Ceza mahkemesinde ceza almamak, disiplin cezası vermeye engel midir?

Bir kamu görevlisinin ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda ceza almaması, disiplin hukuku yönünden ceza almasına engel değildir.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 15 Haziran 2015 13:26, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Ceza mahkemesinde ceza almamak, disiplin cezası vermeye engel midir?

Bireylerin kanun ve sair diğer mevzuata aykırı bazı fiilleri, hukukun birden çok alanında farklı yaptırımlara tabi tutulmuş olabilir. Bu durumun günlük hayatta belki de en çok karşılaşılan örneklerinden birisi de kamu görevlileri açısından gündeme gelir. Nitekim bir kamu görevlisinin mevzuata aykırı bir fiili, hem ceza mahkemelerince yargılama yapılmasını gerektiren (hapis cezası, adli para cezası gibi) bir adli cezayı ve aynı zamanda (uyarma, kınama, memurluktan çıkarma gibi) bir disiplin cezası uygulanmasını gerektirebilir.

Örneğin zimmet suçu işleyen bir kamu görevlisi, Türk Ceza Kanunu uyarınca hapis cezası ile yargılanacak; aynı zamanda idari nitelikte olan disiplin soruşturması neticesinde de çıkarma cezası ile karşı karşıya kalabilecektir.

Hukuk tarihi boyunca bu konu "tek fiile tek ceza" ilkesine aykırılık kapsamında tartışılmış olsa dahi, günümüzde bu sorun çok büyü bir uzlaşma zemininde çözüme kavuşturulmuştur. Nitekim Latince "non bis in idem" olarak ifade edilen bu ilke, esasen aynı hukuk disiplini içerisinde tek fiile birden fazla ceza verilmesini engellemek amacıyla geliştirilmiş bir ilke olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla yukarıdaki örnekte uygulanacak yaptırımlardan birisi "adli ceza hukuku", diğeri ise "idari ceza hukuku" kapsamında uygulanacak yaptırımlar olduğundan, "non bis in idem'e aykırılık" söz konusu olmayacaktır. Ancak örneğin zimmet suçu nedeniyle kamu görevlisine zimmet suçuna ilaveten bir de "görevi kötüye kullanma" suçundan ceza verilmesi, her iki ceza da "adli ceza hukuku" kapsamına girdiğinden söz konusu ilkeye aykırılık taşıyacağı gibi, zaten ceza hukukumuzun benimsediği cezalandırma politikası içerisinde de yasaklanmış bir yaklaşımdır.

Mevzuat uyarınca yasaklanan ve yaptırıma bağlanan bir fiil ile ilgili olarak esas sorun, yaptırım uygulamaya yetkili bir makam tarafından verilen kararın diğer yaptırımı uygulayacak makam nezdinde bağlayıcılığında toplanmaktadır.

Yargı kararlarında da objektif ve tutarlı bir kritere halen kavuşturulamamış olan bu sorun açısından çözüme yönelik doğru yöntem, "vaka (olgu) tespiti - hukuki nitelendirme" ayrımında yatmaktadır. Şöyle ki;

Farklı hukuk disiplinlerinde yaptırıma bağlanan fiilin işlenip işlenmediği; ya da hangi şartlar altında işlendiğine yönelik somut olgu ve olay tespitleri, artık o fiil ile ilgili adli veya idari bir karar verecek her makamı bağlamalıdır. Buna karşın somut olgu ve olayların ilgili hukuk disiplini nezdinde tabi olacağı hukuksal nitelendirme ise diğer bir hukuk disiplinini uygulayacak olan adli ve/veya idari makamı bağlamamalıdır.

Bunu mevzuattan iki farklı düzenlemeye yer vererek somutlaştırmaya çalışalım:

Devlet Memurları Kanunu md. 125 uyarınca "görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek" bir disiplin suçu olup aylıktan kesme cezası gerektirmektedir.

Türk Ceza Kanunu md. 125 uyarınca bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Şimdi bir kamu görevlisinin amirine "lan" diye hitap ettiği isnadı altında olduğunu düşünelim:

Örnek: Ceza mahkemesince yapılan yargılamada kamera kayıtları incelenmiş, tanıklar dinlenmiş ve sanığın amirine "lan" diye hitap etmediği ortaya çıkarılmıştır. Bu tespit, tamamen bir olguya yönelik olup, herhangi bir hukuksal nitelendirme barındırmamaktadır. Dolayısıyla idari makamları da bağlayıcı olması gereken bir karar verilmiştir.

Örnek: Ceza mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanığın amire "lan" diye hitap ettiği tespit edilmiş ancak bunun Türk Ceza Kanunu md. 125 kapsamında "hakaret" oluşturmadığı değerlendirmesi yapılmış ve kişiye ceza verilmemiştir. Bu durumda somut olgu tespiti yanında bir hukuksal nitelendirme yapılmıştır. İşte bu nitelendirme, idari makamlar için bağlayıcı olmayacaktır. Dolayısıyla disiplin cezası vermeye yetkili makam, "lan" diye hitap etmeyi "amirine sözle saygısızlık" kapsamında görebilecek ve aylıktan kesme cezası verebilecektir.

Yazımızı, bu konuda en çok karşılaşılan ve cevaba ihtiyaç gösteren örneklerle bitirelim:

Ceza mahkemelerince;

- Yüklenen fiilin "suç" olarak düzenlenmemesi gerekçesiyle verilen beraat kararı disiplin cezasını engellemez.

- Yüklenen fiil ile ilgili olarak (şahsi cezasızlık sebebi, etkin pişmanlık vb hallerde) ceza verilmesine yer olmadığı kararı disiplin cezasını engellemez.

- Delil yetersizliği gerekçesiyle beraat kararı, disiplin cezasını engellemez.

- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasının ertelenmesi gibi nedenlerle fiilen adli cezanın çektirilmemesi, disiplin cezasını etkilemez.

- Yüklenen fiilin sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması gerekçesiyle verilen beraat kararı disiplin cezasını etkiler.

Av. Çağrı ÜNSAL/memurlar.net

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber