Meme kanserinde iki gene dikkat!

Meme kanserinde erken tanının önemine dikkat çekmek için 15 Ekim, Dünya Meme Sağlığı Günü ilan edildi. Uzmanlar her kadının hasta adayı olduğunu söyleyerek, BRCA-1 ve BRCA-2 genleri konusunda da uyarıyor

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 15 Ekim 2016 07:50, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57
Meme kanserinde iki gene dikkat!

Milliyet, Meme Kanseri Farkındalık Ayı'nda kadınların kabusu meme kanserini masaya yatıryor. Meme kanserinin belirtileri, kimlerin risk altında olduğu, tedavi yöntemleri ve kanserden korunmak için neler yapılması gerektiğine ışık tutacak yazı dizisinin en önemli başlıklarından biri erken tanı. Kansere yakalanan her 4 kadından 1'nin meme kanseri olduğu ülkemizde erken tanının önemini vurgulamak için 15 Ekim Dünya Meme Sağlığı Günü ilan edildi. Milliyet de 15 Ekim için uzmanlara meme kanserindeki son bilgi ve gelişmeleri sordu.

Meme kanseri kadınlarda en sık görülen ve en fazla ölüme neden olan kanser türlerinin başında geliyor. bugün dünyada her sekiz kadından biri bu hastalıkla mücadele ediyor. Türkiye'de ise yılda yaklaşık 17 bin 500 kadına meme kanseri teşhisi konuyor. sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre ülkemizde meme kanseri tanısı alan kadınların yüzde 45'ini 50-69 yaş aralığı, yüzde 40'ını ise 25-49 yaş aralığı oluşturuyor.

İhmal edilmemeli

İstatistiklere göre son 10 yılda ülkemizde meme kanseri sıklığının arttığını ve özellikle genç yaş grubunda da görülmeye başlandığını söyleyen Medical Park Bahçelievler Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Kerem Okutur, uyarıyor: "Her kadın potansiyel meme kanseri hastasıdır. Günlük hayatta telefon, bilgisayar, baz istasyonları, kablosuz ağ bağlantıları, x-ray cihazları gibi çok fazla elektromanyetik alana maruz kalıyoruz. Aile öykümde kanser yok, beslenmeme dikkat ediyorum diye rahatlamamak gerekiyor. Meme kanserinde en etkin korunma yöntemi erken teşhistir. Bu nedenle düzenli muayene ve tarama ihmal edilmemeli."

Doç. Dr. Kerem Okutur şu bilgileri verdi: "Meme kanseri sıklığı gelişmiş ülkelerde, gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksektir; buna karşın meme kanserinden ölüm oranı gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelere göre daha düşüktür. Bu durumun gelişmekte olan ülkelerde yaşayan kadınların meme kanseri teşhis, tarama ve tedavi hizmetlerine ulaşmalarındaki sıkıntılar olduğu düşünülmektedir. Ülkemizde meme kanseri sıklığındaki artış muhtemelen son yıllarda meme kanserine yönelik farkındalığın artması ve erken tanı-tarama yöntemlerinin yaygınlaşmasından kaynaklanmaktadır.

Bilinmeyen faktörler

Meme kanserine yol açan tek bir neden yok. Hastalık genellikle birden fazla risk faktörünün bir araya gelmesi ile ortaya çıkıyor. Buna rağmen hiçbir risk faktörünün bulunmadığı kadınlarda da meme kanseri gelişebilmekte. Bu da henüz bilmediğimiz başka risk faktörlerinin bulunduğunu düşündürüyor. Meme kanseri için en önemli iki risk faktörü cinsiyet ve yaş olarak öne çıkıyor. 20-30 yaş arasında her 100 bin kadında 10'dan az sayıda vaka görülürken, 60 yaş aralığındaki kadınlarda sıklık 100 binde 300 vakanın üstüne çıkmakta. Çok güçlü ve yaygın bir risk faktörü olduğuna yönelik bilinen inanışın aksine, meme kanserli hastaların sadece yüzde 5-10'unda aile öyküsü mevcut.

İki gene dikkat

Tüm meme kanserlerinin yüzde 5-10'unda ailesel özellik gösterebilen bir genetik eğilim görülmekte. Meme kanseri ile güçlü genetik ilişkisi gösterilmiş en önemli genler BRCA-1 ve BRCA-2'dir. Bu genlere ait genetik değişiklikler ailesel meme kanserlerinin çoğundan sorumlu ve yumurtalık kanseri riskinde de artışa neden olmaktadır. BRCA-1 veya 2 geninde mutasyon tespit edilen bir kadında hayat boyu meme kanseri gelişme riski ise yüzde 50 ile 80 arasında değişiyor. Meme kanseri açısından güçlü aile öyküsü bulunan (anne veya kardeşinde 50 yaşın altında teşhis konmuş ya da iki taraflı meme kanseri olan, birden fazla akrabasında meme ve /veya yumurtalık kanseri bulunan) kişilerde bu testlere bakılmasında fayda vardır. Bu sayede risk altındaki bireyler tespit edilerek alınacak önlemlerle meme kanseri gelişmesi önlenebilir.

Adet yaşı riski etkiliyor

Başlıca kadınlık hormonu olan östrojenin meme kanseri ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Meme dokusunun östrojene hayatın erken dönemlerinden itibaren uzun süreli maruz kalması [ilk adet (menarş) yaşının erken oluşu (12 yaş altında) veya geç menopoza girmek (55 yaşından sonra) meme kanseri gelişme riskini artırmaktadır. Kişinin hayatında yapacağı değişiklikler ve önlemler ile ortadan kaldırabileceği bazı risk faktörleri de mevcut. Bu faktörleri değiştirerek veya ortadan kaldırarak, değiştirilemez risk faktörlerinden herhangi biri bulunsa bile ömür boyu meme kanserinden korunmak mümkündür.

Kilo kontrolü önemli

Obezite sadece meme kanseri riskini artırmakla kalmayıp, ayrıca meme kanserinden ölüm riskini de artırmaktadır.

Özellikle menopoza giren kadınlarda östrojenin başlıca yapım yeri yağ dokusu olmaktadır. Yağ dokusu ne kadar fazlaysa meme kanseri riski o oranda artmaktadır. Son çalışmalarda menopoza girmemiş kadınlarda da bel çevresindeki artışın meme kanseri riskini artırdığı yönünde bulgular elde edilmiştir.

'Başıma gelmeyeceğine inandırmıştım kendimi'

Yasemin Karcı, 17 yıl hemşirelik yaptığı hastanede yüzlerce kanser hastasına baktı, onların mücadelelerine tanıklık etti. "Sağlıklı yaşıyorum, aile öykümde de kanser öyküsü yok bana bir şey olmaz" diye düşünürken meme kanseri olduğunu öğrendi. Yaklaşık 3 yıl süren mücadelenin ardından kanseri yenmeyi başardı. Düzenli tetkiklerini ihmal etmenin kurbanı olduğunu söyleyen 58 yaşındaki Yasemin Kaçar, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Yıllarca kanser hastalarına baktım. Düzenli tetkiklerimi yapan biriydim ama 2 yıl ihmal ettim, hayatımda yaptığım en büyük hata bu oldu. Hiçbir belirti vermedi, mememde herhangi bir değişiklik, bir kitle hissetmiyordum. Sadece rutin kontrollerimi yaptırıp içim rahat döneceğimi sanıyordum. Doktorum kanser olduğumu söyleyince inanamadım. Benim başıma gelmeyeceğine o kadar inandırmıştım kendimi."

'Kabul etmesi zor'

Kanseri kabul etmesinin zaman aldığını söyleyen Karcı erken evrede fark edilmesinin kendisine büyük güç verdiğini belirtiyor: "Bu hastalığın nereye varabileceğini, neler yaşacağımı çok iyi biliyordum, morale ihtiyacım olduğunu da. Bu nedenle soğukkanlılıkla tedavime başladım. Önce cerrahi yöntemle kitle alındı. Sonrasında Doç. Dr. Kerem Okutur hocamla kemoterapi, radyoterapi ve ışın tedavisine başladım. Bu dönemde ailem, eşim en büyük destekçilerim oldu. Şimdi sağlığıma kavuştum. İlaç bile kullanmıyorum."

Bu belirtilerden biri varsa hemen doktora

Memede veya koltukaltında ele gelen kitle (sertlik, şişlik) başından akıntı (kanlı ya da kansız) başında içe doğru çekilme, çökme veya şekil bozukluğu

Meme başı derisinde değişiklikler (soyulma, kabuklanma)

Meme cildinde yara, kızarıklık, şişlik ve içe doğru çekintiler olması (portakal kabuğu görünümü)

Memede büyüme, şekil bozukluğu veya asimetri ya da renginde değişiklik

Emzirmenin koruyucu etkisi

Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, alkol tüketiminin ve düzensiz beslenmenin meme kanserini tetiklediğini belirterek şu bilgileri verdi:

"Özellikle anne tarafından birinci derece yakınlarında meme kanseri olanlarda hastalığın görülme sıklığı normal popülasyona göre 4-5 kat daha fazla. Yani o zaman anne, kız kardeş, teyze gibi birinci derece yakınlarında meme kanseri olanlar daha dikkatli olmalı. İyi huylu kistleri de daha yakından takip etmek, gerekiyorsa da genetik çalışmayla gelecekte meme kanserine yakalanma olasılıkları nedir, bunlara da bakmak lazım.

20 yaş sonrasındaki kadınların ayda bir kez el muayenesiyle kendilerini kontrol etmeleri, 40 yaş sonrasında da yılda bir mamografi ve ultrasonografi çektirip, klinik muayene yaptırmaları gerekiyor. Ailesinde meme kanseri olan kadınlarda bu takiplerin daha sık yapılması gerekmektedir. Meme kanseri oldukça sık görülen ama erken tanı ve iyi bir tedaviyle de yüz güldürücü sonuçların alındığı bir hastalık. Ayrıca doğum yapan ve çocuk emziren kadınların meme kanserine yakalanma riski daha azdır. Çünkü hamilelik dönemi östrojen etkisinin artık minimale indiği bir dönemdir. Dolayısıyla hamilelik ve emzirmenin meme kanserinden koruyucu bir etkiye sahip olduğunu belirtebiliriz."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber