FETÖ'nün medya yapılanması: 'algı operasyonları'

FETÖ'nün medya yapılanmasına yönelik 29 şüpheli hakkındaki iddianamede, "örgütün medyadaki en temel faaliyet amacının, stratejisi dogrultusunda algı operasyonu yapmak" olduğu belirtildi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 21 Ocak 2017 15:14, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
FETÖ'nün medya yapılanması: 'algı operasyonları'

Murat Kaya,Muhammed Enes Can

İstanbul'da Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) medya yapılanmasına ilişkin 25'i tutuklu, 2'si tutuksuz yargılanan ve 2'si ikisi yakalamalı 29 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, "örgütün medyadaki en temel faaliyet amacının, stratejisi dogrultusunda algı operasyonu yapmak, bu yolla toplumdaki tepkiselligi yonlendirmek için kendisine mesruiyet alanı saglamaya calısmak" olduğu belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Murat Çağlak tarafından hazırlanan ve İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen 196 sayfalık iddianamede, FETÖ/PDY liderinin medya üzerinden üyelerine gizli veya acıktan talimatlar vermesi ele alındı.

Örgüt lideri tarafından medya organlarında yayımlanan "sohbet" adlı konuşmalarda, bazen örgütün diliyle gizlenmiş şekilde, bazen de açıktan talimatlar verildiği aktarılan iddianamede, "Sohbetlerde dini bir konu anlatılıyormus gibi yapılıp gercekte siyasi, ekonomik, orgutun gelecegi ile ilgili konular islenmektedir." ifadelerine yer verildi.

Başsavcılıkça yürütülen bir soruşturma dosyasında, orgutün medya temsilcilerinin nasıl talimat aldıklarına iliskin konusma tespitlerinin olduğu, "özgür basın susturulamaz" kampanyasında sözde hiç medya kuruluşuyla ilgisi olmayan örgüt liderinin talimatının dikkati çektiği belirtilen iddianamede, Fetullah Gülen ile kapatılan Samanyolu TV yöneticisi Hidayet Karaca arasındaki konuşmanın bir bölümüne yer verildi.

"Konuşmadan sonra 'Karanlık Kurul' oluşturuldu"

Gülen ile Karaca arasındaki konuşma sonrasında, "Sefkat Tepe" dizisinin formatının degistirildiği ve dizide "Karanlık Kurul"un oluşturulduğu bilgisi verilen iddianamede, başka bir görüşmeden sonra da, orgutun basın organı Zaman gazetesinde ısrarla dershanelerle ilgili haberler yapılmaya baslandığı, bu ses kayıtlarının, orgut uyelerinin medya alanındaki faaliyetlerini orgut liderinin talimatlarına gore sekillendirdiğini gösterdiği ifade edildi.

Hüseyin Gülerce'nin 24 Ocak 2016'daki tanıklık ifadesinde, "1995'ten itibaren gazetede yayımlanacak olan yazıların once Fetullah Gülen'e gonderildigi, yazıların onun kontrolunden gectikten sonra yayımlandıgı, kendisine gelen yazıları ekleme, cıkarma, degistirme ve sansur dahil her turlu islemi yaptıgı, Zaman gazetesinin genel yayın yonetmeni gibi davrandıgı, Gülen'in onay vermedigi hicbir haberin ve yazının gazetede yer almadıgı, sadece gazetede degil Samanyolu TV'de yayınlanan 'Tek Turkiye' adlı dizideki senaryo konusmalarının da Gülen'e okunduguna bizzat sahit oldugu, kendisinin de bazı yazılarına mudahale edildigi" beyanında bulunduğu anımsatılan iddianamede, örgut uyelerinin lider talimatıyla hareket etmelerinin yanı sıra bu talimatların yerine getirilmesi ve operasyona donusme asamasından da bahsedilmesi gerektiği ifade edildi.

Baransu ve Uslu'nun "operasyon" tweetleri

İddianamede, örgüt adına yürütülen "Tahşiyecilere kumpas, Selam-Tevhid, 17-25 Aralık ve MİT tırlarının durdurulması" soruşturmalardan örnekler verilerek, orgut uyeliginden sorusturma açılan Mehmet Baransu'nun 17 Aralık 2013'te gerceklesecek operasyonu kastederek, 2 gün öncesinden, 15 Aralık 2013'te, "Salı gunu de surprizlerim olacak insallah", Emrullah Uslu'nun da 24 Aralık 2013'te, "O tweeti hatırlatma gunu, 'bakan cocuklarının adı yolsuzluga karısmıs ise kim guler kim aglar" seklinde tweetler paylastıkları hatırlatıldı.

Samanyolu TV'de yayınlanan "Şefkat Tepe" dizisinde, 17 Aralık operasyonu talimatı sayılacak konuşmalar geçtiği ve operasyondan 4 gün sonra 21 Aralık'ta yayınlanan 131. bölümde ise oyunculardan birinin, "Hedefe aldıgımız her ulkede oldugu gibi burada da etkin, yetkin adamları para ve mutayla agımıza dusurup, bizim istihbarata calısmaları temin ettik, devletin kılcallarına sızdık. Hedefimiz bizi cozen, inancımızı sorgulayan camiadır." şeklinde konuşma yapıldığı belirtilen iddianamede, dizideki ikinci şahısın da, "Zaten zamanımızda onemli olan, bir ulkeyi isgal etmek degil, kılcalları ele gecirmektir. Bir ulkenin kalbi olan kılcalların icine sızmak ve ulkeyi kılcalların verdigi raporlarla yonettirme, asıl galibiyet budur." ifadesinin kullanıldığı bildirildi.

İddianamede, 17 Aralık sozde yolsuzluk operasyonunun, basında da es zamanlı algı operasyonu ile devam ettiği ve bu baglamda 18 Aralık 2013 tarihli bazı gazetelerde "yolsuzluk ve rusvet operasyonuymus" gibi anlatım yapıldığı kaydedilerek, ileriki zamanlarda da gazetelerde algının sürdürüldüğü aktarıldı.

"Dizide, yapılması muhtemel MİT tırları operasyonu işlendi"

"Şefkat Tepe" dizisinde 11 Ocak 2014'te yapılması muhtemel MİT tırları operasyonuyla ilgili konuların islendiği, tırların durdurulması ve oncesindeki algıda katkısı olanlarla ilgili kamu davası acıldığı anlatılan iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Sorusturma asamasında, Suriye'de yasanan olaylarla ilgili her ulkenin kendi cıkarlarını gozeterek kendine ozgu devlet politikası sergiledigi, Turkiye'nin de aynı sekilde sınır komsusu olan Suriye ve Irak'ta cereyan eden savas ve catısmalara karsı ulke cıkarlarını gozeterek devlet politikası belirledigi, bu baglamda Turkiye ile soydas Suriye'deki Turkmen vatandaslarla yıllardan bu yana suregelen akrabalık iliskilerinin dogal bir sonucu olarak, Turkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve hukumetinin de bu bolgede yasama tutunmaya calısan insanlara yardımda bulunduğu, bu insani yardımların da uluslararası bir yardım kurulusu olan IHH aracılıgıyla gerceklestirildigi, bu yardımlar sayesinde IHH'nın bolge halkı tarafından takdir gordugu, Turkiye'nin gerek Suriye'de gerekse Irak'ta savas sartlarından dolayı birtakım sıkıntılarla karsı karsıya kaldıgının bilindigi (Musul Konsoloslugu rehin alma olayı, Turk tır soforlerinin alıkonulması gibi), bolge halkı tarafından benimsenen IHH'nın ise bu sıkıntıların cozume kavusturulmasında aracılık yaptıgının degerlendirildigi, FETO/PDY uyelerinin ise IHH'nın bu faaliyetlerinden haberdar oldugu, orgutun taktik ve stratejisi geregi uzunca bir sure IHH-MIT iliskisinin takip edildigi, yapılanmaya mensup TSK icerisindeki orgut uyelerinin ise bir kısım MIT personelini uyusturucu kacakcılıgı suphelisi olarak dinledigi ve izledigi, bu dinleme ve izleme faaliyetleri sonucunda Turkiye'nin Suriye'deki politikaları hakkında bilgi sahibi oldukları, 2013 yılı eylul ayından itibaren sistematik olarak gizli bir sekilde MIT ve IHH uzerinden Turkiye Cumhuriyeti Devleti'ni zor duruma dusurmek icin bu eylemi gerceklestirdikleri, kamuoyunda eylemin haklılıgı yonunde algı olusturmak icin medyanın da kullanıldıgı tespiti yapılmıstır."

Örgut lideri Gülen'in tutuklu suphelilerle ilgili tahliye talimatı vermesi sonrasında, orgut uyeligi suclaması kapsamında tutuklu supheliler hakkında orgutun yargıdaki uyeleri tarafından sozde tahliye kararlarının verildiği ifade edilen iddianamede, "Örgut, devleti ele gecirme planını istedigi gibi isletemeyince orgut lideri tarafından etkili uyelerine, 'yurt dısına cıkma' talimatı vermesi ve uyelerin yurt dısına cıkmaları; darbe mesajı niteliginde Zaman gazetesinin, sirenler altındaki harabe sehir ve akabinde gulen bebek reklamı, Sızıntı dergisinde asker kamuflajlı bir kisinin cicek bahcesine acılan bir kapıyı acması ve 'bir ihtimal daha var' seklindeki gazete reklamı tamamen orgut veya orgut lideri tarafından verilmis mesajlar olup, tespitler dosya arasındadır." değerlendirmesi yapıldı.

İddianamede, 17 Aralık 2013'ten once emniyet ve yargı tarafından yapılan operasyonlarla ilgili örgüt üyelerince, "operasyonların hukuka uygun oldugu, yargı organlarının verdikleri kararlara saygı duyulması gerektigi, gazeteci veya medya mensubu olmanın insanların suc islemeyecekleri anlamına gelmeyecegi" şeklinde yayınlar yapıldığı da kaydedilerek, "17 Aralık 2013 sonrasında orgutle mucadele kapsamında yapılan medya ile ilgili operasyonlar, aynı televizyon kanalları tarafından gunlerce canlı yayınlarla ve aynı konuklarla 'medyaya darbe' baslıgı ile kamuoyuna sunulmustur. Burada da orgutun ilkesel bir yayıncılık yerine tamamen stratejik olarak orgut amacı dogrultusunda medyayı kullanmasının tipik bir ornegi gorulmektedir." değerlendirmesinde bulunuldu.

"Toplum, 'fuatavni' hesabıyla topyekun algıya maruz bırakıldı"

Ozellikle Gezi Parkı olayları esnasında sosyal medyanın Türkiye'de cok etkin kullanılabildiginin gorüldüğü ve FETO acısından ise 17-25 Aralık sonrası surecte algı olusturulması acısından sosyal medyanın etkin sekilde kullanıldığına işaret edilen iddianamede, örgutun sosyal medyada cok sayıda propaganda hesabı olmasına ragmen ozellikle "fuatavni" adıyla kullanılan hesabın, tum digerlerini de kapsayacak sekilde sembol haline geldiği ve orgutun yayın, dedikodu yontemiyle yaptıgı algıyla aynı konuların es zamanlı bu hesapta da islendiginin ozellikle dikkat cekici bulunduğu aktarıldı.

İddianamede, şunlar aktarıldı:

"Orgut toplumu germek, uyelerini motive etmek, algı olusturmak, insanları sindirmek ve devlet kurumlarını asagılamak, hakaret, tehdit, iftira gibi her turlu sucu orgut adına faili mechul sekilde islemek icin olusturdugu 'fuatavni' ve turevleri mahlaslı hesapların paylasımlarını incelemek gereklidir. Zira bu sekilde orgutun amacına ulasmak icin sosyal medyayı nasıl kullandıgı gorulecektir. 'Fuatavni' mahlaslı Twitter kullanıcısının sosyal medyayı kullanmasının en buyuk nedeni, Turkiye'nin sosyal medyayı kullanmakta dunya üçüncüsü olmasıdır. Bu Twitter kullanıcısının kimliginin toplum tarafından bilinmemesi herkes tarafından 'Kim bu fuatavni?' diye sorularak toplumun bilincaltında merak uyandırması, orgut mensuplarının bu hesabın dedikodularını yayması, atılan tweetlerde, 'korkma, titre' gibi kara mizahi uslup ile Sayın Cumhurbakanı'na sempati duymayan toplumun belirli kesimi icin sempati uyandırması gibi bilincli davranıslarla hesabın genis kitlelere ulasması hedeflenmistir.

Orgutun bu hesabındaki paylasımları, halk icinde orgut sempatizanları tarafından dedikodu yontemiyle yayılmıs, orgutun yazılı ve gorsel basınına ve internet sitelerine tasınmıs, kose yazılarında islenmis ve takipcileri vasıtasıyla genis kitlelere ulasması saglanmıstır. Halk nezdinde bu hesaptaki paylasımlar orgutun soylemleri olarak dusunulmeye baslamıs ve neticede toplum orgutun hedefi dogrultusunda topyekun algıya maruz bırakılmıstır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber