'Mücadelenin sulandırılmasına müsade etmeyeceğiz'

Milli Savunma Bakanı Işık: "Hain FETÖ ile amansız mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Devletin tüm kurum ve kuruluşlarında, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizde tek bir hain kalmayıncaya kadar bu mücadelemizin süreceğini vurgulamak istiyorum"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 01 Ekim 2016 18:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Mücadelenin sulandırılmasına müsade etmeyeceğiz'

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Hain FETÖ ile amansız mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Devletin tüm kurum ve kuruluşlarında, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizde tek bir hain kalmayıncaya kadar bu mücadelemizin süreceğini vurgulamak istiyorum." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin süresinin 30 Ekim 2017'ye kadar uzatılmasına ilişkin Başbakanlık Tezkeresinin görüşmeleri sürüyor.

Görüşmelerde söz alan Bakan Işık, konuşmasında 26. Dönem 2. Yasama Yılı'nın parlamentoya ve tüm ülkeye hayırlı olması dileğinde bulundu.

Işık, tezkerenin, Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve diğer güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden Türkiye'ye bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak amacını taşıdığını belirtti.

Fikri Işık, hudut, şümul, miktar ve zamanı hükümetçe takdir ve tayin edilecek tezkereyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılmasına imkan sağlayan düzenlemelerin yapılmasına ilişkin hükümete verilen yetkinin uzatılması için söz aldığını söyledi.

-"Mücadelenin sulandırılmasına müsade etmeyeceğiz"

Türkiye'de gerçekleştirilen menfur terör saldırıları neticesinde, vatanlarını savunurken hayatını kaybeden tüm şehitlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa, yakınlarına sabır dileyen Işık, şöyle devam etti:

"Tarihinin en büyük ihaneti ile karşı karşıya kalan milletimizin iradesinin tecelli ettiği bu Gazi Meclis, 15 Temmuz'da maalesef hainlerin hedefi haline gelmiştir. Bu vesile ile 15 Temmuz şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bu menfur saldırıyı, ihaneti gerçekleştiren hain FETÖ ile amansız mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Devletin tüm kurum ve kuruluşlarında, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizde tek bir hain kalmayıncaya kadar bu mücadelemizin süreceğini vurgulamak istiyorum. Ayrıca bu mücadeleyi sulandırmaya yönelik hiçbir faaliyete de müsaade edilmeyecektir."

Ülkenin huzur ve güvenliği için büyük bir özveri ve cesaretle gece gündüz demeden her türlü tehlikeye göğüs gererek fedakarlıkla görevini sürdüren asker, polis, jandarma, köy korucusu tüm güvenlik güçlerine en içten minnet ve şükranlarını sunan Işık, "Bu vatan uğruna canlarını veren, gazi olan vatan evlatlarına asla ödeyemeyeceğimiz şükran borcunun bilincinde olduğumuzu huzurlarınızda bir kez daha ifade etmek istiyorum." diye konuştu.

-"Terör saldırıları artarak devam etmektedir"

Türkiye'nin yıllardır halkının huzur ve güvenliğine, ülkesinin milli birliğine yönelik terör saldırıları ile mücadele ettiğini, son dönemlerde ülkede yaşanan elim saldırıların da bunun açık bir göstergesi olduğunu dile getiren Işık, bu açık tehdidin, bölgede son dönemde meydana gelen diğer gelişmelerin de etkisiyle artarak devam ettiğine dikkati çekti.

Işık, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Ülkemiz, Irak'ın kuzey bölgesinde yuvalanmış bulunan PKK terör örgütü unsurlarından kaynaklanan ve halkının huzur ve güvenliğiyle ülkesinin milli birliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yöneltilmiş ciddi ve açık bir terör tehdidi ile maalesef 30 yılı aşkın süredir karşı karşıya bulunmaktadır. Terör örgütü, dönem dönem eylemlerini yoğunlaştırmakta, yaptığı saldırılarla birliğimizi, kardeşliğimizi hedef almakta ve toplumsal barışı bozmayı amaçlamaktadır. Örgüt sadece masum canlara kastetmekle kalmamakta, Türkiye'nin ekonomisine, dış politikasına ve ülkemizin geleceğine kast etmeyi amaçlamaktadır. Daha önce de TBMM, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışında kullanılmasını teminen hükümetimize yetki vermiştir. Bu doğrultuda ilk yetki tezkeresi 2007 yılında Dağlıca terör saldırısı ile artan terör olayları üzerine Meclis'e gönderilmiştir. Hükümet tarafından söz konusu dönemden bu yana böyle bir tehdidin nasıl ortadan kaldırılabileceği ve bu çerçevede siyasi ve askeri çabanın birlikte yürümesini içeren kapsamlı bir stratejinin nasıl oluşturulması ve uygulanması gerektiği konusunda hazırlıklarını yapmış ve uygulamıştır."

-"PKK'nın PYD ile olan ilişkisi kolaylıkla anlaşılabilmektedir"

Bir yandan terörle mücadele sürerken diğer yandan demokrasinin çıtasının yükseltildiğine, özgürlüklerin genişletildiğine işaret eden Işık, "PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı PYD/YPG de, Suriye'deki karışıklıktan istifade ederek bölgedeki alan dışı aktörlerin ve ülkelerin de desteği ile kazanç elde etmeye çalışmakta, PKK ise uluslararası kamuoyunun gözünde meşruiyet kazanmak için Suriye ve Irak'taki krizi istismar etmektedir. Defaatle dile getirdiğimiz üzere, PKK ve PYD, aynı terörist havuzunu ve lider kadroyu paylaşmaktadır. PKK'nın PYD ile olan ilişkisi, aralarındaki pek çok temas ve iş birliğinden kolaylıkla anlaşılabilmektedir." diye konuştu.

-"Ülkemiz, terörün her türüne şiddetle karşı çıkmaktadır"

"PYD'ye yapılan silah ve teçhizat yardımlarının Türkiye'de terörist eylemler yapan PKK'lı teröristlere ulaştırıldığına dair elimizde kuvvetli bilgiler ve deliller bulunmaktadır." ifadesini kullanan Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu durum devletimiz için ciddi bir tehdit ve aynı zamanda ülkemiz kamuoyu için de hassas bir konudur. Son yıllarda komşularımız Irak ve Suriye'de yaşanan gelişmeler ile saldırılarını günden güne artıran DEAŞ da ülkemizin güvenliğini ciddi şekilde tehdit eden bir diğer terör örgütüdür. Söz konusu terör örgütü, yalnızca Ortadoğu bölgesine değil, aynı zamanda küresel olarak tüm ülkelerin güvenlik ve istikrarına karşı ciddi bir tehdit arz etmektedir. Sık sık farklı mecralarda dile getirdiğimiz üzere, ülkemiz, amacı ve başvurulan yöntem ne olursa olsun, terörün her türüne şiddetle karşı çıkmaktadır."

-"Fırat Kalkanı Operasyonu kararlılığımızın en somut örneğidir"

Ayrım gözetmeksizin masum insanların katledilmesini hedefleyen terör eylemlerini bir insanlık suçu olarak değerlendirdiklerini, bu anlayıştan hareketle, Türkiye'yi hedef alan terör tehdidiyle mücadeleyi kararlılıkla yürüttüklerini belirten Işık, "24 Ağustos 2016 tarihinde başlatılan Fırat Kalkanı Operasyonu, bu kararlılığımızın en somut örneğidir. Bilindiği üzere bu operasyon, DEAŞ'la mücadele amacıyla yürütülmekte ve Uluslararası Koalisyon tarafından da desteklenmektedir." dedi.

Bu harekatla, Suriyeli muhalif unsurların sahada DAEŞ'e karşı ilerlemeleri ve DAEŞ'in Türkiye sınırının karşısında kontrolü altında tuttuğu yerlerden uzaklaştırılmasının hedeflendiğini vurgulayan Işık, şunları söyledi:

"DEAŞ unsurlarının sınırlarımızdan uzaklaştırılması her zaman öncelikli meselemiz olmuştur. DEAŞ'la mücadelede uluslararası alanda ortaya koyulan tüm çabalara başından itibaren tam destek verdik. DEAŞ'ın roketli ve bombalı terör saldırıları yüzlerce vatandaşımızın canına mal olmuştur. Bu saldırılara gerekli yanıtlar sürekli verilmiştir, verilmeye devam edilmektedir. İşte bu arka plan ışığında, 24 Ağustos sabahı Fırat Kalkanı Harekatı başlatılmıştır. Harekat, BM Şartı 51'inci maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkı temelinde yürütülmektedir. BM Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararları terörle ve özellikle DEAŞ'la mücadelede ülkelere sorumluluk yüklemektedir. DEAŞ'ın sınırlarımızdan defedilmesi sınır güvenliğimizi de sağlayacaktır. Nitekim, 4 Eylül itibariyle, sınır hattımızın Azez ve Cerablus arasındaki 98 kilometrelik bölümü DEAŞ'tan arındırılmıştır. Bu hattan derine inilerek, güneyindeki iç bölgelerin de DEAŞ'tan temizlenmesi gerekmektedir."

-"DEAŞ'ı ulusal güvenliğimize karşı tehdit olarak görüyoruz"

Bakan Işık, harekatın, aynı zamanda, Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından son derece büyük önem arz ettiğinin altını çizerek, bu bölgede, herhangi bir terör örgütünün faaliyet göstermesine veya herhangi bir oldubittiye, Suriye halkının, çoğunluğunun iradesi hilafına seyredecek tek taraflı gündemlere rıza göstermeyeceğinin de somut bir göstergesi olduğunu ifade etti.

"Türkiye'nin bu çabası, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması açısından da büyük önem taşımaktadır. Biz Türkiye olarak sık sık dile getirdiğimiz üzere bölgede kök salan DEAŞ'ı ulusal güvenliğimize karşı yönelen bir tehdit olarak görüyoruz." diyen Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, şunları kaydetti:

"DEAŞ sınırımızın güneyinde aktif olarak faaliyetlerini sürdürmekte, atılan havan topları sınırdaki köylerimize, ilçelerimize ve sivil halka isabet etmektedir. DEAŞ'a karşı savaşta Irak ve Suriye, tek bir mücadele alanını oluşturmaktadır. Bu kapsamda her iki ülkeyi de içine alan kapsamlı bir yaklaşımın benimsenmesi yerinde olacaktır. Bu çerçevede; Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ülkemizin en tabii hakkıdır."

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Ülkemizin müteaddit uyarılarına rağmen hudutlarımız içine atışlarına devam eden Suriye ordusu ile DEAŞ'a, Türk ordusu tarafından uluslararası hukuk ve mütekabiliyet prensibi çerçevesinde cevap verilmektedir. Tezkereyle yetki vermeniz halinde söz konusu cevap misliyle verilmeye devam edilecektir." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, Irak ve Suriye Tezkeresi üzerinde Hükümet adına konuşan Işık, DEAŞ'ın bertaraf edilmesi için siyasi, insani ve askeri mekanizmaları kapsayan kapsamlı bir stratejinin oluşturulması ve askeri önlemlerin siyasi tedbirleri tamamlamasının önemli olduğunu söyledi.

Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgedeki otorite boşluğu ve kaos durumundan istifade eden terör örgütlerinin etkinlik kapasitelerini ve eylem alanlarını gün geçtikçe artırma gayretinde olduğuna işaret eden Işık, söz konusu ülkelerdeki yönetim boşluklarının, terörist gruplara manevra alanı açtığını vurguladı.

Bölgedeki Sünni-Şii ayrımı ve etnik fay hatlarının mevcudiyetinin DEAŞ'ın beslendiği önemli istismar alanları olduğuna dikkati çeken Işık, "DEAŞ terörü maalesef bölge ülkelerindeki bazı rejimlerce desteklenmekte ve beslenmektedir. Bunun en iyi örneği ise Suriye'deki Esed rejimidir. Rejim, DEAŞ'ın yerleşmesinin ve etkinlik alanını genişletmesinin başlıca sorumlusudur." dedi.

- "3 bin 700'den fazla kişi sınır dışı edildi"

DEAŞ tarafından düzenlenen saldırılarda bugüne kadar 254 vatandaşın hayatını kaybettiğini, yüzlerce vatandaşın ise yaralandığını kaydeden Işık, "Terör örgütleriyle ilişkisi olduğundan şüphelenilen ve yasa dışı yollarla ülkemize giriş yapan yabancılar ilgili kurumlarımızca tespit edilerek tutuklanmakta ve sonrasında sınır dışı edilmektedir. Bu kapsamda, 2012 yılında 230 kişi, 2014 yılında 526 kişi sınır dışı edilmiştir. Bu sayı, 2015'te bin 785'e yükselmiş, bugüne kadar 3 bin 700'den fazla kişi makamlarımızca sınır dışı edilmiştir. Emniyet birimlerimizce 2013- Ağustos 2016 tarihleri arasında DEAŞ terör örgütüne karşı gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda 92 intihar yeleği, 600 kilogram patlayıcı madde, 175 kilogram patlayıcı yapımında kullanılan malzeme ele geçirilmiştir." diye konuştu.

Suriye'den Türkiye'ye yönelen tehditlere karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkını sonuna kadar kullanarak sınırları, toprakları ve en önemlisi vatandaşlarının güvenliğini sağlamaya yönelik tedbir almalarının tabii olduğunu belirten Işık, "Bu kapsamda ülkemizin müteaddit uyarılarına rağmen hudutlarımız içine atışlarına devam eden Suriye ordusu ile DEAŞ'a, Türk ordusu tarafından uluslararası hukuk ve mütekabiliyet prensibi çerçevesinde cevap verilmektedir. Tezkereyle yetki vermeniz halinde söz konusu cevap misliyle verilmeye devam edilecektir." dedi.

Işık, Hükümete yetki veren tezkerenin uzatılmasının, terör tehdidinin kalıcı şekilde ortadan kaldırılması amacıyla yürütülen kapsamlı ve çok boyutlu faaliyetleri destekleyeceğini ayrıca hem bölücü terör örgütünün hem de DEAŞ'ın olası eylemlerine yönelik caydırıcı bir unsur olmaya devam edeceğini söyledi.

- "Demokratik adımların terör sayesinde elde edildiğini zannedenler, tarihi yanılgı içinde"

Ülkenin varlığının, milletin ve devletin bölünmez bütünlüğünün asla tartışmaya açılamayacağını, terörü haklı gösterecek hiçbir gerekçe olamayacağını vurgulayan Işık, devletin bütünlüğüne ve milletin varlığına yönelecek saldırıların, hiçbir yapı veya zümre tarafından bir hak arayışı olarak nitelendirilemeyeceğini söyledi.

Işık, terörün hiçbir davaya hizmet etmesinin mümkün olmadığına işaret ederek, teröre destek olanların, teröristlere karşı net ve kararlı bir tutum sergileyemeyenlerin, en büyük zararı öncelikle kendilerine daha sonra da ülkenin çocuklarının aydınlık geleceğine vereceğini vurguladı.

Bölgesinde ve dünyada etkin bir rol üstlenme siyaseti izleyen Türkiye'nin terörle mücadele etmeyi her halükarda sürdüreceğini dile getiren Işık, şunları kaydetti:

"Bu süreçte, devletin tüm kurumları ile siyasi partiler terörle mücadele hususunda ortak bir irade ve hassasiyet ile hareket etmek zorundadır. Terörün dini, dili, milliyeti olmaz. Devletimizi terör tehdidi ile köşeye sıkıştırmak ve zafiyete düşürerek zarar vermek amacıyla hareket edenleri bertaraf etmek, hepimizin ortak vazifesidir. Terörle mücadele kapsamında taleplerini şiddete başvurmaksızın, demokratik sistem içerisinde dile getiren vatandaşlarımız ile terörü yücelten ve halkımız ile devletimize zarar verecek tüm faaliyetlere destek olan kesimleri birbirinden ayırmaya büyük önem veriyoruz. Kan ve şiddete başvurarak belirli haklar elde etme çabası içerisinde olanlar, atılan demokratik adımların terör sayesinde elde edildiğini zannedenler, tarihi bir yanılgı içerisindedirler."

- "Terör belası olmasaydı..."

Işık, yıllardır ülkenin başına dert olan terör belası olmasaydı, gerek ekonomik açıdan gerekse demokratik standartların gelişmesi açısından çok daha iyi bir Türkiye'de yaşıyor olacağını vurgulayarak, "30 yılı aşkın süredir devam eden ve bu yolda binlerce masum vatan evladımızı kaybettiğimiz terörle mücadelede, zaman içerisinde kazandığımız tecrübelerimizi uygulamalarımıza yansıtarak, halkımızın güvenliğine azami özen gösteriyoruz. Mücadelede sergilediğimiz tutum insan unsurunu ön plana çıkaran, güvenlik kısıtlamaları ile özgürlük arasındaki hassas dengeyi yakalayan çok boyutlu bir anlayışa dayanmaktadır. Bu süreç içerisinde lüzumu halinde ve caydırıcılık çerçevesinde askeri önlemler alınması terörle mücadelemizdeki bütüncül yaklaşımı tamamlayacaktır. Nihai hedefimiz, bu tür tezkerelere artık bir daha hiç ihtiyaç duymayacağımız sürdürülebilir bir özgürlük ve güvenlik ortamının tesisidir. " diye konuştu.

Daha önce alınan yetki tezkeresi çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetlerince kara harekatı, hava harekatı, hava keşif uçuşu ve topçu ateşi gerçekleştirildiğini hatırlatan Işık, tezkerenin tek hedefinin ülkenin huzuruna saldıran içteki ve dıştaki teröristler olduğunu ve bundan sonra da mücadeleye bu şekilde devam edileceğini sözlerine ekledi.

Bakan Işık'ın konuşmasının ardından birleşimi yöneten Başkanvekili Ahmet Aydın ve Grup Başkanvekilleri, CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun eşi Tülin Kuşoğlu'nun yaşamını yitirmesi nedeniyle taziyelerini dile getirdiler.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber