İstanbul'un ses haritasını çıkaracak

İstanbul'da hangi sesleri daha çok duyduğunuza hiç dikkat ettiniz mi? Çoğumuz duyduğumuz seslerin farkında bile değiliz. Seslerin kültürel hafızayla önemli bir bağı olduğunu düşünen Koç Üniversitesi'nden Pınar Çevikayak Yelmi, Soundwalk Atölyesi ile İstanbul'un ses haritasını çıkarmaya hazırlanıyor.

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 29 Mart 2015 10:42, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
İstanbul'un ses haritasını çıkaracak

İstanbul'u oluşturan dinamikleri bir bir sayalım desek 'sesler' bu sıralamanın neresinde olur acaba? Vapurlar, martılar, dalgalar, tramvay, simitçiler, trenler, rüzgar, araçlar... İstanbul'da ne çok ses var. Hem doğal sesler hem de mekanik sesler hepimizin kulağında çınlıyor ama ne kadarımız duyduğu seslerin farkında. Koç Üniversitesi Araştırma Görevlisi Pınar Çevikayak Yelmi, şehir hayatının koşturmasında unuttuğumuz sesleri duymak, farkındalığı artırmak amacıyla bir atölye çalışması düzenliyor. Nisan ayında başlayacak ve 4 hafta sürecek olan Soundwalk Atölyesi, her cumartesi Beyoğlu Mix-er'de gerçekleşecek. Yelmi, katılımcılarla beraber şehrin tüm seslerini kaydederek İstanbul'un ses haritasını çıkaracak.

DÖRT AYRI ROTA

Dört hafta sürecek olan Soundwalk atölyesine her hafta 15 kişi katılacak ve toplamda 60 kişiye ulaşılacak. Şehir sesleri konusunda toplum bilincini ve farkındalığını artırmayı amaçlayan projede katılımcılar en karakteristik seslerden, en beklenmedik, en çarpıcı seslere kadar her gün duyduğumuz şehir sesleri hakkında daha fazla bilinçlenerek bu deneyimin bir parçası olacaklar. İstanbul'daki kültürel sesleri, gündelik yaşamın seslerini araştırıp yaptıkları anketler ve röportajlar sonucunda da kayda çıkacaklar. Bir sene sürecek çalışmanın sonunda arşivlenen seslerden bir sergi yapılacak. Yelmi, bunun ileride bir müzeye dönüşebileceğinin de ipuçlarını veriyor.

TAKSİM'DE TRAMVAYI DUYMUYORUZ

Yaklaşık dört senedir İstanbul'un sesleri üzerine çalışan Yelmi'nin bu ilgisi Milano'da yüksek lisansını yaptığı sırada bir rehber tasarlamak istemesiyle başlıyor. Rehberin konusu olarak İstanbul'u seçiyor ve İstanbul'u sesleriyle anlatmayı tercih ediyor. Araştırdıkça uçsuz bucaksız bir dünya ile karşılaşıyor ve bunu kültürle de birleştirmeye karar veriyor. Milano'da çok sevilen bu projesini İstanbul'a döndüğünde uygulamaya karar veriyor. Şu an doktorasını yapan Yelmi, halihazırda bu konuyla ilgileniyor. Amacının insanlara bir farkındalık kazandırmak olduğunu söyleyen Yelmi, "Çoğu insan Taksim'de yürüyor ama tramvayın sesini duymuyor. Bunun gibi pek çok örnek var. Ben de bunu insanlara fark ettirmek istiyorum" diyor.

ZIT KÜLTÜRLER ZENGİNLİK

İstanbul'da o kadar fazla insan yaşıyor ve o kadar farklı kesimlerden insanlar yaşıyor ki ezanı ve kilise çanını birlikte duymak mümkün. Doğadan sesler var. Martılar, güvercinler, dalgalar ama inanılmaz bir şekilde trafik sesi de var. Yelmi, bu şekilde zıtlıkların değişik sonuçlar doğurduğuna dikkat çekiyor. Hem sosyolojik açıdan hem teknolojik açıdan değişiyoruz. Dolayısıyla yaşadığımız şehrin sesleri de değişiyor. Bir zamanlar daha sık duyduğumuz bozacı, sütçü ve yoğurtçu seslerini artık daha az duyuyoruz, bazılarımız hiç duymuyor. İlk atlı tramvayların sesleri de artık yok. Yelmi, seslerin kaybolmasına müdahale edemeseler de kayıt altına almak istiyor.

SESİN HAFIZAYLA BAĞI VAR

"İstanbul'u anlatan görsel açıdan insanı daha çok tatmin edecek şeyler var. Neden ses?" diye sorduğumuzda Yelmi, "Ses görsellerle aynı kefeye konulamaz ama kültürel hafızayı oluşturan çok önemli bir etken. Ses görüntünün oluşturamadığı duyguyu oluşturabiliyor. Mesela insanlara boza dediğinizde tadını hatırlar ama bozacının sesinden bahsettiğinizde 'evet kışın evimizde otururken bozacı geçerdi evin önünden' der. Direkt o ana gidiyor. Duyguların da katıldığı bir şey. Ben grafik tasarımcısıyım, ondan önce de endüstriyel ürünler tasarlıyordum. Ben hep görsel tasarımlar yaptım. Seslerin bu duygu boyutu benim çok ilgimi çekti" cevabını veriyor.

PSİKOLOJİMİZİ ETKİLİYOR

İstanbul'da çok güzel kültürel seslerin yanı sıra kalabalığın uğultusu ve trafiğin gürültüsü de var. Hatta insanların büyük çoğunluğuna sorsanız bu sesleri sayacaktır size. Yelmi de İstanbul gürültülü bir şehir olduğunu düşünüyor. Gürültü insan psikolojisini de etkiliyor. Trafikteyken gürültüden dolayı daha mutsuzken, sahile indiğimizde martı sesleri ve dalga sesleri bize huzur veriyor. Zaten yapılan çalışmalar da hep onu gösteriyor. Yurt dışında özellikle Avrupa ve Kanada'da desibelin düşürülmesi için yönetmeliklerin çıktığını söyleyen Yelmi için İstanbul'u tanımlayan iki ses var: martılar ve vapur sesleri.

Gökdelenler sesi çoğaltıyor

Geçen sene Yıldız Teknik Üniversitesi bir çalışma yaparak en yüksek desibelli semtin Levent olduğunu en sessiz yerin de Sarıyer olduğunu saptamıştı. İstanbul'un organik büyüdüğü için artık önlem almanın zor olduğunu dile getiren Yelmi, yüksek binaların da sesin yankıladığı için gürültüyü artırdığını söylüyor. Sonuçta sesi siz rahat bırakmıyorsunuz, boşlukta değil. Sürekli bir yerlere çarpıyor yankı yaparak daha büyük hale geliyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber