyi uygulaması önemlidir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber