Kılıçdaroğlu: Bu çocuklara kim ders verecek?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuşuyor

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 25 Ekim 2016 14:29, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Kılıçdaroğlu: Bu çocuklara kim ders verecek?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin olarak, "Başbakan Binali Yıldırım, 'Başkanlığın kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır.' diyor. Bu şehitlerimize ihanettir. Ömer Halis Demir, Halil İbrahim Yıldırım, Kazanlı Mustafa Amca Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı. Darbeyi fırsat bilip, nasıl her şey bana bağlanır arayışına girdiler. Bu arayışa 1940'lı yıllarda Hitler de girmişti. Bu sevdadan vazgeç kardeşim" dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Gerçekten merak ediyorum, BM'ye verilen mektubu da mı bilmiyorsun. O metinde Fransa'nın koymadığı ama Türkiye'nin koyduğu madde, "Tutulanlara insani davranma", "Adil yargılanma"ya da çekince koymuşuz. Ben de diyorum ki yapamazsın kardeşim. Ben bu ülkede adalet, özgürlük, insan hakları, kadın-erkek eşitliği, gazetecilerin özgürce yazmasını, kim olursa olsun adaletle yargılanmasını istiyorum. Gazeteciler ne yaptılar? Kendi düşüncesini yazdı. Gazetecinin silahı var diyorsanız o da kalem. Bilim insanlarını da atıyorsunuz hapse. Necmiye Alpay 12 Eylül'de de hapisteydi, şimdi de... Bu dönemin de 12 Eylül'den farkı yoktur. Aslı Erdoğan, dünya çapında yazar. Türkiye'de darbe oldu, darbeyi AKP yaptı. Sadece Hatay'da 929 öğretmen açığa alındı. Bu çocuklara kim ders verecek? Neden gücü onlara yetiyor... Benim size sözüm söz, CHP iktidarında sizi öğrencilerinizle buluşturacağım. Bir dernek, onu da yakaladılar... "Cumhurbaşkanına hakaretten". Ne demiş "Yeri zamanı gelir o da yargılanır" demiş. Bu insanlar gönüllü, bu insanlara sahip çıkacağımıza hapse atıyoruz. Taksim Manifestosu'nun 10'uncu maddesiydi; "Devlet kinle yönetilmez. İşkence, kötü muamele, baskı, tehdit devleti darbecilerle aynı düzeye indirir" dedim. Kinle, öfkeyle, intikam duygusuyla insanlar yargılanamaz.

Darbeyle mücadele demokrasi askıya alınarak mücadele edilmez. Bunlar aynı menzile giden iki farklı yapıydı, kendi aralarında kavga ettiler. Bu atamaları kim yaptı? 3. sınıf emniyet amiri B.A. 1999 yılında Fetullahçı olduğuna dair bir madde var. TİB'de en önemli başkanlığına B.A. getirilmek isteniyor. Ancak, dönemin Cumhurbaşkanı buna izin vermiyor. Meclis'e bir kanun getiriyorlar, 'TİB'e yapılacak atamalarda Cumhurbaşkanı imzası olmaz' diyorlar ve B.A.'yı o dairenin başına getiriyorlar. Şimdi bu kişi 8 Eylül'de tutuklandı. Kim kimi kandırdı, kim ne yaptı, kim FETÖ'nün hamisi konumundaydı. Bir kişiyi dinlemenin başına getirmek için özel kanunu kim çıkardı? Sevgili Binali Yıldırım, sen Ulaştırma Bakanı'ydın, sana soruyorum. Sayın Erdoğan Trabzon'da konuşma yapıyor, 'Okullar için yer istediler verdik, uluslararası camiada davet ettiler refere ettik, olimpiyat için destek verdik; ne istediniz de almadınız' dedi. Neleri istediler ve siz neleri verdiniz; biz bunları öğrenmek istiyoruz.

Darbe girişiminden sonra Meclis'te komisyonlar kuruldu. Hilmi Özkök de 'Biz hükümeti uyardık' dedi. Binali Bey bundan rahatsız: 'Eski bir Genelkurmay Başkanı diyor ki, biz uyardık, ne uyardınız kardeşim. Ne zamandan beri cemaatler terör örgütü oldu. Bizim için kırmızı çizgi 17 Aralık'tır' diye kendisine göre bir tarih çiziyor. Bir yapının terör örgütü olup olmadığına AKP ile olan ilişki durumuna bakılarak karar veriliyor. Terör faaliyetinin başladığı gün '17 Aralık'tır' diyor. 17 Aralık'ta ayakkabı kutularında paralar, 700 bin liralık kol saati vardı. Kendi yolsuzluklarını kapatmak için milat olarak alıyorlar. Biz bu yolsuzlukların üzerini kapatmayacağız. 17 Aralık'ta aynı menzile gittiğiniz, güç birliği yaptığınız FETÖ ile ilişkiniz bozulmasıdır.

Gazeteciler, aydınlar, bilim insanları tutuklu. Bu yapının başındaki kişi Pensilvanya'dan 12 Eylül 2010'da anayasa referandumu için 'İmkan olsa mezardakileri kaldırım 'evet' oyu kullandırmak lazım' diyordu, ben 'Hayır oyu verin bu tokat okyanus ötesinden duyulsun' diyordum. 17 Aralık'tan sonra da hemen bir gazeteciyi göndermek istediler. Biz bunların hepsini biliyoruz. Başbakan Binali Yıldırım, 'Başkanlığın kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır.' diyor. Bu şehitlerimize ihanettir. Ömer Halis Demir, Halil İbrahim Yıldırım, Kazanlı Mustafa Amca Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı. Darbeyi fırsat bilip, nasıl her şey bana bağlanır arayışına girdiler. Bu arayışa 1940'lı yıllarda Hitler de girmişti. Bu sevdadan vazgeç kardeşim.

Bu zat anayasal sınırlar içine çekilsin. Hükümet, yargı, medya kendi işine baksın. Devletin her işine müdahale etmeyin. Bu ülkenin başbakanı, bakanları var. Biri Cumhurbaşkanı, öbürü Dışişleri Bakanı iki farklı ses çıkıyor. Ağrıma giden Türkiye Cumhuriyeti ordusunun Peşmergelerin emrine verilmiş olması. 'Musul'a gireceğiz, masada olacağız' kim söylüyor, sorumluluğu olmayan birisi söylüyor. Niye konuşuyorsun, niye Türkiye'yi zor duruma sokuyorsun. Oradaki kabile reisleri bile hükümeti azarlıyor.

'Sayın Cumhurbaşkanı anayasayı ihlal ediyor' deniliyor, 'buna göre bir anayasa yapalım' diyorlar. Sayın Bahçeli'ye bir çağrı yapıyorum; gel bu kişiyi kral yapalım, serbest bırakalım, bir televizyon kanalından 24 saat yayın yapsın, sen de kurtul, biz de kurtulalım.

Partisi ile ilişiği kesilmedi, tarafsız davranmıyor, Davutoğlu'nu alaşağı etti, 'mahkeme kararlarını tanımam', 'yasama ve yargı ayakbağı' dedi. Ettiğin yemini unutacaksın, anayasayı çiğneyeceksin, her önüne geleni kandıracaksın, ülkenin başını belaya sokacaksın... Yarın bir gün birisi seni kandırdı ve ülkenin başına bela açtın, ne yapacağız? İnsanda biraz ar, edep olur. 2013'te Sayın Cumhurbaşkanı, 'Türkiye parlamenter sistemin tüm kurallarıyla tıkır tıkır işlediği bir ülkedir' diyordu. Cumhurbaşkanı seçilince bitti.

Sayın Binali Yıldırım'a açık bir çağrı yapıyorum; her türlü soruşturmaya var mısın, her türlü desteği vereceğim. 60'lı, 70'li, 80'li, 90'lı yıllara kadar gidelim. Gelir mi, gelmez. Darbeyi fırsat bilip 1 milyonu aşkın mağdur yaratıldı, 'neden mağdurlara sahip çıkıyorsun' diyorlar. Sakarya'da bir baba, 'Sayın Cumhurbaşkanı kandırıldığına göre, benim oğlum da kandırılır' diyor. Ben mağdurlara sahip çıkıyorum ama onun mağduru ayrı; Rıza Sarraf. 15 Temmuz sonrası bu ülkenin haksız yere zindanlara atılan öğretmenine, öğrencisine, akademisyenine, gazetecisine, yazarına, subayına sahip çıkıyorum. Biz insanı seviyoruz, onlar doları seviyorlar, biz vicdan diyoruz onlar cüzdan diyolar, biz Berkin Elvan diyoruz onlar fayanslar kırıldı diyor."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber