Erdoğan: Davaları bir kereliğe geri çekiyorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Şahsıma yönelik bütün davaları bir kereliğe mahsus geri çekiyorum

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 29 Temmuz 2016 22:53, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Davaları bir kereliğe geri çekiyorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe Kongre Kültür Merkezi açılışında ve şehitleri anma programında konuştu. İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

15 Temmuz gecesi 170'i sivil, 62'si polis ve 5'i asker olmak üzere 237 şehit verdik. Bugün, saat 19.00 itibariyle yaralı sayımız 2191. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına, milletimize başsağlığı diliyorum.

Bizim dinimizde şehitlik, peygamberlikten sonra en yüksek makam.

Arif Nihat Asya diyor ya, "Şehitler Tepesi boş değil, toprağını kahramanlar bekliyor ve bir bayrak dalgalanmak için rüzgar bekliyor." Bu ülkede şehitler tepesi boş kalmadı, kalmıyor.

Bizim şehitlerimizin yattıkları toprak, tuttukları bayrak, yüreklerindeki iman, dillerindeki kelime-i şahadet belli, peki onları şehit edenlerin neyi belli? Sadece ihanetleri, şehitlerimizin hiçbiri bizim için meçhul değil. Bilakis onların her biri milletimizin malumudur ve ebediyen malumu olarak kalacaktır. Şehitlerimizin aziz hatıralarını yaşatmak üzere Boğaziçi Köprüsü'nün adını 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Kızılay Meydanı'nın adını da 15 Temmuz Demokrasi Meydanı olarak değiştirdik.

Şehit yakınlarımıza Terörle Mücadele Kanunu'ndaki tüm hakları aynen tanıyoruz. Ülkesi ve milleti için canını ortaya koyan bu kardeşlerimizin emanetlerine sahip çıkmak namus borcumuzdur.

Devletin sağlayacağı imkanların yanında milletimiz de kampanyalar yapıyor. Şu anda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'mız biliyorsunuz kampanyasını başlattı.

Aynı gece, çok büyük bir bölümü Ankara ve İstanbul'da olmak üzere bu alçaklar saldırılarını yaptılar. Uçakla bombaladılar. Yetmedi, hemen arkasından, camiimizin önünü bombaladılar ve orada 5 şehit verdik.

Bunu ancak kafir yapar. Bunu ben Müslümanım, ben Türküm diyen biri yapabilir mi? Bunların bu milletle alakası yok. Bunlar benim askerimin, polisimin içine nasıl sızmış, devlet kurumlarımızın içine nasıl sızmış? Birileri bize akıl veriyor Batı'dan, geçmiş olsun. Ama ardından bir şey daha söylüyor, "bu açığa alınanlar sebebiyle endişeliyiz" diyorlar. Siz işinize bakın. İşinize bakın. Benim ülkemde darbe olacak ve benim ülkemde 237 şehidim, 2191 yaralım olacak, bir tane kalkıp taziyede bulunacak ardından 9 nasihat vereceksin. O aklı kendinde sakla.

Bir terör eyleminde 5-10 kişi öldüğü zaman dünyayı ayağa kaldırıyorsunuz. Burada, Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi, demokratik parlamenter sisteme sahip çıkmış, yüzde 52 ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var, bunlara karşı bir darbe yapılıyor, siz bu hükümetin yanında yer alacağınıza, darbecilerin yanında yer alıyorsunuz.

Ne AB'den, ne Avrupa Konseyi'nden kalkıp buraya taziye için gelen bir kişi yok. Utanmadan sıkılmadan kalkıp bu tür şeyleri söyleme zilletinde bulunuyorlar. Sonra da "Erdoğan çok asabi" diyorlar. Kardeşlerim, az önce bir şey söylediniz, unutmayın, biz sadece ve sadece rükuda Allah'ın huzurunda eğiliriz.

Biz kula kul olmadık, olmayacağız. Onu FETÖ'cüler düşünsün, onlar kula kul. "O bize şah damarından yakın" diyorlar, zavalıllar, cahiller, şah damarından yakın olan bize sadece Allah'ımızdır. Başka yok. Ve biz Allah'ımıza kulluk ederiz.

Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Benim gözümde 15 Temmuz gecesi sokağa dökülerek ülkesine, milletine, istiklaline ve istikbaline sahip çıkan her bir kardeşim gazidir. Parlamentomuzun o gece anında açılması sayın Başkanımızın orada grubuyla bir araya gelmesi bana o anda şunu hatırlattı: Yeniden bir istiklal mücadelesini yaşıyoruz ve istikbal mücadelesini veriyoruz.

Biz ne mutlu ne kutlu bir milletiz. Dünyada sizin emsaliniz yok, sizin eşiniz yok. Şehitlerimiz, gazilerimiz ve canları pahasına tankların, bombaların karşısına dikilen tüm vatandaşlarımız yazdıkları destanla yeni bir dönem başlatmışlardır.

Ben hanım kardeşlerimi, Nine Hatunlarımızı kutluyorum. Tankların karşısına dikilip şehit olan hanım kardeşlerimi, dik durup yılmayan hanım kardeşlerimi kutluyorum. Tankın altında şehit olma azmiyle olup ama şehit olmayan fakat o yiğitliği gösteren gencimizi kutluyorum. Tank paletlerinin altına girenleri kutluyorum. Şehit olanları kutlamak haddime mi? Onu Rabb'im kutlamış. Sevgili Peygamberim kutlamış. O sevgili Peygamberimize komşu oluyor.

Ben şehitlerimizi kıskanıyorum.

15 Temmuz gecesi ülkemizin her köşesinde, sokakta her siyasi görüşten insanlarımız vardı. O geceden beri Türkiye gerektiğinde tüm farklılıkların üzerine çıkma iradesine sahip olduğunu herkese gösterdi.

Objektiflere yansıyan manzaraların her biri Türkiye'nin diz çökmesini bekleyenlerin kafasına birer balyoz gibi indi. Bir süredir ülkemize farklı niyetlerle bakanlar sandı ki, PKK'sından DAEŞ'ine kadar dünyanın en eli kanlı terör örgütlerini üzerlerine salarsak bu ülkeyi sindirebiliriz. Sandılar ki FETÖ mensubu teröristleri sokağa çıkardığımızda bu milleti teslim alabiliriz. Halbuki Rabb'im ne diyor, "Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır."

15 Temmuz gecesi millet olarak Allah'ın izniyle bize tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirdik. Tüm Türkiye bir ve beraber olarak 40 yıllık hazırlığı, birikimi, sinsi hesabı 20 saate kalmadan yerle yeksan etti.

FETÖ'nün mazisi 40 yıl. 40 yıldır bunlar işte bugüne ulaşmak için çalıştılar. Şimdi hesap tersine döndü. Ama iş bitti mi, bitmedi. Yapacağımız daha çok şey var. Hep söylüyorum, bunlar kanser virüsü gibi. Vücudu metastaz yaptı. Şimdi bu virüs kazınıyor. Bu tamamen kazınarak temizlenmesi, vücudun bundan arınması lazım. On binlerce kim varsa temizleyeceğiz.

Ne demek neden? Çünkü bunlara bu ülke kalacak olursa, ne yapacakları ortada. Benim tertemiz insanıma o verdiğimiz vergilerle, aldığımız uçaklarla bomba yağdıranların bu ülkenin kurumlarında kalması mümkün değil. Bunları temizlememiz lazım.

15 Temmuz darbe girişimi, sadece hükümeti devirmeyi değil aynı zamanda toplumu da ele geçirmeyi hedefliyordu. Şayet başarılı olsaydı, istisnasız herkes için 16 Temmuz'da bambaşka bir hayat başlayacaktı. İradesini Pensilvanya'daki çete başına teslim etmeyen kimse bu ülkede hayatını sürdürme imkanına sahip olmayacaktı. Milletimiz işte bu tehdidi gördüğü için darbe girişimine karşı çıktı, devletinin ve yöneticilerinin yanında yer aldı.

Günlük siyasi çekişmelerin ötesinde bu uyanış, bütünleşmeyi beraberinde getirdi. Hamdolsun, milletimiz söz konusu vatan olduğunda diğer her şeyi teferruat haline getiren bir iradeyi ortaya koydu.

AK Parti, CHP ve MHP Genel Başkanları 25 Temmuz'da bir araya gelerek hem darbe girişimi karşısındaki duruşlarını teyit etmişler hem de önümüzdeki döneme ilişkin güçlü mesajlar vermişlerdir. Genel başkanlarımıza bir kez daha teşekkürlerimi ifade ediyorum.

15 Temmuz darbe girişimini destekleyen tek bir genel başkanımızın olmaması, geleceğimize güvenle bakma konusunda ümit veriyor. Benim gözümde 15 Temmuz gecesi, Çanakkale'de sergilediğimiz birliğin günümüzdeki tezahürüdür.

Bugün, Türkiye'nin yolu 15 Temmuz sabahı olduğundan daha açık, daha aydınlık, daha berraktır. Son 3 yılda yaşadığımız pek çok olayın şifresi 15 Temmuz'da çözülmüş, takke düşmüş kel görünmüştür. Geldiğimiz noktada, eskiden şunu dedik, bunu söyledik demenin anlamı ve gereği yoktur.

15 Temmuz'u bir milat haline dönüştüremezsek yazıklar olsun bize.

Bir milat olarak, bu vesileyle, şu ana kadar şahsıma her türlü saygısızlığı, hakareti yapanları bir kere mahsus olarak davalarımı çekiyorum ve affediyorum. Asıl bu imkanı doğru değerlendiremezsek, millet bizim yakamıza yapışma hakkına sahip olur diye düşünüyorum.

Toplumun tüm kesimlerinin ülkemizin önündeki hassas duruma uygun davranacağını düşünüyorum. Darbecilerden hesap sorarken elbette intikam değil adalet peşinde olacağız. Bununla birlikte FETÖ, PKK, DAEŞ gibi tüm terör örgütlerinin başını ezmekte de en küçük bir tereddüt göstermeyeceğiz. Düşman tek değil, düşman çok.

"Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın." Böyle gideceğiz, durmayacağız.

Polis teşkilatımızın, emniyet teşkilatımızın, aynen o takımın dışındaki polislerimizle, tüm o korucularımızla birlikte bölücü terör örgütüne karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu milletin refahına kast etmeye kimsenin hakkı yok.

Türkiye bir hukuk devletidir. Darbe girişimi sürecinde hukuktan en küçük bir taviz vermedik. Hayata geçirdiğimiz her uygulama anayasaya uygundur.

Yaşanan olağanüstü dönemden kaynaklanan hatalar olursa, onlar için de hukuk yolu açıktır. Ama adaleti tesis etmek de boynumuzun borcudur. Herkes "idam" diyor. Burası demokratik parlamenter sistemle yönetilen bir hukuk devleti. Burada hükümetin yapacağı şey, bu talebi alıp parlamentoya taşımaktır. Parlamento tartışır, verilen karara herkes uyar.

Yaralı kardeşim reçeteyi açıkladı, eğer bu konuda hükümetimiz sıkıntıya düşmeyecekse, parlamento idamın dışında verilebilecek en ağır ceza neyse onun kararını alsın dedi. O zaten var ama diğeri de milletimizin talebidir, bu talep de parlamentoya gelir, müzakere edilir, adım atılır.

Bugün dünyanın büyük çoğunluğunda bu var mı var, Türkiye'de de tartışılır. Milletimizin 15 Temmuz gecesi sergilediği birliğe uygun şekilde hedeflerimizi sürekli büyüterek yolumuza devam edeceğiz.

Sadece FETÖ ile değil, diğerleriyle olan mücadelemizi daha güçlü şekilde sürdüreceğiz. Suriye'de, Irak'ta, Libya'da oynanan oyunu da bozacağız. Dünyanın her yerinde oynanan oyunları bozacağız.

Bunların hiçbiri ülkemizde yaşananlardan bağımsız değildir, hepsi aynı senaryonun farklı sahnelerinden ibarettir. Dünyanın farklı bölgelerindeki pek çok şehirde 100 milyonlarca insanın kalbi, 15 Temmuz gecesi bizim için atıyordu.

Bu millet, dünyada farklı bir yere oturdu. Her yerden size selamlar, dualar var. Bu insanlar Türkiye'deki mücadelenin kendi istikbal ve istiklal mücadelesi olduğunu biliyor. Teröristleri üzerimize salanlar kendilerini dev aynasında görebilir ama bu milletin arkasında çok daha büyük bir güç var; mazlumların duası.

Aynen İstiklal Marşı'nda olduğu gibi, biz Hakk'ın vaad ettiği günlerin yakın olduğuna inanıyoruz.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, dünyada zaten bildiğimiz pek çok tavra şahit olduk. Pek çok devletin, devlet yetkilisinin tavrı demokrasi adına bir utanç belgesidir. Vatandaşlarımızın asker elbisesi giymiş teröristlerin silahlarıyla vurulması maalesef bunların dikkatini çekmedi. Buna karşılık darbecilerle çok yakından alakadar oldular. OHAL kararı onları birden çok endişelendirdi. Benzer şeyler ABD'de Fransa'da Almanya'da yok mu, var. Ama hiçbirinde bizim gibi bir darbe girişimi yok. Alçakça katledilen 237 vatandaşımıza başsağlığı dilemeyenler, darbecilerin kötü muamele görme ihtimali karşısında teyakkuza geçmişler. Açık konuşuyoru, darbecilerin akıbetinden endişe ettikleri kadar milletimizin geleceğinden endilşe duymayan hiçbir ülke bizim dostumuz değildir, bunu böyle bilsinler.

Bu ülkelerle diplomatik ilişkilerimiz devam edecektir, ama kalbimizde yeri asla yoktur. 15 Temmuz'da yaşadığımız olayın bir işgal hamlesi olduğunu elbette biliyoruz. Bugün bir komutanımız öyle dedi, "Akıncı Meydanı'nı Mürted olarak çevirelim" dedi. Kendi devletine, kendi ordusuna ihanet edenlerin, Timur'un tarafına geçenler sebebiyle oraya bu ad konmuş: dönekler. İşte şimdi de dönekler.

İsterdim ki, demokrasiden, demokratik parlamenter sistemlerden bahsedenler önce bizim parlamento binamızı gezsinler. Ama gelmediler. Bunların içinde darbe girişiminde bulunanları önce niçin şahsımı öldürmedikleri için eleştirerek niyetlerini açık edenler oldu. Bu kadar ileri gidenler oldu. Bizim derdimiz o değil ki, biz kefenimizi giyerek yola çıktık zaten.

Şehitlerimizi kıskanıyorum dedim, o makam herkese layık olmaz. Batılı ülke liderlerinin yaşadıklarımız için üzüntülerini belirtmekten ziyade endişe ifade etmeleri gerçekten ibret verici. Darbe girişimine rağmen ülkemizi eleştirerek samimiyetsizliklerini ortaya koyuyorlar. Avusturya'da Almanya'da miting yapmak isteyen çifte vatandaşlara müsaade etmiyorlar. Evlerde Türk bayrağı asmalarını yasaklayacak kadar, bunlar bu şekilde demokratlar. Şaşırdık mı? Hayır. Üzüldük mü? Evet.

İnsanız, her şeye rağmen, birazcık empati beklemekten kendimizi alıkoyamıyoruz. 3 milyon mülteci ülkemizde var mı, var. Dünyadan bize destek var mı, yok. Biz şu anda STK'lar ve milli bütçemizden yaptığımız yatırımlar neredeyse 20 milyar doları aştı. Dünya elini uzatacak diye atmadık bu adımları. Dedik ki bizim medeniyetimizde ensarlık farklı bir şey. Muhacilere göğsümüzü açtık. Ne yapacaksak kendimiz için yapacağız.

Kendi göbeğimizi kendimiz kesmemiz lazım, diyorum. Dışarıya bağımlı olan değil, dışarıya veren durumuna gelmek mecburiyetindeyiz. Ekonomide ve savunma sanayiinde belli bir düzeye gelmemiş olsaydık, ne terör örgütü eylemlerinin ne de darbe girişiminin altından kalkabilirdik.

Bu Türkiye onları ürkütüyor. Her şeyi ile dışa bağımlı Türkiye olsaydı, mücadeleyi başından kaybetmiştik. Şu an ideal seviyede olmayabiliriz ama en azından kritik dönemlerde kendi ayaklarımızın üzerinde duracak güce sahibiz. 2023 hedefine ulaşacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi tuzakları kurarlarsa kursunlar, Allah'ın izniyle 2023 hedeflerimize ulaşacağız.

Biz görmeyeceğiz ama torunlarımız inşallah görecek; 2053 ve 2071 vizyonunu hayata geçirmeleri için gereken zemini hazırlamış olacağız.

Arif Nihat Asya'nın Dua şiiriyle konuşmamı tamamlamak istiyorum.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber