Pratisyen hekimlerin başhekim yardımcısı olması Meclis gündeminde...

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart pratisyen hekimlerin başhekim yardımcısı olarak atanmalarını Başbakan Sn.R.Tayyip Erdoğan'a sordu.

Kart soru önergesinde; Başhekim Yardımcılıklarına kimlerin atanabileceğinin Sağlık Bakanlığı Taşra Teşkilatı Yatak ve Kadro Standartları Yönetmeliği ile belirlendiğini, bu yönetmeliğe göre; Başhekim Yardımcısı olmak isteyenlerin, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü gereğince uzman olmaları gerektiğini vurguladı. Kart uygulamada bunun aksi bir durum yaşandığını ve 100-200 uzmanın çalıştığı hastanelerde bile, pratisyen hekimlerin Başhekim Yardımcılığına atandıklarının görüldüğünü, bu yolla da, kişilere haksız olarak ayda 2.5-3 milyar TL. seviyesinde ödemeler yapıldığını belirtti.

Kart, soru önergesinde, bu konuyu sorgulayan ilgili önceki önergesine Sağlık Bakanlığının herhangi bir cevap vermediğini ekledi.

Atilla Kart'ın soru önergesinde şu sorulara yer aldı:

"(1) 9 Eylül 2006 tarihi itibariyle; Uzman bulunamadığı için, Başhekim Yardımcısı olarak pratisyen hekimin görevlendirildiği hastane sayısı nedir?

Aynı tarih itibariyle bu şekilde görevlendirilen pratisyen hekim sayısı nedir?

(2) 9 Eylül 2006 tarih itibariyle;

Uzman Hekim bulunduğu halde, pratisyen hekimin başhekim olarak görevlendirildiği hastane sayısı nedir?

Aynı tarih itibariyle Sağlık Bakanlığı bünyesinde pratisyen hekim olarak, Başhekimlik görevini yapan hekim sayısı nedir?

Aynı tarih itibariyle Sağlık Bakanlığı bünyesinde uzman hekim olarak Başhekimlik görevini yapan hekim sayısı nedir?

(3)Konya Numune ve Meram Devlet Hastanelerinde;

Başhekim sıfatıyla görev yapan pratisyen hekim sayısı nedir?

Bu kişiler hangi tarihten bu yana bu görevi sürdürmektedirler?

Başhekim sıfatıyla görev yapan pratisyen hekimlere yapılan aylık toplam ödemelerin tutarı nedir? Bu ödemeler hangi kalemlerden oluşmaktadır?

(4)Uzman Hekim yerine, pratisyen hekimlerin ağırlıklı olarak Başhekim sıfatıyla görevlendirilmelerinin yasal ve tıbbi gerekçesi nedir?

Böyle bir görevlendirme, kadrolaşma ve görevi kötüye kullanma anlamına gelmez mi?

Kamu bütçesinin yandaş ve siyasi ilişkiler içinde talan edilmesi sonucunu doğurmaz mı?

(5) 9 Eylül 2006 tarihinde çıkartılan yönetmelik , bir anlamda daha evvel yapılan atama ve uygulamaların hukuka aykırı olduğunun kabülü anlamına gelmez mi?

Bu süreçten sonra, haksız olarak yapılan ödemelerin istirdatı yoluna gidilecek midir? Gidilmeyecekse hangi yasal gerekçeyle bu yola başvurulmayacaktır?

Vasıfsız kadrolaşma yoluyla, kamu hizmetinde verimliliğin sağlanması söz konusu olabilir mi? Hangi siyasi takdir ile, hak ve hukuk tanımaz bu uygulamalar sürdürülmektedir?"