Liyakat ilkesi ve kayırmacılık

Tarihi kökleri ve çeşitlenen dayanakları ile nepotizm ve kronizm (akraba ve eş-dost kayırmacılığı), toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kayırmacılık, 'belli bir birey, küme, düşünce ya da uygulamayı diğerine tercihte nesnellikten uzaklaşarak yan tutmayı' ifade etmektedir.

Kaynak : Türkiye
Haber Giriş : 04 Şubat 2016 21:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Liyakat ilkesi ve kayırmacılık

Prof. Dr. Muharrem Kılıç

En temelde adalet duygusunu izale eden bu sosyal davranış bozukluğu, hem bireysel ve hem de kamusal ahlakı erozyona uğratmaktadır. Bu toplumsal nevrozun izdüşümleri akademi alanında da görülmektedir. Kayırmacılık, akademik ilerleme ve ödüllendirme süreçlerine egemen olması gereken hak etme, layık olma, ehliyet sahibi olma, yaraşır olma gibi pozitif değerleri ihtiva eden liyakat ilkesini berhava etmektedir. Hak edilmeyen ve dolayısıyla hakkı verilemeyecek olan konumlara talepkarlık ve/ya erişme güdüsü, etik sınırları zorlayan bir davranış kültürü üretmektedir. Birçok toplumsal ve kültürel zeminden beslenen bu durum, adil olmayan ayrımcılıklara yol açmaktadır. Sosyal sağaltımı, süreçsel olarak toplumsal yapının sosyo-kültürel gelişmişlik düzeyine koşut biçimde mümkün olabilecektir.

Kayırmacı ilişkiler 'dikey ve hiyerarşik' bir ilişkisellik üzerine kuruludur. Bu dikey iktidar ilişkisi, diyet ödeme ve minnet duygusu oluşturma gibi kamu hizmetlerinin yürütülmesinde kurumsal rasyonalitenin izalesine yol açıcı niteliktedir. Kamu hizmetlerine giriş ve hizmet sunumunda eşitsizliğe yol açarak, adalet ve toplumsal güven duygusunu zedelemektedir.

Farklı saikler ile ortaya çıkan bu tür uygulamalar, sistem yozlaşmasına, kurumsal yapıların zayıflamasına, kamusal alanda çöküş ve çözülmeye yol açmaktadır. Sosyal mayalanma ile söz konusu nevrotik toplumsal pratik, yaygın bir etki alanı üretmektedir. Birbirini besleyen ve çoğaltan bir davranış kodu haline dönüşmektedir. Böylece nepotik zihniyet, toplumsal anlamda topyekün bir sosyal çürümeye yol açmaktadır.

Liyakat (layık olmak, yaraşmak) ve ehliyet ilkeleri, hesap verebilirliğin temel parametrelerini oluşturan etik standartları ifade etmektedir. Bu iki değer alanı toplumsal adalet duygusunu ikame etmenin yanı sıra pratik bir toplumsal yarar üretmektedir. Ehliyet kesbederek layık olma çabası yerini, emek vermeksizin erişme ve gönenme kolaycılığına bırakmaktadır. Söz konusu toplumsal hastalık ve/ya ahlak sorunu, emeğin kutsiyetini zedelemekle kalmaz, toplumsal kesalete de yol açar. Bu sosyo-psikolojik sorun, bilgi, tecrübe ve davranış kültürü ile somutluk kazanacak olan kamusal temsiliyetin sahip olduğu mehabeti zedelemektedir.

Akraba, eş-dost ve cemaat asabiyeti ile himaye etme kültürü üreten nepotik yapılar, derin bir güvensizlik hissi var etmektedir. Kolektif çıkar ilişkileri üzerinden üretilen bu patolojik yapılar, toplumsal çoğulculuğun dayanmış olduğu kültürel dinamikleri de yok etmektedir. Bunlardan özellikle cemaatsel yapılar ya da kolektif kimlikler üzerinden üretilen nepotizm, en temelde bireylerin kendi özbenliğine ve beraberinde topluma yabancılaşmasına yol açmaktadır. Bu yabancılaşma süreci, toplumsal bünyenin değer alanlarını tüketmektedir.

Siyasal ve bürokratik sistemin işleyişinin rasyonel zeminini tüketen bu sosyal mesele, kamu hizmetinin yürütülmesinde etkinlik, yerindelik ve güvenilirlik gibi kritik sorunlar üretmektedir. Kamu hizmeti üreten tüm kurumsal örgütlenmelerin sosyo-kültürel dokusunu ve insicamını fagosite etmektedir. Bunun yanı sıra, ayrımcılık saiki ile uygulanan kayırmacılık, çalışma barışını zedelemekte ve iş verimini düşürmektedir. Bu halde toplumsal güvenin yeniden tesisi ancak kamu yönetiminde kurumsal aidiyet duygusunun yer etmesiyle ve meritokrasi ile mümkün olacaktır.

Bu toplumsal ve kültürel yozlaşmanın önüne geçilebilmesinde en önemli unsur hiç kuşkusuz, kamu yönetiminde etik standartların belirlenmesi ve etkin biçimde uygulanmasıdır. Bu bağlamda 2000 yılında Nice zirvesinde ilan edilen Avrupa Birliği Temel Haklar Şartında 'iyi yönetilme hakkının', kapsamını tayin edici nitelikteki 27 maddelik 'Avrupa İyi İdari Davranış Kurallarına' işaret edebiliriz. Bunlardan adalet, nezaket, orantısallık, tarafsızlık ve bağımsızlık, objektif olma, güvenilirlik ve öngörülebilirlik gibi ilkelerin içselleştirildiği kamu yönetimi düzeni ancak, liyakat erdemini temin edecek iklimi var edecektir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber