Vücudun askerleri kanser hücresine karşı

'Bağışıklık sisteminin uyarılmasına yönelik ilaçlarla bugüne kadar kanser tedavisinde çaresiz kalınan hastalarda önemli başarılar elde edildi'

Kaynak : Türkiye
Haber Giriş : 28 Nisan 2015 09:39, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57
Vücudun askerleri kanser hücresine karşı

ZİYNETİ KOCABIYIK

Kanserin genetik şifrelerinin çözülmeye başlanması ile birlikte, kanser tedavisinde genetik yaklaşımlar öne çıktı. Yeni tedavilerle kemoterapi döneminin artık yavaş yavaş kapanmaya başladığını söyleyen Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Gökhan Demir, "Artık yeni kemoterapi ilaçları keşfedilmiyor. Elimizdeki imkanlarla kanserin genetik haritasını çıkardık. O genetik profil içinde kanseri ortaya çıkaran bozukluğun ne olduğunu bulabiliyor ve o bozukluğa karşı ilaçlar geliştirebiliyoruz. Yeni ilaçlarla hastaların yaşam süresi çok uzadı. Bazı kanser türlerinde ise diyabet gibi kronik hastalık haline geldi" dedi. Kanser teşhisi ve tedavisindeki en son gelişmelerin aktarıldığı 21. Ulusal Kanser Kongresi'nde görüştüğümüz Prof. Dr. Demir, kanser tedavisindeki en umut veren gelişmenin immüno-onkoloji olarak isimlendirilen bağışıklık sistemi ile ilgili olduğunu söyledi:

Hedefli tedaviler adı verilen hücrenin genetik yapısını hedefleyen tedaviler şu anda hangi kanser türlerinde kullanılıyor?

Meme kanseri, kalın bağırsak, akciğer kanseri, lenf bezi kanseri ve lösemilerin tedavisinde kullanılıyor. Bunlar sadece kanser değil bütün kronik hastalıklarda, kronik enflamatuvar barsak hastalıkları, romatoid artrit, Multipl Skleroz'da da kullanılan kullanılıyor. Kimyasal kemoterapi ilaçları yerine geliştirilen yeni ilaçlar, hem hastaya tam şifa ya da daha uzun hayatta kalma şansı veriyor hem de tedavi süresince yan etkiler ortadan kalkıyor. Hedefli tedaviler adını verdiğimiz ve bir süreden beri kullanılmakta olan ilaçların yeni jenerasyonları sayesinde kanser hastaları hiç kemoterapi almadan kronik bir hasta gibi hayatlarını sürdürebiliyorlar.

KANSER AŞISINI BULMAYA GEREK KALMADI

Kanser aşısı sık sık gündeme geliyor. Bu konuda gelişme var mı?

Kanser tedavisindeki ikinci büyük gelişme de immuno-onkoloji yani bağışıklık sisteminin uyarılarak kanserin tedavi edilmesi alanında. Bu bugüne kadar bu alanda yapılan bilimsel çalışmalar negatif sonuç veriyordu ve bu işi kullanan şarlatanların elindeydi. Kanser aşıları bulduğunu iddia edenler gibi. Şimdi gerçek anlamda bağışıklık sisteminin uyarılması ile kanser tedavisinde önemli adımlar atılabileceği gösterildi. Geliştirilen yeni moleküller, bağışıklık hücresinin saldırısından saklanmayı başaran kanser hücrelerinin bu yeteneğini baskılamaya yönelik olarak çalışıyorlar. Bu ilaçları verdiğiniz hastalarda bağışıklık sistemi kanser hücresini buluyor ve yok ediyor. Bu ilaçlardan bir kısmı Amerika Birleşik Devletleri'nde son 2 ayda onay aldı. Akciğer kanserindeki etkinliği ile ilgili çalışmalar var. Buna göre bu ilaçlar, bütün kemoterapi seçeneklerini tüketmiş, ileri evre dışı küçük hücreli akciğer kanserinde yüzde 40 cevap oluşturabiliyor ki, bu çok önemli bir şey.

NÜKSLER KANDAN TEŞHİS EDİLECEK

Teşhis yöntemlerinde gelişme var mı?

Bir başka gelişme ise kanserin teşhisinde. Hali hazırda kanseri teşhis etmek ya da nüksedip etmediğini ortaya çıkarmak için görüntüleme yöntemlerini kullanıyoruz. Yakın bir gelecekte henüz kanserli doku görünecek hale gelmeden çok önce tümörün salgıladığı maddeleri, tümörün DNA'sını kandan, idrardan, serumdan teşhisi edebileceğiz.

HAYAT SÜRESİ UZADI

Kanser hücresinin hedeflendiği ya da bağışıklık sisteminin güçlendirildiği tedavileri alan hastalarda yaşam süresi en az 3 kat uzadı. Teşhiste de önemli gelişmeler var. Yakın bir gelecekte, risk grubundaki kişilerde ya da tedavi alan hastalarda, tümörün tekrarlayıp tekrarlamadığını öğrenmek için kan ya da idrar tahlili yeterli olacak.

O?HASTALAR?DA?TEDAVİ?EDİLEBİLECEK

Kötü huylu göğüs

kanseri tedavisinde

yeni umut ışığı

Meme kanseri hastalarının beşte birini oluşturan ve bugüne kadarki tedavilerle olumlu sonuç elde edilemeyen hasta grubunun tedavisinde yeni bir umut ışığı olduğu bildirildi. Roche'un konuşmacısı olarak 21. Ulusal Onkoloji Kongresi'nde yeni tedavileri anlatan İspanya Arnau de Vilanova Üniversitesi Medikal Onkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Antonio Llombart, akciğer kanserinin tedavisinde kullanılan bağışıklık sistemi üzerinden etki eden ilacın, kötü seyirli meme kanserinin tedavisinde de kullanılabileceğini söyledi. Meme kanserinin aslında dört farklı hastalık grubu olduğunu belirten Dr. Llombart, "Hedefli tedavilerle bu grupların üçünde başarıya ulaşıldı. HER2 Pozitif adını verdiğimiz grupta yaşam süresi 3 kat arttı. Hormona duyarlı bir başka grupta ise, hormon alıcısına etki gösteren ilaçlarla diğer tedavilerin birlikte kullanılması sayesinde tedavide önemli başarılar elde edildi. Önümüzdeki yıllarda bu başarıların daha da artması bekleniyor. Ne yaparsak yapalım bir türlü başarılı olamadığımız 'üçlü negatif meme kanserli' hastalar için de artık bir umut var. Akciğer kanserinin tedavisinde kullanılan yeni immünoterapi ilacının bu meme kanseri üzerinde de etkili olduğunun ortaya çıkması ile tedaviler bu yönde ilerlemeye başladı. Artık meme kanserinin hemen hemen tamamında tüm gruplar için tedavi seçenekleri elimizde olacak" dedi. Yeni tedavi seçeneklerinin yaşam süresini artırmaya devam ettiğini ve yeni tedavi standardı olmaya başladığını bildiren Dr. Llombart, "Son 2 yılda ortaya çıkan iki tedavi seçeneği var biri pertuzumab, diğeri TDM 1. Bu ilaçlar birinci basamak ilerlemiş meme kanseri, ikinci basamak ilerlemiş meme kanserindeyaşam süresini uzatıyorlar" diye konuştu.

İŞTAHSIZLIK?ÖNEMLİ?PROBLEM

Kanser hastası nasıl beslenmeli?

Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Serdar Özkök, kanser hastalarının %20'sinin hastalıklarından ziyade beslenme bozukluğunun yol açtığı problemler sebebiyle kaybedildiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Özkök, "Kanser hastalarının % 60'ında beslenme yetersizliği ortaya çıkmaktadır. Radyoterapi ve kemoterapi tedavileri sırasında hastaların beslenmesi çok önemlidir. Radyoterapi uygulanan vakalarda tedavinin uygulandığı bölgeye göre değişiklik olmakla birlikte diş bakımının düzenli yapılması, günde 8-10 bardak su içilmesi, protein ağırlıklı (et, balık, süt, peynir, yumurta) beslenme yapılması önerilir. Tedavi sırasında aşırı sıcak, asitli, acı ve baharatlı yiyeceklerden uzak durulmalı, alkol ve sigara ise asla tüketilmemelidir. Tedavi sırasında hastanın kilo kaybının olmaması tedavi başarısını arttıracaktır" dedi.

AKILLI?TELEFONLARI?AÇILMADAN?KULAĞINIZA?YAKLAŞTIRMAYIN

Radyasyon kulağımızın dibinde

İyonize olmayan radyasyon olarak adlandırılan radyo ve televizyon dalgaları, mikrodalgalar, baz istasyonları, yüksek gerilim hatları ve elektrikli, aletleri ve led lambalardan yayılan radyasyonun kanser riski oluşturduğunu söyleyen Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Esra Sağlam, Günlük hayatımızda radyasyon kaynaklarından en az seviyede etkilenmek için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

-Telefonla konuşurken kulaklık kullanın. Cep telefonunu yattığınız odanın dışında bırakın.

-Gece yatarken televizyonunuzu açık bırakmayın. Mümkünse fişten çekin.

-Led ışıkları mümkün olduğunca daha az kullanın. Uyurken açık bırakmayın.

-İnternet wireless'ınız sürekli yaşadığınız alanın dışında olsun. Kullanmadığınız zamanlarda kapatın.

Bu etkenleri hayatımızdan çıkarmak mümkün değil. Kontrollü kullanmayı öğrenmeliyiz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber