Çevre Bakanı: Elinize parseli alıp Bakanlığa gelmeyin

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, "Kimse bundan sonra bizim Bakanlığımıza yoğunluk artışı için gelmesin. Bir tek Allah'ın kulu, eline parseli alarak bizim Bakanlığımıza gelmesin. Bizler belediye meclisine parayla çalışan bir örgüt değiliz." dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 23 Eylül 2016 19:34, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Çevre Bakanı: Elinize parseli alıp Bakanlığa gelmeyin

Bakan Özhaseki, Ankara Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesinin açılış törenine katıldı.

Törenin açılış konuşmasını yapan Özhaseki, konuşmalara başlarken protokole hitaben gerçekleştirilen sıralamalarda önce söylenmesi gereken kişilerin sonra söylenmesi nedeniyle bazen can sıkıntıları yaşanabildiğini belirterek, "Bir Allah'ın kulu çıksa da şu konuşmalarda selam verip konuşmaya geçmeyi başlatsa emin olun ilk teşekkür mektubu benden gidecek. 'Merhaba' denilerek işe başlansın yetecek. Kamu yönetiminde 23. yılımdayım, hala protokolü sıralarken atladıklarımı görüyorum ondan da üzüntü duyuyorum. Bir an önce şuna bir son versek iyi olacak ama olmuyor bir türlü." diye konuştu.

Fakültenin gayrimenkul alanında müthiş bir açığı kapatacağını aktaran Özhaseki, eskiden Kayseri'de çocukları okutmayarak marangozlu, kunduracılık gibi mesleklere yönlendirdiklerini ve başarılı olamayanların "Bunda iş yok, götür okusun" denildiğini anlattı.

Toplumda mühendislik, tıp gibi bölümlere takdirle yaklaşıldığını, edebiyat gibi alanlara ise "Canın sağ olsun" denildiğini aktaran Özhaseki, velilere hitaben, "Şimdi ama veliler müsterih olsun. Burası para edecek bir iş ve çok keyifli bir meslek, ondan kimsenin endişesi olmasın." sözlerine yer verdi.

Bakan Özhaseki, öğrencilerle her zaman bir araya gelmeye, deneyimlerini paylaşmaya da hazır olduğunu dile getirdi.

- "Sağlıksız yapılara sahibiz"

Türkiye'de şehircilik ve imarın gelişimine yönelik bilgileri paylaşan Özhaseki, şehir planlamalarının batıda Sanayi Devrimi ile birlikte çok daha eski dönemlere dayandığına, Türkiye'de ise 1930-1940'lı yıllarda başladığına işaret etti.

Özhaseki, 1950'li yıllardan itibaren şehirlere göçün başladığını aktararak, o süreçte belediyelerin hazırlıksız yakalandığını, kimi belediyenin ideolojik, kimisinin de popülist tavırlar sergilediğini belirtti. Bu tavırlar nedeniyle şehirlerin içinden çıkılmaz hale geldiğini ifade eden Özhaseki, kent merkezlerinin dışına çıkıldıkça bir sürü sorunlarla karşılaşılan bir ortam oluştuğunu dile getirdi.

Gelinen noktada Türkiye'de şehirciliğin sağlıksız ve kimliksiz yapılar olmak üzere iki temel üzerine oturduğunu aktaran Özhaseki, sözlerini şöyle sürdürdü:

"20 milyonun üzerinde yapı stoğu var ve 2000'den önce olanların büyük bölümü yapı standartları bakımından çok ilkel. Sağlıksız yapılara sahibiz. Kimliksiz yapılardan oluşuyor şehirlerimiz. Bu ikisinin de içimizi acıtması lazım. Kimseyi suçlama adına söylemiyorum, tespit yapıyorum. Bu kolektif bir sorumluluktur, suçluluktur. Hepimizin suçu var bunda. Ben kendimi de kenara çekerek söylemiyorum. Ne olur yanlış anlamayın ama sağlıksız yapılara sahibiz.

Anadolu coğrafyası binlerce yıldır sallanıyor. Deprem bölgesi, herkes bunu biliyor. Fakat gidiyoruz ilkel kavimlerin bile ev yapmadığı, Osmanlı'da bir tek çivi çakılmayan Adapazarı'na gidip şehri kuruyoruz. Ya bir gün batacak orası, bir gün sallanacak orası. Alt taraf balçık. Deprem olduğunda bütün ekibimi topladım, 4-5 gün oradaydım. Bütün hatalarını tespit ettim. Delilik orada bir şehir kurmak ama kuruyoruz. Şimdi hala birçok yapıya bakıyorum içim yanıyor."

Bakan Özhaseki, bütün bunları engellemeye yönelik yasal formüllerin de geliştirildiğini ifade etti.

- "Geleneklerimizin dışında şehirler oluşuyor"

Özhaseki, şehirlerin kimliksiz olduğunu, büyükşehirlere bakıldığında "Burada arabesk bir toplum yaşıyor" denilebileceğini ifade etti.

"Bu şehirler bizi anlatmıyor, bize benzemiyor. Bizim geleneklerimizin çok dışında şehirler oluşuyor" sözlerine yer veren Özhaseki, müthiş ve çok hızlı bir değişim çağında olunduğuna, değişimin iyi anlaşılması gerektiğine dikkati çekti.

Açılışı gerçekleştirilen fakültenin çok elzem olduğunu, bu tip fakültelerin revaçta olması gerektiğini dile getiren Özhaseki, tıbba insanların arada bir işinin düştüğünü ama insanların evi, sokağı gibi 24 saatinin geçtiği ortamın bilimsel bir karaktere oturtulmadığına işaret etti.

Velilerin endişe etmemesini, evlatlarını bu mesleğe yönlendirmekle iyi bir şey yaptıklarını vurgulayan Özhaseki, bu mesleğin tıp kadar para kazandıracak bir iş ve bakanlığın da alt yapısını oluşturan bir meslek olduğunu aktardı.

Özhaseki, şehirlerin tarihlerinin, devletlerinkinden daha eski olduğunu vurgulayarak, "Buralarda eğer biz o şehirleri bilerek ve geleceğe taşıyacak şekilde ufuklu olarak planlarsak hem şehirler yaşar hem gelişir hem de içinde yaşayanlar mutlu olur bundan. Eğer bunları doğru planlayamazsak her şeyi birbirine karıştırırız, yaşayanlar da mutsuz olur." değerlendirmesinde bulundu.

Belediye başkanlarının para, insan ve mekan yönetimini çok iyi bilmesi gerektiğini söyleyen Özhaseki, bundan anlamayan belediye başkanlarının başarılı olma şansının sıfır olduğuna dikkati çekti. Özhaseki, artık daha iyi şehirler inşa edilmesinin zamanının geldiğini vurguladı.

Şehirlerde depremsellik açısından sıkıntı olduğunu, sağlıksız yapıların bulunduğunu ve bunların büyük bir bölümünün yok edilerek yenisinin yapılması gerektiğini vurgulayan Özhaseki, "Allah korusun İstanbul'da deprem olsa Türkiye felç olur. İstanbul felç olmaz, Türkiye felç olur. Deprem gelecek mi? Bilim adamları 10 sene içerisinde yüzde 100... Peki şiddeti? 7'nin üzerinde. Ne olur düşünün halini ortamın. Bunu bilmemiz lazım." dile konuştu.

- "Kuşun mantığı evlerimizde olsa çok rahat edeceğiz"

İnşaat sektörünün dünyada Çin'den sonra ikinci büyük sektör olarak gözüktüğünü, ekonominin yüzde 7,6'sını oluşturduğunu söyleyen Özhaseki, dünyadaki en büyük 250 firmanın 42'sinin Türk şirketi olduğunu aktardı.

Özhaseki, kaliteye önem verilmesi gerektiğini dile getirerek, şöyle dedi:

"Çünkü yaptığımız harcamalarda kaliteye dikkat etmezsek israf oluyor ve bu ülke de o kadar zengin değil. Kuş misali verilir. Nedir kuş misali? Kuş yuvayı ya bir ağacın tepesine kimsenin ulaşamayacağı bir yere ya da sarp bir kayalığa yapar. Korunma güdüsü vardır. Kuş önce çalı, çırpı toplar. Sonra etraftan otları toplar. Sonraki dibindeki malzemeleri çamurumsu bir maddeyle adeta izolasyon yapar. Sonra çanak gibi bir şekilde üstten küçük bir delikten girilip içinde korumalı bir alan oluşturur. Bu çok organiktir, çok amaçlıdır, fonksiyonludur ve sağlıklıdır. Kuş gibi yapsak evlerimizi rahat ederiz diye örnek verilir. Kuşun mantığı bizde olsa, evlerimizde olsa çok rahat edeceğiz."

- "Kimse yoğunluk artışı için bize gelmesin"

Belediye Yasası hazırlıklarına da değinen Özhaseki, herkesi rahatsız eden şehirlerdeki planların bozulması, haksız yere yapılan tadilatlar gibi vatandaşların içindeki adalet duygusunu sarsan sorun alanlarının giderileceğini ifade ederek, "Niye 5 katlı evler giderken birden bire aradan 25 kat yükselsin ki? Ne oluyor bütün parsellerdeki inşaat yoğunluğu 5 metreyken birisinin ki 25 metre olsun ki?" sözlerine yer verdi.

Özhaseki, burada çok açık bir alan olduğunu ve buranın da hoyratça kullanıldığını belirtti.

İstanbul'da geçen haftalarda müteahhitlerle bir toplantı gerçekleştirdiğini aktaran Özhaseki, şunları söyledi:

"İnşaat sektörünün önü nasıl açılır, kentsel dönüşümü nasıl hızlandırırız bütün bunlara cevap arıyoruz ama Bakanlık olarak da prensiplerimizi aktarmak istiyorum' dedim onlara.Kimse bundan sonra bizim Bakanlığımıza yoğunluk artışı için gelmesin. Bir tek Allah'ın kulu eline parseli alarak bizim Bakanlığımıza gelmesin. Bir, bizler belediye meclisine parayla çalışan bir örgüt değiliz. İki, yoğunluk artışları aslında birçok şehri katleden en önemli argümanlardır. İstanbul dönüşmek zorunda, şöyle bir mantıkla yapılıyor değişim, dönüşüm. Burada ne var, yoğunluk. Bir var, iki verirsek biri müteahhidin biri oturan adamın. Kaç konut vardı, 5 milyon konut, çıkardık 10 milyon konuta. Ne olacak bu 10 milyon konut? İstanbul'un nüfusu 15 milyondu, 30 milyon olacak. Yolu çekmeyecek, okullar yetmeyecek ve acayip bir manzarayla karşı karşıya kalacağız. Bu ilkelerimizde sıkı sıkıya durmaya çalışıyoruz. Yoğunluğa ihtiyaç yok. Bu şehirleri içinden çıkılmaz hale getiriyor."

Özhaseki, trafiğin bu nedenle sıkıştığını, şehir planları yapılırken bu yoğunluğun öngörülemediğini, okullarda sıkışıklığın sebebinin bu olduğunu, parkların bu nedenle yetmediğini, insanların da idarecilere güveninin sarsıldığını anlattı.

- Cerablus'un yeniden yapılandırılması

Toplantıya gelişinde basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Özhaseki, Suriye'nin Cerablus kentinin yeniden yapılandırılmasına yönelik bir soru üzerine şu açıklamayı yaptı:

"Bizim Güneydoğu'da bir çalışmamız var. Orada bize sınır olan uzunca bir bölgede Türk Silahlı Kuvvetlerinin girmiş olduğu harekat neticesinde yeni bir yaşam alanı oluşuyor. Oranın yerlileri memleketlerine dönüyorlar. Göçmen olan insanlar, sıkıntılı olan insanlar gelip evlerine yerleşmeye çalışıyorlar. Fakat geldiklerinde yıkıntıyla karşılaşıyorlar.

Bu konuda hükümet nezdinde görüşmeler var, daha üst düzeyde görüşmeler var ama netleşmiş olarak şu kadar konut yapılacak, şu yapılacak, bu yapılacak gibi elimizde somut bilgiler olmadığı için, anlaşmalar neticesinde ortaya çıkacak net bir durum olmadığı için şu anda bir şey söylemek zor. Ancak dönüp olay bizde kalacak ve konut yapılacak olursa, bunu dünyada en iyi yapacak grup yine Türklerdir, bu işi en iyi yapacak bakanlık da bizim Bakanlığımız. Bu konuda da hazırlıklıyız. Malumatımız var, gelişmeleri takip ediyoruz."

Açılış töreninde Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş ile Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Harun Tanrıvermiş de birer konuşma yaptı. Törene Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yalçın Topçu da katıldı.

Konuşmaların ardından Bakan Özhaseki ile diğer katılımcılar, lisans bursu almaya hak kazanan öğrencilere belge verdi.

Fakülte yönetimi tarafından da Özhaseki'ye fakültenin sembolik anahtarı hediye edildi.

Burcu Çalık

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber