Suriyeli akademisyenler kariyerlerini Türkiye'de sürdürüyor

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan Suriyeli bilim insanları, meslek yaşamlarına devam ettikleri Gaziantep Üniversitesinde hem Türk hem de Suriyeli öğrencileri geleceğe hazırlıyor

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 29 Kasım 2016 11:59, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59
Suriyeli akademisyenler kariyerlerini Türkiye'de sürdürüyor

YETER ERDİNE - Ülkelerindeki iç savaş nedeniyle Türkiye'ye gelen Suriyeli akademisyenler, Gaziantep Üniversitesinde (GAÜN) kariyerlerine devam ediyor.

GAÜN'deki Türk ve Suriyeli öğrencileri geleceğe hazırlayan 20'yi aşkın Suriyeli akademisyen, üniversitenin farklı fakültelerinde derslere giriyor.

Tıpkı diğer Suriyeliler gibi ülkelerine özlem duysalar da kendilerine kucak açan Türkiye'de mesleklerini sürdürebilmenin mutluluğunu yaşayan Suriyeli akademisyenlerin çoğu Türk vatandaşlığı istiyor.

Yabancı Diller Yüksekokulunda İngilizce ders veren okutman Mouna Baker, savaş nedeniyle Halep'ten 3 yıl önce Türkiye'ye geldiğini, kısa bir süre sonra da GAÜN'de çalışmaya başladığını anlattı.

Halep'te kalan annesi ve ablasını çok özlediğini belirten Baker, bir kadın olarak tek başına başka bir ülkeye gelmenin zorluğunu yaşamasına rağmen Türkiye'nin destekleri sayesinde pek çok güçlüğü atlatabildiğini ifade etti.

Baker, şunları kaydetti:

"Buraya geldiğimde Türkçe bilmiyordum. Bir mülteci için bunlar zor. İslam burada çok değerli. Amerika'ya gidebilirim ama istemiyorum. Buranın kültürü benim kültürüme çok yakın. Müslüman ülkeye hizmet vermek istiyorum. O yüzden Avrupa'ya gitmedim. Bir amacım var. Müslüman ülke gelişiyor. Bunun için bu Müslüman ülkeye ne ilmim varsa veriyorum."

Müslüman bir ülkede ezanı dinleyebilmenin kendisi için önemli olduğunu dile getiren Baker, "Bu kültürden, ezan sesinden uzak yaşayanların çok da özlediği, hasret kaldığı bir şey aslında ezan. Bu da büyük bir şey bizim için. Türkiye'ye kalpten hizmet veriyorum. Türkiye'yi çok seviyorum. 'Suriye'den sonra hangi toprağı sevebilirsiniz' deseler, kesinlikle 'Türkiye' derim. Türk vatandaşlığı istiyorum." diye konuştu.

- "Öğrencilerimle aile gibiyiz"

Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında İngilizce tıp eğitimi veren öğretim görevlisi Vassim Elmahli de ailesiyle Gaziantep'te yaşadıklarını ve GAÜN'de 3. ve 4. sınıf tıp öğrencilerine eğitim verdiğini belirtti.

Öğrencilerini çok sevdiğini ifade eden Elmahli, "Öğrencilerime hem teorik hem de pratik eğitim veriyorum. Öğrencilerimle bir aile gibiyiz. Mutluyum. Sığınmacı olmak zor bir durum. Savaş da kolay bir şey değil, çok kötü. Birçok doktor tanıdığımın hepsinde aynı talep var. Benim de talebim aynı. Türk vatandaşlığı istiyoruz." dedi.

Fen Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Muhammed Emin Mustafa da Halep Üniversitesinde öğretim üyeliği yaptığı sırada savaş nedeniyle Gaziantep'e geldiğini anlattı.

Türkiye'ye gelmesinden bir süre sonra GAÜN'de çalışmaya başladığını belirten Mustafa, halinden çok memnun olduğunu belirterek, Türkiye'de sığınmacı öğretim üyelerine çok güzel hizmetler verildiğini söyledi. Mustafa, "Eminim gelecek günlerde daha iyi olur." şeklinde konuştu.

Okutman Nahla Ebaji ise savaşı ve acılarını yaşadığını, birçok yakınını savaşta kaybettiğini, güven ortamı kalmayan Halep'ten 9 yaşındaki oğluyla 3 yıl önce ayrılarak Türkiye'ye geldiğini söyledi.

Sığınmacı bir kadın olarak epey sıkıntı çektiğini dile getiren Ebaji, "Geldim, Türkçe tek kelime bilmiyorum. Arapça ve İngilizce biliyorum. Ondan sonra karar verdim, Türkçe öğreneceğim. 1,5 yıl çalışmadım. Dil ve kültür öğrendim. Şimdi İlahiyat Fakültesinde hazırlık sınıfına Arapça ders veriyorum." diye konuştu.

Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Maher Almakdad, Türkiye'ye kendilerine verdikleri destekler için teşekkür ederek, "Üniversite bizi kabul etti. Geldik, burada iş bulduk. İkamet sözleşmesi 1 sene yerine 3-5 sene olsun. Bu nedenle çok sıkıntı çekiyoruz. Şimdi vatandaşlık alamayız. Zaman lazım." dedi.

İlahiyat Fakültesinde okutman olarak görev yapan Sara Fahuri de Suriye'den bekar olarak buraya gelen birçok kişinin evlendiğini ve çocukları olduğunu anlatarak, bu çocukların pasaportları bulunmadığını, Türk vatandaşlığı istediklerini söyledi.

- "Göç sayesinde insan kaynağı gelişiyor"

GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hilmi Bayraktar, üniversitede 20'nin üzerinde Suriyeli akademisyen bulunduğunu, ileriki dönemde özellikle Arapça programı için bir o kadar daha Suriyeli akademisyen alacaklarını söyledi.

Türkiye'nin Suriye'den 3 milyon civarında göç aldığını anımsatan Bayraktar, bunun önemli bir kısmının genç nüfus olduğuna işaret etti. Bayraktar, Suriyeli gençleri İngilizce ve Türkçe ile kültürlerini unutmamaları ve gittiklerinde ülkelerine hizmet edecek durumda olmaları için yeni açtıkları Arapça programlarına aldıklarını aktardı. Bayraktar, şunları kaydetti:

"Türkiye olarak Suriye'deki nitelikli insan gücünü yetiştirecek hocaları buradan yetiştirmek istedik. O nedenle yaklaşık 15 bölüme Suriyeli öğrenci aldık. Yeterince hoca bulabilirsek, Gaziantep Üniversitesinin Arapça programında hemen her branşta öğrenci almayı planlıyoruz. Hocalar, yabancı uyruklu olduklarından istihdamda biraz sıkıntımız var."

Akademik hayatında 19. yüzyıl göçleri üzerine çalışmalar yaptığını anlatan Bayraktar, göçün olumsuz algılanmasının doğru olmadığını söyledi.

Bayraktar, şöyle devam etti:

"Türkiye bu noktadaysa almış olduğu o göçler sayesindedir. En başta insan kaynağı gelişiyor. Toprağınız ne kadar büyük olursa olsun içinde insan yoksa bir şey ifade etmez. Türkiye'deki birçok üniversitede çok kıymetli bilim adamları, özellikle bizim tıp fakültesinde çok kıymetli Suriyeli bilim adamları ülkemize hizmet etmekte. Biz Suriyelileri bir yük olarak görmüyoruz. Onları ülkemize bir zenginlik kaynağı olarak görüyoruz. İnsan kaynağımızı çeşitlendirme olarak görüyoruz. Aslında ben de 1936 El-Bab, Suriye göçmeniyim. Biz Türk devleti olarak bugün 80 milyonluk Türkiye isek 50 milyonu göçmendir."

Türk devletinin güzel bir göç politikası olduğunu belirten Bayraktar, Çanakkale Savaşı'nda Haleplilerin de Hamalıların da Şamlıların da Kerküklülerin de Musulluların da şehit olduğunu vurgulayarak, "Türkiye, sadece Türkiye'de yaşayan insanların değil, Osmanlı'nın kucakladığı coğrafyadaki insanların ortak ülkesi. Dolayısıyla onlara 'diğerleri' diye bakmak, 'ayrı' diye bakmak doğru değil." ifadelerini kullandı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber