Babacan: Faizler en az yüzde 16-17'lere çıkar

Başbakan Yardımcısı Babacan: "Bunların gerçekten Türkiye'de yapılacağına piyasalar, iş çevreleri inanıyor olsa bugünden ekonomi allak bullak olur. Bugünden faizler en az yüzde 16-17'lere çıkar daha da ilerisi olabilir"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 26 Nisan 2015 12:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Babacan: Faizler en az yüzde 16-17'lere çıkar

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de muhalefet partilerinin iktidar olma gibi ciddi bir hedefleri ve hayallerinin olmadığını belirterek, "Bu, seçim beyannamelerinden ve ortaya koydukları projelerinden, açıklamalarından bir kez daha ortaya çıktı" dedi.

Babacan, Kanal 7'de Başkent Kulisi programında gündeme ilişkin soruları cevaplandırdı.

Siyasi partilerin seçim vaatleriyle ilgili değerlendirilmesinin sorulması üzerine Babacan, bu dönemin Türkiye'nin önemli bir seçime doğru gittiğini, bu seçimin ardından Türkiye'nin 2019'a kadar seçimsiz bir döneme gireceğini, cumhurbaşkanı, yerel ve genel seçimlerinin 2019'da olacağını söyledi. Son 13 yıldır ilk defa kesintisiz bir dönem olacağını dile getiren Babacan, dolayısıyla bu seçimlerin çok belirleyici olacağını ifade etti.

Türkiye'nin demokratik yapısındaki en önemli problemlerinden birinin muhalefet sorunu olduğuna dikkati çeken Babacan, iktidara gerçekten alternatif olabilecek gerçekçi projeler ortaya koyan muhalefetin Türkiye'de hala olmamasının ciddi bir problem olduğunu söyledi. Her sıhhatli demokraside mutlaka ciddi, saygın muhalefet partilerinin olduğunu anlatan Babacan, "Her muhalefet partisi, ileri demokrasilerde, iktidarın alternatifi gibi ya da iktidara kolayca geldiğinde programıyla, kadrolarıyla her şeyiyle hazır bir görüntü çizer. Bu seçime giderken maalesef şunu görüyoruz ki ana muhalefet partisi dahil şu anda Türkiye'de muhalefet partilerinin iktidar olma gibi ciddi bir hedefleri, hayalleri yok. Bu, seçim beyannamelerinden ve ortaya koydukları projelerinden, açıklamalarından bir kez daha ortaya çıktı" diye konuştu.

Söz konusu vaatlerin içeriğine bakıldığında, Türkiye ekonomisinden azıcık anlayan, 4 işlemi bilen herkesin kolayca oturup 15-20 dakikada çıkaracağı hesaplar olduğunu dile getiren Babacan, Türkiye'nin bütçe gelirinin tamamının vatandaşlardan toplanan gelirden oluştuğunu, bütçe harcamasının da çalışanların ve emeklilerin maaşları, yatırımlar, devletin cari giderleri, savunma, eğitim, sağlık, adalet gibi devletin asli fonksiyonlarına harcandığını söyledi.

İlave harcanan her bir kalemin mutlaka karşılığında bütçede nasıl denkleştireceğinin ortaya konması gerektiğini bildiren Babacan, dünyanın en büyük 20 ülkesi arasındaki Türkiye'nin, bu yıl seçilmiş bir başkan sıfatıyla G20 masasında oturduğunu ifade etti. Dünyanın en büyük 20 ülkesinden birinin ekonomisinin çok ciddi, inanılır ve güvenilir projelerle yönetilmesi gerektiğini belirten Babacan, bütçe dengelerine dikkat etmeden, ilave harcamaların nereden-nasıl karşılanacağını ortaya koymadan açıklanan her bir projenin hayal ürünü olduğunu kaydetti.

Bütçe dengelerinde harcamayla beraber onu dengeleyecek başka bir harcamanın azaltılacağını ya ilave gelir bulunacağını anlatan Babacan, "Bütçenin denkliği önemli değil, bütçe açığı varsın artsın, muhalefet partisinin ekonomi kurmaylarının açıklamalarına baktığınızda onu görüyoruz. O hesaplar yanlış. Maliye Bakanlığının yaptığı hesaplar, kendilerinin ortaya koyduğu hesaplardan çok daha farklı" ifadelerini kullandı.

Bütçe açık verirse daha çok borçlanılması gerektiğini, bu kadar yüksek miktarda borçlanmak için Hazine piyasa girdiği zaman piyasa faizlerinin çok yükseleceğini belirten Babacan, "Çünkü devletin borçlanmaya ihtiyacı artınca çok yüksek faiz oluşacaktır piyasada. Yüksek faizin de bedelini yine millet olarak hep beraber ödeyeceğiz. Uluslararası çevrelerde olsun Türkiye içindeki belli başlı, hesap kitap bilen ve dürüstçe düşündüğünü söyleyen çevrelerin analizleri ile bizimkiler tamamen örtüşüyor" dedi.

- "Bunlar tutarsız politikalar"

Seçim vaatlerinin yerine getirilmesi halinde ne olacağı sorusuna Babacan, "Bunların gerçekten Türkiye'de yapılacağına piyasalar, iş çevreleri inanıyor olsa bugünden zaten ekonomi allak bullak olur. Bugünden faizler en az yüzde 16-17'lere çıkar, daha da ilerisi olabilir. Çünkü piyasa hemen şu hesabı yapar bunlar gerçekten yapılacaksa, bu kadar para harcanacaksa, buna dönük tekrar piyasadan borçlanacaksa, devletin bu kadar çok borçlanmaya ihtiyacı olacaksa demek ki bu yüksek borçlanma ihtiyacı faizleri nasıl olsa artıracak diye bugünden" diye konuştu.

Babacan, anketlerin, AK Parti'nin yeniden tek parti iktidar olacağını gösterdiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Buna piyasa inandığı için ve tek parti iktidarıyla AK Parti iş başına geldiği zaman makul ekonomi politikalarına inandığı için şu anda piyasa göstergeleri nispeten makul seviyelerde seyrediyor. Böyle garip, son derece tutarsız politikaların Türkiye'de gerçekten uygulanacak olduğuna bir inansalar, kendi iç dünyamızda daha başlamadan alt üst olur.

İşin başında bunları açıkladıkları anda yasaları geçirirken öyle bir karışır ki ortalık ondan sonra 94 krizinden, 2001 krizinden farklı olmaz. Çünkü o günlere baktığınızda Türkiye'nin ekonomik tablosu böyleydi. Aşırı borçlanma, karşılıksız para basma, bunlar Türkiye'yi IMF'den borç para isteme durumuna düşüren politikalarıdır. Bu açıklamalarda ne var ne yoksa bi bakın 1990'larda uygulanan hesapsız kitapsız, popülizme dayalı politikalardır.

Muhalefet partilerine baktığımız da ister CHP zihniyetinin geçmişine bakalım ister MHP'ye bakalım bunların iktidar olduğu dönemlerde Türkiye maalesef bir türlü selamete erememiş. Türkiye ekonomisi kriz arkasına kriz yaşamış. Bizden önceki koalisyon hükümetinde belki CHP yoktu ama onların zihniyetini temsil eden bir parti vardı. 2001 krizi gibi Türkiye'nin milli gelirinin üçte birini bir anda kaybettiği bir kriz, bunların iktidarı döneminde yaşandı. Bunlar aynen o dönemleri getirecek politikalar."

CHP'nin, seçim bildirgesinde yer verdiği vergi politikası ile emekliler ve asgari ücretlilere yönelik vaatlerinin hatırlatılması üzerine de Babacan, Türkiye'nin vergi oranlarının AK Parti iktidarı döneminde düşürüldüğünü, bunların Türkiye ekonomisinin sıhhatli bir şekilde büyümesi için çok önemli olduğunu söyledi.

"Bunlar ya vergi artırırlar ya da gidip daha fazla borçlanmak zorunda kalırlar en sonunda da IMF'nin eline düşerler" dediklerini, daha önce bunların yaşandığını anlatan Babacan, bu politikaların o günleri çağrıştıran politikalar olduğunu ifade etti. Babacan, bunların tutarsız politikalar olduğunu kaydetti.

Türkiye'de vergi artışına karşı olduklarını dile getiren Babacan, vergi oranlarının bütçe imkanı elverdiği müddetçe daha da düşürülmesi gerektiğine inandıklarını, lüks tüketimde ciddi vergi alındığını anlattı.

Babacan, AK Parti'nin seçim beyannamesinde gelir dağılımının daha da iyileşmesi ile vergi politikalarında neler yapılması gerektiğini, harcama kompozisyonunun ne yönde, nasıl değiştirilmesiyle ilgili detaylı açıklama yaptıklarını söyledi.

İktidar partisi olarak geniş kitlelere ne vadettiklerinin sorulması üzerine Babacan, diğer partilerden farklarının 13 yıllık icraatlarının söz konusu olduğunu bildirdi. Türkiye'de her bir toplum kesiminin gelirinin reel anlamda yükseldiğini belirten Babacan, "Biz bunun devam edeceğini düşüyoruz ama bunlar basamak basamak olacak. Birden bire olmayan bir kaynağı hayali bir kaynağı dağıtacağını söyleyerek ekonomi yönetilmez. Türkiye'nin ekonomisi geliştikçe, uluslararası itibarı, ihracatı, üretimi arttıkça bu artan büyüklükten toplumun her kesimi daha fazla daha fazla daha fazla pay alacak. Son 13 yıldır olduğu gibi bundan sonraki dönemde de bunun devam edeceğini biz söylüyoruz. En önemli farkımız bu. Diğer partilerin geçmiş icraatlarıyla ilgili söyleyebilecekleri hiçbir şey yok" yanıtını verdi.

Geçmişte kendilerine fırsat verildiğinde ne yapabildiklerinin ortada olduğunu belirten Babacan, "Ama bizim çok yakın bir dönemde çok çok başarılı bir icraat dönemimiz var. Bu yaptıklarımız, gelecekte yapacaklarımızın en önemli garantisini oluşturur" dedi.

- "13 yıldır yaptıklarımız, yapacaklarımızın garantisini oluşturuyor"

Babacan, partisinin seçim beyannamesindekinin yarısının gerçekleştirilenleri, yarısının ise yapılacakları içerdiğini söyledi. Diğer partilerde ise böyle bir şeyin görülmediğine dikkati çeken Babacan, "İktidar olmadıklarından değil, yazmaya utanıyorlar. Yani, 'Biz şu tarihte iktidardık, Türkiye için şunları yaptık' diyecekleri hiçbir şey yok. Var, hepsi olumsuz. Hep Türkiye'yi krizden krize sürükleyen bir anlayış izlenmiş. Bizim en önemli farkımız bu. 13 yıldır yaptıklarımız, bundan sonraki dönemde yapacaklarımızın garantisini oluşturuyor" diye konuştu.

Bunu nasıl yapacaklarına ilişkin de açıklamalarda bulunan Babacan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı 25 dönüşüm programının içinde olduğu bin 250 somut adımın çok önemli olduğunu vurguladı.

Babacan, henüz hiçbir siyasi partinin böyle bir hazırlığı olmadığını belirterek, Türkiye'de siyasi istikrarın devamı ve güçlenmesinin büyük önem taşıdığını söyledi.

- "Yunanistan örneği..."

Türkiye'nin etrafındaki ülkelerin çok önemli sorunlar yaşadığına işaret eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstikrar bir kere sarsıldığında bir ülkenin ne duruma düşeceğini etrafımızdan görebiliyoruz. Bakın Yunanistan'a, geçen yıl 100 bin memur işten atıldı. Memur ve emekli maaşlarını düşürdüler. Bol keseden dağıtıyorlardı bir dönem. Avrupa Birliği'nden (AB) parayı alıyorlardı ki bizim öyle bir imkanımız yok. Mesela Polonya'ya bu yıl milli gelirinin yüzde 4'ü kadar AB'den hibe geliyor. Bizim milli gelirimizin yüzde 4'ü demek, 32 milyar dolar. Türkiye'ye bir yerlerden yılda 32 milyar dolar hibe gelse, herhalde çok farklı şeyler biz de yaparız ama Yunanistan örneği... Ne kadar bedava para gelirse gelsin ki bizim öyle bedava para gelen bir yerimiz yok. Dikkatli harcanmazsa, har vurup harman savrulursa bir ülkenin ne duruma düşeceği komşumuzdan belli."

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "CHP bunları yaparsa, Yunanistan oluruz mu diyorsunuz?" sorusuna da "Bunları yaparsa değil, zaten inşallah öyle bir ihtimal yok, yapabilecek fırsatı halkımız onlara vermez ama Türkiye'de öyle yanlış politikalar uygulanırsa, sonucu Yunanistan, iflas noktasına gelen bir ülkedir" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de yapısal reformlar konusunda 25 alanda dönüşüm programı açıklandığını, G20 ülkelerinin hiçbirisinde bu kadar detaylı bir yapısal reform hazırlığı olmadığını belirtti.

Babacan, Kanal 7'de Başkent Kulisi programında gündeme ilişkin soruları cevaplandırdı.

Türkiye ekonomisinin sıkıntılı bir dönemden geçip geçmediği sorusuna Babacan, Türkiye ekonomisinin dışa açık bir ekonomi olduğunu söyledi. Türkiye'de mal ve finansman hareketlerinin serbest olduğunu ifade eden Babacan, "Dışarıda olup bitenden Türkiye'nin etkilenmemesi diye söz konusu değil. Dışarıda olup biten ne varsa dünya ekonomisinde Türkiye'yi de az ya da çok etkiliyor" diye konuştu.

Dünyadaki tüm ülkelerde büyüme oranlarının düştüğüne dikkati çeken Babacan, bundan sonraki dönemde de son 10 yıllık döneme göre büyümenin daha düşük seyredeceğini, bunun 2008-2009 krizinin devam eden etkilerinin ve dünya ticaretinin eskisi kadar hızlı büyüyememesinin bir sonucu olduğunu ifade etti.

Dünyanın daha hızlı büyümesi için en büyük 20 ekonominin ne yapması gerektiğine yönelik çalıştıklarını anlatan Babacan, bunun cevabını yapısal reformlarda gördüklerini söyledi. Daha çok para basarak ya da devlete daha çok para harcatarak büyümenin imkansız olduğunu dünyanın gördüğünü dile getiren Babacan, "Yapımızı daha nasıl sağlamlaştıracağız, ürün piyasalarıyla ilgili, iç piyasalarla ilgili reformlarımızı nasıl yapacağız, kendi ülkelerimizde yatırım ortamlarımızı nasıl daha da iyileştireceğiz. Bütün bunlar G20'nin en önemli konuları" dedi.

Türkiye'de yapısal reformlar konusunda 25 öncelikli alanda dönüşüm programı açıkladıklarını hatırlatan Babacan, şu anda G20 ülkelerinin hiçbirisinde bu kadar detaylı bir yapısal reform hazırlığının olmadığını söyledi. Babacan, "Yuvarlak ifadelerle, hayali vaatlerle ekonominin, bu memleketin yönetilmesi mümkün değil. 2002'den 2015'e kadar Türkiye'yi çok farklı bir noktaya getiren bu yönetim anlayışı, bu siyasi iktidar bugünden alıp 2023 hedeflerine de götürecek ciddiyet, kararlılık ve kadroya sahip. Bu çok çok açık" ifadelerini kullandı.

Türkiye'deki büyüme rakamlarının neden düştüğünün sorulması üzerine Babacan, 2009 krizinin en dip noktasından sonra Türkiye'nin 2010-2011 yıllarında yüzde 9'lar civarında büyüdüğünü, bunun kredilendirilen iç tüketimden geldiğini, cari açığın yüzde 10'a çıktığını söyledi. 2010-2011 sonrasında büyüme modelinin ihracata yönlendirildiğini anlatan Babacan, "Yani büyümemizin kaynağı tabii ki iç tüketim olacak ama iç tüketim makul ve gelirimiz nispetinde olacak. Yoksa borçla harçla, ilerideki refahtan çalmış oluyorsunuz" değerlendirmesinde bulundu.

İhracatın da başka ülkelerin iç pazarına ve dünyadaki genel ticaret artışına bağlı olduğunu ifade eden Babacan, dünyada ticaret hacminin eskisi gibi çok hızlı artmadığını söyledi. İhracattan gelen büyümenin sıhhatli, sürdürülebilir olduğunu belirten Babacan, "Biz diyoruz ki 'büyüyelim ama bunun kaynağı ağırlıklı olarak yatırım olsun, üretim olsun, ihracat olsun.' Yani ithal edip de ithal ürünleri içeride daha çok harcayıp, daha çok tüketen bir ekonomi modelinin sürdürülebilirliği olmaz. Biraz daha devam etmeye çalışırız ama ondan sonra elinizde olmayan sebeplerle daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalırsınız. Bundan sonraki dönemde büyümenin kalitesine çok çok dikkat etmemiz gerekiyor. Sadece büyümede değil, pek çok alanda kaliteye önem vermemiz gerekiyor" dedi.

Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Babacan, kalitede yapılacak çok işin olduğunu kaydetti.

- "Kurdaki hareketlilik dünyanın her yerinde olan bir gerçek"

"Dolar neden durdurulamıyor" sorusu üzerine Babacan, doların, dünyada tüm para birimlerine karşı değer kazandığını söyledi. Bunun 4-5 aydır devam ettiğini dile getiren Babacan, "Amerikan Merkez Bankası'nın para politikalarında sıkıştırma politikaları izleyeceğini açıklamış olması doları değerlendirdi. Artı Avrupa Merkez Bankasının para politikalarını gevşetiyor olması avronun değerini düşürüyor. Bu iki etki birleştiğinde daha keskin bir farklılık görüyoruz" diye konuştu.

Bir yıldan daha az bir sürede dünyanın en çok kullanılan para birimleri olan avro ve doların, birbirine karşı yüzde 30-35 değer kazanıp, kaybedebildiği bir dönemde olunduğunu ifade eden Babacan, "Kurdaki hareketlilik sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde olan bir gerçek" dedi.

Türkiye'ye özel bazı sebeplerin de dövizin değerlenmesini beraberinde getirdiğini ifade eden Babacan, asıl sebebin dış dalga olduğunu bildirdi.

Türkiye'nin 2 yıldır yüksek faiz dönemi yaşadığına ilişkin yorumları da değerlendiren Babacan, göreve başladığında Hazine'nin yüzde 66 ile borçlandığını, 9 aydan uzun süre piyasadan borçlanma imkanı olmadığını hatırlattı. O zaman enflasyonun yüzde 29'lar civarında olduğunu ifade eden Babacan, şunları kaydetti:

"Bugün çok şükür çok daha normal hale gelmiş bir ekonomi görüyoruz. Türkiye'de Hazine'nin borçlanma faizleri bugün 9-10 arası, ileriye doğru enflasyon beklentisine bağlı belki 7 gibi bir rakam öngörüyoruz. Nereden nereye geldiğimiz değerlendirildiğinde elde edilen başarı çok çok büyük. Hazine'nin borçlanma faizi piyasada oluşur. Hazine'nin borçlanma faizinin en önemli belirleyicisi ileriye doğru enflasyon beklentisidir. Hazine'ye borç verecekler, örneğin ileriki 10 yıla bakıyor enflasyon hesabı yapıyor. Bu ne demek önümüzdeki yıllarda piyasanın beklentisi enflasyonun yüzde 6-7'lerde olacağı, 2 puan da risk primi koysak yüzde 9'lar civarında olur. Enflasyon beklentisi düşerse Hazine'nin borçlanma faizi anında düşer."

Babacan, petrol fiyatlarının düşmesinin, dolar kurundaki artış nedeniyle net etkisinin o kadar da çok olmayabileceğini dile getirdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber