Emekli olmak varken, hayalleri onları üniversiteli yaptı

Üniversiteli olma hayallerini kırk yaşından sonra gerçekleştiren amca ve teyzelerin hikayelerini bu hafta kendilerinden dinledik. Hepsinin ortak bir hedefi ve düşüncesi var: "Hayalimiz emekli olup üniversite okumaktı. Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeliyiz."

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 25 Eylül 2016 15:14, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Emekli olmak varken, hayalleri onları üniversiteli yaptı
Ayşe Özleyen

Onlar kırklı yaşlarını geride bırakmış çiçeği burnunda üniversite öğrencileri. Ömürlerinin ikinci baharlarında 'yarım kalmış' hayallerini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorlar. Kimi ev hanımı kimi memur kimi ise çoktan emekli olmuş. Ama yaşıtlarından farklı olarak onların yaşlılık hayalleri evde torun bakmak ya da hobi kurslarına gitmek olmamış. Aralarında maddi sebeplerle okulu bırakmak zorunda kalanlar da var hayalini kurduğu üniversiteyi okumak için sınava yeniden hazırlanıp hayalini yıllar sonra gerçekleştiren de. 2016-2017 eğitim yılında ilk kez üniversiteli olanlar diğerlerine göre daha heyecanlı. Onlar da tıpkı sınıf arkadaşları gençler gibi kıpır kıpırlar. Okul koridorlarında gençlerle 'takılan', kantinde çayını keyifle içen, derste hocalarını dikkatli dinleyen 'üniversiteli amca ve teyze'lerle buluştuk. Hikayelerini kendilerinden dinledik.

Muharrem Özçamur

Torunlarıma yaşadıklarımı anlatacağım

Emekli yüzbaşı ve uluslararası binicilik hakemi Muharrem Özçamur, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın Yayın Bölümü'nü kazanarak hayalini 60 yaşında gerçekleştirdi. Gazeteciliğin kendi içinde hep bir ukte olarak kaldığını belirten Özçamur, "Hep otobiyografimi yazmak istedim. Torunlarımın dedelerinin yıllarca ne yaptığını görmeliydi. 60 yaşında üniversite sınavına girdim ve 361 puan alarak Gazetecilik Bölümü'nü kazandım. Maddi hiçbir beklentim yok. Sadece monoton bir hayattan kurtularak çevremde gördüklerimi yazmak istedim. Bu üniversite benim örgün olarak okuduğum ilk okul oldu. Daha önce Açıköğretim Fakültesi'nde İktisat Bölümü'nü okumuştum. İnsan fiziki şartları müsait olduğu müddetçe her şeyi yapar. Sadece inanması gerekiyor. Okula ilk gittiğim gün aynı lise yıllarındaki gibi heyecanlandım" diyor. Okul hayatı boyunca gençleri takip edeceğini söyleyen Özçamur, gördüklerini tounlarına anlatacağını dile getiriyor ve ekliyor: "Bu hafta yeterlilik sınavından en son ben çıktım. Gençler kadar hızlı değilim. O an nasıl bu kadar hızlı cevaplayıp çıktıklarını anlayamadım. 'Baba parasıyla mı karalayıp çıktılar acaba?' diye düşündüm. Bu süreçte onları hep gözlemleyeceğim. Gençliğimde keşke okuyabilseydim. Şartlar müsait olmadığı için okuyamadım. Büyüklerimiz bize okuma sevgisini aşılamadı. Şimdi yıllardır hayalini kurduğum üniversite sıralarına şimdi oturacağım."

Ömer Hayıroğlu

Okumak alzheımer hastalığını önlüyor

60 yaşındaki Ömer Hayıroğlu ise aslında İnşaat mühendisi. Uzun yıllar mühendislik yapan, siyasetle uğraşan ve çeşitli derneklerde görev alan Hayıroğlu, 52 yaşındayken çıkan af yasasıyla beraber İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'ne dönmeye karar vermiş. Hayıroğlu üniversiteye dönüşünü ise şöyle anlatıyor: "Mühendislik fakültesinden mezun olduktan sonra Eczacılık Fakültesi'ne kayıt olmuştum. Fakat çalıştığım işten izin alamadığım için okuyamadım. Sonra 2008 yılında af çıkınca hemen aftan yararlanarak üniversiteye döndüm." Okul hayatı boyunca sabahları derslere ilk gidenin kendisi olduğunu söyleyen Hayıroğlu, okumayı çok sevdiğini dile getiriyor. Okulun ilk günü sınıfa girdiğinde kendisini hoca zannettiklerini belirten Hayıroğlu, "Yaşımdan dolayı hep saygı duydular bana. Evlenmek isteyen arkadaşlar bana danıştı, ev arayanlar bana sordu. Hep yardımcı olmaya çalıştım. Babalarıyla konuşamadıklarını benimle paylaştılar. Derslere sürekli giderek not tutardım. Gençler de benden alırdı. 5 yıl boyunca hocalarla gençler arasında hep arayı bulan kişi oldum. Hocalar beni kıramıyordu. Okumak insanı dinç tutuyor. Alzheimer hastalığını da önlüyor. Çünkü sürekli beyin çalışıyor. Şu an açıköğretimden İlahiyat Bölümü'nü de okuyorum. Bu bölüm bittikten sonra başka bölümlere de başlayabilirim" diyor.

Şevki Kılıç

Hurdacılık yaparak sınavı kazandım

Hurdacılık yaparak geçimini sağlayan 72 yaşındaki Şevki Kılıç, birçok kez ünversite sınavına girdiğini fakat bazı sebeplerden dolayı okuyamadığını söylüyor. Hayalini ise bu yıl Trakya Üniversitesi Tarih Bölümü'nde gerçekleştiriyor. Kılıç "1983 yılında İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nü kazanmıştım. Memur olduğum için devam edemedim. 2010 yılında da Karabük Üniversitesi'ni kazandım ama devam edemedim. Geçen yıl Kırklareli Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri Bölümü'nü kazandım. Her gün gidip gelmek maddi olarak beni çok zorladı. Ona da devam edemedim. Şimdi ise Trakya Üniversitesi'ni kazandım Hayalimi gerçekleştireceğim" diyor.

BABAMIN YAŞADIKLARINI ÖĞRENMEK İSTEDİM

Boş zamanlarında kitap okuduğunu belirten Kılıç, "Hangi mesleği yaparsam yapayım okumayı hiç bırakmadım. Geceleri saat 3'te kalkıp 7'ye kadar okurum. 10 yıldır Osmanlıca yazılmış romanlar okuyorum. Ben diploma almaktan ziyade bilgilenmek için üniversiteye gitmek istedim" ifadelerini kullanıyor. Aynı zamanda babasının 1. Dünya Savaşı'nda savaştığını ve tarihe olan merakının buradan geldiğini söyleyen Kılıç, "Ben babamın yaşadıklarını öğrenmek istedim. Bilgilendikçe okumaya olan isteğim arttı" şeklinde konuşuyor.

Fadime Toptaş

Ev hanımı olmak engel görülmesin

Ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirdikten sonra üniversiteyi kazanan 60 yaşındaki Fadime Toptaş, okuma azmiyle dikkati çekiyor. Ev hanımı Toptaş'ın hedefleri ise say say bitmiyor. Annesi okula göndermediği için okuyamayan Toptaş bu hayalinin evlendiğinde yarıda kaldığını söylüyor. Bu süreçte Halk Eğitim Merkezi'nde çeşitli kurslara da giderek kendisini geliştirmeyi ihmal etmemiş. Geçtiğimiz yıl liseyi bitirir bitirmez üniversite sınavına girdiğini belirten Toptaş, 225 puan aldığını ve Cumhuriyet Üniversitesi Organik Tarım Bölümü'nü kazandığını ifade ediyor. Toptaş, "Başaracağıma inandım. Bazıları 'Okuyup da ne yapacaksın? Bu yaştan sonra ne olacak?' diye tepkiler verdi. Hiçbirini dinlemedim. En büyük hayalimi 60 yaşında gerçekleştirdim. Sağlığım elverirse yüksek lisans da yapacağım. Açıköğretim Fakültelerinden 4 yıllık bölümlere de puanım yetiyordu ama ben örgün olarak okumak için 2 yıllık bir bölüm tercih ettim. Gençlerle birarada olmak istiyorum. Bu yılın ilk derslerine geçtiğimiz hafta katıldım. Sınıftaki arkadaşlar bana biraz değişik baktı ama yine de etkilenmedim. Normal bir öğrenci olarak derslerime gideceğim. Ev hanımı da olsak okumak engel değil. Okumak isteyenler çekinmeden okusunlar. Ev hanımları da üniversite okuyabilir" ifadelerini kullanıyor.

Mehmet Kılıç

Okuyarak kanseri yendim

Yarım kalan üniversite öğrenimini 60 yaşında tamamlayan Mehmet Kılıç, bu yıl mezuniyet heyecanını yaşıyor. 1977 yılında İzmir Yüksek İslam Enstitüsü'nü kazandıktan sonra Kılıç, hayallerinin 1980 darbesiyle yıkıldığını söylüyor. Tüm yaşananlara rağmen üniversite hayalinden vazgeçmemiş. 2008 yılında cilt kanserine yakalanan Kılıç, gördüğü tedavilerin yanıt vermesiyle beraber iyileşmeye başlamış. 2011 yılında çıkan afla birlikte üniversite hayaline kavuşmuş. Kılıç yaşadığı o süreci şöyle anlatıyor: "Af çıktığını duyar duymaz evimi satıp Aydın'dan İzmir'e yerleştim. Sosyal faaliyetleri de hiç kaçırmadım. Okumak çok güzel. Okulda hep terapideydim. Hastalığımı düşünmedim. Bir dersten geçemeyince günde 15 saat ders çalışıyordum. Okuyarak bir nevi kanseri yendim."

Mahmut Yılmaz

Üniversite mezunu olmadığım için ezildim

Müftülükten emekli olan Mahmut Yılmaz ise yıllar önce yarım bıraktığı üniversite eğitimini 70 yaşında tamamladı. 1980 yılında Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesini kazanan ancak memurluğu nedeniyle eğitimine devam edemeyen Yılmaz, imamlıktan sonra müftülükte memur olarak başladığı işinden 2011'de emekli oldu. Aynı yıl çıkan afla birlikte Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne kayıt yaptırarak 65 yaşında okula başlayan Kılıç, "Gençler bana hep amca, dede diye hitap ediyorlardı. Sınıf ortamı çok güzeldi. Bu zamana kadar 5 dil okudum ama en çok İngilizce de zorlandım" diyor. Gençken çalıştığı kurumlarda oğlu yaşındaki müdürlerin kendisini ezdiğini belirten Kılıç, lisans mezunu olduktan sonra bu tür sıkıntıları yaşamak istemediğini söylüyor. Bu yıl mezun olan ve eşinin de Kur'an Kursu eğitmeni olduğunu söyleyen Kılıç, "Öğrendiklerimi ve bilgilerimi zor durumda olan mültecilere öğretmek istiyorum. Eşimle beraber kamplara gidip ders verebiliriz" ifadelerini kullanıyor.

Canan Kocaboz

Gençlik hayalimi gerçekleştirdim

İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Canan Kocaboz 46 yaşında. İkinci üniversitesini okuyor ve yarım kalan hayalini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyor. 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü'ne giren Kocaboz'un aslında en büyük hayali sosyal bilimler bölümünde okumakmış. Ancak babasının baskısıyla biyoloji okuyan Kocaboz babasının vefatından sonra yarım kalan hayalini gerçekleştirmek için kolları sıvamış: "Biyoloji bölümünü bitirdikten sonra farklı sektörlerde çalıştım. Daha sonra evlendim ve çocuğum oldu. Bu arada babam rahatsızlandı ve ona baktım. 2012 yılında babam vefat edince boşluğa düştüm. Bari üniversite okuyayım dedim ve gençlik hayalimi gerçekleştirmek için Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'ne kaydımı yaptırdım. Notlarımı yüksek tutup ikinci yıl İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'ne geçiş yaptım."

GENÇLER HOCALARININ DEĞERİNİ FARKETMİYOR

Derslerini hiç kaçırmayan Canan Kocaboz bu yıl kızının da üniversite sınavına gireceğini ve anne kız bunun heyecanını yaşadığını söylüyor.Okulun kendisine terapi gibi geldiğini belirten Kocaboz, "Burası bana çok iyi geliyor. Sınav sonucunu aldığımda elde ettiğim başarı benim için büyük mutluluk. Sabahlara kadar ders çalıştım. Üniversite birçok şeyi görmemi sağladı. Gençler hocalarının değerini farketmiyor" yorumunu yapıyor. Aynı zamanda Antropoloji Bölümü'nde çap yaptığını söyleyen Kocaboz, gelecekle ilgili hayallerini ise şöyle anlatıyor: "Sosyolojiyi bitirdikten sonra STK da gönüllü olarak çalışmak istiyorum. Manevi anlamda bir şeyler yapmak zorundayım. Gençler ise iş kaygısıyla okuyor. Hayatı biraz akışına bırakmalıyız."

Ali Rıza Ünsal

İlim öğrenmek ibadet gibi

Ali Rıza Ünsal'ın hikayesi çok daha ilginç. 56 yaşında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde okuyan Ünsal bisikletle okula gidip geliyor. Aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü'nde cenaze arabası şoförü olarak çalışıyor. "Okumak dini inancıma göre bir ibadet. Okumamda ki en büyük etken bu aslında. Her koşulda ilim öğrenmek için elimden geleni yapıyorum. Sınıfımdaki gençlere örnek olmaya çalışıyorum. Hocalarımla arkadaş gibiyim. Derslere girdikçe kendimi daha iyi hissediyorum" diyen Ünsal okul kaydına beş yaşındaki torunuyla birlikte gelmiş."Babamı, torunumu diploma törenime de getireceğim" diyen Ünsal liseyi bitirdikten sonra 1980 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü'ne girmiş. "Fakat o dönemin şartlarında okulu yarım bırakıp çalışmaya başladım. Emekli olduktan sonra başka bir işe girdim orada mesai arkadaşlarımdan biri af çıktığını ve herkesin üniversiteye geri dönebileceği haberini verdi. Ben de kaydımı eski okuluma yaptırdım ama İngilizce eğitimi olduğu için çok zorlandım" diye okula dönüş hikayesini anlatan Ünsal, okula giriş puanı yüksek olduğu için geçiş yapmış ve sosyoloji bölümüne geçmiş. Hem bölümü hem de arkadaş ortamı çok sevmiş. "Üniversite benim için gençlik, azim ve ömür ifade ediyor. Öğrendiklerimi birilerine aktarabiliyorum. Burada kendimi daha rahat hissediyorum" diyen Ünsal, "Okulum bittikten sonra işi bırakacağım.Sonra da okulda din sosyolojisi ya da göç sosyolojisi üzerine eğitimler alıp sivil toplum kuruluşlarında çalışmak istiyorum. Toplumu daha yakından incelemeliyiz" diyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber