'Cemaatin okulundan mezun olup bakan olan var'

Bunun siyasi ayağının ortaya çıkması lazım. Bir bankada memura sen enden Bank Asya'ya para yatırdın senin memuriyetini ve bütün haklarını iptal ediyoruz. Peki Bank Asya'ya kurulma izni verene ne yapıyorsun? Hiçbir şey. Cemaatin okuluna çocuğunu göndermiş bir devlet memuru. Sen madem çocuğunu bu okula gönderdin seni görevden alıyorum diyor. İyi de cemaatin okulundan mezun olup bakan olan var. Ona bir şey yapmıyorsun. Bir karar alıyorsan herkes eşit uygulayacaksın.

Kaynak : NTV
Haber Giriş : 23 Ağustos 2016 23:32, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Cemaatin okulundan mezun olup bakan olan var'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terör saldırısında hayatını kaybedenlerin yakınlarına taziye ziyareti için bulunduğu Gaziantep'te, NTV'nin canlı yayın konuğu oldu.

Seda Öğretir'in gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, hükümete dış politika konusunda sert eleştirilerde bulundu.

CHP Lideri, İsrail'le varılan anlaşmaya ilişkin soruya ''20 milyon dolara Türkiye'nin itibarı satılmıştır. Gazze ablukası kalkmadı, daha dün saldırdılar Gazze'ye. İsrail özür diledi mi? Biz özür dilemedik diyor İsrail'' yanıtını verdi.

Darbe girişimine ilişkin soruyu da yanıtlayan Kemal Kılıçdaroğlu, girişimin siyasi ayağının ortaya çıkması gerektiğini ifade etti ve ''Biz duruşmaların televizyondan yayınlanmasını istiyoruz canlı olarak'' diye konuştu.

''15 Temmuz darbe girişimi başarısız olmuşsa bunu Atatürkçü subaylara bağlı olduğumuzu kimsenin unutmaması lazım'' ifadesini kullanan CHP Lideri, ''Darbeye karşı direnen askerlere borçlu olduğumuzu kimse unutmasın. Bir güç olarak çıkmıştır, darbecilerin yakalanması bu çerçeve içinde olmuştur'' dedi.

Yeni anayasa paketi konusunda da konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, yargı meselesinde büyük ölçüde uzlaşma sağlandığını açıkladı.

Kılıçdaroğlu'na yöneltilen sorular ve alınan yanıtlar şöyle:

Zor günlerden geçiyoruz. Özellikle 15 Temmuz'dan itibaren PKK'nın bombalı saldırıları, Gaziantep'te yaşanan büyük acı bütün bunların artışını neye bağlıyorsunuz? Başbakan ve Cumhurbaşkanı Ortadoğu'da bir oyun oynandığını ve bu noktada Türkiye'de içerde oyalandığını düşünüyor. Bu fikre katılıyor musunuz?

Bizim üzerimize oyun oynanabilir. Asıl bizim yapmamız gereken çalışma biz oynanan oyunu nasıl açığa çıkarabiliriz, terörü nasıl önleyebiliriz asıl üzerinde düşünmemiz gereken nokta bu. Elbette bizim aleyhimize çalışan, komplo kuranlar olabilir. Her ülkenin gizli operasyonlar, kapı arkası diplomasi gibi pek çok gitgeller vardır. Ama devleti yönetenler bu tür komplolara karşı her zaman hazır olmak zorundadırlar. Devleti liyakat esasına göre çalıştırmak zorundadırlar. Size karşı yapılan komploları açığa çıkarmak için sizin istihbarat örgütleriniz, görevlendirirsiniz, haberini alısınız ve gereğini yaparsınız. 15 Temmuz'da Türkiye'de ciddi bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı ama burada ciddi bir fırsat yakalanmış durumda. Grubu olan 4 parti burada demokrasi yanında tavır takınmıştır, ortak mücadele etmiştir ve demokrasiye sahip çıkma konusunda kamuoyuna ortak mesaj vermiştir. Dolayısıyla toplumda yaşanan gerginlik bir uzlaşma havasının doğmasına yol açmıştır. Bu havayı bozmamak gerekiyor. Öte yandan biz demokrasimizi güçlendirebileceğimiz yeni darbelere, bu tür girişimlere ortam hazırlayamayacağımız, parlamenter sistemi daha işler hale getirebileceğimiz ev bugüne gelen Türkiye'nin bugüne gelmesiyle ilgili ortaya çıkan sorunlar ve bu sorunları aşmamız yönünde iradeleri ortaya koymamız gerekiyor. Siz 15 Temmuz'dan bunlar arttı diyorsunuz ama 15 Temmuz'dan öncede bunlar vardır. Ankara'da 103 gencimiz hayatını kaybetti. Suruç'a bakın, Reyhanlı'ya bakın, İstanbul'a bakın. Türkiye bir anlamda terörle yaşamaya mahkum bir ülke konumuna geldi. Bu bizi rahatsız ediyor. Eğer Ankara'da bir iddianameye IŞİD terör örgütünün Gaziantep'te düşünlerde saldırı yapabileceğine dair bilgi, bulgu ve deliller varsa ve bu deliller ortadayken Gaziantep'te bir düğünde bombalar patlıyorsa ciddi bir istihbarat zafiyeti vardır.

Pazartesi günü Başbakan'a bunu söylediniz mi?

Elbette. Biz gözlem olmasının ötesinde bir gerçek bu. Daha önceden tweet atıldığı da biliniyor. Ona ve iddianameye giren delillere rağmen bir istihbarat zafiyeti var. Bu istihbarat zafiyetiyle Türkiye'nin terör olaylarını çözme şansı yok.

Ankara Garı iddianamesi doğru değerlendirilseydi bu saldırı önlenebilir miydi?

Elbette. Gaziantep IŞİD militanlarının yuvalandığı yerdir. Gaziantep aynı zamanda cihatçı örgütlerin buraya gelip buradan Suriye ve Irak'a geçiş yaptıkları yerdir. Daha 2 hafta önce Ankara Pursaklar'da bir baba beni aradı. Çocuğunun iki haftadır eve gelmediğini dolayısıyla nerede olduklarını bilmediklerini sonra bir telefon geldiğini, telefonun Suriye'den geldiğini, baba ben şu anda IŞİD saflarında çarpışıyorum araba havaalanında gidin alın. 70 ilden militan devşirmiştir IŞİD. 70 ilde militan devşiriyorlarsa bir taban bulmuşlar demektir. Bu taban nasıl bulundu, bulunurken hükümet ne yaptı, nasıl bir önlem aldı? Bunlar işyeri açtı, internet sitesi açtılar, İstanbul Ömerli'de toplu namaz kıldılar, Konya'da benzerini yaptılar. Biz devleti yönetirken risk oluştuktan sonra önlem alma gibi bir alışkanlığa sahibiz Türkiye hükümetleri olarak. Oysa gerçek anlamda devlet adamları riski önceden görür ve oluşmadan önlemini alır. Biz insanlar ölüyor, hep beraber ağıt yakıyoruz, teröre lanet olsun diyoruz, inşallah bu son olur bir daha olmaz diyoruz bir dahaki terör eylemine kadar.

Sınırda da bir şeyler oluyor son zamanlarda. Hatta IŞİD Cerablus operasyonunu önceden haber alıp buna karşılık kına gecesinde bomba patlattı. Siz bu konuyu konuştunuz mu sayın Başbakan'la?

Tabi bu bilgileri paylaşmam çok doğru olmaz ama Suriye'deki gelişmelerin Türkiye'de sorun yarattığını biliyoruz. Türkiye'nin hem kendi güvenliğini hem komşularla olan ilişkilerini yeniden ele alması gerekiyor. Ben 2012'de dönemin başbakanına bir mektup yazdım. Suriye konusunda neler yapılması gerektiğini anlattım. Bir uluslararası konferansın toplanması gerektiğini söyledim. Rusya'nın, Amerika'nın, AB'nin, Suriye'deki tarafların davet edilmesini İran'ın davet edilmesini ve bir çözüm üretilmesini ve Türkiye'nin bu konuda bir ön alması gerektiğini söyledim. Ama hükümet biz bildiğimizi okuyacağız dedi. Şimdi sayın Yıldırım evet böyle bir çalışma yapılması lazım diyor geçen gün yaptığı açıklamada.

Bir tutum değişikliği olduğunu düşünüyor musunuz hükümetin?

4 yıl içinde bir önlem alınmadı, bir yol haritası çizilmesi, Türkiye ağır faturalar ödedi şimdi Suriye'de bir olay var Türkiye'ye yansıyor bunun için önlem almamız gerekiyor. 4 yıl önce söyledik şimdi önlem alıyorlar alsınlar destek veririz. Biz bütün komşularımızla huzur ve barış içinde yaşamak istiyoruz. Eğer alınan önlemler güçlü ve sağlıklı olursa, uluslararası desteği olursa ve bu önlemler başarılı olursa Suriye'nin iç işine karışmamak gibi bir ilkemizi de baştan deklare edersek, herhangi bir ülkenin iç işine karışmak veya oradaki bir grubu tutmak onlara silah sağlamak ve göndermek gibi bir olayın içine girmezsek bu durumu daha kolay çözebiliriz.

Son dönemde Mısır'la ilişkiler ısınıyor gibi, bir yandan Amerika ile hem Gülen'in iadesi hem de PYD konusu üzerinden bir gerilim yaşanıyor. İran'la çok sıkı temaslar olmaya başladı. Özellikle Rusya-İran-Türkiye yakınlaşmasını nasıl buluyorsunuz?

Hükümet Suriye'yi Irak gibi düşündü ve iç işine müdahale etti. Oysa Suriye bir Irak değildi. Suriye Rusya için hayati öneme sahip ülkedir. Bunu da düşünmesi lazımdı. Dolayısıyla Rusya'nın izni olmadan Suriye'ye müdahale etmenin faturası ağır olacaktı. Hükümet ağır faturayı ödedikten sonra bunu fark etti. Akdeniz'de Rusya'nın tek bir yeri vardı. Şimdi çok daha güçlü bir konumda Rusya Suriye'ye yerleşti. Amerika'da yerleşti. İran yerleşti. Dışarıda kalan sadece Türkiye oldu. Cumhuriyet tarihinin en büyük yenilgisini yaşadı Türkiye dış politikada. Şimdi bunu telafi etmeye çalışıyorlar. Rusya ile ilişkileri elbette düzeltelim. İsrail'le yanlış politika güdüldü. Sonunda İsrail'le bir anlaşma yapıldı. Ama anlaşmayı parlamentodan sabaha karşı geçirdiler, kimse görmesin ve duymasın diye. 20 milyon dolara Türkiye'nin itibarı satılmıştır. Gazze ablukası kalkmadı, daha dün saldırdılar Gazze'ye. İsrail özür diledi mi? Biz özür dilemedik diyor İsrail. Ama biz Rusya'dan özür diledik. Vatandaşlarımız için tazminat ödeyeceksiniz diyorsunuz ben tazminat ödemem diyor. Siz bana bir fon gösterin oraya yatırayım siz ne yaparsanız yapın diyor. Oradaki insanlar dava açtılar davalardan tümüyle vazgeçildi. Bundan sonra dava açılır ve tazminat çıkarsa onu da Türkiye ödeyecek diyor. Gazze ablukasını resmen tanıdık. Bu sözleşmenin kahramanı kesinlikle İsrail. Sanki biz İsrail'in gemilerini batırdık. Tam bir teslimiyet. Eğer siz dış politikayı yanlış yaparsanız size bedelini ağır ödetirler.

Dostlarımızı arttıracağız anlayışı çerçevesinde adımlar olarak değerlendirilebilir mi?

Her türlü tavizi verdikten sonra herkes sizinle dost olur zaten. Rusya verdiği her kararın arkasından Türkiye'den bir ödün bekleyecektir. Bu Türkiye'nin bölgede de dünyada da itibarını sarsan bir uygulamadır. Türkiye böyle değildi, onurlu bir Türkiye'ydi. Ortadoğu'daki kabile başkanının bile kafa tuttuğu bir ülke haline döndük. Bu benim ağırıma gidiyor. İlişkilerin düzelmesini istiyoruz. Ama Türkiye'yi bu hale kim getirdi. Ben getirmedim, siz getirmediniz yönetenler getirdi. Parça parça yaptıkları hataların farkına vardıklarını ifade ediyorlar ama bu hataların sokaktaki vatandaşa maliyetini, Gaziantep'e maliyetini dile getirmek zorundayız.

Cerablus meselesinin eğer Türkiye'nin operasyona destek verme girişimi olursa siz ne düşünürsünüz Cumhuriyet Halk Partisi olarak?

Türkiye'nin yabancı bir ülkeye silahlı güç göndermesini doğru bulmayız. Ancak uluslararası hukukun öngördüğü ölçüde yapılabilir bu. Başka türlü sokarsanız askeri oraya bunun maliyeti yine çok ağır olur. Suriye sıradan bir ülke değil. Kendi güvenliğimizi sağlamalıyız ama Türkiye kendi gerekçelerini sıralayarak, düşüncelerini uluslar arası topluma çok iyi anlatarak güvenliğini sağlamalı. Biz bu anlamda her türlü desteği veririz. Uluslararası hukukun dışına çıktığınız zaman sadece size bedel ödetirler. Örneğin bazen Kandil'i bizim uçaklar gidip vuruyor ama bu uluslararası hukukun biz everdiği bir yetkidir. Ama başka bir ülkenin topraklarına girecekseniz o ülke yönetimi izin veriyorsa girersiniz. Türkiye uluslararası toplumun desteğini alarak kendi çıkarlarını her zaman savunabilir. Bir NATO üyesi olduğunu da unutmamak gerekiyor Türkiye'nin.

Terör örgütleri arasında işbirliğinden söz ediliyor. Siz terör örgütleri arasında Türkiye'de bir işbirliği olduğuna inanıyor musunuz?

Hangi gerekçeyle terör örgütlerinin birbiri ile dayanışma içinde olduğunu söylediklerini bilmiyorum. Çünkü IŞİD'in PKK'yı suçladığını PKK'nın IŞİD'i suçladığını birbirlerinden adam öldürdüklerini, Suriye'de çatıştıklarını biliyoruz. Öbür taraftan FETÖ örgütünün de bunlara destek verdiği şeklinde düşünceler var ama elimizde bir veri yok. Ama hükümetin elinde böyle bir belge varsa açıklarlarsa kamuoyuyla bizde öğrenmiş oluruz. Bize gelen veya bize sunulan bir belge yok. Türkiye IŞİD'i nasıl oluştu bunun cevabını biz almak zorundayız. Siz terör olayının daha arka planını bilmiyorsunuz. Üçü bir araya geldi Türkiye'ye karşı mücadele ediyorlar demek bu çok kolaycı ve tabanı olmayan bir söylem. Sen 14 yıldır bu ülkeyi yönetiyorsun ve sıfır terörle devraldın sen bu ülkeyi. Nasıl bir terör batağına sürüklendi bu ülke. Bunların tamamı 14 yılda mı geldi Türkiye'ye düşman oldular. Biz Suriye politikası yanlıştır, bu politika Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürükler dediğimiz zaman sen nasıl Ortadoğu'ya bataklık dersin diye eleştiri aldık. Şimdi gerçekler çıktı ortaya. Biz F Tipi örgütlenme diyorduk devletin içinde örgütlenme var, defalarca söyledik. Araştırma önergeleri verdik. Her kürsüye çıktıklarında Fetullah Gülen'e ve arkadaşlarına övgüler düzdüler siz bilmiyorsunuz dediler. Şimdi Fetullah Gülen terör örgütü diyorlar. Güzel. İçişleri bakanı, bakanken 81 ilin 78'inin emniyet müdürü FETÖ mensubu diyor. Bir iktidar düşünün emniyet teşkilatını terör örgütüne teslim etmiş. Bir ülkenin iktidarı ülkeyi terör örgütüne teslime diyorsa o ülkeyi artık sağlıklı yönetemez. Herkesin kandırdığı bir iktidar ülkeyi yönetemez. Siz çocuk musunuz? Sizin istihbarat örgütünüz yok muydu? Had, hepsini bırakalım Cumhuriyet Halk Partisi size hiçbir istihbarat örgütü olmamasına karşın Türkiye'nin ne kadar kötü yönetildiğini, F Tipi örgütlenmenin ne kadar zararlı olduğunu, bunların devletin her kademesine yerleştirildiğini bin kez belki anlattık. Ama sizde bizim yanımızda durun şimdi bu örgütlere karşı mücadele edelim. Biz bütün terör örgütlerine kaşıyız, mücadele eden herkesin de yanındayız. Ama bir ülkenin cumhurbaşkanı, 'bunlar bizi kandırdılar, Allah diyorlardı, alnı secdeye değiyordu o nedenle hoş gördük, devletin her tarafına yerleştirdik bunları' diyor. Güzel. Biz duruşmaların televizyondan yayınlanmasını istiyoruz canlı olarak. İki, birisi çıkıp vallahi kusura bakmayın bu terör örgüt beni de kandırdı, bu ülkenin cumhurbaşkanını kandırdığına, başbakanını kandırdığına göre, içişleri bakanını kandırdığına göre ben gariban bir vatandaşım bir memurum beni de kandırmış. Onlar kandırıldıkları için ceza almıyorlar beni de kandırdılar dediği zaman ne diyecek hakim. Asıl bu işin siyasi ayağı ortaya çıkmadan Türkiye'yi bir terör örgütüne teslime eden bir siyasi ayak bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmadan Türkiye'de gerçek anlamda terörle mücadele edemez. Mecliste araştırma komisyonu kuruldu. Araştırma komisyona bir üye verdi AKP. İsmini vermek istemem ama 15 Temmuz öncesi bir köşe yazısında şunu söylüyor, "Fetullah Gülen Türklerin son bin yılda yetiştirdiği en büyüklerden birisidir" diyor. Bu şimdi araştırma komisyonu üyesi olarak görev yapacak. Araştırma komisyonu hakim değil, siyaset ayağına bakacak. Vali kimlerin imzasıyla atandı, emniyet müdürü, Yargıtay'a bu üyeler kimlerin imzasıyla atandı, bunların ortaya çıkması lazım.

Liyakat konusunda bir güvence alabildiniz mi?

Ben bütün insanların inançlarına saygılıyım. Ama devlette bir yere gelmek için bir mezhepten, bir partiden, bir cemaatten ya da bir yerden torpille bir yere gelmek devlette olmalıdır. Devlet liyakat üzerine inşa edilir. Devlette hükümetin arasında dünya kadar fark vardır. Devlette şef olmak için 4 yıllık üniversite bitirmeniz ve ancak bir sınavla şef olabiliyorsunuz. Ama başbakan olmak için ilkokul diplomanız yeterlidir. Dolayısıyla hükümetle devlet farklı kavramladır. Devlette ilin ehline teslim edilmesi lazımdır. Devlette liyakat sistemi çökmüştür. Çünkü devlette vali olmak için bir cemaate bağlı olmak lazım. Yargıtay üyesi olmak için, müsteşar olmak için, rektör veya dekan olmak için cemaate bağlı olmak lazım. Bir bilgi birikim yok sadece cemaate bağlıysanız sizi oraya atıyorlar. Bu devleti çökertti. YÖK başkanı 1577 dekanının istifasını istiyor hiç birisi itiraz etmiyor. Türkiye'nin geldiği noktaya bakın. Normalde biz bu işi beceremedik galiba biz bu makamdan çekilelim demesi lazım hükümetin. Tehdit dediğim örgüte sen devleti teslim ettin. Bunun siyasi ayağının ortaya çıkması lazım. Bir bankada memura sen enden Bank Asya'ya para yatırdın senin memuriyetini ve bütün haklarını iptal ediyoruz. Peki Bank Asya'ya kurulma izni verene ne yapıyorsun? Hiçbir şey. Cemaatin okuluna çocuğunu göndermiş bir devlet memuru. Sen madem çocuğunu bu okula gönderdin seni görevden alıyorum diyor. İyi de cemaatin okulundan mezun olup bakan olan var. Ona bir şey yapmıyorsun. Bir karar alıyorsan herkes eşit uygulayacaksın.

KHK'lar ve TSK'nın yapısıyla ilgili bazı itirazlarınız olduğunu biliyorum, nedir bunlar?

OHAL uygulamasıyla ilgili çıkacak kanun hükmünden kararnameler (KHK) OHAL süresince geçerlidir. Eğer siz çıkardığını KHK'larla OHAL süresinin sonunu da düzenliyorsanız bu anayasaya aykırıdır. Biz devleti yeniden inşa edeceğiz diyorlar. OHAL'le yeniden devlet inşa edilmez. Devleti yeniden inşa edecek birim TBMM'dir. Dolayısıyla TBMM 15 Temmuz akşamı da dahil çok önemli bir sınav vermiştir. Bombalanmıştır, kurşunlanmıştır, sabaha karda görev yapmıştır ve darbeyi püskürtmüştür. Em büyük etki ve sorumluluk TBMM'nindir. Yetki aldınız doğru. Ama OHAL sonrasını da düzenlerseniz anayasaya aykırı olarak o zaman siz parlamentoyu devre dışı bırakıyorsunuz demektir. O zaman orada hukuk yok demektir. Biz ısrarla Türkiye darbe hukukundan arınmalı, darbecilerin getirdiği yasaların değişmesi lazım.Eğer biz bunları değiştirebilirsek gerçekten özgürlükçü ve çoğulcu bir anlayışı yerleştirebilirsek o zaman ülkeye en büyük katkıyı yapmış oluruz. 12 Eylül darbe hukuku hala yürürlükte. O yasalar bırakın kaldırmayı güçlendirildi. Darbecilerin getirdiği hukukla şu anda Türkiye'yi yönetiyorsunuz. AB ile görüşmelerimiz var tam üyelik için bize şu yasayı şöyle değiştirin diyorlar. Biz niye kendi özgür irademizle bunu yapmıyoruz. Onların dayatmalarına bakmadan AB hangi konularda hangi adımları atmışsa biz de aynı adımları atalım tamamını yasalaştıralım. 4 siyasi parti böyle bir anlayış içinde hareket ederse ki şu anda etmeyen iktidar kanadı. Çünkü AB uyum yasaları ne zaman parlamentoya gelmişse oybirliği ile çıkmıştır. Tam demokrasiye ihtiyacımız var. Türkiye'yi darbe hukukundan arındırmak zorundayız.

Sizin TSK'nın yeniden yapılandırılmasıyla ilgili fikirlerinizi de hemen öğrenelim.

Sayın başbakan beni ziyarete geldiğinde TSK'nın yeniden yapılandırılması ihtiyacı olabilir dedim. Bizim de bu konuda hazırlıklarımız var Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Sayın başbakan askerlik benim uzmanlık alanıma girmiyor ama eminim sizin de uzmanlık alanınıza girmiyor. Eğer bir konuyu yeniden yapılandıracaksak önce o işin uzmanlarıyla görüşmek gerekiyor. Tabiki son kararı siyaset verecektir. Biz eski ordu mensuplarıyla bu işi bilenlerle bir çalışma yapıyoruz sizlerde benzer bir çalışma yapın parlamentoda oturup çalışalım. 15 Temmuz darbe girişimi başarısız olmuşsa bunu Atatürkçü subaylara bağlı olduğumuzu kimsenin unutmaması lazım. Darbeye karşı direnen askerlere borçlu olduğumuzu kimse unutmasın. Bir güç olarak çıkmıştır, darbecilerin yakalanması bu çerçeve içinde olmuştur.

Birlikler taşınmaya başlandı bu konuda fikriniz nedir? Onların yerine ne olacağına dair bir öneriniz oldu mu?

Hayır bir önerimiz olmadı. Askeri birliklerin kent dışına taşınmalarını bizde sıcak bakıyoruz. O alanların kente kazandırılması lazım. Ama binalar yapılarak değil. Alanlar çok büyük hatta üniversiteler yapılabilir binalar da mevcut.

Çok sık görüşmeye başladınız Sayın Başbakan'la da ve sayın Bahçeli ile. Herkes özenli bir dil kullanıyor bir şeyleri korumaya çalıştığınızı fark ediyoruz. Nasıl tepkiler alıyorsunuz vatandaşlardan?

Türkiye kendi tarihinin ne kritik süreçlerinden birisini yaşıyor. Dolayısıyla Türkiye'nin bu süreçten bir bütünlük içinde çıkması lazım. Türkiye'nin bir daha bir darbe ile karşılaşmaması lazım. Demokratik sosyal hukuk devleti anlayışını koruması lazım. Bütün Müslüman dünyaya örnekliğini sürdürmesi lazım. İlk görüşmemizde ben yargının bağımsızlığının çok önemli olduğunu ve bu konuda ilk adımın atılması gerektiğini söylediğim de kabul edildi.

Anayasa paketi konusunda da size gelecek liderlere sunulacak belli bir uzlaşma sağlandı yargı meselesinde.

Büyük ihtimalle anayasa değişikliği gerçekleşebilir yargı meselesinde. 60 madde konusu da gündeme geldi. 45 madde üzerinde 4 parti uzlaşmıştı onlarda olduğu gibi bu pakete konabilir.

HSYK seçimlerinin nasıl olacağı konusunda bir uzlaşma sağlandı mı?

Büyük ölçüde bir uzlaşma sağlandı. Hakimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulu olarak iki ayrı kurulun oluşması üzerinde bir görüş birliği var. Büyük ihtimalle seçimler konusunda da bir görüş birliği olacak.

Askeri Yargıtay'ın kaldırılması, yüksek idare mahkemesi yine bu konularda uzlaşma alanlarında mı?

Evet.

Yeni anayasanın yapımı konusunda bu paket umutlu olmamızı sağlayabilir mi?

Yeni anayasa kavramını artık kullanmamak gerekiyor. Biz anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili kırmızı çizgimiz vardı zaten aynen koruyoruz. Dolayısıyla biz belli çizgilerimiz var laiklik konusunda duyarlığımız var, cumhuriyetin kurucu değerleri konusunda duyarlılıklarımız var bunları da her ortamda ifade ediyoruz. Eğer Türkiye bugün bu noktaya gelmişse kurucu değerlerinden uzaklaştığı için bu noktaya geldiğini de artık herkesin fark etmesi lazım. Özellikle iktidar olanların fark etmesi lazım. Camiye siyaseti sokmanın, laiklikten uzaklaşmanın, yargıya siyasetsi sokmanın, kışlaya siyaseti sokmanın topluma hangi bedelleri ödettiğini de hepimizin görmesi lazım. Artık bundan sonra siyasilerin kışlaya, camiye, adliyeye siyaseti sokmaması lazım.

İktidar üç kanun teklifini itirazlarını üzerine geri çekti. Torba Kanun'daki üç maddeyi. Eskiye kıyasla daha çok muhalefet olarak dikkate alındığınızı düşünüyor musunuz?

Samimi konuşmak gerekirse bu konuda kaygılarım var. Evet dikkate alındı dersem kaygılardan arınmışım anlamı çıkar. Şimdi rektör atamaları... Bir üniversite düşünün, koca koca hocaları var. Bu insanlar kendilerine rektör seçecekler, niçin siyasetçi 'Hayır, sen rektör olacaksın' desin. Tam tersine bırakın kurallarını koyarsınız iki dönemden fazla başkan olamaz diye kendileri seçsin. Şimdi hiçbir yerde görüşülmemiş bir öneri getirdiler, rektörleri Sayın Cumhurbaşkanı atayacak veya görevden alacak. Neye göre, niçin, hangi gerekçeyle? İtiraz ettik. Şırnak ve Hakkari'yi il olmaktan çıkarıyoruz. Dedim ki, bu iki ili cezalandırmak anlamına gelir. Yüksekova ile Cizre'yi il yapacağız güvenlik nedeniyle... Yüksekova ve Cizre il olabilir, hiç itirazımız yok. 83 ilimiz olur. Osman Bölükbaşı, Kırşehirliler seçti diye il olmaktan çıkarıp ilçe yaptılar bir dönem. Sonranda bu hata telafi edildi. Şimdi aynı hatayı tekrar ederseniz doğru olmaz. Çıkarın dedik, çıkarmazsanız biz muhalefetimizi sürdüreceğiz dedik. Belediye başkanları seçimle geliyor. Yolsuzluk yapabilir, bir terör örgütüne destek verdiği iddiasıyla görevden alma hakkı zaten İçişleri Bakanı'nın. Görevden alırsınız, belediye meclisi yeni bir belediye başkanını seçer. Her şey hukuk içinde olmalı. Ama ben oraya bir kayyum tayin edeceğim. Kayyum tayini darbe dönemlerine özgü bir uygulamadır. Darbeye karşı OHAL uygulaması çıkarmışız şimdi aynı şeyi bunlar yapmak istiyorlar. O zaman sizin darbecilerden ne farkınız var? Onlar da bizim itirazımızı makul gördüler ve geri çektiler. Torba Kanun uygulaması dünyanın hiçbir yerinde yoktur. 50 kanunda değişiklik yapan tek kanun. Parlamentolar kanun yapma fabrikası değildir. Az ama öz yasa çıkarırlar. Bütün sorunlar bir yasayla çözülmez. Yasayı çıkarırsınız, hukuk kendi içinde bunu tamamlar ve sorunu çözer. Biz yargının içtihat oluşturmasına da engel oluyoruz. Bir kanun çıkarıyorlar sonra bakıyorlar kanun yanlış uygulamada başka bir şey çıktı, hadi bir kanun daha çıkaralım. Bu halkın verdiği yetkinin kötüye kullanılması demektir. Hiç kimseye verilmeyen yetki yargıca verilmiştir. Eğer kanunda açık bir düzenleme yoksa yargıç kendisini parlamentonun yerine koyar ve ona göre karar verir. Dolayısıyla yargıç buradan yola çıkarak içtihat oluşturur. Sayın Başbakan, siyaset kurumunu güçlendirmemiz lazım dedi. Son derece doğru. Siyaset kurumunun merkezi TBMM. TBMM'de bir milletvekilinin soru önergesine 15 gün içinde cevap verilmezse yasaya göre 15 gün içinde cevap verilmesi lazım. 4-5 yıldır cevap verilmeyen var. Bu parlamentonun iradesi bürokrasi tarafından tanınmıyor anlamına gelir. Bu konuda duyarlı olması gereken TBMM Başkanı. Hangi soru önergesine zamanında cevap gelmiyorsa bakanı uyaracak ya bürokratını görevden al aya da bu soru önergesine cevap verilsin. İki, parlamentoda istihbaratla ilgili bir komisyonumuz var. Normalde bu komisyona belli dönemlerde istihbaratla ilgili bürokratların gelip açıklama yapması lazım. Komisyon kurulduğu tarihten bu yana hiçbir bürokrat gelip bilgi vermedi. Bakan boşver diyor çünkü. Başbakan haklı buldu, önergelerinde bir kısmının gereksiz olduğunu söyledi, olabilir tabii. Ama sonuçta biz siyaset kurumunun güçlendirilmesini istiyorsak bu soruların zamanında cevaplanmasına özen gösterilmesi lazım. Hatta ben komisyona gelip cevap vermiyorlar dediğim zaman Sayın Başbakan "Olur mu öyle şey, gidip bilgi vermeleri lazım" dedi. Umarım bizim bu uyarımız üzerine gelip bilgi verirler. Bakın Merkez Bankası Başkanı belli aralıklarla gelip plan ve bütçe komisyonu üyelerine bilgi verir. Bu siyaset kurumunu güçlendirmek demektir. Bir hata yaptığım zaman parlamentoda bana bunun sorusu sorulur der. Siyaset kurumu böyle güçlenir.

MİT'in yapısıyla ilgili de bazı hazırlıkların olduğunu duyduk. Size bu konuda bilgi verildi mi?

Sayın Başbakan istihbaratla ilgili bir düzenleme yapacaklarını ifade etti ama ayrıntılarına gitmek doğru değil bu aşamada.

Barolar Birliği Başkanı, Beştepe'de Cumhurbaşkanı ile bir görüşme yaptılar. Adli yıl açılışı da Beştepe'de olacak, her iki isimde bir konuşma yapacak.

Doğru bulmuyorum. Yargıtay Genel Sekreteri randevu aldı ve adli yıl açılışına davet için bir davetiye getirdi. Tabii dedik, geliriz her yıl olduğu gibi. Bir otelde yapıyorlar. Bir süre geçti gazetelerden okudum cumhurbaşkanlığında yapılacak bu toplantı. Açtım, sordum bu gerçek mi dedim Yargıtay Genel Sekreteri'ne. "Evet, böyle talep oldu ve kabul edildi" dedi. Şimdi yargının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplanması yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürür. Çünkü yargı, Cumhurbaşkanı da olsa o kişi şu veya bu şekilde bir gün bizim önümüze adalet istemek için gelebilir. Dolayısıyla ben tarafsızlığımı korumak zorundayım. Amerika'da başkanın önünde yargıçların ayağa kalkmamasının nedeni budur. Sayın Cumhurbaşkanının bir konuşma yapacağı da söylendi. Bu da doğru değil. Adli yıl açılışında iki kişi konuşur. Bir savunma tarafı, iki yargı tarafı. Biz gider dinler, çıkarız. Biz siyasetçi olarak yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürecek bir eylem veya söylem geliştirirsek o zaman yargıya en büyük darbeyi biz vurmuş oluruz. Deniyor ki, bu konferans salonu sarayın içinde değil; sarayın dışında bir yerde. Orası camisiyle, konferans salonuyla, toplantı salonlarıyla büyük bir alan zaten. Dolayısıyla orayı dışındadır diye bir gerekçe yaratılmaya çalışılıyor, bu da doğru değil. Orada toplantıyı düzenlemek için Cumhurbaşkanlığı'ndan izin alacağız. Bitti o zaman. O nedenle Yargıtay Genel Sekreteri'ne söyledim tekrar sarayla görüşün bu toplantının daha önce davetiye yazıldığı gibi öngörülen otelde yapılsın bizlerde gelelim dinleyelim ayrılalım. Bizim bir büyükelçimiz İsrail'e düşük koltuğa oturtuldu ve bir kriz çıktı. Devlet dediğiniz kurum bu tür ayrıntılara önem verir. Yargı bağımsız, tarafsız. Beni yargılar, Cumhurbaşkanını yargılar, Başbakanı yargılar, sokaktaki vatandaşı yargılar. O zaman oranın tarafsızlığa ve bağımsızlığa benim gösterdiğim önemin çok daha fazlasını bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, muhalefet partileri hepsinin göstermesi lazım. Yoksa bir kurumu yok etmiş oluruz. Bu da Türkiye'nin demokrasisine darbe vurmak demektir.

Başbakan'la, Cumhurbaşkanı'yla zaman zaman, diğer muhalefet partisiyle beraber bu görüşmelerin ve verilen tablonun sürekliliği konusunda kararınız nedir?

Bizim açımızdan bir sorun yok. Bir davet geldiği zaman biz önce kendi merkez yönetim kurulumuzu topluyoruz. Onun olası sorularını bizim hangi sorunları dile getireceğimizi oturup konuşuyoruz ve öyle gidiyoruz.

Siz sık sık evvelden bilgilendirilmeme konusunda şikayette bulunurdunuz. Bu toplantılar işe yarıyor mu bu konuda?

Bizim devletimizin bir geleneği Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları belli aralıklarla gelir ana muhalefet partisi genel başkanına bilgi verirlerdi. Bunların bir kısmı bunlar sadece sizin bilmeniz gereken noktalardır denir ve orada kalır. Aynı şekilde istihbarat örgütünün başındaki kişi de belli aralıklarla gelir bilgi verirdi. Fakat bunlar sonra kesildi. Ben bu yanlışlığı dile de getirdim. Şimdi bu telafi edilmeye çalışılıyor. İsrail konusunda örneğin Sayın Dışişleri Bakanı geldi, biz de düşüncelerimizi ifade ettik. Sayın Başbakan, Suriye konusunda dış politika konusunda bilgi verdi, biz de kendi düşüncelerimizi ifade ettik. Bizim de bazı konularda düşüncelerimiz vardı, onları da dile getirdik. Bu diyalogun Türkiye'ye yararı var. En azından Sayın Başbakan bizim hangi konuda neyi düşündüğümüzü çok daha rahat bizden öğrenmiş oluyor. Biz de Sayın Başbakan düşüncesini öğrenmiş oluyoruz doğrudan doğruya. Örneğin, Sayın Bahçeli'nin de ne düşündüğünü öğreniyoruz. Ortak aklı devlet yönetiminde egemen kılmanın artıları vardır. Parlamento daha büyük bir uyum içinde çalışır. Toplumsal gerginlik olmaz. Siz şikayetlerinizi doğrudan Sayın Başbakan iletmiş olursunuz. Ki istihbarat zafiyetinin böyle kritik bir coğrafya da, Türkiye'ye faturalarının olduğunu herkesin bilmesi lazım özellikle de Sayın Başbakan'ın bilmesi lazım. İşin başına getireceğiniz kişi, o işi en iyi bilen kişi olmak zorundadır. O bizim partili diye bizim cemaatten diye getirirseniz olmaz. O hükümetin değil, devletin memurudur. Terör artık bir siyasi partinin tek başına çözebileceği bir sorun olmaktan çıkmıştır. Artık bütün siyasi partilerin ortak tavır, ortak davranış, ortak anlayış geliştirerek çözebilecekleri bir sorundur. Geçmişte hükümet bu tuzağa düştü ben çözerim dedi. Asla çözülmez. Açılım süreci dendi bu süreç yanlış dedik. Hayır dediler. Devleti gayrimeşru bir organla muhatap etmeyiniz dedik. Siz bilmezsiniz dediler. Bugün geldiğimiz sonuç o yanlış politikanın sonucudur. IŞİD de aynı şekilde oldu. İnşallah devam etmez.

Tehlike geçmedi yanıtını alıyoruz biz sürekli. O toplantılardan edindiğiniz izlenim nedir sizin?

Bu coğrafyada her türlü tehlikeye hazır olmak durumundadır ülkeyi yönetenler. Türkiye'yi öyle bir belayla yüz yüze getirdiniz ki, bütün sorunların kaynağıdır Ortadoğu. Ortadoğu'da dost ülkelerimiz var dendi. Bizim dolayısıyla ihvan kardeşliği ekseninde bütün Ortadoğu'nun ağabeyliğini yapacağız gibi bir anlayışla çıkıldı ortaya. Bu, Ortadoğu'yu bilmemek ve tanımamak anlamına geliyor. Ortadoğu'dan şimdi çıkmak istiyoruz ama ağır faturalar ödeyerek çıkıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk neden Ortadoğu'ya hiç girmemiştir? Aslında bir Osmanlı Paşa'sı Atatürk. Yemen'de, Filistin'de çarpıştı, bütün Ortadoğu coğrafyasını biliyor. Ama Ortadoğu coğrafyasına sınırını koydu. Ve yurtta sulhu dünyada sulhu savunuyoruz dedi. Savaşın bir topluma hangi faturaları getireceğini kendi hayatıyla biliyordu. Biz bundan ders almadık.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber