Bakan izniyle beraat

Haber Giriş : 15 Temmuz 2006 11:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Emekli Sandığı'nı sahte reçeteyle 73 YTL dolandırdığı iddiasıyla 4 yıl hapis cezasına çarptırılan eczacı Havva Baştürk, Adalet Bakanı'nın izniyle yeniden hakim karşısına çıktı ve beraat etti

KARTAL'DA küçük oğlunun adını koyduğu Barışcan eczanesini işleten Havva Baştürk'ün başına gelenler macera filmlerini dahi gölgede bıraktı. Baştürk, kendi halinde ailesiyle eczane işletip sade bir hayat sürerken, Emekli Sandığı'nın sahte reçete düzenlediği suçlamasıyla açtığı davada mahkûm oldu. Ne olduğunu anlayamadan kendisini hapishanede bulan Baştürk ve avukatı, pes etmek yerine usta dedektiflere taş çıkararak adaletin yerini bulmasını sağladı.

Polis kolunda cezaevine

Filmlere konu olacak hîkaye şöyle yaşandı: Havva Baştürk, 1995 yılında bir tebligat aldı. Belgede Emekli Sandığı tarafından 6 adet sahte reçete hazırlamak ve devleti 73 milyon TL (73 YTL) zarara uğratmakla itham ediliyordu. Bu suçun yasadaki karşılığı ise ?Resmi evrakta sahtekârlık? olarak görünüyordu. Kendinden emin olan Baştürk Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki bütün davalara bizzat katıldı ve kendisine yöneltilen suçlamaları kesin bir dille reddetti. Kendisiyle birlikte mahkemeye çağrılan eczane kalfaları S.D. ve A.Y. hakkında ise sonraki davalarda takipsizlik kararı verildi. Bu arada davanın başlamasıyla Emekli Sandığı, Baştürk'e ait Barışcan Eczanesi ile de anlaşmasını sona erdirdi. Baştürk küçük bir miktar alan 73 YTL'yi ödedi. Tarihler 2004'ü gösterirken, yani ilk davadan 9 sene sonra, Baştürk eczanenin kapısında polisleri gördü. Mahkeme Baştürk'ü suçlu bulmuş, karar Yargıtay tarafından da onaylanmış ve hakkında yakalama emri çıkarmıştı. Neye uğradığını şaşıran Havva Baştürk, 4 senelik cezasını çekmek üzere polislerin arasında Burhaniye Kadın Cezaevi'nin yolunu tuttu.

Baştürk, cezaevinin ?Okumuş ablası? oluverdi. Bir derdi olan hemen Havva Ablaları'na koşarken, o ise günlerini kitap ve gazete okuyarak geçiriyordu. Bu dışarıdaki ailesi ve akrabaları da boş durmuyor, suçsuzluğundan emin oldukları Baştürk'ü hapishaneden çıkarmaya çalışıyorlardı. Derken bir gün yıllarca ceza hakimliği görevini yürüttükten sonra emekli olan ve avukatlık yapmaya başlayan Yüksel Gökteke'nin kapısını çaldılar. Sabahlara kadar dava dosyalarını inceleyen Gökteke genç kadını hapishaneden kurtarabilecek bir yol buldu. Dava kapsamında eczacının imza örnekleri Adli Tıp Kurumu'na gönderilmiş ve kurum da bakması gereken yerin biraz yukarısındaki bölümü inceleyince sahte reçetelerin Baştürk'e ait olduğu kararına varmıştı. Bunun üzerine tecrübeli hukukçu, çok bilinmeyen ve kabul edilmesi son derece kesin delillere bağlı ?Yazılı emir? uygulamasına başvurdu.

İcra ile alınan imza

Hemen Adalet Bakanlığı Hukuk Müşavirliği'ne başvuran Yüksel Gökteke, Baştürk'ün yargılanması sırasında tüm yöntemlerin kullanılmadığını ve eczacı kalfalarının reçetedeki yazılarla karşılaştırılması için el yazısı örneklerini alınmadığını yazdı ve yazılı emir ile birlikte iade-i muhakeme kararı istedi. Konuyu görüşen müşavirlik şimdiye kadar çok az uygulanan ?Yazılı emir?i hazırlayıp Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in bilgisine sundu. Çiçek de zaman geçirmeden kararın altına imza atarak Yargıtay'a gönderdi. Bu arada kalfalardan A.Y. bütün davalara gelirken S.D. ise gelmemeye başladı ve bir süre sonra da tamamen ortalıktan kayboldu. Avukat ve Baştürk'ün akrabalarının şüpheleri bu kalfa üzerinde yoğunlaşmıştı. Bunun üzerine izini buldukları S.D.'ye eczaneye borçlu olduklarına dair bir ihtarname gönderdiler. A.Y. ise kendi el yazısı ile cevap vererek borçlu olduğunu reddetti. İşte bu hareket Baştürk'ü özgürlüğe çıkaracak yolun da kapısını aralıyordu. Avukat Gökteke yeniden görülen davada hakime S.D.'ın el yazısının bulunduğu kağıdı uzatarak sahte reçetedeki yazıyla karşılaştırılmasını ve bir sonraki davaya, tutuklu bulunan Baştürk'ün de katılmasını istedi. Hakim ise bu talebi kabul ederek, Adli Tıp'tan gelecek cevabın beklenmesi için davayı erteledi.

...ve zafer anı

Arada geçen süre ise Baştürk için çekilmez oldu. Çocuklarını özleyen Baştürk, bir an önce dışarı çıkabilmek için sabırsızlanıyordu. Ve dava günü geldi. Burhaniye'den İstanbul'a getirilen Baştürk de davaya katılmıştı. Hakim Adli Tıp'tan gelen karara bir göz attı ve tek cümle ile ?Serbestsin!? diyerek tahliye kararı verdi. Sahte reçetelerdeki yazılar S.D.'ye aitti. Baştürk cezaevi arabasıyla geldiği adliyeden ailesiyle sarmaş dolaş çıktı. Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan bir sonraki duruşmada ise hakim beraat kararı verdi. S.D.'ye gelince aynı davadan yargılanmasına rağmen kesin bir kararla serbest bırakıldığı için ve yasalar sanıklar lehine işlediğinden dolayı elini kolunu sallayarak dolaşıyor.

Benden mutlusu yok

MAHKEMEDE beraat eden Havva Baştürk, üzüntü dolu günlerden sonra adliyeden çıkarken avukatı Yüksel Gökteke'ye sarıldı ve ağlayarak, ?Şimdi ben özgür müyüm?? diye sordu. Geç de olsa adaletin yerini bulmasına sevindiğini belirten Baştürk, cezaevinde ise son derece rahat olduğunu söyledi: ?Bana bir abla gibi davrandılar. Gardiyanlardan diğer mahkumlara kadar herkes bir sorunu olduğu zaman hemen bana geliyorlardı. Özellikle eczacı olduğum için sağlık sorunları ile yakından ilgilendim. Mahkumlar arasında varolan sözlü kuralları bana uygulamadılar. Bir gün bile ne temizlik yaptırdılar ve çay demlettilerî Baştürk'ün çocukları Barış ve Utkan ise annelerine kavuşmanın heyecanını yaşıyorlar. Onlara göre her şey sonu mutlu biten bir film gibi. Baştürk'ün avukatı Yüksel Gökteke ise yıllarca hakimlik yapmış olmasın verdiği ciddiyetle konunun hukuksal boyutuna bakıyor. 40 yıllık meslek hayatım boyunca bir kere ?Yazılı Emir?in kabul edildiğini gördüm. Çok az gerçekleşen bir olay. Bizim yaptığımız yasaları incelemek ve verilen hakları kullanmaktan ibaretti?

tercüman

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber