Akar'ın yaveri: Adil abi Genelkurmay Başkanı gibiydi

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın darbe girişiminin ardından tutuklanan emir subayı Levent Türkkan'ın hakimlik ifadesi ortaya çıktı. Türkkan ifadesinde, "Adil Abi Genelkurmay Başkanı gibiydi. Herkesle görüşmezdi. Ama benimle görüşürdü. Dinleme cihazlarını bana o verdi" dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 30 Eylül 2016 17:37, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
Akar'ın yaveri: Adil abi Genelkurmay Başkanı gibiydi

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından tutuklanan emir subayı Yarbay Levent Türkkan, sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Özel'in emir subay yardımcısı olduktan sonra "Adil Abi" olarak bahsettiği kişinin kendisine dinleme cihazı verdiğini, kendisinin de dört yıl süreyle her sabah cihazı makam odasına koyduğunu, akşam da aldığını belirtti.

Tutuklama kararı veren hakimlikteki 20 Temmuz 2016 tarihli sorgusuna ilişkin tutanağa göre Türkkan, vücudunda yara ve yanıklar bulunduğunu, eziyet görmediğini, gözaltına alınırken yere yatırıldığında asfaltın sıcak olması nedeniyle yanıklar oluştuğunu söyledi. Türkkan FETÖ'ye girdiği dönemi anlatırken, "Her şey güzeldi, söyledikleri hiçbir şey kötü değildi. Namaz kılıyorlardı, oruç tutuyorlardı, teheccüd kılıyorlardı. 'Hayır ya, bu böyle olmaz' dediğim hiçbir şey olmadı. Her şey o kadar güzel ki tam bana hitap ediyordu. Yani dinimi yaşıyordum" ifadelerini kullandı.

'IŞİD'DEN FARKI YOK'

Bir musibetin, bin nasihatten iyi olduğunu, bu musibetin yaşanması gerektiğini ifade eden Türkkan, "Yaşanması gerekiyordu belki ve yaşandı. Çünkü başka türlü bu Türkiye Cumhuriyeti devleti bu şerefsiz FETÖ paralel terör örgütünden kurtulamazdı. Bu ayyuka çıkamazdı. Başka türlü temizlenemezdi. Şimdi bitti mi, onu bilemem ama en azından herkes artık her şeyin ne olduğunu gördü ve biteceğine inancım tamamen güçlendi. Artık bunun ötesi yok. Bu IŞİD kafası bitmez zorundadır" ifadesini kullandı.

Ortaokulda Bursa Cumhuriyet Lisesi pansiyonunda kaldığını anlatan Türkkan, o dönemde gelen "abiler" ile maç yaptıklarını, onların kendilerini ders çalıştırdığını ve yemeğe götürdüklerini ifade etti. Ortaokulun ardından askeri liseye gitmek istediğini bildiren Türkkan, "Şu anda anlıyorum ki onların ekmeğine yağ sürülmüş. Beni subay yapmak için özel ders vermeye çalıştılar. Orta üçte benimle çok ilgilendiler" dedi.

'TEHECCÜD DİYE KALDIRIP SORULARI VERDİLER'

Her bir "abi"ye 2-3 kişi düştüğünü, dersleri bu kişilerin evlerinde verdiklerini aktaran Türkkan, şu bilgileri verdi:

"Sınava girmeden önceki son gece saat 02.00'de 'Teheccüde kalkıyoruz' diye kaldırdılar ve o gece soruları bana verdiler. Atıyorum, 100 soru varsa 80-85 soru, 'Hepsini sen yaparsın ama yine de bu sorulara bak, şıkları ezberle' dediler 1989'da. Ben de bunlara baktım, hepsini ezberledim. Zaten kendime güveniyordum. Ertesi gün sınava girdim. Zaten soruları almışım. Aynı, bire bir çıktı."

Türkkan, askeri lisede de ayda ya da iki ayda bir "Serdar" kod adlı kişiyle görüştüğünü, bunu askeri liseden kimsenin bilmediğini, son iki yılda da yine veteriner fakültesinde okuyan "Musa" kod adlı kişinin kendisiyle ilgilenmeye başladığını anlattı.

Askeri liseden sonra devam ettiği Harp Okulunda da bu kişiyle görüşmeyi sürdürdüğünü bildiren Türkkan, bu kişinin kendisine, "namazlarını aksatma, şunu yapma, bunu yapma, dikkat et" türü şeyler söylediğini ancak okulda görüşebileceği birilerinden bahsetmediğini ifade etti. Harp Okulundan sonra Tuzla Piyade Okulunda ise adını hatırlamadığı sivil bir kişinin kendisiyle ilgilendiğini belirten Türkkan, askeriyedeki herkesin, bir sivil "abi"ye bağlı olduğunu söyledi.

Okulun ardından görev yaptığı Trabzon'da, Rize'den gelen bir "abi" ile ayda ya da iki ayda bir görüştüğünü aktaran Türkkan, görüşme taleplerinin hep "abi"lerden geldiğini bildirdi. Görüşmelerde dini sohbetler yapıldığını, Fetullah Gülen'in kitaplarının okunduğunu ifade eden Türkkan, buralarda Gülen'den "hocaefendi" olarak bahsedildiğini, "Mehdi" diyen "abi"lerin de olduğunu anlattı. Daha sonra görev yaptığı yerlerden KKTC ve Uzunköprü'de de "abi"lerin olduğunu ancak 6 aylığına görev yaptığı Kosova'da olmadığını bildiren Türkkan, örgüte düzenli "himmet" ödediğini belirtti.

Türkkan, sonraki görev yeri Kızıltepe'de de aynı ödeme ve görüşmelerin devam ettiğini, ardından 2010'da Ankara'ya, Genelkurmay Başkanlığı Destek Kıtaları Hizmet Taburuna geldiğini ifade ederek, "Şu andaki algıma göre söylüyorum, mesela Genelkurmayın tayin dairesi vardır. Genelkurmaydaki bütün subay, astsubay, uzman tayinleri oradan yapılır. Tayin dairedeki astsubayından, subayından, generaline kadar, orada paralelci olmayan bir Allah'ın kulu yoktur" iddiasında bulundu. Ankara'daki "abi"nin adının "Recai" olduğunu ve Türk Telekom'da çalıştığını bildiğini aktaran Türkkan, bir sonraki "abi"yi Emniyette teşhis ettiğini, evini gösterdiğini anlattı.

'BİR ÜST BİRİM ABİSİ ADİL'Dİ'

Türkkan, atandığı yerde kantin başkanıyken, şu anda emekli olan o dönemde Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Özel'in emir subayı "Şevket Albay" ve 2. Başkanın emir subayı "Alpay Albay"ın kendisini beğendiklerini belirtti. Bu kişilerin "paralelci olmadıklarına emin olduğunu" söyleyen Türkkan, "Bu paralel terör örgütünün beni oraya aldırdığına inanmıyorum. Çünkü teklif Şevket Albay'dan geldi. 'Bak kardeşim, temiz çocuksun, iyi çocuksun, çalışkan çocuksun, benim yardımcım olur musun?' dedi" bilgisini verdi. Bunu "Recai" kod adlı "abi"ye aktardığını, onun ise "kabul et" dediğini ifade eden Türkkan, 2011'de, emekli Orgeneral Özel'in yanında, "Şevket Albay"ın yardımcısı' olarak, çalışmaya başladığını bildirdi.

Türkkan, "3-4 ay çalıştık. Daha fazla da olabilir. Ondan sonra abiler bana komutanımızı dinlememiz gerektiğini, ki orada dönen olayları bilip, ona göre reaksiyon göstermemiz gerektiğini söylediler ve bir tane böcek cihazı verdiler" dedi. O dönemde artık "üst birim abileri" de tanımaya başladığını bildiren Türkkan, "Recai"nin kendisini, "Selahattin" adlı "abi" ile tanıştırdığını, onun bir üst birim "abisi"nin ise "Adil" olduğunu ifade etti.

Dinleme cihazını "Adil abi" olarak bahsettiği kişinin verdiğini, komutan gelmeden her sabah cihazı koyduğunu, akşamları aldığını, bunu 4 yıl sürdürdüğünü aktaran Türkkan, pili değiştirildiği sürece cihazın 3-4 defa kullanılabildiğini, sinyal vermediğini, ortamı kaydettiğini anlattı. Türkkan, 2015'te "Şevket Albay"ın emekli olduğunu, kendisinin Özel'in emir subaylığına başladığını, artık komutanla aynı anda gelip gittiği için dinleme cihazı koymadığını dile getirdi. Türkkan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar zamanında dinleme cihazı koymadığını ancak birilerinin bunu yaptığını bildiğini belirterek, "Sonradan öğrendim, diğer iki tane bizim emir astsubayları başçavuş yapmış" dedi.

Mehmet Akkurt, Gökhan Eski ve 2. Başkanın emir subayı yardımcısı ile Genelkurmay Başkanı emir astsubayları Şener Başçavuş ve Serhat Başçavuşun da "bu işlere bulaştığını" savunan Türkkan, cihazdaki kayıtları kendisinin hiç dinlemediğini söyledi.

"Adil abi" dediği kişinin Genelkurmay Başkanı seviyesinde olduğunu, örgütten herkesle görüşmediğini ancak kendisiyle görüştüğünü ifade eden Türkkan, "Genelkurmay Başkanlığına etki etmeye yönelik veya isim tavsiyesi, 'Şuna referans olma' falan gibi, abilerinden isim filan geldi mi?" sorusuna, şu yanıtı verdi: "(İkinci Başkan Yaşar Güler, 2. Ordu Komutanı olsun. Hani sana öyle bir görüş sorulursa, sonuçta oradasın, bunu söylersin. Erdal Öztürk de 2. Başkan olsun) diye deklare ediyorlardı. Çünkü bu olaylar olmasaydı Yaşar Güler Paşa'nın Jandarma Genel Komutanı olması bekleniyordu. Çünkü Galip Mendi Paşa emekli olacaktı. Ama buradan uzaklaştırma adına, hani '2. Ordu Komutanlığını tavsiye et, hem daha iyi yapar, şu bu dersin, o da buradan gitmiş olur'. Erdal Öztürk Paşa için de 'İyi bir paşa, vatanını, milletini seven, güzel insan. O da 2. Başkan olsun ki devlet için daha iyi işler yapsın diye, onu da 2. Başkanlığa tavsiye et' diyorlardı."

'AKIN ÖZTÜRK SADECE KUKLA'

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından tutuklanan emir subayı Yarbay Levent Türkkan, sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda, darbe girişimini 1994 mezunu subayların planladığını değerlendirdiğini belirterek, "Mesela ben işin başında Akın Öztürk Paşa olduğuna inanmıyorum. Akın Öztürk sadece orada kukla veya kullanılan bir isim. Yani mutlaka o da içindedir, planlamıştır, şudur, budur, ama icraatı yöneten o değil" dedi.

Darbe girişiminden iki gün önce, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan'ın kendisine "Sen Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, Efkan Ala'nın, MİT Müsteşarı'nın evlerini biliyor musun" diye sorduğunu savunan Türkkan, bunları bildiğini söylediğini ancak konuşmaya anlam veremediğini ifade etti.

Aynı gün birkaç saat sonra Yıkılkan'ın, "Bir şeyler olabilir. Sen daha hiçbir şey düşünme, hiçbir şey bilme ama yarına bir hazırlık yap istersen. Hani yakında kimler olsun, nasıl olsun falan filan" dediğini kaydeden Türkkan, perşembe günü Yıkılkan'ın, ertesi gün gece 03.00'te darbe olacağını, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, bürokratlar ve kuvvet komutanlarının alınacağını söylediğini anlattı.

'TEBLİGATI DİŞLİ YAPTI'

Türkkan, 15 Temmuz saat 16.00-17.00 civarında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, Orgeneral Akar'ın yanına geldiğini ifade ederek, "Hakan Bey çıktıktan 2 dakika sonra veya 5 dakika sonra, bir anda Özel Kuvvetler içeri girdi. 20 kişilik tim, tam teçhizat. Orhan Albay geldi, Mehmet Dişli Tümgeneral Paşa geldi, 'Faaliyet başlıyor, gece 03.00'ten şimdiye alındı' dendi" ifadelerini kullandı. Dişli'nin "Ben komutana tebligat yapacağım" diyerek içeri girdiğini aktaran Türkkan, "Dişli, 'Anlatacağım. Zaten beni biliyor, seviyor. Ben de onu seviyorum. Kabul edecek ve güle oynaya bitecek', gibi bir sürü şeyler söyledi. 'Kenan Evren olur musun?' diye soracağım. İşin özü bunu soracağım. O da evet derse, zaten diyecek, problem yok' demişti" beyanını verdi.

Dişli'nin çağırması üzerine içeri girdiklerini söyleyen Türkkan, şöyle devam etti:

"Anladığım kadarıyla ikna olmamış ki ben içeri girdiğimde Hulusi Paşa 'Yanlış yapıyorsunuz' diyordu. Biz girdik. Benim yardımcım Serdar Yüzbaşı komutanın ağzını kapattı. 'Komutanım, rahat olun' dedi. Benim elimde silah vardı. 'Komutanım, kalkın şuraya oturun' dedim. Komutan zaten hiç zorluk çıkarmadı ama 'Yanlış yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz' diye bağırdı. Komutanı oturttuk. Ondan sonra bir sakinledi. 'Ben su istiyorum' dedi. Su verdik. Ondan sonra 'Abdest alıp namaz kılacağım' dedi. Abdest aldı, namaz kıldı. Ondan sonra da zaten Özel Kuvvetler direkt içeri girdi. Dişli Paşa 'Gidiyoruz' dedi. Helikopter geldi, hemen Orhan Albay tarafından koordine edildi. Yüzünü, gözünü, hiçbir şeyini bağlamadılar, normal koluna girdiler, helikoptere bindi ve sonradan öğrendiğimiz Akıncı'ya gitti. Ben onlarla gitmedim."

Türkkan, olayları organize eden Orhan Yıkılkan'ın, tankları, uçakları, helikopterleri yönlendirdiği bilgisini verdi. "Yani 'gidin emniyeti vurun' talimatını verdi mi?" sorusu üzerine Türkkan, "Hayır, onlar zaten önceden planlıdır diye düşünüyorum. Emir vermeye gerek yok" dedi.

DARBECİLERİN GÖREV LİSTESİ

Darbecilerin hazırladığı göreve devam listesi gösterilen Türkkan, bu listede ekstra unvan verilen kişilerin kesinlikle paralel terör örgütünden olduğunu düşündüğünü söyledi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın bu listede karşısının boş olduğunu belirten Türkkan, bunun "kabul edebilir de etmeyebilir de" anlamına geldiğini aktardı. Bu listede "emrine" ifadesi kullanılanlar bulunduğunun belirtilmesi üzerine Türkkan, "Emrine olanlar, onlar işte vatan haini, kötü insan, tutukla gitsin" ifadelerini kullandı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber