'Bitkilerle tedavi konusunda bilinçlenmeliyiz'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, 'geleneksel yöntemleri değersizleştirmeden, ehil insanlar kanalıyla bitkisel tedavi konusunda bilinçlenilmesi gerektiğini' söyledi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 11 Mayıs 2015 15:18, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57
'Bitkilerle tedavi konusunda bilinçlenmeliyiz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "Bitkilerle tedavi konusunda, büyük bir bilince ihtiyacımız var. Geleneksel yöntemleri değersizleştirmeden, ehil insanlar kanalıyla bilimsel kanıtlar elde edilmesi ve bunların halk ile doğru mecralarda paylaşılması gerekiyor" dedi.

Emine Erdoğan, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesince düzenlenen "Tabiat Eczanesinden Sağlıklı Yaşama" panelinin açılışında, İnsanlık tarihi kadar eski tedavi metotlarının, bitkilerle tedavinin, kuşaktan kuşağa aktarılan, tecrübe yoluyla elde edilen büyük bir bilgi birikimi olduğunu söyledi.

Mezopotamya'dan Mısır'a, Hitit'ten Antik Yunan'a, tabiatın her zaman, hastalıkların tedavisinde başvurulan birinci kaynak olduğunu dile getiren Erdoğan, "Yunan tıbbının babası Hipokrat'tan, İslam medeniyetinin batı tıbbını dönüştüren ismi İbn-i Sina'ya, tıp ilmiyle ilgilenen tüm alimler, kitaplarının bir bölümünü bu konuya ayırmışlar" dedi.

Erdoğan, İbn-i Baytar'ın tıbbi bitkiler konusundaki meşhur botanik kitabının, bu alanda halen emsalsiz bir kaynak olduğunu belirterek, sadece belli bölgelerde yetişen endemik bitkiler açısından Anadolu'nun, benzeri olmayan bir cennet olduğunu dile getirdi.

Avrupa'nın tamamında 13 bin çeşit bitki türü varken, sadece Türkiye'de 12 bin çeşit bitki olduğunu öğrenmenin çeşitli sorumluluklar yüklediğini kaydeden Erdoğan, "Bu zenginliği insanlığın faydasına sunma konusunda da çok yönlü bir yükümlülük içindeyiz" değerlendirmesinde bulundu.

- "Sağlıklı yaşamak için topraktan gelen şifaya muhtacız"

Böylesine önemli bir tarihi geçmişe ve coğrafi zenginliğin içinde tabiatın şifa kaynaklarından yeterince istifade edilemediğini kaydeden Erdoğan, "Üstelik sadece tedavi için değil, hastalıklardan korunmak, sağlıklı yaşamak için de topraktan gelen şifaya muhtacız. Elbette onları doğru ve dozunda kullanarak" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, sanayi devriminin sonucu olarak, ilaç sektörünün insanları bu doğal şifa kaynağından uzaklaştırdığını dile getirerek, "Kimyasalların zararlarıyla karşı karşıya getirdi. Bu zararın boyutları farkedildiği için, bugün modern tıbbın geliştiği ülkelerde, bitkilerle tedavi yaygın şekillerde kullanılıyor" dedi.

Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarına göre, pek çok batılı ülkede bitkilerle tedavinin gittikçe yaygınlaştığını belirten Erdoğan, Almanya'da bu oranın yüzde 60 civarında olduğunu, Avrupa'da insanların çoğunun fitoterapiyi de içine alan, geleneksel tedavi yöntemlerini tercih ettiğini anlattı.

- "Bitkinin olabildiğince az işlenmesi önemli"

Emine Erdoğan, dev ilaç firmalarının ilaç hammaddesi olabilecek bitki özlerini bulabilmek için, okyanus diplerinden, ormanlara kadar geniş alanlarda araştırmalar yaptıklarını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Burada bir hususun altını çizmek isterim. Bu büyük sektör içinde bitki özleri, ne yazık ki çoğu zaman doğallıktan uzaklaşarak, kimyasal olana daha da yaklaşıyor. Oysa bitkinin olabildiğince az işlenmesi önemli. Çünkü bitkide her şey denge içinde. Yurtdışında bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar, fitoterapi uygulamalarında, bu doğal dengenin korunmasını öngörüyor."

Türkiye'de fitoterapi konusunda hem eğitim eksikliği, hem de önyargıların olduğunu aktaran Erdoğan, Eczacılık fakültelerinde okutulsa da birkaç istisna dışında, tıp fakültelerinde bu konuda herhangi bir ders bulunmadığını, bu nedenle bitkilerle tedavinin, hekimlerin yeterince ilgi alanına girmediğini vurguladı.

- "Bitkilerle tedavi konusunda, büyük bir bilince ihtiyacımız var"

Emine Erdoğan, Sağlık Bakanlığı Geleneksel Tıp Dairesi'nin yaptığı bir çalışmaya göre, halkın yüzde 70'inin geleneksel tedavileri bir şekilde tercih ettiğini belirterek, "Öyle zannediyorum ki grip olduğunda, ıhlamur gibi doğal tedavi yollarına başvurmayan yoktur" dedi.

Bitkilerin, halk arasında en kolay ulaşılabilen ve risksiz gibi görülen bir tedavi yöntemi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bazen dozu ayarlanmadan kullanılsa da insanımıza göre doğal bir şifa kaynağıdır' diye konuştu.

Erdoğan, bir ilacın tedavi edici özelliğinin dozla yakından alakalı olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bitkilerle tedavi konusunda, büyük bir bilince ihtiyacımız var. Geleneksel yöntemleri değersizleştirmeden, ehil insanlar kanalıyla bilimsel kanıtlar elde edilmesi ve bunların halk ile doğru mecralarda paylaşılması gerekiyor. Öte yandan bu alanda, büyük bir suistimalin olduğu da bir gerçek. Sadece kar peşinde koşan, ehliyetsiz kişiler, yanlış yönlendirmeler yaparak, bizi tabiatın şifa dolu özünden uzaklaştırıyorlar. İnsanların umutlarını, çaresizliklerini ve bilgisizliklerini kullanan bu kar avcıları, bu kadim tedavinin, güvenilirliğini de sarsıyorlar. Bu yönüyle hekimlerimiz, endişelerinde bir yönüyle haklılar. Fakat tüm bu olumsuzluklar insanlık tarihi kadar eski şifa kaynağını reddetmeyi gerektirmez ve bitkilerin etkinliğini yok etmez."

- "Bitkilerle tedavi bilimsel temellere oturtulmalı"

Bütün meselenin, bitkilerle tedaviyi bilimsel temellere oturtmaktan geçtiğini vurgulayan Erdoğan, her şeyden önce, bitkilerin doğru tespiti, ehiller tarafından toplanması, doğru usullere göre kurutulup saklanması ve mümkün olan en az işlemden geçirilerek, doğru dozda hastaya ulaştırılması gerektiğini kaydetti.

Erdoğan, bu noktada eczacılara da büyük sorumluluklar düştüğünü ifade ederek, fitoterapi alanında uzmanlaşmış eczacılar yetişmesi gerektiğini aktardı.

Tüm bu süreçlerin, başta bakanlıklar olmak üzere, pek çok paydaşı yakından ilgilendirdiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Sağlık, Tarım ve Orman Bakanlıklarımızın, son yıllarda bu alanda önemli girişimleri oldu. Teşvik ve desteklerimizle dört yıl önce Sağlık Bakanlığı bünyesinde, Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı kuruldu. Bu kapsamda tıp doktorlarına ve eczacılara, fitoterapi konusunda eğitimler veriliyor. Bu alanın önemine dikkat çekiliyor. Tamamlayıcı tıp konusunda bakanlığımızın yaptığı mevzuat çalışmaları, yine bu alanda atılan önemli adımlardan. Şimdi etkin bir koordinasyon ile bu süreçlerin hızlandırılması büyük önem arzediyor."

- "Bazen kendi öz değerlerimize sahip çıkamayabiliyoruz"

Emine Erdoğan, aynı şekilde tıp camiasının, bu şifa kaynağını, bilim dünyasına kazandıracak çalışmalar yapması ve önyargıları ortadan kaldırmasının çok önemli olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bitkilerle tedavinin önemini keşfeden ve bunu modern tıbba entegre eden gelişmiş ülkeler, Türkiye'deki bitki zenginliğini farkederek, şifa kaynaklarımızı ithal etme çabası içindeler. Şifalı bitkilerin anavatanı olan Türkiye'nin, bu pazarda acilen konumunu belirlemesi, ülkemize pek çok açıdan fayda sağlayacaktır."

Erdoğan, tüm dünyada kabul görmüş bir alanı, ülkemizde bilimsel temeller üzerinde doğru konumlandırmak konusunda bilim insanlarına büyük görevler düştüğünü belirtti.

Bu alanda çalışan bilim insanlarının da desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Ne yazık ki bazen kendi öz değerlerimize sahip çıkamayabiliyoruz. Hatırlayacağınız üzere yıllar önce, zakkumun kanser tedavisinde önemli bir yeri olduğunu keşfeden, Doktor Ziya Özel'in çabaları, ülkemizde göz ardı edilmiş, hatta itibarsızlaştırılmıştı. Oysa çalışmaları Amerika'da hayli ilgi görmüş, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA tarafından onaylanarak patent dahi almıştı" dedi.

- "Fitoterapi eğitiminin yaygınlaştırılması öncelikli meselelerimizden"

Emine Erdoğan, bir yandan Türkiye'nin tabii zenginliklerine sahip çıkarken, bir yandan bu tür çalışmaları desteklemenin de işin bir başka önemli boyutunu teşkil ettiğini ifade ederek, "Fitoterapi eğitiminin yaygınlaştırılması, bu konudaki önyargıların bilimsel çalışmalarla ortadan kaldırılması ve bu konularda bilgi kirliliğinin yok edilmesi öncelikli meselelerimizden" dedi.

Bir ilacın tıbba kazandırılmasının keşif, inceleme, değerlendirme ve onay gibi uzun süreçler gerektirdiğini ifade eden Erdoğan, bu alanda ne kadar erken çalışılmaya başlanırsa, gelecek nesillerin bu şifa kaynağından o kadar çok istifade edebileceklerini söyledi.

Erdoğan, bir yandan bilimsel çalışmalar sürerken, diğer yandan da bu alanın en eski kaynaklarını, el yazmalarını gün ışığına çıkarılması gerektiğini belirterek, "Tabiatın zengin şifa kaynağı, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için çok da uzağımızda değil, yeter ki onu kullanmasını bilelim" diye konuştu.

Gençlere, sağlıklı yaşamın doğal ve dengeli beslenmeye dayandığını hatırlatmak istediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hastalıkları oluşmadan engellemek ve koruyucu tedbirlerle beden emanetine sahip çıkmak, yaşadığımız hayatı hem daha sağlıklı, hem de daha kaliteli hale getirecektir. Hipokrat'ın dediği gibi, ilaçlarımız gıdalarımız, gıdalarımız da ilaçlarımızdır. Çocuklarımıza, gençlerimize doğal ve sağlıklı hayata dair bir bilinç miras bırakmak, en önemli sorumluluğumuz. Bitkilerle tedavinin de dahil olduğu, geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanına lütfen sahip çıkalım ve tabiatın bize sunduğu doğal kaynaklar, hastalıklarımıza şifa olsun."

Konuşmaların ardından Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Arat, Emine Erdoğan'a plaket takdim etti. Erdoğan da Arat'a plaket verdi.

- Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arat:
- "Eczacılar, halkın son derece güven duyduğu ve sağlığını teslim ettiği önemli kişilerdir. Reçeteyi hekimler yazar ancak eczacının danışmanlığında ilaç verilir"

- Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Arat, eczacıların halkın güven duyduğu ve sağlığını teslim ettiği önemli kişiler olduğunu belirterek, "Reçeteyi hekimler yazar ancak eczacının danışmanlığında ilaç verilir" dedi.

Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesince düzenlenen "Tabiat Eczanesinden Sağlıklı Yaşama" panelinin açılışında konuşan Arat, eczacıların birinci basamak sağlık hizmetlerinde doğrudan görev aldıklarını söyledi.

Eczacılık fakültesinin, Marmara Üniversitesi'nin en başarılı bölümlerinden biri olduğunu belirten Arat, "Eczacılar, halkın son derece güven duyduğu ve sağlığını teslim ettiği önemli kişilerdir. Reçeteyi hekimler yazar ancak eczacının danışmanlığında ilaç verilir" diye konuştu.

Arat, dünyadaki nüfus artışı ve teknolojinin çok hızlı bir şekilde gelişmesi sonucu eczacıların eğitiminin de güncellenmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, bugün itibarıyla KKTC'deki üniversitelerle Türkiye'de 44 eczacılık fakültesi bulunduğuna ifade etti.

Gelişme sürecinde bütün kurumların kendilerine özgü sorunlar yaşadığını aktaran Arat, eczacılık alanında da makul bir süre içerisinde bu sorunların aşılarak uluslararası standarda ulaşılması gerektiğine dikkati çekti.

Eczacılık Fakültesi Dekanı Gülden Zehra Omurtag da eczacıların ilaç konusunda danışman görevi görerek, tedavi ve hastalıktan korunma konusunda toplum sağlığına önemli katkılarda bulunduklarını söyledi.

Panele, Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu da katıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber