'Motivasyonumuzu bozmak, bu millete inanmamak, güvenmemektir'

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Müezzinoğlu:Bir milli iradenin ve duruşun karşısında bugün yaşadığımız küresel ve kendimizden kaynaklanan nedenlerle motivasyonumuzu bozmak veya karamsar cümleler kurmak, bu millete inanmamak, bu millete güvenmemektir

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 03 Aralık 2016 14:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Motivasyonumuzu bozmak, bu millete inanmamak, güvenmemektir'

- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Bir milli iradenin ve duruşun karşısında bugün yaşadığımız küresel ve kendimizden kaynaklanan nedenlerle motivasyonumuzu bozmak veya karamsar cümleler kurmak, bu millete inanmamak, bu millete güvenmemektir." dedi.

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) 26. Genel Kurul Toplantısı'nda konuşan Müezzinoğlu, gerek bölgedeki sorunlar gerekse küresel değişimlerin, ülkenin ekonomisinde bazı sıkıntıların yaşamasına neden olduğunu belirtti.

Bu milletin zorlukları aşarak, bugünlere geldiğini ifade eden Müezzinoğlu, sorunların aşılmasında samimi bir hükümet ve siyasi iradenin bulunduğunu vurguladı.

Türkiye ekonomisine yönelik yapılan eleştirilerin, AK Parti iktidarına ve Kanun Hükmünde Kararname'lere (KHK) bağlanmasını doğru bulmadığını belirten Bakan Müezzinoğlu, şöyle devam etti:

"Daha çok hukuka ve demokrasiye ihtiyacımız var. Ama bugün, burada 'yalnız OHAL nedeniyle hukuka ve demokrasiye ihtiyacımız var' diyen arkadaşlarımız, 27 Nisan bildirisinde neye ihtiyacımız olduğunu, o gün 'noktasına, virgülüne aynen katılıyorum' derken ne demek istiyorlardı? 411 milletvekilin bu ülkede başörtüsü zorunluluğunun kaldırılmasıyla ilgili el kaldırdığında, bunu CHP'nin, Anayasa Mahkemesine götürürken, hangi milli iradenin temsilini yapıyordu? Yüzde 47 oy alan bir siyasi partiye kapatılma davası açılırken, bu ülkeden demokrasiden, hukuk devletinden bahsetmesi gereken tablo ve siyasi iradenin duruşu neredeydi? Verilecek çok cevaplar var ama yüreğimiz acıyor."

Müezzinoğlu, gündelik krizlerden veya sorunlardan fırsatçılık yapıldığına işaret ederek, buna karşılık samimiyetle durulan noktaların yeniden değerlendirilmesinin önemini vurguladı.

AK Parti'nin en büyük özelliğinin gelen eleştirileri samimiyetle değerlendirmek olduğuna dikkati çeken Müezzinoğlu, "Ama eleştiri yapan arkadaşlarımız, keşke kendilerine yapılan eleştirileri de samimiyetle yapabilseler ve oradan ders çıkarabilseler, o zaman kazanacak olan demokrasidir, milli iradededir, hukuk devletidir, siyasi saygınlıktır ve siyasetin geleceğe olan umudu ve güvenidir." diye konuştu.

Bakan Müezzinoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Külhanbeyi" diye eleştirildiğini belirterek, "Bu ülkenin en büyük külhanbeylisi, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'tür. Dünyaya en büyük külhanbeyliğini o yapmıştır, gerektiğinde de bu millet adına bu milletin liderleri yapmak zorundadır." dedi.

- "Kendinize olan inancınız ve güveniniz asla sarsılmasın"

Ülkede döviz piyasasında yaşanılanlara da değinen Müezzinoğlu, eleştiri yapılırken ifade edilen rakamların son 2-3 aylık şeklinde verilmesinin yanlış olduğunu kaydetti.

Bakan Müezzinoğlu, Tükiye'nin 20 Temmuz 2015'ten bu yana terörle mücadele, sokağa çıkma yasakları, Rusya krizini aşma, 15 Temmuz darbe girişimi gibi sorunlarla karşılaştığını belirterek, "Bütün bunları aşabilen bir ülkenin, bir milli iradenin ve duruşun karşısında bugün yaşadığımız küresel ve kendimizden kaynaklanan nedenlerle motivasyonumuzu bozmak veya karamsar cümleler kurmak, bu millete inanmamak, bu millete güvenmemektir." değerlendirmesinde bulundu.

Asgari ücret konusuna da değinen Müezzinoğlu, asgari ücretin istihdam üzerindeki önemli bir hesaplama parametresi olduğunu vurguladı.

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay'ın asgari ücrete ilişkin "bin 600 lira olsun" önerisine işaret eden Müezzinoğlu, Atalay'ın mütevazi bir rakamı dile getirdiğini, hiç kimsenin masanın karşı tarafında olmadığını, herkesin aynı masanın ayaklarını oluşturduğunu belirtti.

Müezzinoğlu, "Kendinize olan inancınız ve güveniniz asla sarsılmasın. Bu anlamda hiç tereddütünüz olmasın ki 2017, 2016'dan daha iyi olacaktır. Bunu beraber başaracağız. Biz, sizlerin bu anlamda patronu, bakanı değiliz. Sizin yarınlarınızın daha iyi olması için hizmetkarınız, bu anlamda her zaman kapımız da gönlümüz de sizlere açıktır." dedi.

- Diğer konuşmacılar

Genel Kurul'da konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Böke ise Türkiye ekonomisinin olağanüstü bir dönemden geçtiğini belirterek, döviz kuru piyasasında yaşananlara değindi.

Yılbaşından bu yana Türk Lirası'nın yüzde 20'nin üzerinde değer kaybettiğini anlatan Böke, şunları söyledi:

"Kritik nokta şu, Türk Lirası'nın değer kaybının hızlandığı tarih, 3 Ekim tarihi. 3 Ekim'e kadar Türk lirası 10 ayda 6 kuruş değer kaybetmişti. Bu 6 kuruş değer kaybı hafife alınır bir değer kaybı değil. Ama korkarım ki 3 Ekim'den sonra yaşadığımız ışığında bu 6 kuruş, hafif gözükmeye başladı. 3 Ekim'den bugüne Türk lirası 55 kuruş değer kaybetti. 3 Ekim tarihine özellikle vurgu yaptım çünkü belli ki 3 Ekim'de bir şey oldu. 3 Ekim, Bakanlar Kurulu'nun verdiği bir kararı kamuoyuyla paylaştığı bir tarih, OHAL'in Türkiye'de uzatılacağının bizlere haber verildiği tarihti."

Bugün, Türkiye ekonomisinin hızla krize sürüklendiğini savunan Böke, "En temel borcumuz, ülkenin krize girmesini engel olmak olduğunu ifade etme yükümlülüğümüzdür." dedi. Böke, Türkiye'nin ekonomi politikalarının değişmesi gerektiğini ve bunun için de öncelikle OHAL'in kalkması gerektiği eleştirisinde bulundu.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu da konuşmasında, Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Ekonominin sanayileşmeden uzak yaşadığını söyleyen Tanrıkulu, Türkiye'nin kasım ayı itibarıyla dünyada en fazla parası değer kaybeden bir ülke konumuna geldiğini öne sürdü.

Tanrıkulu, "Ülkede siyasi huzurun olması gerekiyor. Bunun için de uzlaşma kültürünün geliştirilmesi gerekiyor. Uzlaşma kültürünün en önemli ayağını oluşturan Ekonomik ve Sosyal Konsey kuruldu ve ne oldu? 2009'dan bu yana maalesef bu konsey yeterince çalışmıyor. Sosyal, ekonomik grupların en önemli temsilcisi olan bu konseyin bir an önce daha işlevsel hale getirilmesini ve daha fonksiyonel olarak görevini yapmasını bekliyoruz." diye konuştu.

Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, konfederasyon olarak TİSK'i ve misyonunu çok önemsediklerini bildirdi.

TİSK'in kapasitesini daha da artırmasını destekleyen bir noktada bulunduklarını belirten Arslan, birlikte çalıştıkları işçi-işveren ilişkilerinin daha da geliştirilmesi gerektiğini, bunun için birlikte çalışmaya da hazır olduklarını vurguladı.

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, TİSK'e yaptığı çalışmalar için teşekkürlerini iletti.

İşçilerin kendileri için çok önemli olduğunu ifade eden ve asgari ücret konusuna değinen Atalay, asgari ücretin 2017'de bin 600 lira olması gerektiğini söylediğini anımsattı. Atalay, kendisinin bu konuda eleştirildiğini dile getirerek, asıl eleştiriyi yapanların bu salonda olması gerektiğini kaydetti.

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken ise TİSK'in ülkede çok önemli bir sermaye birikiminin olduğunu söyledi. Ülkede önemli gelişmeler yaşandığını vurgulayan Palandöken, bütün sektörlerde özellikle de çalışma hayatında birlik ve beraberlik olunması çağrısında bulundu.

Konuşmalar sonrasında TİSK Onursal Başkanı Refik Baydur için hazırlanan kısa film izlenime sunuldu.

Kentsel dönüşüm doğru bir fikir, bu kötü yapıların, çürük yapıların yıkılması doğru bir fikir ama yerine yapılacak olanın da akıllı, mantıklı, şehircilik ilkelerine uygun yapılması esas. Hızlandıralım derken bir taraftan da yeni şehir rezaletleri çıkarmamamız lazım" - "İstanbul ölçeğindeki boyutta rant savaşları veriliyor. Yoğunluk ikiyken dört yap, dörtken sekiz yap, sekizken 16 yap. Nasıl olacak? İstanbul'un nüfusu 15 milyon 30 milyona mı çıkaracaksınız. İki misline katlaya katlaya nereye gideceksiniz böyle?" - "Bize ikide bir kimse plan getirmesin. Belediye meclisleri var, gitsinler belediye meclislerinde işlerini görsünler. O planları da kimse bozmasın. İki de bir imar planlarıyla oynamasınlar. Bizim bakanlığın kapısını da aşındırmasınlar" KAYSERİ (AA) - Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, "Kentsel dönüşüm doğru bir fikir, bu kötü yapıların, çürük yapıların yıkılması doğru bir fikir ama yerine yapılacak olanın da akıllı, mantıklı, şehircilik ilkelerine uygun yapılması esas. Hızlandıralım derken bir taraftan da yeni şehir rezaletleri çıkarmamamız lazım." dedi. Özhaseki, bakanlığı tarafından bir otelde düzenlenen "Yatırım ve Hizmetleri Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, binlerce yıllık tarihe sahip şehirlerdeki en büyük sıkıntının, planlamaların geç yapılması, doğru belediyeciliğin çok geç başlamış olması, buralarda yanlış işlerin üst üste gelmesi ve ideolojik belediyeciliğin ön plana çıkması olduğunu belirtti. Bir tarihte belediye başkanlarının hizmetten önce kendi ideolojilerine öncelik verdiklerine dikkati çeken Özhaseki, birçok olay karşısında bu ideolojik tavır ön planda olduğu için sorunlara tedbir alamadıklarını, doğru düşünemediklerini ve yanlış üzerine yanlış yaptıklarını anlattı. Bakan Özhaseki, şimdi kentsel dönüşümde yapılan yanlışlıklardan dolayı yeni bir tehlikenin başladığına işaret ederek, şöyle konuştu: "Bunlara da bizim mani olmamız lazım. Şehircilik anlamında kendi kimliğimizi ortaya koyacağımız, çok sağlıklı yapıların ortaya çıkarılacağı bir ortam başlaması lazım. Tabii yapacak çok işimiz var, emin olun. 2012'de yasa çıkmış, 4,5 yıldır uyguluyoruz ama nihayetine geldiğimiz noktaya bakıyoruz en fazla 3 milyon insanı ilgilendiren bir kentsel dönüşüm yapıyoruz şu anda. Yeterli mi bu? Yeterli değil. Deprem kuşağındayız. Her an deprem olabilir. İstanbul için konuşan profesörleri dinlediğim zaman zaten korkuyorum. İnanın tüylerim diken diken oluyor. Akşam, sabah olabilir, 3-5 sene içinde de olabilir, 10 sene içinde de olabilir. 'Şiddeti 7'den aşağı olmayacak' diyorlar. Allah korusun bugünlerde bir şeyler olursa sonucu nereye varır. İstanbul'da 7 küsur şiddetinde bir deprem Türkiye'nin ekonomisini çökertir. İşte bunun tehlikesini gören değerli Cumhurbaşkanımız 2012'de yasanın çıkmasına öncülük etmiş. Çok iyi niyetlerle başlanmış ve orada bir sürü teşviklerle bu işin çok hızlı olmasını hedeflemişler ama geldiğimiz noktada artımızı gördük, eksimizi gördük." Gelecek günlerde Şehircilik Şurası'nı toplayacaklarını anlatan Özhaseki, "Bir karar vermemiz lazım. Şehircilik Şurası içinde bir bölüm kentsel dönüşüm. Bunu nasıl hızlandırırız, nasıl doğru yaparız onun yolunu arayacağız. Şimdi bazı rezaletler yapılıyor, bu rezaletler 100-200 yıl yıkılmaz. Kentsel dönüşüm doğru bir fikir, bu kötü yapıların, çürük yapıların yıkılması doğru bir fikir ama yerine yapılacak olanın da akıllı, mantıklı, şehircilik ilkelerine uygun yapılması esas. Hızlandıralım derken bir taraftan da yeni şehir rezaletleri çıkarmamamız lazım." dedi. Özhaseki, bu konunun İstanbul ve Anadolu boyutlarının da farklı olduğunu ifade ederek, şunları anlattı: "İstanbul ölçeğindeki boyutta rant savaşları veriliyor. Yoğunluk ikiyken dört yap, dörtken sekiz yap, sekizken 16 yap. Nasıl olacak? İstanbul'un nüfusu 15 milyon 30 milyona mı çıkaracaksınız. İki misline katlaya katlaya nereye gideceksiniz böyle? Altyapısını iki misline katlayarak çözüyor musunuz? Yok. Yeşil alanı artırıyor musunuz? Yok. Okul alanları yok, otopark yok, yolu iki misline çıkarıyor musunuz? Yok. Peki konutların sayısını iki misline çıkarınca halimiz ne olacak bizim? Bakın müthiş bir tehlike, bunu konuşmalıyız, çözüm bulmalıyız. Çözüm bulacak olan da tabi ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Biz çözüm bulacağız, biz düzenleyeceğiz, biz yöneteceğiz, belediye başkanı arkadaşlarımızla bu sorunun altından kalkacağız. Bölgesel bazlı düşüneceğiz. Ekonomiye katkıda bulunacağız, rezerve alanlar bulacağız. Doğru planlamalarla çözeceğiz ki benden 10 sene, 20 sene sonra gelecek bakan bu şikayetleri dile getirmesin." "Yeşil bina, akıllı bina" gibi modeller üzerinde çalıştıklarını, bir taraftan da terör bölgelerinde işleri olduğunu aktaran Bakan Özhaseki, "Orada eski, harap olmuş binaları yıkıyoruz. Yıkarken de binbir zorlukla karşılaşıyoruz. Çünkü o bölgelerden ayrılan teröristler terk ettikleri evlere bomba düzeneği koyarak çıkmışlar. Kepçeler, kamyonlar gittiğinde bombalar patlamaya devam ediyor. İnsanlar ölüyorlar. Kur'an-ı Kerim'in içini oymuşlar, bomba koyup yere atmışlar. Her Müslüman Türk çocuğu onu görünce koşar, öper alnına koyar. Bunu yapacaklarını bildikleri için içlerine bomba koyup patlattılar. Bunlarda ne din var ne iman var ne ahlak var. Nereden geldi bu yamyamlar bilmiyorum." diye konuştu. - "Bize ikide bir kimse plan getirmesin" Özhaseki, bakanlık olarak yetkileri olmasına rağmen planlama yapmayacaklarına dikkati çekerek, "Bize ikide bir kimse plan getirmesin. Belediye meclisleri var, gitsinler belediye meclislerinde işlerini görsünler. O planları da kimse bozmasın. İki de bir imar planlarıyla oynamasınlar. Bizim bakanlığın kapısını da aşındırmasınlar. Her yerde de söylüyorum. Hele hele İstanbul'da defalarca söyledim. Makul, mahalle bazlı, bölge bazlı, kentsel dönüşüm için ufak tefek yoğunluk artışı yapılabilir. Binlerce insanı ilgilendiriyor ama adam torpilli, ismi var, havası var, her gün televizyonlarda. Getirip bizden parseline artı yoğunluk alamaz. Bu savaşı da vereceğiz bir taraftan." ifadelerini kullandı. Bakanlık personelinden çözüm odaklı çalışmalarını isteyen Özhaseki, sözlerini şöyle sürdürdü: "Olmaz, yok demek çok kolay. Birisi gelmiş, problemi var, onu çözmek dünyanın en güzel işi. Olaya çözüm odaklı bakın. İkincisi insanlar gelmişler, işleri yapılacak. Devlet kapısında asık surat olmasın. Tatlı dil, güler yüz sadakadır. Konuşurken biraz buna dikkat etmek lazım. İnsanlar devlet kapısında kendilerini azarlayan, sert yüzden bahsederler. 'Yok' derken bile kibarca söylenir. Siz devleti temsil ediyorsunuz. Bakanlığımızın dışarıya bakan yüzlerisiniz. Her gördüğüne ceza yazacak, canından bezdirecek, ağlatacak değil. Doğruyu söyleyerek, yardımcı olarak ama kötülere de ceza şart. Ceza bazen ıslah da eder. Biraz da iletişime açık olmak lazım. Kibirli adamı Allah da sevmez kulu da sevmez. Cenab-ı Allah'ın affetmediği en büyük günah kibir suçudur." Bakan Mehmet Özhaseki, personelden kamu malını kendi can ve mallarından aziz bilmeleri gerektiğini belirterek, onu korumak için herkesin büyük bir gayret içinde olmasını istedi. Bir ekip ruhu içinde çalışılması gerektiğine işaret eden Özhaseki, devletin milletin yararına olan her işte inisiyatif alınması gerektiğini sözlerine ekledi. Konuşmaların ardından, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Vali Süleyman Kamçı, AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, bakanlık tarafından afet işlerinde kullanılmak üzere, satın alınan 16 arazi aracının anahtarlarını il müdürlerine teslim etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber