'Burada icra doğrudan halk tarafından seçilecek'

Milli Savunma Bakanı Işık: Bugün 2. tur oylamasını yapacağımız anayasa değişikliği ile aslında yürütmeyi halkın doğrudan seçmesinin önünü açıyoruz. Burada icra doğrudan halk tarafından seçilecek.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 18 Ocak 2017 15:31, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Burada icra doğrudan halk tarafından seçilecek'

- Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Bugün 2. tur oylamasını yapacağımız anayasa değişikliği ile aslında yürütmeyi halkın doğrudan seçmesinin önünü açıyoruz. Burada icra doğrudan halk tarafından seçilecek." dedi.

Kocaeli Sanayi Odası ocak ayı Meclis Toplantısı'na katılan Işık, burada yaptığı konuşmada, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra bölgenin en önemli altüst oluşu yaşadığını, 100 yıl sonraki bu yeniden şekillenme sürecinin 1991'deki 1. Körfez Harekatı ile başladığını söyledi.

"2003'teki 2. Körfez Savaşı ve arkasından gelişen olayların, bölgenin adeta 1. Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden şekillendirilmeye çalıştığını ortaya koyduğunu" ifade eden Işık, 1991'de Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgale teşvik edilmesi ve ardından yapılan hava harekatıyla bölgede ciddi bir değişiklik olduğunu, bunun Türkiye'ye terör şeklinde yansıdığını kaydetti.

Işık, terör örgütünün en yoğun güç kazandığı dönemin 1991 ve sonrası olduğunu vurgulayarak, 2003'ten sonra yeni bir terör dalgasının Türkiye'yi sarmaya başladığını, bunun tesadüfi olmadığını ifade etti.

Bölgenin şekillendirilmesinde Türkiye'nin etkisini minimize etmek için pek çok olayın meydana getirildiğine dikkati çeken Işık, "O gün biz Gezi olaylarına belki bazılarımız 'Gençlerin ağaç hassasiyeti' diye bakmıştık ama bugün ortaya çıktı ki bu küresel bir operasyonun Türkiye ayağı imiş. Aynı operasyon Mısır'da, Ukrayna'da, Brezilya'da ve belki başka ülkelerde de sahneye kondu ama şu ana kadar başarı elde edilemeyen tek ülke Türkiye." diye konuştu.

- "Millet demokrasiye sahip çıkmayı ihmal etmedi"

Bakan Işık, Gezi olaylarından hemen sonra ortaya konan 17-25 Aralık'ın nasıl bir operasyon olduğunu şimdi daha iyi anladıklarını aktararak, "17-25 Aralık'ta başarı elde edemeyenler bu defa Kobani olaylarıyla Türkiye'nin bir bölümünde büyük bir türbülans oluşturup Türkiye'nin bölgedeki gelişmelere müdahale edemez konuma düşmesini hedeflediler ve onda da başarılı olamadılar. En son 15 Temmuz'da haince bir darbe girişimine teşebbüs ettiler." ifadelerini kullandı.

Tüm bu olayların sadece Türkiye'nin kendi iç olayları olarak görülmemesi gerektiğine, bunların bölgenin yeniden yapılandırılması sürecinde Türkiye'nin etkisini minimize etmek için yapılan operasyonlar olduğuna dikkati çeken Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Allah'a hamd olsun, Türkiye tüm bu süreçleri başarıyla atlatmasını bildi. Gezi olaylarından sonra, 17-25 Aralık'ta, Kobani olaylarında ve en son darbe girişiminde bizim en önemli gücümüz, milletimiz oldu. Milletimiz ortaya konan senaryoyu iyi gördü ve bu işin nereye varacağını çok iyi gördüğü için de seçtiği iktidarın arkasında durmayı ve demokrasiye sahip çıkmayı hiç ihmal etmedi. En son 15 Temmuz'da bizzat sokağa çıkarak darbe girişimini engelledi. Bunu şunun için anlatıyorum; Türkiye'nin kendi iddiasını sürdürmesi ve geleceğe güvenle bakabilmesi için güçlü bir demokrasiye, güçlü bir ekonomiye ve güçlü bir orduya ekmek kadar su kadar ihtiyacı var. Bundan hiç kimsenin tereddüdü olmasın. Güçlü demokrasiye sahip olmalıyız, başka çıkar yolumuz yok. Bu coğrafyada bizim demokrasimiz ne kadar güçlü olursa biz kendimizi o kadar güçlü hissederiz."

- "Türkiye artık yönetimde istikrarı doğrudan sağlamak durumunda"

Işık, demokraside temsilde adalet ve yönetimde istikrarın iki önemli konu olduğuna işaret ederek, "Bir demokrasinin dengesi burada yatıyor. Eğer temsilde adaletiniz varsa o zaman demokratik kurumlarınızın güçlenmesi çok daha mümkün oluyor. Türkiye maalesef son uzun yıllar yönetimde istikrarı sağlamak için temsilde adalet konusunda çok taviz verdi. Yüzde 10 barajı bunun en önemli göstergesi. Belki bir demokratik ülkede yüksek bulunabilecek bir barajı yıllarca uyguladı. Bunu niçin uyguladı? Çünkü yönetimde istikrar gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Şu geçtiğimiz dönemde, bu konjonktürler bir ülke için belki 100 yılda bir yaşanır, böyle bir konjonktürde Türkiye yönetimde istikrarı sağlamak zorunda. Biz bunun için temsilde adaletten uzun süre taviz vermek zorunda kaldık." diyen Işık, "Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugün 2. tur oylamalarına başlayacağımız anayasa değişikliğinin en temel gerekçesi budur. Türkiye artık yönetimde istikrarı dolaylı şekilde sağlamak yerine doğrudan sağlamak durumunda." şeklinde konuştu.

Işık, mevcut Anayasa'ya göre yürütmenin başının Cumhurbaşkanı olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Şu andaki Anayasamızda cumhurbaşkanı o kadar yetkilidir ki... Çok samimi bir şey ifade edeyim, Sayın Cumhurbaşkanımız bunu kendisi için istiyor olsa söyleyeceği tek şey, 'Bu anayasaya dokunmayın' olur. Niye? Çok büyük yetkisi var ama hiç sorumluluğu yok. Vatana ihanetin dışında cumhurbaşkanı yargılanamaz. Bu yönetimde çift başlılığı oluşturdu. Bir tarafta parlamenter sistemde var olması gereken Başbakanlık, diğer tarafta halkın seçtiği cumhurbaşkanı. Şu anda Allah'a şükür güçlü bir cumhurbaşkanımız ve onunla uyumlu çalışan kendi partisinden gelen bir başbakan var da sorunları çok hissetmiyoruz. Bugün 2. tur oylamasını yapacağımız anayasa değişikliği ile aslında yürütmeyi halkın doğrudan seçmesinin önünü açıyoruz. Burada icra doğrudan halk tarafından seçilecek. Yaptığımız iş, yürütmenin yani icranın doğrudan halk tarafından seçilmesini sağlamak, bir daha da yok gensoruydu, güven oylamasıydı gibi yürütmenin hızını azaltacak ve yönetimde istikrara yönelik birtakım sıkıntılar oluşturacak düzenlemeleri ortadan kaldırmak. Şimdi bunu yapıyoruz. Bunu hiç kimsenin rejim değişikliği diye sunmasına gerek yok. Bu bir sistem değişikliğidir, yürütmeyle ilgili bir sistem değişikliğidir."

Çift başlı bir yapının, tek başlı bir yapıya indiğini belirten Işık, "Dünyada örneği de yok değil. Bugün Amerika'daki sistemden tutun da Güney Kore'deki sisteme kadar pek çok aslında güçlü ekonomiye sahip olan ülkelerin uyguladığı sistem de bu sistem. Türkiye'ye özgü farklılıklar olduğu için de biz buna başkanlık değil de cumhurbaşkanlığı sistemi diyoruz. Bugün inşallah bunun 2. tur oylamalarını da yapacağız ve inanıyorum ki 330'un üzerinde desteği rahatlıkla alacak ve milletimize gidecek." diye konuştu.

Işık, Türk halkının demokratik olgunluğunu 15 Temmuz'da bütün dünyaya ispat etiğini, bundan sonra kendilerine düşenin demokrasiyi güçlendirecek adımlar atmak olduğunu anlatarak, "Türkiye hiçbir zaman diktatörlüğe izin vermedi bundan sonra da vermez. Hiç kimsenin bu konuda en küçük endişesi olmasın. Türkiye ne zaman diktatöryal eğilimler olsa onu sandıkta cezalandırmasını bilmiştir ama hiç kimsenin algı operasyonlarına da teslim olmamak durumundayız. Hele hele şu konjonktürde Türkiye'nin güçlü liderliğini birilerinin diktatörlük diye sunmasını asla ve asla kabul etmeyiz. Türkiye'nin istikrarını güçlü demokrasiyle ve güçlü liderlikle sürdürmesi gerekiyor. İnşallah bu konuda yolumuza devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Hedefimiz, savunma sanayisinde ilk etapta 5 milyar dolar, daha sonra da 10 milyar dolarlık ihracatı yakalamak. Bu rakamlar büyük rakam değil. 5 milyar dolarlık ihracat hiçbir şey değil. Şu anda 2 milyar dolar civarındayız." dedi.

Işık, Kocaeli Sanayi Odası Meclis Toplantısında yaptığı konuşmada, güçlü ordunun Türkiye için ekmek ve su kadar gerekli olduğunu vurguladı.

Silahlı kuvvetler yeterince güçlü değilse bölgedeki gelişmelere müdahil olmanın mümkün olmadığına dikkati çeken Işık, bunun dünyada pek çok örnekleri olduğunu bildirdi.

Bakan Işık, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) güçlü olması, bizim için bir seçenek veya tercih değil, bir mecburiyettir. Bu anlayışla TSK'yı güçlendirmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. 15 Temmuz bizim TSK'nın bir takım sistemik zaaflarını ortaya koydu. Bunları görmemize sebep oldu. Bir ordunun generallerinin neredeyse yarısı darbeye teşebbüs etmişse bu bir kişiye bir genelkurmay başkanına, ondan önceki genelkurmay başkanına, ondan önceki genelkurmay başkanlarına fatura edilerek işin içinde sıyrılacak bir durum değil. Burada sistemik bir zaaf var demektir." ifadesini kullandı.

- "'Türk ordusu zayıfladı' diyenler art niyetliler"

TSK üzerindeki gereksiz yükleri aldıklarına değinen Işık, TSK'yı yurt savunmasına, harbe hazırlığa, askerin eğitimine ve Türkiye'nin savunmasında geleceğe yönelik çalışmalara odaklanmasını sağladıklarını belirtti.

Işık, bazılarının bunu TSK'nın zayıflatılması olarak sunmaya çalıştığını anımsatarak, buna kesinlikle katılmadıklarını, asla da doğru bulmadıklarını söyledi.

Ordunun güçlü olması için 2 temel unsur gerektiğini vurgulayan Işık, şöyle devam etti:

"Bunlardan biri, nitelikli güçlü insan kaynağı. Allah'a hamdolsun Türk ordusunun nitelikli güçlü insan kaynağı var. Bunda sıkıntımız yok. İçimize sızan hainleri temizledikçe de ordumuz daha güçlü hale geliyor. Bunda tereddüdünüz olmasın. 'Türk ordusu zayıfladı' diyenler art niyetliler. Türk ordusu 15 Temmuz'a göre çok daha güçlü. Niye? İçindeki hainleri temizledi onun için. Kadroların doldurulmasında bazı gecikmeler olabilir. Bu kadar TSK'ya sızmış örgüt üyelerini temizleyip de bir gün de her şeyi yerli yerine koymak mümkün değil. TSK düne göre bugün çok daha güçlü. Yarın çok daha güçlü olacak. Biliyoruz ki karargahta konuştuğumuz konular bir takım güç merkezlerine anında gitmiyor veya bizim bilmediğimiz bilgileri, birtakım büyük merkezler biliyor olmuyor. Bu çok kritik."

Savunma sanayisine önemli yatırımlar yaptıklarına işaret eden Işık, 2002'de yüzde 24 olan niteliği yüksek olmayan savunma sanayisindeki yerlilik oranının şu an yüzde 60'ı geçtiğini söyledi.

Işık, artık niteliği yüksek ürünler ürettiklerini, kritik silahları dışa bağımlı olmadan yaptıklarını belirterek, MPT-76 piyade tüfeği ve diğer yerli savunma sanayi ürünlerinden örnekler verdi.

Türkiye'nin ilk defa "İ" sınıfı fırkateyn üreteceğine dikkati çeken Işık, "Sırada başkasının vermediğinde zaaf oluşma ihtimali olan kritik teknolojiler var. Bunun için de yoğun gayret gösteriyoruz. Savunma sanayi teknolojinin en yoğun kullanıldığı alandır. Savunma sanayisinde başarılıysa sizin diğer sanayi alanlarında bir yere geldiğiniz kabul edilir." diye konuştu.

Işık, savunma sanayisinde de yeni anlayışa gittiklerini ifade ederek, tersanelerin özel sektöre daha fazla iş vermesi konusunda mevzuat engellerini aştıklarını bildirdi.

"Tersaneye sanayici giremez, tersanede kendi sınırları dışına çıkamaz." anlayışını kaldırdıklarını vurgulayan Işık, şu görüşlere yer verdi:

"Askeri fabrikaları açıyoruz. Buralardan özel sektör de yararlansın. Buralar da özel sektörün dinamizminden yararlansın. Anlayışımız şu, dışarıda sanayimizin yapabileceği bütün ürünleri mümkünse dışarıda yaptırmak. Buraları da entegrasyon üniteleri olarak dışarıda yaptıramadığımız ürünlerin imalatını yaparak yeniden organize ediyoruz. Sanayi için büyük fırsat olacak bizim için de zaman kaybı ve maliyet oluşturan durumları ortadan kaldıracağız. Bu anlayışı savunma sanayisinde hayata geçiyoruz. Vakıf şirketlere ve makine kimyaya şunu söyledik; Kardeşim özel sektörle daha fazla işbirliği yapacaksın."

- "Hedef 10 milyar dolar ihracat"

Işık, büyük ölçekli, orta ölçekli ve altında da KOBİ'ler onları desteklediği zaman savunma sanayisinin ciddi ivme kazanacağını belirterek, bugün ABD'nin savunma sanayisinde güçlü olmasını bu yapının sağladığını söyledi.

Türkiye'de proje sürelerinin uzun olduğuna işaret eden Işık, "Süreleri kısaltmamız lazım. Zaman kaybı bize maliyet getiriyor. Özel sektörün dinamizmini bu sektöre katamazsak maliyetlerimiz yukarıda kalmaya devam edecek. Bunu Türkiye içinde tolere edebilirsiniz ama bizim artık hedefimiz Türk savunma sanayisinin ihtiyaçlarını karşılamak değil. Hedefimiz, savunma sanayisinde ilk etapta 5 milyar dolar, daha sonra da 10 milyar dolarlık ihracatı yakalamak. Bu rakamlar büyük rakam değil. 5 milyar dolarlık ihracat hiçbir şey değil. Şu anda 2 milyar dolar civarındayız. 10 milyar dolarlık ihracat kısa sürede yakalanabilir. Bunu yakalamak için özel sektörün dinamizmini arkamıza almak durumundayız." ifadesini kullandı.

- "Silahta ve mühimmatta Türkiye'de ihalelere giriş yasağını kaldırıyoruz"

Bakan Işık, savunma sanayisindeki en büyük zorluğun test ve sertifikasyon süreci olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Bununla ilgili destek mekanizmaları oluşturduk. Gerekirse hibe vereceğiz, gerekirse uzun vadeli faizsiz kredi vereceğiz. Gerekirse bazı testleri biz yapacağız ama KOBİ'ler ağırlıklı olmak kaydıyla firmaların bu engelini ortadan kaldıracağız. Savunma sanayisinde tesis güvenlik belgesi, şahıs güvenlik belgesi önemli bir sorun. Bunun farkındayız. Bizde öyle bir yapı oluşmuş ki silah üretmeyin, üretecekseniz de Türkiye'ye satmayın. Bizim hafif silahta ve mühimmatta üretim izni verirken yüzde 100 ihracat kısıtı koyuyoruz. Yani üretebilirsin ama Türkiye'nin içine bunu satamazsın. Bunu yüzde 100 ihraç etmek zorunda... 'Türkiye'nin ihtiyacını ben dışarıdan alacağım.' Şimdi bu uygulamayı kaldırıyoruz. Diyoruz ki silah üretirsin Türkiye'de ihalelere giriş yasağını kaldırıyoruz. Mühimmatta Türkiye'de ihalelere giriş yasağını tamamen kaldırıyoruz. Bu bu sektörde çalışan firmalarımız için çok büyük bir adım olacak. Tesis güvenlik belgesi ve şahıs güvenlik belgesi için gereken prosedürü çok azaltıyoruz. Elbette bu alan güvenlik ve savunma alanı. Yani herkesin elini kolunu sallayarak girebileceği bir alan değil ama sırat köprüsünden geçer gibi bir prosedür de bu çağda gerekli değil. Bunun için buradaki prosedürü de kısaltacağız. Yani bu alana girmek isteyenler rahatlıkla bu alana yatırım yapacaklar. Bu çalışmaları özel sektör bu alandan daha çok pay alsın. Türkiye de bu noktada kaybettiği zamanı ve maliyet unsurlarını tamamen azaltsın diye yapıyoruz."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber