Bakan izniyle beraat
Emekli Sandığı'nı sahte reçeteyle 73 YTL dolandırdığı iddiasıyla 4 yıl hapis cezasına çarptırılan eczacı Havva Baştürk, Adalet Bakanı'nın izniyle yeniden hakim karşısına çıktı ve beraat etti
KARTAL'DA küçük oğlunun adını koyduğu Barışcan eczanesini
işleten Havva Baştürk'ün başına gelenler macera filmlerini dahi gölgede bıraktı.
Baştürk, kendi halinde ailesiyle eczane işletip sade bir hayat sürerken, Emekli
Sandığı'nın sahte reçete düzenlediği suçlamasıyla açtığı davada mahkûm oldu. Ne
olduğunu anlayamadan kendisini hapishanede bulan Baştürk ve avukatı, pes etmek
yerine usta dedektiflere taş çıkararak adaletin yerini bulmasını sağladı.
Polis kolunda cezaevine
Filmlere konu olacak hîkaye şöyle yaşandı: Havva Baştürk, 1995 yılında bir
tebligat aldı. Belgede Emekli Sandığı tarafından 6 adet sahte reçete hazırlamak
ve devleti 73 milyon TL (73 YTL) zarara uğratmakla itham ediliyordu. Bu suçun
yasadaki karşılığı ise ?Resmi evrakta sahtekârlık? olarak görünüyordu. Kendinden
emin olan Baştürk Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki bütün davalara bizzat
katıldı ve kendisine yöneltilen suçlamaları kesin bir dille reddetti. Kendisiyle
birlikte mahkemeye çağrılan eczane kalfaları S.D. ve A.Y. hakkında ise sonraki
davalarda takipsizlik kararı verildi. Bu arada davanın başlamasıyla Emekli
Sandığı, Baştürk'e ait Barışcan Eczanesi ile de anlaşmasını sona erdirdi.
Baştürk küçük bir miktar alan 73 YTL'yi ödedi. Tarihler 2004'ü gösterirken, yani
ilk davadan 9 sene sonra, Baştürk eczanenin kapısında polisleri gördü. Mahkeme
Baştürk'ü suçlu bulmuş, karar Yargıtay tarafından da onaylanmış ve hakkında
yakalama emri çıkarmıştı. Neye uğradığını şaşıran Havva Baştürk, 4 senelik
cezasını çekmek üzere polislerin arasında Burhaniye Kadın Cezaevi'nin yolunu
tuttu.
Baştürk, cezaevinin ?Okumuş ablası? oluverdi. Bir derdi olan hemen Havva
Ablaları'na koşarken, o ise günlerini kitap ve gazete okuyarak geçiriyordu. Bu
dışarıdaki ailesi ve akrabaları da boş durmuyor, suçsuzluğundan emin oldukları
Baştürk'ü hapishaneden çıkarmaya çalışıyorlardı. Derken bir gün yıllarca ceza
hakimliği görevini yürüttükten sonra emekli olan ve avukatlık yapmaya başlayan
Yüksel Gökteke'nin kapısını çaldılar. Sabahlara kadar dava dosyalarını inceleyen
Gökteke genç kadını hapishaneden kurtarabilecek bir yol buldu. Dava kapsamında
eczacının imza örnekleri Adli Tıp Kurumu'na gönderilmiş ve kurum da bakması
gereken yerin biraz yukarısındaki bölümü inceleyince sahte reçetelerin Baştürk'e
ait olduğu kararına varmıştı. Bunun üzerine tecrübeli hukukçu, çok bilinmeyen ve
kabul edilmesi son derece kesin delillere bağlı ?Yazılı emir? uygulamasına
başvurdu.
İcra ile alınan imza
Hemen Adalet Bakanlığı Hukuk Müşavirliği'ne başvuran Yüksel Gökteke, Baştürk'ün
yargılanması sırasında tüm yöntemlerin kullanılmadığını ve eczacı kalfalarının
reçetedeki yazılarla karşılaştırılması için el yazısı örneklerini alınmadığını
yazdı ve yazılı emir ile birlikte iade-i muhakeme kararı istedi. Konuyu görüşen
müşavirlik şimdiye kadar çok az uygulanan ?Yazılı emir?i hazırlayıp Adalet
Bakanı Cemil Çiçek'in bilgisine sundu. Çiçek de zaman geçirmeden kararın altına
imza atarak Yargıtay'a gönderdi. Bu arada kalfalardan A.Y. bütün davalara
gelirken S.D. ise gelmemeye başladı ve bir süre sonra da tamamen ortalıktan
kayboldu. Avukat ve Baştürk'ün akrabalarının şüpheleri bu kalfa üzerinde
yoğunlaşmıştı. Bunun üzerine izini buldukları S.D.'ye eczaneye borçlu
olduklarına dair bir ihtarname gönderdiler. A.Y. ise kendi el yazısı ile cevap
vererek borçlu olduğunu reddetti. İşte bu hareket Baştürk'ü özgürlüğe çıkaracak
yolun da kapısını aralıyordu. Avukat Gökteke yeniden görülen davada hakime S.D.'ın
el yazısının bulunduğu kağıdı uzatarak sahte reçetedeki yazıyla
karşılaştırılmasını ve bir sonraki davaya, tutuklu bulunan Baştürk'ün de
katılmasını istedi. Hakim ise bu talebi kabul ederek, Adli Tıp'tan gelecek
cevabın beklenmesi için davayı erteledi.
...ve zafer anı
Arada geçen süre ise Baştürk için çekilmez oldu. Çocuklarını özleyen Baştürk,
bir an önce dışarı çıkabilmek için sabırsızlanıyordu. Ve dava günü geldi.
Burhaniye'den İstanbul'a getirilen Baştürk de davaya katılmıştı. Hakim Adli
Tıp'tan gelen karara bir göz attı ve tek cümle ile ?Serbestsin!? diyerek tahliye
kararı verdi. Sahte reçetelerdeki yazılar S.D.'ye aitti. Baştürk cezaevi
arabasıyla geldiği adliyeden ailesiyle sarmaş dolaş çıktı. Kartal 1. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde yapılan bir sonraki duruşmada ise hakim beraat kararı verdi.
S.D.'ye gelince aynı davadan yargılanmasına rağmen kesin bir kararla serbest
bırakıldığı için ve yasalar sanıklar lehine işlediğinden dolayı elini kolunu
sallayarak dolaşıyor.
Benden mutlusu yok
MAHKEMEDE beraat eden Havva Baştürk, üzüntü dolu günlerden sonra adliyeden
çıkarken avukatı Yüksel Gökteke'ye sarıldı ve ağlayarak, ?Şimdi ben özgür
müyüm?? diye sordu. Geç de olsa adaletin yerini bulmasına sevindiğini belirten
Baştürk, cezaevinde ise son derece rahat olduğunu söyledi: ?Bana bir abla gibi
davrandılar. Gardiyanlardan diğer mahkumlara kadar herkes bir sorunu olduğu
zaman hemen bana geliyorlardı. Özellikle eczacı olduğum için sağlık sorunları
ile yakından ilgilendim. Mahkumlar arasında varolan sözlü kuralları bana
uygulamadılar. Bir gün bile ne temizlik yaptırdılar ve çay demlettilerî
Baştürk'ün çocukları Barış ve Utkan ise annelerine kavuşmanın heyecanını
yaşıyorlar. Onlara göre her şey sonu mutlu biten bir film gibi. Baştürk'ün
avukatı Yüksel Gökteke ise yıllarca hakimlik yapmış olmasın verdiği ciddiyetle
konunun hukuksal boyutuna bakıyor. 40 yıllık meslek hayatım boyunca bir kere
?Yazılı Emir?in kabul edildiğini gördüm. Çok az gerçekleşen bir olay. Bizim
yaptığımız yasaları incelemek ve verilen hakları kullanmaktan ibaretti?
tercüman