Danıştay: İntihar eden mahkum olayında idarenin kusuru var, tazminat gerekir

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 08 Aralık 2016 00:04, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
Danıştay: İntihar eden mahkum olayında idarenin kusuru var, tazminat gerekir

T.C.

DANIŞTAY

İdari Dava Daireleri Kurulu

Esas No : 2013/1614 Karar No: 2015/339

Anahtar Kelimeler : Cezaevinde İntihar Sonucu Ölüm,

Hizmet Kusuru

Özeti : Psikolojik sorunları olduğu yolunda belirtiler bulunan ve daha önce de iki kez intihara teşebbüs eden davacıların müşterek çocuğunun, konulduğu müşahede ve gözlem koğuşunda yeterli gözetim ve denetim altında tutulmaması nedeniyle intihar etmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan, davacıların zararlarının davalı idarece karşılanması gerektiği;

Ancak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesince davacılara uyuşmazlık konusu olay nedeniyle 45.000 - Euro manevi tazminat ödenmesine karar verildiğinden, bu davada aynı olay nedeniyle manevi tazminata hükmedilme sine olanak bulunmadığı hakkında.

Temyiz Eden (Davacılar) : 1- ..., 2- ...

Vekilleri : Av. ...

Karşı Taraf (Davalı) : Adalet Bakanlığı

İstemin Özeti: Erzurum 2. İdare Mahkemesinin 04/12/2012 günlü, E:2012/1390, K:2012/1450 sayılı kararının, davacılar tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : Fuat Kara

Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Damştay Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Damştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava; davacıların çocuğu .. .'ın hükümlü olarak bulunduğu Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi'nde intiharı sonucu ölümünde, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminaün yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmışür.

Erzurum 2. İdare Mahkemesi'nin 29/12/2006 günlü, E:2006/237, K:2006/2955 sayılı kararıyla; olayda, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 29.03.2005 tarihli raporundan, ...'ın ölümünün asılma sonucu meydana gelmiş olduğu, adı geçenin daha önce 29.12.2003 ve 19.01.2004 tarihlerinde de ailevi sebeplerden dolayı intihar girişiminde bulunduğu; dolayısıyla söz konusu zararın, intihar eden kişinin eyleminden ve ailevi problemlerinden kaynaklandığı; ayrıca, davalı idarenin de üzerine düşen gözetim ve denetim yükümlülüğünü yerine getirdiğinin anlaşıldığı; buna göre olayda, hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davamn reddine karar verilmiştir.

Anılan karar Damştay Onuncu Dairesi'nin 15/12/2010 günlü, E.2007/2713, K;2010/10774 sayılı kararıyla; olayda, psikolojik sorunları olduğu yolunda belirtiler bulunan ve daha önce de iki kez intihara teşebbüs eden davacıların müşterek çocuğunun, konulmuş olduğu müşahede ve gözlem koğuşunda yeterli gözetim ve denetim altında tutulmaması nedeniyle intihar etmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğunun açık olduğu; nitekim, ilgili şahsın bunalım içerisinde olduğu göz önüne alınıp daha sık aralıklarla kontrol edilmemesi nedeniyle, görevli infaz koruma memuruna disiplin yönünden "uyarma" cezası verilmesinin de bu durumu destekler nitelikte bulunduğu gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak davamn reddi yolundaki ilk kararında ısrar edilmiştir.

Davacılar, Erzurum 2. İdare Mahkemesinin 04/12/2012 günlü, E:2012/1390, K:2012/1450 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedirler.

Uyuşmazlık konusu olayda, davacıların çocuğu ...'ın, amcasının eşini öldürmek suçu nedeniyle yargılandığı davada 10 yıl, 10 ay hapis cezasına çarptırıldığı ve söz konusu fiil nedeniyle Kars Kapalı Cezaevi çocuk koğuşuna konulduğu; cezaevinde kalmakta iken 29.12.2003 tarihinde, kendisine ait kemeri kullanarak intihara teşebbüs ettiği; 19.01.2004 tarihinde, cezaevi revirinden tedavisi amacıyla verilen ilacın tamamım içmek

Uluslararası Sözleşmelere Atıf Yapılan Kararlardan Çevirisi Yapılanlar İdari Dava Daireleri Kurulu

suretiyle bir kez daha intihara teşebbüs ettiği; bu eylemleri nedeniyle davacıların çocuğunun, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü tarafından Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi'ne nakline ilişkin karar alındığı ve buraya nakli sonrasında çocuk koğuşuna konulduğu; daha sonra, kendi isteği üzerine yetişkinlerin bulunduğu koğuşa alındığı;

15.12.2004 tarihinde kurumun 2. müdürü ile görüşerek koğuş değiştirme talebinde bulunduğu; ancak, talebinin kabul edilmemesi üzerine, elinde bulunan jilet ile nöbetçi infaz koruma memuruna saldırdığı; söz konusu olay nedeniyle tedbir amacıyla müşahede ve gözlem koğuşuna konulduğu;

16.12.2004 tarihinde kaldığı koğuşta bulunan lavaboyu kırdığı ve koğuşta bulunan yatağı yaktığı; 17.12.2004 tarihinde, sabah saat 10.00 sıralarında, bulunduğu müşahede ve gözlem koğuşunun duvarlarına kafasını vurmak suretiyle kendisini yaraladığı ve revire götürülerek tedavisinin yapıldığı ve sonrasında tekrar müşahede ve gözlem koğuşuna konulduğu; aynı gün saat 13.30 sıralarında ise, koğuşta bulunan nevresim takımı ile kendisini demir parmaklıklara asmak suretiyle intihar ettiği; ölüm olayının Cezaevi Yönetimi tarafından 13 gün sonra 30.12.2004 tarihinde davacılara haber verildiği; davacılar tarafından da, çocuklarının intiharı sonucu ölümünde, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılmakta olan davaya ilişkin yargılama devam ederken, davacılar tarafından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, oğullarının ölümünden idarenin sorumlu olduğu ve olaya yönelik olarak yerel soruşturmanın yetersizliği ve etkili olmaması bağlamında Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin 2., 3., 6. ve 13. maddelerinin ihlal edildiği savıyla yapılan başvuru üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İkinci Dairesinin 9/10/2012 tarihli kararı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesinin ihlal edildiğinden bahisle başvuru sahiplerine manevi tazminat olarak 45.000'er Euro (Kırkbeş Bin Euro) ödenmesine karar verilmiştir.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İkinci Dairesi'nin söz konusu kararı incelendiğinde, başvuranların oğullarının ölümü nedeniyle herhangi bir maddi zarara uğradıklarını kanıtlayamadıkları, tespit edilen ihlal ve iddia edilen maddi zarar arasında herhangi nedensel bir ilişki görülmediği gerekçesiyle maddi tazminat talebinin ise reddedildiği anlaşılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nm 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu; 56. maddesinde de Devletin, herkesin hayatını beden ve ruh sağılığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu; 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu; Anayasa'nın 129/5. maddesinde de memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şartlara uygun olarak idare aleyhine açılabileceği hükme bağlanmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinde, herkesin yaşam hakkının yasanın korunması altında olduğu belirtilmekle, yaşam hakkının korunması devletlere bir yükümlülük olarak öngörülmüştür.

İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

Böyle bir durumda, zarar gören kişilerin, idarenin personeline karşı değil, onları çalıştıran idareye karşı dava açmaları gerekmektedir. Çünkü, Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verildikten sonra, 129. maddesinin 5. fıkrasında da; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği hükme bağlanmıştır.

Olayda, davacıların çocuğunun Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi'nde intiharı nedeniyle Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda, "Takipsizlik kararı" verildiği ve takipsizlik kararına yapılan itirazın Oltu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiği; ayrıca, cezaevi personeli hakkında olayla ilgili olarak disiplin soruşturmaları da yapıldığı; intihar olayının meydana geldiği yerde görevli olan infaz koruma memuru ... hakkında; ...'m intihar girişimini zamanında fark etmeyip tıbbi müdahalenin gecikmesine neden olduğu gerekçesiyle, 657 sayılı Yasa'nın 125/A-a maddesi uyarınca (Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin

Uluslararası Sözleşmelere Atıf Yapılan Kararlardan Çevirisi Yapılanlar İdari Dava Daireleri Kurulu

korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak) disiplin soruşturması yapıldığı; soruşturma sonucunda, infaz koruma memuru ... 'ın görev yaptığı D blokta oda sayısının fazla, sirkülasyonun yoğun olması nedeniyle psikolojik yönden sıkıntılı olan ...'ın sürekli gözlem altında bulundurulmasımn mümkün olmadığı; ancak, ilgili şahsın bunalım içerisinde olduğunu göz önüne alınıp daha sık aralıklarla kontrol edilmesi, hatta vardiya müdürü ve infaz koruma başmüdürlüğü ile temasa geçilip, gerekirse D bloktaki personel sayısının arttırılarak şahsın sürekli gözlem altında tutulmasına yönelik tedbirlerin alınması halinde bu üzücü olayın engellenebileceği gerekçesiyle, adı geçen infaz koruma memurunun, 657 sayılı Yasa'mn 125/A-a maddesi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği; ayrıca 17.12.2004 tarihinde meydana gelen intihar olayının 30.12.2004 tarihinde davacılara haber verilmesi nedeniyle Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi 1. müdürünün, hükümlü ve tutukluların cezaevi içerisindeki şahsi halleriyle ilgili önemli hastalık, ölüm vb. olayların ailelerine bildirilmesinin cezaevi idaresine ait olduğu; söz konusu intihar olayında ise işlemlerin zamanında yapılmadığı ve geç haber verildiği; bu nedenle, verilen görevlerin tam ve zamanında yapılmasında ihmal gösterildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, 657 sayılı Yasa'mn 125/A-a maddesi uyarınca "uyarma" cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, psikolojik sorunları olduğu yolunda belirtiler bulunan ve daha önce de iki kez intihara teşebbüs eden davacıların müşterek çocuğunun, konulmuş olduğu müşahede ve gözlem koğuşunda yeterli gözetim ve denetim altında tutulmaması nedeniyle intihar etmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılmış olup; davacıların zararlarının davalı idarece karşılanması gerekmektedir.

Ancak yukarıda anılan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesi'nin 9/10/2012 tarihli kararıyla davacılara uyuşmazlık konusu olay nedeniyle 45.000 Euro (Kırkbeş Bin Euro) manevi tazminat ödenmesine karar verildiğinden, bu davada ayrıca aynı olay nedeniyle manevi tazminat ödenmesine olanak bulunmamaktadır.

Davacıların maddi tazminat istemine gelince;

Bilindiği gibi, destekten yoksun kalma tazminatının amacı, zarar verici olay meydana gelmeseydi zarar gören, malvarlığı açısından hangi durumda bulunacak idiyse, o durumun yeniden kurulmasıdır. Bu zarar, eğer destek ölmeseydi, destekten yoksun kalanın gelecekte faydalanacağı yardımı tespit etmek suretiyle belirlenir. Burada karşılanması gereken zarar, desteğin sağlayacağı yardımlarımı toplamıdır. Bu itibarla, davacıların oğlunun,

cezaevinden tahliye edilmesinden sonra, yaşamın ve olayların normal akışı içinde gelir getirici bir işte çalışabileceği kuvvetle muhtemel olup, anne ve baba olan davacıların bu muhtemel destek kaybınmın herhangi bir kanıta ihtiyaç duyulmaksızm davalı idarece karşılanması gerekmektedir.

Diğer taraftan, destekten yoksun kalma zararlarının tespiti için, öncelikle ölen desteğin gelirinin tespit edilmesi gerekmektedir. Zira, desteğin gelirinin tespiti, destekten yoksun kalma zararımn doğumu için gerekli olan şartlardan birisi olan desteğin bakım gücünün tespitine yarayacaktır. Desteğin ölümünden doğan zarar hesaplanırken, desteğin gelir durumu, ekonomik imkanları esas alınmalıdır. Ölen desteğin herhangi bir yerde ücretli olarak çalışıyor olması durumunda gelirin somut verilere göre tespiti mümkündür. Aksi halde, destek zararımn hesabı asgari ücrete göre belirlenecektir.

Ayrıca, davacıların uğradıklarım iddia ettikleri maddi zarar (destekten yoksun kalma nedeniyle uğranılan zarar) tespit edilirken, davacıların oğlunun yaşamış olsaydı, hapis cezasımn infazı sonrasında cezaevinden çıkacağı tarihin de dikkate alınması gerektiği de tabiidir.

Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulüne, Erzurum 2. İdare Mahkemesinin 04/12/2012 günlü, E:2012/1390, K:2012/1450 sayılı kararımn bozulmasına, dosyamn amlan İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11/02/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber