İstanbul islami finansın merkezi olarak kurgulanmalı

MÜSİAD Genel Başkanı Olpak: "Veriler bize göstermektedir ki önümüzdeki 10 yılda faizsiz finans sektörü 20 trilyon dolara çıkacaktır. Burada Türkiye'ye büyük rol düşüyor. Türkiye bu fırsatı kaçırmadan, İstanbul'u İslami finansın da merkezi olarak kurgulamalıdır"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 25 Şubat 2015 19:54, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
İstanbul islami finansın merkezi olarak kurgulanmalı

Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak, "Bizim için kazanırken hukuki ve meşru olmak kadar, harcarken de hukuki ve meşru olmak önemlidir" dedi.

Olpak, Ahi Evran Üniversitesi (AEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Konferans Salonunda düzenlenen, Fahri Doktora Diploma Töreninde yaptığı konuşmada, Malatya'da eğitim uçuşu yapan iki savaş uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotlara Allah'tan rahmet, aileleri, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk milletine başsağlığı diledi.

Olpak, MÜSİAD'ın, ülkenin son 25 yıllık iş hayatına önemli damga vuran iş adamları örgütlenmesi olduğunu belirterek, "İş hayatındaki etkin rolü kadar, sosyal hayatımıza ilişkin çalışmaları ve entelektüel birikimiyle ülkemizin önemli sivil toplum kuruluşu olan MÜSİAD, 1990 yılında 12 üye ve 5 komisyonla kuruldu. Bugün ise 13 komisyon ve 16 sektör kurulu bulunuyor. MÜSİAD'da, henüz bazı üyeleri pasaport sahibi bile olmayan bir dönemde Dış İlişkiler Komisyonu kurulmuştur" diye konuştu.

MÜSİAD'ın 11 bin üyesi ve onların sahip olduğu yaklaşık 45 bin işletmeyle 63 ülkede, 159 noktada faaliyet gösterdiğine dikkati çeken Olpak, şöyle devam etti:

"İş adamlarına özgüven, vizyon, yeni pazarlar kazandırıp ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlamalarına imkan oluşturan iş adamları derneği olarak, hayata sadece bilançolar ve kar-zarar tabloları çerçevesinden bakmamayı temel ilke edinen üyelerden oluşuyoruz. Van'dan Tekirdağ'a, Hatay'dan Sinop'a, Malezya'dan İngiltere'ye, Rusya'dan Kolombiya'ya, ABD'den Güney Afrika Cumhuriyeti'ne, Çin'den Fas'a, dünyanın her yerinde şube ve temsilciliklerimiz var. Bizim için kazanırken hukuki ve meşru olmak kadar, harcarken de hukuki ve meşru olmak önemlidir."

Olpak, gerek birey olarak gerekse sosyal anlamda insanı ilgilendiren tüm alanların, MÜSİAD'ın ilgi ve sorumluluk alanına girdiğini anlatarak, "İnsan en şerefli yaratıktır ve bizim insana bakış açımızı, batı medeniyetinin materyalist insan anlayışından ayıran en önemli nokta da budur. Materyalist görüşün ele aldığı insan tipi, davranışlarını maddi sonuçlarına göre belirleyen ve tamamiyle rasyonel düşünen iktisadi insandır. Bizim insan anlayışımız, kendi faydası kadar, etki alanındaki insanların ve toplumun faydasını da düşünen, paylaşımcı ve ahlaklı bir insan anlayışıdır. Bu bakışla dün nasılsa, yarın da ülkemizin yararına olan her işte ve bizimle yan yana olmaktan rahatsız olmayan herkesle ekonomik ve sosyal ilişkiler kurarız, kurmaya da devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

- Özgecan Aslan cinayeti

Ahiliğin yedi ilkesini okuyan Olpak, "Yedi ilkenin de amacı var. İnsan onuruna yaraşan bir sistem kurabilmek. İnsanı, sadece üreten ve tüketen bir canlı olarak değil, yaratılmışların en şereflisi olarak değerlendirerek, doğayla ve hemcinsleriyle uyumlu ve paylaşımcı bir yaşam sürmesini sağlamaktadır" dedi.

Olpak, Mersin'de üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesi olayının Türkiye'yi yasa boğduğunu, herkesi kendi ailesinin ferdini kaybetmiş gibi üzdüğünü vurgulayarak, şunları söyledi:

"Özgecan cinayeti, maalesef bir nevi ticarethanede işlendi. Olayın vahşet boyutuna bakıldığında, nerede işlendiği belki çok önemli değil ancak bizim anlayışımızda, müşterisinin iş yeri içinde emniyet içinde olacağının idrakinde olan bir tacir, bırakın cinayet işlemeyi, ona en ufak bir üzüntü bile vermemelidir. Günümüzde bunu temin edemiyorsak, bazı değerleri ciddi anlamda yitirdiğimizi de kabul etmeliyiz. Oysa ki Ahilik ilkelerinde kahır, zulüm ve işkence kapısını kapamak düsturu vardır. Hangi sektörde olursa olsun, ticaret, erdem ve ahlaktan yoksun olduğu takdirde iyi bir sonuç çıkmaz. Atlarımız, 'kem alat ile kemalat olmaz' diye boşuna dememiş."

- Gelir dağılımı adaletsizliği

Adil olmayan gelir dağılımının da yaşanan temel sorunlardan olduğunu belirten Olpak, "İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın, Küresel Servetin Dağılımı ve Gelir Adaletsizliği başlıklı son araştırmasında, küresel servetin gün geçtikçe daha küçük ve daha varlıklı elit bir grubun elinde biriktiği ifade edilmiştir" dedi.

Olpak, raporda yer alan çeşitli verileri paylaşarak, "Rapora göre, 2014 yılında dünyanın en zengin yüzde 1'i toplam küresel servetin yüzde 48'ine sahip, kalan yüzde 99'una yalnızca yüzde 52'si bırakılmıştır. En zengin yüzde 20'nin, dünyanın geri kalan yüzde 80'ine bıraktığı servet ise küresel servetin yüzde 5,5'idir. Raporda mevcut trendin, en zenginler lehine devam etmesi durumunda, 2016 yılında, en zengin yüzde 1'in varlığının toplam küresel varlığın yüzde 50'sini geçeceği ifade ediliyor. Dünyanın en zengin 80 kişisinin toplam serveti, en fakir yüzde 50'nin toplam servetine eşittir" diye konuştu.

Nihat Olpak, 3,5 milyar insanın paylaştığı toplam servetin, en zengin 80 kişinin paylaştığı servete eşit olduğuna işaret ederek, "2010 yılında dünya nüfusunun en fakir yüzde 50'sinin serveti, ilk 338 milyarderin servetine eşit iken bu sayı 2014'te yalnızca 80 milyardere düşmüştür. Merhum Neşet Ertaş usta derdi ya, 'Zahide'm gurbanım ne olacak halım. Gene bir laf duydum kırıldı belim.' Bu rakamları duyduğumuzda gerçekten belimiz kırılıyor. Bu adil olmayan gelir dağılımını düzeltmenin yolu, öncelikle finans sisteminin rehabilite edilmesinden geçmektedir" ifadelerini kullandı.

Cezayirli Malik bin Nebi'nin, "sömürülmeye müsait hale gelmiş topluluklar, sömürülmeye müstahaktır" sözüne vurgu yapan Olpak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu süreçte, Türkiye ekonomik açıdan kabuk değiştirirken, dünyada yeni bir arayışın içinde ve değişimin eşiğindedir. Bu arayış, ahlak ve erdem gibi insani değerleri hiçe sayarak, merkezine neredeyse sadece finansman ve faiz enstrümanını koyan ekonomik ve finansal sistemden, insan odaklı sisteme geçiş arayışıdır. Bugün kaliteli ve doğru finansmana hızlı erişimin nasıl olması gerektiği değil de faizlerin kaç baz puan artmasına niçin ihtiyaç olduğu tartışılıyor. Tıpkı, insanların neden öldürüldüğünün değil, öldürülüş biçimlerinin tartışıldığı günümüzün medeniyet anlayışında olduğu gibi. İnsanın ve toplumun, daha müreffeh seviyeye ulaşması için bir araç olması gerekirken, onları yöneterek, bir amaç haline gelen ve bunu acımasızca yapan, finansal sistem doğru bir bakışla değerlendirilmiyor.

Bu arayışta bizim ilkemiz, ticaretin helal ve faizin haram olduğudur. Gerçek ekonominin değerleri, Ar-Ge, yenilikçilik, yatırım, istihdam ve üretimdir. Bunları ve sosyal hayatın ana değerlerini bir kenara iterek, her şeyi neredeyse sadece tek bir değere indirgeyen ve değerlerimizi acımasızca şekillendiren adeta yeni tehdit kaynağı, finans terörü tekrar değerlendirilmelidir."

- Türkiye'deki bankacılık sistemi

Olpak, Türkiye'de bankaların birer ticari işletme olmalarına rağmen neredeyse hiç risk taşımadıklarını belirterek, "Elbette bankacılık zarar etmesin, ancak neredeyse sadece teminata dayalı bir yapı içinde topladığı mevduatın üzerine masraf ve karını koyarak, adeta posta memurluğu yaparak çalışan mevcut bankacılık sistemi büyümeyi frenliyor" dedi.

Mevcut sistemin mutlaka değiştirilmesi gerektiğini dile getiren Olpak, "Yatırım ve proje bankacılığı etkin şekilde uygulanmalı, sukuk ve benzeri enstrümanlar dahil sadece murabaha ile sınırlı kalmayan katılım bankacılığı yaygınlaştırılmalıdır. Mevcut küresel finansal sistemin test edildiği bu dönemde, yatırım ve kar-zarar ortaklığı üzerine kurulacak bir finans sistemi önerisi, önemini daha çok hissettirmeye başlamıştır" diye konuştu.

Olpak, kasım ayında 18. IBF Kongresi'ni gerçekleştirdiklerini anımsatarak, şunları kaydetti:

"Sonuç bildirgesinde, 50 yıldır alternatif bir finans modeli olarak kabul edilen İslami finansın, bugün 2 trilyon doları bulan bir sektör olduğu, 2013 yılında 6 büyüme kaydettiği vurgulandı. Veriler bize göstermektedir ki önümüzdeki 10 yılda faizsiz finans sektörü 20 trilyon dolara çıkacaktır. Burada Türkiye'ye büyük rol düşüyor. Türkiye bu fırsatı kaçırmadan, İstanbul'u İslami finansın da merkezi olarak kurgulamalıdır."

- Türkiye'nin G20'nin Dönem Başkanı olması

Olpak, Türkiye'nin bu yıl G20'nin Dönem Başkanı olarak büyük fırsat yakaladığına işaret ederek, "MÜSİAD olarak Yürütme Kurulu Üyesi olduğum B20 bünyesinde, bizim önerimizle KOBİ'ler ve girişimcilik görev gücü oluşturuldu. Amacımız, dünya ticaretinin yüzde 80'ini elinde tutan G20 ve onun iş dünyası ayağı olan B20'yi, sadece bu 20 ülkenin değil tüm dünyanın sorunlarına eğilen bir platform haline getirmektir. Bunun ilk uluslararası adımının atılmasına ön ayak olmanın gururunu yaşıyoruz" dedi.

Olpak, çeşitli kurumlardaki görevleri dolayısıyla Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanlarla sık sık yurtdışına çıktığını anlatarak, "Önce Etiyopya ve Cibuti, sonra Kolombiya, Küba ve Meksika gezilerimiz oldu. Gördük ki Türkiye'yi ve Türkleri çok seviyorlar. Sıcak ilişkilerle, önümüzdeki on yıllarda çok daha büyük pazarlar yakalayabiliriz. Ekonomik ya da siyasal güç merkezleri batıdan doğuya da kaysa, doğudan batıya da yönelse, kuzey güney koridorlarında da yol alsa, Türkiye'nin barışın, adaletin, hak ve özgürlükler terazisinin ortasındaki denge merkezi rolünü unutmaması gerekiyor" diye konuştu.

- AEÜ'nün ilk fahri doktora diploması Olpak'a verildi

AEÜ Rektörü Prof. Dr. Kudret Saylam ise 2006 yılında kurulan üniversitede bugüne kadar yaşanan gelişmeler, yapılan yatırımlar ile hayata geçirilen bilimsel, kültürel ve sosyal çalışmalara ilişkin bilgi sundu.

Hemen her alanda hızlı bir değişim ve dönüşümü ardı ardına gerçekleştiren Türkiye'nin, küresel ekonomiye entegrasyon konusunda da başarılı bir gelişimi ortaya koyduğunu belirten Saylam, şöyle devam etti:

"Bu gelişimlere paralel olarak da artık bölgemizde her açıdan etkin ve belirleyici bir Türkiye'den söz edilmektedir. Muasır medeniyet seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda ortaya konulan yeni Türkiye vizyonu, bilim ve teknolojiye hakim, teknolojiyi bilinçli kullanana ve yeni teknolojiler üretebilen, teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış bir refah toplumuna ulaşma projesidir."

Konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Saylam, AEÜ'nün ilk Fahri Doktora Diplomasını uluslararası ilişkiler alanında Olpak'a verdi.

Törene, Vali Necati Şentürk, İl Jandarma Komutanı Albay Murat Bulut, İl Emniyet Müdürü Sıtkı Akgül, Belediye Başkan Yardımcısı Emre Şahinci, MÜSİAD Yönetim Kurulu üyeleri, MÜSİAD Kırşehir Şube Başkanı Hasan Eraslan ile akademisyenler katıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber