Rektör atamalarında tarih tekerrür ediyor

İÜ'deki rektörlük seçimlerinden birinci çıkan Raşit Tükel, YÖK tarafından ikinci sıraya alındı. Tükel ilk değil. Son 5 ayda YÖK, 34 üniversitenin 12'sinde birincileri alt sıralara koydu. Dokuz akademisyen ise en yüksek oyu almasına karşın atanamadı. Akademik camiaya göre, Cumhurbaşkanları değişiyor, müdahale değişmiyor.

Haber Giriş : 25 Mart 2015 16:13, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Rektör atamalarında tarih tekerrür ediyor

YÖK, son bir haftada atama için Cumhurbaşkanlığı'na gönderdiği listede en çok oyu olmasına karşın Uludağ, Çanakkale 18 Mart , Muş Alparslan , İstanbul Üniversitelerinin dört rektör adayını alt sıralara aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Çanakkale 18 Mart, Muş Alparslan Üniversitelerinde en çok oyu alanı değil YÖK'ün ilk sıraya koyduğu iki adayı atadı, Uludağ ve İstanbul Üniversitesi (İÜ) adayları içinse Erdoğan henüz atama yapmadı.

İÜ'de sandıktan birinci çıkan Prof. Dr. Raşit Tükel, YÖK'ün listesinde ikinci sıraya alındı. Tükel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seçim sonuçlarına uygun atama yapması için çağrısını sürdürüyor.

Erdoğan'ın bugüne kadar en çok oyu almasına karşın atamadığı rektör sayısı ise 9.

Birinciler üçüncü oluyor

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğundan bu yana tam 34 üniversitede rektör seçimleri yapıldı. YÖK Erdoğan'a yolladığı 34 üniversitenin 12'sinin listesinde değişiklik yaptı. En çok oyu alıp birinci olan adayı ikinci ya da üçüncü sırada Erdoğan'a yolladı.

Dokuzda bir

Listesinde değişiklik yapılan 12 üniversiteden 9'unda Erdoğan en çok oyu alan aday yerine YÖK'ün birinci sıraya yerleştirdiği adayı atadı. Sadece Kafkas Üniversitesi'nde en çok oyu almasına karşın YÖK tarafından ikinci sıraya konan Sami Özcan, Erdoğan tarafından atandı.

Cumhurbaşkanları değişiyor müdahale değişmiyor

Aslında bu tablo ne son bir hafta ile ne de sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sınırlı. Sandıktan en çok oyu alarak çıkan ilk altı aday YÖK'e yollanıyor. YÖK adaylarla yaptığı mülakat ve değerlendirmelerden sonra aday sayasını üçe indirip atama için Cumhurbaşkanlığı'na yolluyor.

Akademik camiaya göre Cumhurbaşkanları, Hükümetler ve YÖK başkanları değişse de sandığa müdahale değişmiyor. Al Jazeera Türk, önceki dönemlerde sıralaması değişen rektörler ve akademisyenlerle konuştu.

Gül'ün atamadığı ilk rektör oydu

Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğu zaman yaptığı ilk rektör atamasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde en çok oyu alan ve YÖK'ün de ilk sırada yolladığı rektör adayı Prof. Dr. Gaye Usluer'i atamamıştı. Gül'ün atamadığı ilk rektör Usluer, bugün CHP'den milletvekili aday adayı. Usluer, Gül'ün yaptığı bu atamanın siyasete giriş nedeni olduğunu söylüyor.

YÖK Cumhurbaşkanına pas atıyor

Sosyal demokratik kimliği nedeniyle atanmadığını, AKP'ye yakın bir diğer adayın atandığını anlatan Usluer şöyle konuşuyor:

"Önce Yüksek Öğretim Yasası'nı eleştirmek lazım. YÖK üniversitelerin sesini kısmak, öğretim üyelerinin kamuoyu oluşturmasını engellemek üzere kuruldu. Hangi Cumhurbaşkanı döneminde olursa olsun sistemin içinde yer almış, sisteme sahip olmak için çalıştırılmış bir kurum. AKP iktidarı başa gelirken daha demokratik üniversite yaratacağız, üniversiteler özerk olacak demişlerdir. Kendilerinden önce rektör atamalarını eleştirdiler. Ne gerekçe ile olursa olsun öğretim üyelerinin iradesine karşı olan rektör atamalarının tümünü eleştirdim. Benden yüzde 30 daha az oy almış kişi atandı. Süleyman Demirel'in, Ahmet Necdet Sezer'in dönemlerinde de birinci olmayan adaylar atandı. O zaman da doğru değildi. AKP'de de bir şey değişmedi. Bir de artık Cumhurbaşkanına eleştirileri ortadan kaldırmak için tam bağımlı YÖK var. Artık işlem YÖK'te bitiyor. Cumhurbaşkanı'nın atamak isteyeceği kişiyi birinci sıraya çıkarılıyor. Cumhurbaşkanı birinci sıradakini atadım diyor ama YÖK pası atıyor zaten. Bu sistemin arkasına sığınarak rektör olmayı hazmeden siyasallaşmıştır. İstifa edip AKP'ye üye olsunlar."

İkinciyken atandı birinci olunca atanmadı

2008 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nin rektörü olan Prof. Dr. Muhammed Şahin, seçimden ikinci çıkmıştı. Ancak YÖK'ün dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yolladığı listede Şahin birinci sırada yer aldı ve atandı. En çok oyu alan Faruk Karadoğan ise üçüncü sıraya alınmıştı. Şahin, 4 yıl rektörlük yaptı. 2012'deki seçimlerde birinci oldu. Ancak YÖK bu kez ikinci olan Mehmet Karaca'yı birinci sıralaya alarak Gül'e yolladı. Gül, Şahin'i değil Karaca'yı atadı.

Şahin: Liyakat yok

Şimdi MEF Üniversitesi'nin Rektörü olan Prof. Şahin, seçim sisteminin yanlış olduğunu söylüyor:

"Atamalarda birincinin mi ikincinin mi atandığından çok liyakat yok. Onun için de eğitim sistemimiz gelişemiyor. Sorun seçimden çok liyakata dayalı atama sistemi olmaması. Sezer döneminde de, Gül döneminde de oldu, şimdi de olacak sonra da olacak. O zaman gelişme kaydedemeyeceğiz demektir bu. Seçim olacaksa rektör adayı olabilme kriterleri olması lazım. Ağzı laf yapan oy alabilir, hükümete yakın olanın atanma şansı olur. Bu şekilde olmamalı. Öğretim üyeleri seçime katkı veriyor. Bu bence yetersiz. Öğrencisi, araştırma görevlisi hatta idari personelin belirli oranlarda katkısı olmalı. "

"Atayanlara değil üniversiteme hizmet ettim"

YÖK'ün ilk seçimlerde kendisini ikinci sıradan birinci sıraya, ikinci seçimlerde ise alt sıralara almasıyla ilgili sorumuza Şahin "Benimle birleştirmeyin bu işi, ayrıldım. O zaman demeç vermedim" diyor.

Rektör seçiminin performansa dayalı olması gerektiğini vurgulayan Şahin, "Rektör olduğum zaman üniversiteyi nereye taşıdığımı biliyor herkes. 23 mühendislik programında dünya birincisi oldu İTÜ. Avrupa Yüksek Teknik ve Araştırma Üniversiteleri'nin yönetim kurulu üyeliğine Türkiye'den seçilen ilk ve tek Türk rektör oldum. Buna bakılması lazım. Üniversiteme ve ülkeme hizmet ettim. Sonuçları ortada. Atayanlara hizmet etmedim. Hizmet etmediğim için zaten böyle oldu" diye konuşuyor.

"Tüm YÖK ve Cumhurbaşkanları siyasi çıkarlar için kullandı"

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof.Dr. Tahsin Yeşildere, önceki dönemde şikayet edenlerin şimdi aynı baskıyı kendinden olmayanlara yaptığını söylüyor:

"Üniversitelerin hukuksal, askeri, siyasi vesayetin altında kalmadan bilim üreten yerler olması lazım. Ucube bir sistem üzerinden yönetici belirliyorsunuz. Şimdiye kadar ki tüm Cumhurbaşkanları, YÖK başkanları da kendi siyasi çıkarlarını sürdürebilmek amacıyla kullandı sistemi. Üniversitelerdeki kişilerin de bu sistemi kabullenmiş olması, oy vermesi ama oyuna sahip çıkmaması YÖK'ün üniversiteleri getirdiği yeri gösteriyor açıkça. YÖK Başkanını siyaset belirliyor. Siyasetin belirlediği bir kurumun rektörleri ve dekanları belirlemesini düşündüğünüzde yukarıdan aşağı hegemonya sürdürülüyor. Bilimsel üretime olumsuz etki yapar. Eşi türbanlı diye atanamayan rektörler vardı şimdi de başka atanamayanlar var. Çok rahatsızız. Cumhurbaşkanı türbanlı öğrencilerin giremediğini, müslüman öğretim üyelerine baskı olduğunu söylüyordu. Aynı baskıyı kendinden olmayana yapıyorlar. Birinci olmadan atananlar o koltuğa nasıl oturuyor? Birinci sıradakini atadım diyorlar ama çoğu zaten kendi görüşlerindeki rektörler. "

Yeşildere seçimde sadece öğretim üyelerinin oy kullanmasını da eleştiriyor. Yeşildere "Öğretim elemanları, öğrenciler, üniversite çalışanları yok sayılıyor. Rektör adayı olabilmek için de belirli kriterler olmalı. Profesör olan herkes aday olabiliyor" diye konuşuyor.

"Seçilenin atanamaması giderek artıyor"

1992-2000 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi'nin Rektörlüğü'nü yapan, Eğitim Reformu Girişimi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder , Sezer'in Cumhurbaşkanlığı döneminden itibaren bu durumun artarak devam ettiğini anlatıyor:

"Siyasi çatışma ve kutuplaşma var. Cumhurbaşkanlığı renksiz , siyasi kişiliği olmayan insanların olduğu bir yer değil. Seçim sistemi çok ideal değil. Ancak madem soruyorsunuz, oy farklarına da hürmet etmeniz gerekiyor. Bu sistemin niye ortaya çıktığını düşünmek lazım. 1982-1992 arasında YÖK tepeden rektör atıyordu. Tepeden sürpriz rektörler geldi. Üniversiteler tepki gösteriyordu. Bu sistem geldi. 1992'den sonra üniversitelerin seçtiği rektörlerin atanma yüzdesi çok fazlaydı."

"Avrupa böyle seçimden vazgeçiyor"

SETA Araştırmacısı ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Zafer Çelik ise Avrupa'da rektörün sadece öğretim üyeleri tarafından seçilmesinden vazgeçildiğini söylüyor:

"Norveç , Finlandiya, Avusturya gibi ülkelerde mütevelli heyetleri tarafından belirleniyor rektör. Türkiye'de sadece öğretim üyelerinin seçtiği rektörlük seçimleri toplumun taleplerini karşılamıyor. Demirel, Sezer döneminde her dönemde sıkıntılar oldu. Rektörleri belirleyen kanun içinde garabet var. Hali hazırdaki seçim sistemi makul değil. Dünya yükseköğretim sitemleri dönüşmeye başlıyor. Hükümetin müdahalesinde siyasallaşma korkusu yaşıyorsak başka bir yapı konuşmamız lazım. Yükseköğretim sorunları çok açık. Bilimsel özerkliği merkeze alan , araştırma ve eğitim özgürlüğünü merkeze alan sistem tasarlamak gerekiyor. YÖK sisteminin geldiği noktayla yeni bir tasarım konusunu daha fazla dile getirmemiz lazım."

Umay Aktaş Salman / Al Jazeera

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber