Diktatörlük yoluna kilit

Anayasa teklifinin ilk turda Meclis'ten geçmesiyle "Diktatörlük yolu açıldı" yaygarası koparanlara itiraz, PODEM Başkanı Can Paker'den geldi: Bütçe yapamıyor, kanun çıkaramıyor. Bu nasıl diktatörlük?

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 17 Ocak 2017 07:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Diktatörlük yoluna kilit

Cumhurbaşkanlığı sistemini getiren yeni anayasa paketinin ilk tur oylamasının Meclis'ten geçmesinin ardından, ne yaparsa yapsın 'Vatana ihanet' dışında yargılanamayan sorumsuz Cumhurbaşkanları ile 'diktatörlük yolu' kapatıldı. Diktatörlüğün en önemli göstergesinin devleti yöneten kişinin bütçe yapma ve yasa çıkarma yetkisi ile yargılanamaması gibi unsurlar olduğunu belirten Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları (PODEM) başkanı Can Paker, yeni Anayasa paketiyle bütçe ve kanun konusunda tam kontrolün parlamentoya verildiğini ve Cumhurbaşkanının icra ettiği her konuda yargılanabilir hale geldiğini söyledi. Türkiye'de yeni anayasa ile diktatörlük yolunun kapatıldığını belirten Paker, "Bütçe yapamıyor, kanun çıkaramıyor. Bu nasıl diktatörlük?" dedi.

BU NASIL DİKTATÖRLÜK?

Yeni Anayasa Paketinin ilk turunun tamamlanmasının ardından gelen 'Diktatörlük yolu açıldı' eleştirilerinin daha önce 80'li ve 90'lı yıllarda başbakan ve cumhurbaşkanı olarak Türkiye'yi yönetirken başkanlık sistemini gündeme getiren Turgut Özal ve Süleyman Demirel içinde de yapıldığına dikkat çeken Paker, gerçekte ise durumun tam tersi olduğunu söyledi:"Başkanın ya da cumhurbaşkanının diktatör olması için, elinde iki önemli imkan olması gerekiyor. Bütçe yapma ve yasa çıkarma. Yeni Anayasa paketine göre, Türkiye'de artık diktatörlük olamaz. Türkiye'de kafa karışıklığı yaratılmaya çalışılıyor. Bir cumhurbaşkanı veya başkan, kanunları ve bütçeyi kendisi yapamıyorsa diktatör olamaz. (Yeni Anayasa paketinde) Cumhurbaşkanı hem kanun yapamıyor ve hem de teklif edemiyor. Kararname çıkarabiliyor ama çıkardığı da mevcut kanunla çelişemiyor veya aynı konuda parlamento kanun çıkarsa Cumhurbaşkanın çıkardığı kararnamenin önüne geçiliyor. Bütçesini yapamıyor, kanun çıkaramıyor? Bu nasıl diktatörlük?""Diktatörlüklerde, ülkeyi yöneten kişilerin 'hesap verilirliği' yani icraatlarından dolayı yargı önüne çıkarılmaları ender durumdur, tıpkı Türkiye'deki gibi... Şu an sadece bir suçtan yargılanabilen cumhurbaşkanı yerine çok geniş alanda yargı önüne çıkabilecek bir cumhurbaşkanlığı öngörülmektedir" diyen Paker, "Mevcut sistemde, Cumhurbaşkanı sadece 'vatana ihanet' suçundan yargılanabiliyor. Ama şimdi, hükümetlerde olduğu gibi icra ettiği her işlemden dolayı hesap verebilecek" ifadesini kullandı.

TÜRK TİPİ SİSTEM

Paker, Türkiye'de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kararının alındığı 2007'den bu yana fiilen başkanlık sistemine geçilmesine rağmen yanlış tartışmalarla 10 yıl kaybedildiğine dikkat çekti: "Şu anda parlamentoyu da halk seçiyor, cumhurbaşkanını da. Hem çok yetkili bir Cumhurbaşkanı hem de başbakan var. Muhalefet şimdi 'Cumhurbaşkanlığı halk tarafından seçilmesinin' veya 'Cumhurbaşkanını halk seçsin ama yetkisiz, sembolik olsun' diye tekrar halka sorsa, 'hayır' yanıtı alır. Dolayısıyla mevcut durumdaki boşluğun giderilmesi ve nasıl bir Cumhurbaşkanlığı sistemi olması gerektiğini konuşmalıydı. Halbuki CHP ve HDP 10 yıldır kişi bazında tartışma yaşıyor. Bunun kişiyle alakası yok, Türkiye'de toplumsal yapının kendiliğinden ortaya çıkardığı kendisine özgü yani Türk tipi bir Cumhurbaşkanlığı Sistemi söz konusu. Toplum veya siyaset mühendisliği ile değil, siyasetin iç dinamiğinin ortaya çıkardığı, bizim siyasi gelişmemizle ortaya çıkan bir sistem."

ÇiFT MEŞRUiYET VARDIR

Peker, seçilen partili Cumhurbaşkanı ile seçildiği partinin mecliste çoğunluğu oluşturması durumunda, cumhurbaşkanı ve meclis arasındaki yasama yetkisinin bozulacağı eleştirilerine de tepki gösterdi. Paker, şunları vurguladı: Parlamenter ile başkanlık sistemleri arasındaki meşruiyet farkı dikkatten kaçırılıyor. Parlamenter sistemde halk, parlamentoyu seçer. Parlamento da başbakan, bakan ve cumhurbaşkanını seçer. Tek meşruiyet parlamentodur. Halbuki Cumhurbaşkanlığı sisteminde, parlamento da cumhurbaşkanı da halk tarafından seçilir ve iki meşruiyet vardır. Bir tarafta çok sayıda milletvekili diğer tarafta bir cumhurbaşkanı tarafından temsil edildiğini görürseniz, bu bir diktatörlük değil temsil farklılaşmasıdır. Çift meşruiyet vardır ve ikisi de aynı seviyededir çünkü halk seçmiştir. İki meşruiyet kanalı da yüksek yargıyı tayin ediyor. Eğer halk hem parlamentonun ekseriyetini bir partiden hem de cumhurbaşkanını o partiden seçmişse ikisi de meşrudur. Çünkü ikisini de halk seçmiştir. Halk, (bu temsil hakkını) bir partiye vermişse o da halkın iradesidir ve herkesin ona saygı duymalı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber