CHP'li Erdoğdu: 13 yaşındaki çocuğum tehdit ediliyor
Erdoğdu, "13 yaşımdaki çocuğum tehdit ediliyor. Siz beni korumuyorsunuz çünkü ben bir muhalifim. Türkiye'nin milli serveti yabancıların eline geçti. Yoksul halka ait kömür yolsuzluğunu belgeleriyle ortaya koydum. 2009 yılında dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdim. 4-5 yıl niye bekledi bu raporlar? Savcılık takipsizlik kararı verdi.
HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan'ın, yüksek yargı organlarının temsilcilerine yönelik sözleri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışmaya yol açtı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığının 2016 yılı bütçesinin görüşmeleri sürüyor.
HDP Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş, "Diyarbakır'ın Sur ilçesinde hayatını kaybetmiş insanların aileleri, çocukların fotoğraflarıyla Sümer Park'ta ağıt yakıyor. 13 yaşında ölen çocuğun annesi sizden çocuğunu teslim almayı bekliyor. Çocuğunu alıp defnetmek istiyor. Siz çocuklarını teslim ederseniz, sanki canlı olarak kavuşmuş gibi sevinecekler. Adalet Bakanlığı acil olarak adım atmazsa bunun örnekleri çok daha fazla olacak. Bugün adil yaklaşım olmazsa, korkumuz odur ki yarın bu iç savaşa dönüşüp kontrolden çıkar. Mumla adalet arayışının sonuca kavuşturulmasını acil şekilde talep ediyoruz. Adaletin zıttı zulümdür. Adalet uygulanmıyorsa zulüm hükümdardır" görüşünü ifade etti.
CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, kadın cinayetleri ve şiddet artarken haksız tahrik indirimi yapıldığını belirterek, "Bu haksızca olmuyor mu? Bunun neyi yarattığına bakılmıyor mu?" diye sordu.
CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, 17 ve 25 Aralık ile ilgili konunun yargıda da Meclis'te de kapatıldığını savunarak, "Yapılması gereken adil yargılanmaydı. Savcılıkta dosyalar kapatılınca vicdanlarda açık kaldı. Emin olun 30 yıl sonra da tartışılacak, belki 4-5 defa yargılanacak. Devlet hayatında çok güçlülük yoktur" dedi.
Türkiye'nin en önemli sorununun yolsuzluk olduğunu belirten Erdoğdu, ülkede fiilen üstünlerin hukukunun yaratıldığını söyledi. "100 milyon doları serveti olan birinin en açık yolsuzlukla yargılanıp hüküm giymesi mümkün değil. Sistem, üstünlere yönelik açık verir" diyen Erdoğdu, hukukun iktidar muhaliflerine uygulandığını ifade etti.
Erdoğdu, "13 yaşımdaki çocuğum tehdit ediliyor. Siz beni korumuyorsunuz çünkü ben bir muhalifim. Türkiye'nin milli serveti yabancıların eline geçti. Yoksul halka ait kömür yolsuzluğunu belgeleriyle ortaya koydum. 2009 yılında dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdim. 4-5 yıl niye bekledi bu raporlar? Savcılık takipsizlik kararı verdi. Bağımsız yargı görevini yapsaydı, Soma'da 301 kişi ölmeyecekti? Yargıdaki bazı insanlar bu ülkeye büyük kötülük yaptı. Bununla bir hesaplaşma olacak. Halk bunu soracak. Halk, 'hepiniz oradaydınız' diyecek" dedi.
AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri, "Hırsızlık yapıyor, üç beş gün sonra cezaevinden çıkıyor. Uyuşturucu işi yapan 'içiciyim' diyor bırakılıyor. Mazlumun hakkını kim alacak? Ahireti bekleyeceğiz amenna ama hep o günü beklersek, bugünü yaşanmaz hale getiririz. Eşkıya, anarşi alır başını gider. Adalet sistemimizin adil olması, suçlunun yanına kar kalmaması lazım" diye konuştu.
Denetimli serbestliğin "gizli af" olduğu görüşünü dile getiren Cevheri, "Adam suç işliyor serbest bırakıyoruz. 'Bu uygulama da yanıt vermezse ne olacak. Para yatır seni serbest bırakalım mı?' denilecek. Adalet mekanizmasının ve kanunların gözden geçirilmesi gerekiyor. Bir şekilde adaleti tesis etmemiz lazım yoksa suç oranları aratacak, cezaevleri de yetmeyecek. Beşeri sistemlerin adalet sağlayacağına inanmıyorum, yoksa 5-10 yılda yasa ve Anayasa değiştirmek zorunda kalmazdık" dedi.
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, AK Parti'nin yargıyla sorununu çözemediğini belirterek, iktidar eliyle, son dönemde sulh ceza hakimlikleri eliyle yargıya ağır darbe vurulduğunu, kimsenin "yargı bağımsızdır" diyemeyeceğini öne sürdü.
Emir, "Yüksek yargı organı başkanlarının açılış törenlerinde ne işi var? Cumhurbaşkanı anayasal sınırlara girmeyecekse, mertçe TCK'nın Cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen maddesinin arkasına sığınmasın" görüşünü savundu.
CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, dönemin en popüler uygulamasının cumhurbaşkanına hakaretten tutuklamalar olduğunu belirterek, akıl almaz davalar açıldığını öne sürdü. Cezaevlerinin kapasitesinin dolmak üzere olduğunu, yeni cezaevleri değil okul, hastane, iş yeri istediklerini anlatan Çam, "AKP döneminde çocuk ihlalleri ağırlaşıyor, cezaevlerinde çocuk sayısı artıyor. AİHM'in iş yükünün yüzde 13'ünü Türkiye oluşturuyor. İfade özgürlüğü ihlallerinde Türkiye birinci sırada" dedi.
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, akademisyenlerin bir bildiriye imza attığı için yargılanırken "oluk oluk kan akıtacağız" diyen kişilere karşı yargının harekete geçmediğini söyledi. Yargının adaleti sağlamadığını, siyasallaştığını savunan Çakırözer, iktidarın yargı üzerinden elini çekmesi gerektiğini ifade etti. Çakırözer, Suruç ve Ankara saldırılarıyla ilgili gizlilik kararı nedeniyle ailelerin sağlıklı bilgi alamadığını belirterek, Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül'ün gazetecilikten tutuklandıklarının iddianameyle ortaya çıktığını kaydetti.
- "Vücut dili" tartışması
HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, yüksek yargı organı temsilcilerinin hükümet sırasında oturmaması gerektiğini belirterek, "Siz Hükümet değilsiniz, yargısınız. Ast üst ilişkisi, vücut diline yansır. Sabahtan beri ceket iliklemeye çalışmak şeklinde vücut dilleriyle karşılaştım, izliyorum. Bunlar bağımsız olmadığını net şekilde gösteriyor. Merak etmeyin sizin için söylemiyorum, Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman bağımsız olmadı ama buna artık dur demeliyiz" diye konuştu.
Komisyon Başkanı Süreyya Sadi Bilgiç'in "İnsaflı olmadı. İnsanlar karşılıklı nezaket içinde olabilir. Bütçeden pay alan bütün kurumlar Meclis'te, harcamalarıyla ilişkin olmak üzere yetki almaları ve hesap vermelerinden daha tabii bir şey olamaz" demesine Paylan, "Birbirimize saygı göstermek başka şey. Karşılıklı olsa bu vücut dili anlayacağım. Görüntülere bakalım, isterseniz beraber izleyelim. Karşılıklı vücut dili bir denge halinde olsaydı 'burada tam bir denge var' derdim. Aynı şekilde siyasi irade de yargıya aynı saygıyı duymalı ve aynı vücut dilini kullanmalı" karşılığını verdi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, "Saygısızlık mı yaptım?" demesine Paylan, "Estağfurullah, vücut dillerine yansır. Sizin orada üst, diğerlerinin de ast olduğu belli. Bu bütçe hakkına da yansır. Bütçeleri siz belirliyorsunuz. Yargı kurumları sizden talep ediyor" dedi. Bakan Bozdağ'ın, "Kendi bütçelerinden kendileri harcıyor" ifadesine yönelik Paylan, "Parayı kim veriyor?" dedi.
AK Parti milletvekillerinin "Maliye Bakanlığı veriyor" demesi üzerine Paylan, "Siyasi irade karar veriyor. Bağımsız bir bütçe yok. Kendi bütçelerini yapma ve burada savunma hakları yok. Burada güçler arasında denge ve denetleme mekanizması yok. Fotoğraf budur. Bu fotoğrafı elbirliğiyle değiştirmeliyiz" karşılığını verdi.
Komisyon Başkanı Bilgiç'in "Bütçeyi siz kendiniz yapmıyor musunuz?" sorusuna Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi temsilcileri "kendimiz yapıyoruz" yanıtını verdi.
Bilgiç, yüksek yargı organlarının bütçelerinin yıllardır konu bütünlüğü açısından Komisyonda Adalet Bakanlığı ile birlikte görüşüldüğünü belirterek, "Bugüne kadar böyle uygulandı ama önümüzdeki bütçe sürecinde bunu da değiştireceğiz" dedi.
- "Hain" tartışması
Paylan, Türkiye'de basının büyük çoğunluğunun "ne kadar şahane hükümet olduğu ve ne şahane şeyler yaptığı"nı onaylamak dışında bir şey yapmadığını savunarak, "Bütün güçler olarak eleştirilmekten değil, eleştirilmemekten korkmalısınız. Eleştirilmezsek hata yaparız. Tıpkı iktidarınızın bugün yaptığı gibi, ülkemiz hem içeride hem dışarıda barışını tesis edememiş, demokrasi ve yargı bağımsızlığı bakımından her gün geriye gidiyor" diye konuştu.
Yeni anayasa tartışmalarında iktidarın her derde deva olarak "Başkanlık" önerisi yaptığını ama içeriğini bilinmediğini anlatan Paylan, yeni Anayasadan çok yol temizliğine ihtiyaç olduğunu savundu. Paylan, "Mevcut anayasayla bile özgürlükçü bir ülkede yaşayabiliriz. Yol temizliği Anayasa tartışmalarıyla eşgüdümlü yapılmalı. Akademisyenlere cadı avı uygulandı. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan sonra YÖK başkanı açıklama yapıyor, soruşturmalar açılıyor. Bütün bu görüntü yargının bağımsız olarak soruşturmaları açmadığını gösteriyor. Çok kolay hain ilan ediyoruz. Geçmişin hainleri olarak... Burada geçmişte hain olmayan kimse var mı? Hepimiz bir dönem hain olduk" dedi.
Bilgiç'in "Kendi adınıza konuşun. Ben olmadım" demesine Paylan, "Herkes oldu" karşılığını verdi. Paylan'ın, "Devletin haini diyorum. Devletin, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı'nı dahi ne noktaya soktu" demesine, bazı milletvekilleri tepki gösterdi.
Paylan, Türkiye'nin tekrar savaşa sokulmak istendiğini belirterek, "Buna Meclis el koymalı. Yarın konunun Meclis'e gelmesi ve bilgi verilmesi için çağrı yapıyorum" dedi.