Sulh ceza hakimliklerine iptal istemine ret gerekçesi

Anayasa Mahkemesinin, sulh ceza hakimliklerinin kurulmasını düzenleyen kanun hükmünün iptal isteminin ret gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 22 Mayıs 2015 17:53, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
Sulh ceza hakimliklerine iptal istemine ret gerekçesi

Sulh ceza hakimliklerinin kurulmasını düzenleyen kanun hükmünün iptal istemi reddedildi.

Eskişehir 1. Sulh Ceza Hakimliği, 5235 Sayılı Kanun'un 10. Maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.

Başvuruyu esastan görüşen Yüksek Mahkeme, iptal istemini reddetmişti.

Kararın Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçesinde, itiraz konusu kuralın, adli soruşturmalarda hakim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla her il merkezi ile bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca sulh ceza hakimliklerinin kurulmasını düzenlediği anlatıldı.

Düzenlemeye, tüm Türkiye'de yürütülen soruşturmaların akıbetinin sınırlı sayıdaki hakimlikler vasıtasıyla siyasi iktidarın inisiyatifine bırakıldığı ve bu durumun, hukuk devleti ilkesi, hak arama hürriyeti, kişi güvenliği ve özgürlüğü ile yargı bağımsızlığı ve doğal hakim ilkelerini ihlal ettiği iddiasıyla itiraz edildiği belirtilen gerekçede, Anayasa'nın 142. maddesi uyarınca mahkemelerin kuruluşu, yapısı, görev ve yetkileri ile işleyiş ve yargılama usullerinin belirlenmesinin kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında olduğu vurgulandı.

Sulh ceza hakimliklerinin, soruşturma aşamasında hakimce verilmesi gereken kararların, bu konularda uzmanlaşmış hakimlerce verilmesi amacıyla kurulduğuna işaret edilen gerekçede, uygulamada davaların asıl, soruşturma aşamasında verilmesi gereken kararların ise tali iş olarak görüldüğü, soruşturma aşamasındaki işlere yeterince eğilememe nedeniyle önemli hak ihlallerinin ortaya çıktığı kaydedildi.

Gerekçede ayrıca, isnat edilen suç ve şüpheli hakkında görüş açıklayan hakimlerin daha sonra davanın esasına katılmasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da eleştirildiğine dikkat çekildi.

İtiraz konusu kuralla özgürlük hakimliği uygulamasına benzer şekilde daha önce sulh ceza mahkemelerince yerine getirilen "soruşturma sırasında hakimler tarafından verilmesi gereken kararları alma" görevinin sulh ceza hakimliklerine verildiği hatırlatılan gerekçede, soruşturma safhasında hakim tarafından verilmesi gereken kararların, bu konularda uzmanlaşmış hakimlerce verilmesini sağlamak amacıyla sadece bu işlere bakmakla görevli sulh ceza hakimliklerinin kurulmasında, kamu yararının sağlanması amacının gözetildiği, bu yönüyle sulh ceza hakimliklerinin kurulmasının hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmediği belirtildi.

Gerekçede, itiraz konusu kuralın, belirli bir suçun işlenmesinden sonra buna ilişkin davayı görecek yargı yerini belirlemeyi amaçlamadığı ve yürürlüğe girmesini müteakip kapsamına giren tüm uyuşmazlıklara uygulandığı ifade edilerek, kuralda kanuni hakim güvencesine aykırı bir yön bulunmadığı da bildirildi.

Sulh ceza hakimlerinin diğer tüm hakimler gibi HSYK atandıklarına işaret edilen gerekçede, şöyle denildi:

"Bu hakimliklerin bağımsızlık yönünden diğer hakimlerden farklı bir konuma yerleştirildikleri ve bağımsızlık güvencelerinin zayıflatıldığı kanaatini oluşturacak herhangi bir neden bulunmamaktadır.

Sulh ceza hakimliklerinin tabi olduğu Anayasa ve kanun hükümlerinde yer alan ve bağımsızlığı öngören düzenlemeler ile burada görev alacak hakimlerin bağımsızlık ve tarafsızlığını temin eden güvenceler karşısında, bunların nesnel açıdan tarafsızlığının bulunmadığı ileri sürülemez. Hakimin tamamen kişisel tutumuyla ilişkilendirilen öznel tarafsızlık iddiası ancak somut, nesnel ve inandırıcı delillere dayandırılarak, görülen davalarda ileri sürülebilir."

Bu arada, sulh ceza hakimliği kararlarına yapılan itirazların inceleneceği mercileri düzenleyen kanun hükmünün iptal istemi de reddedildi.

Kararın gerekçesinde Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında korunan kanun yoluna başvurma hakkının etkili şekilde sağlanabilmesi için kanun yolu merciinin, incelenen kararı gerektiğinde değiştirme yetkisine de sahip olması gerekliliğinin altı çizildi.

Sulh ceza hakimliklerinin, itiraz edilen kararı denetleyerek işin esası hakkında karar verme yetkilerinin bulunduğu belirtilen gerekçede, öngörülen kanun yolunun etkili olduğu sonucuna ulaşıldığı kaydedildi.

Sulh ceza hakimliklerince verilen kararlara karşı yapılan itirazların yüksek görevli bir diğer mahkemece incelenmesini gerektiren anayasal bir norm bulunmadığına işaret edilen gerekçede, bir mahkemece verilen karara karşı yapılan itirazların aynı yerde bulunan bir sonraki mahkemece karara bağlanmasının, gerek ceza gerekse medeni yargılama hukukunda yerleşik bir uygulama olduğu, müstakilen bu işle görevlendirilmeleri nedeniyle koruma tedbirleri konusunda ihtisas kazanacağı değerlendirilen sulh ceza hakimlerinin kararlarına itirazın da aynı konuda ihtisas kazanmış diğer bir sulh ceza hakimliğince yapılması yönteminin kamu yararı taşıdığı belirtildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber