Tarım, teknolojinin emrine nasıl giriyor?

Tarım ve Tarımsal yaşam tarzı ile teknoloji arasında nasıl bir ilişki var? Acaba Teknoloji tarımda yanlış mı kullanılıyor? Teknoloji mi tarımın emrinde, tarım mı teknolojinin emrinde? Tarımda teknoloji, kolaylaştırmak için mi var? Zorunlulaştırmak için mi var? İnsanlığın üzerinde ittifak edemediği tarım anlayışı, tarımı yabaniliğe mi sürüklüyor? Yabani tarım anlayışının bedelini sağlığımızla mı ödüyoruz? Tarımsal geleceğimiz için kaygılanmalı mıyız?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 23 Ocak 2017 13:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Tarım, teknolojinin emrine nasıl giriyor?

M. Murat GÜN

TEKNOLOJİNİN ESERİ/ESİRİ YENİ TARIM ANLAYIŞI

TEKNOLOJİ VE TARIM ANLAYIŞIMIZ

Son yüzyılda, özelliklede son çeyrek yüzyılda, teknoloji ile birlikte, Ulusal ve Uluslararası bazda, yeni bir tarım anlayışı gündemimize girdi. Daha net ifade ile yaşamımıza girmiş bulunmakta. Bu yeni tarım anlayışı insanlık var oldu olalı, doğa için, gıda için, insan için ve hatta tüm canlılar için en YABANİ olanıdır. Bu görünürde yeni ve gelişmiş, gerçekte ise yabani tarım anlayışını kurgulayan unsurlar, insanın kendine entegre ettiği insan dışı unsurlardır. İnsan bu unsurların, yüzyıllar sonra gönüllü esiri olmuş durumdadır. Bedelini geleceğiyle ödeyecektir. Açıkçası gelecek nesilleriyle ödeyecektir.

İnsanoğlunun, insanlığı tabiatın zor şartlarından, işgücünün yetersizliğinden, üretim sürecinin uzamasından, kısacası doğanın ve doğal şartların esiri olmaktan kurtarmak için var ettiği teknoloji, bugün insanlığı tamamen esir almıştır.

Bu yeni ama yabani tarım anlayışında teknoloji, aslında tarımın ve tarımsal yaşamın tam karşısında yer alma konumuna gelmiştir. Teknoloji, tarımı ve tarımsal yaşam tarzını karşısına aldığı sürece ona uyan insan, tarım cennetinden kovulmaya mahkumdur.

Teknolojinin, tarımı ve tarımsal yaşamı karşısına alması, onun KOLAYLAŞTIRMAK için değil, ZORUNLULAŞTIRMAK için var olduğu gerçeğine götürmektedir bizi. Peki bu zorunlulaştırma nasıl olmaktadır?

Önce tohum, çeşitli yöntemlerle doğallığından uzaklaştırılarak teknoloji ürünü haline getirilmektedir. Sonra bu tohuma uygun yetişme ortamı oluşturmak için toprak, su, gübreler, kimyasallar, kısacası yetişme şartları ve ortamları teknolojiye göre basamak basamak dizayn edilmektedir. Adeta yabani tarım anlayışının esin kaynağı teknoloji, tarımın ruhunu almakta ve kendi yanından ruh üflemeye yeltenmektedir. Bir nevi teknoloji tarımın uygulama alanı olan toprağa demektedir ki; içinde misafir ettiğin tohumun çimlenme şeklini ben belirlerim, bitkiyi benim müsaademle ve benim istediğime uygun yeşertebilirsin, verimlilik benden sadır olur, seni ancak ben verimli yaparım. Hastalık mı çıktı, hiç merak etme, reçetesi bendedir, diyerek toprağa ve dolayısıyla tarıma ve onun müdavimi olan çiftçiye seçme hakkı bırakmamaktadır.

Teknoloji, kendi soyunun desteği ile kendi neslini sürdürmek için her geçen gün organlarını çoğaltmaktadır. Organları çoğaldıkça her alana olduğu gibi tarımsal alana da, daha çok ve daha güçlü bir şekilde müdahaleye devam etmektedir. Tarımın emrinde olması gereken teknoloji, tarımı emrine almaktadır. Bu yetişme/yetiştirme basmakları alışkanlık haline geldiğinde, artık tarım tüm unsurlarıyla bu alışkanlığın dışına çıkamamaktadır.

Bu durum tohuma, toprağa, suya, havaya kısacası tarımın tamamına teknolojinin kendi yöntemleri ile hükmetmesidir. Belki bu durumun kısa vadede faydalı tarafları var gibi görülebilir. Ancak tarımı; çevrenin, havanın, toprağın, börtü-böceğin, insan ve hayvan beslenmesinin temeli olduğu gerçeğini göz önüne alarak değerlendirirsek; zararlı taraflarının daha belirgin bir şekilde ortaya çıktığını görürüz. Yani tohuma yapılan müdahale, bitkiye, toprağa, suya verilen kimyasallar, gübreler ve bunların akabinde tarımsal alanlarda ve bitkilerde oluşan virüsler, parazitler, hastalıklar ve bunları tedavi etmek için tekrar tekrar kimyasalların kullanılması sonucu oluşan gıdanın sağlık açısından faydasından çok zararı tartışma konusu olmaktadır. Bu evreleri atlatarak gıda olmayı başaranların biz insanların bünyesinde buluşması, yani insanlığın bunlarla beslenmek zorunda oluşu, her anlamda sağlıksız nesillerin oluşması demektir. Bütün bunların mimarı, tarımın ve tarımsal faaliyetlerin neresinde olması gerektiğine doğru karar veremediğimiz, yabani tarım anlayışının sonucu oluşan teknolojidir. Yada yabani tarım anlayışını oluşturan teknolojidir. Bu anlayış teknolojiye sırtını yaslayarak tüm tarımsal faaliyetlerin fikir babası olma yolundadır.

Teknolojik makineler, teknolojinin etkisiyle zuhur eden; yeni tarımsal yöntemler, genetiğine müdahale edilmiş tohumlar, doymak için mi? daha çok kazanmak için mi? Üretilmeli? sorusuna bir türlü cevap verilmeyen/verilemeyen tarımsal ticaret, tüm ilişkileri bulanıklaştırmaktadır.

Evet, insan-insan ilişkilerini, insan-doğa ilişkilerini, insan-hayvan ilişkilerini bulanıklaştırmaktadır. Hatta insanın yaratıcısı ile olan ilişkilerini bile bozmaktadır. Bu haliyle, yabani tarım anlayışı; tarımsal siyaseti, beşeri ilişkileri, beslenme alışkanlıklarını etkilemekte ve bu alandaki birçok yaşamsal unsurların arasındaki bağı koparmaktadır. Kısacası üzerinde ittifak edilemeyen "Tarım Anlayışı" ortaya çıkmakta ve bu da insanlığı beyhude bir geleceğe götürmektedir.

İttifak edilemeyen tarım anlayışı, nasıl bir dünya istediğimiz konusunda ittifak edemeyişimizin ürünüdür. Çünkü nasıl bir dünya istiyorsak, tarımı da ona göre şekillendireceğiz demektir.

Her şeyden önce, insanlığın başlangıcında doğal haliyle tarım vardı. İnsanlığın en eski ve köklü yaşamsal faaliyet alanı olan tarım, hep doğal bir yaşam tarzıydı. Bu gün azalsa da, özelliği itibarıyla var olmaya devam edecek bir yaşam tarzı. Hatta Hz. Adem'in oğullarının kaderlerini çizen kavgaları bile tarımla başlamıştı. Ancak Bu yeni ama yabani tarım anlayışı; tarımı, endüstrinin ve paranın bir parçası haline getirerek köklü ve doğal bir yaşam tarzı olma özelliğinden de koparmaktadır.

Gerçekte bir hayat tarzı olan tarım, Dünya ölçeğinde yerinden kaydırılmamalıdır.

Tarım topraktan koparılmamalıdır!

Tarım çiftçiden koparılmamalıdır!

Tarımın, çiftçilerin hayat tarzı olduğu gerçeği hep korunmalıdır.

Çiftçinin uçsuz bucaksız tarlalar gibi engin bakış açısı, bu hayat tarzının ürünüdür. Onun bakış açısı dört duvar arasında kalanlar gibi sığ değildir. Maalesef onun bu engin anlayışı teknoloji karşısında "cahil" addedilmektedir. Oysa çiftçinin bu engin anlayıştan mülhem olan hayat tarzı, insanlık için güzelliktir ve bu güzellik, dünyayı daha güzel yapmaktadır. Onların ülkelerinin sınırı yoktur. Öyküleri, türküleri, destanları gerçektir. Paylaşıma açıktır. Aralarında kültürel, politik ve dinsel duvarlar yoktur. Müdahale edilmediği sürece çözülemeyecek problemleri yoktur. Toprağı yaran bir tohum, yeşeren bir buğday başağı, açan bir çiçek, meleyen bir kuzu, olgunlaşan meyve, yağan yağmur, coşan ırmaklar; çözer tüm sorunlarını çiftçinin.

Tarımın mimarı olan çiftçinin; toprakla, yağmurla, güneşle, havayla, suyla, tohumla ittifakı vardır. Bu ittifak yüzyıllardır bozulmamıştır. Bozulmamalıdır. Ağa bu ittifakı bozar. Para bu ittifakı bozar. Yabani tarım anlayışının ürünü teknoloji yani daha "çok kar etmek için daha çok üretme"ye dayalı teknoloji bu ittifakı bozar. Bozulan ittifak bilinçsizlik getirir. Bozulan ittifak yabani tarım anlayışının hakimiyeti demektir.

Bozulan ittifaktan tohum etkilenir, toprak etkilenir, su etkilenir, çiftçi etkilenir. Toprağa düşen tohum topraktan çıkmak istemez. Teknoloji, tohumu topraktan çıkarmak için kimyasallara emreder ve kimyasallar tohumu topraktan yaka paça gönülsüz çıkarırlar. Gönülsüz çıkan bitki çelimsizdir. Beslenmeye ihtiyacı vardır. Teknoloji ek besinleri devreye sokar. Sulama suyuna karıştırarak veya direk toprağa vererek. Bitki büyür, gelişir, albenisi vardır ama bitki bu ek besinlere teslim olmuştur. Toprağı hissetmez, suyu kan kana içemez. Güneşin ısısı, havanın oksijeni doyurmaz bitkiyi. Toprak zayıf düşmüştür. Tembelleşmiştir. Koynuna kendinden olmayanı, helal olmayanı almıştır. Bunu ona yabani tarım anlayışının ürünü teknoloji zorlamıştır. Bir kere kirletilmiştir. İçindeki güzellikler ölmüştür. İçindeki mineraller, fosfor, demir ve bitkiler için faydalı olan bütün diğer elementler derinlere kaçmıştır. Kaçamayanlarda kimyasalların kurbanı olmuştur. Toprak ana doğurganlığını kaybetmiştir. Artık kısırdır. Emanet elinden alınmıştır. Zafer, tarımı materyalist anlayışa kurban eden yabani tarım anlayışınındır. Zafer, gıdaya ulaşımı kolaylaştıran ancak insanlığa faydalı tarımı zorlaştıran ve ondan uzaklaştıran gerçeklere kör teknolojinindir.

Yabani tarım anlayışı, tarıma, bilinçsizliği getirmekte, aykırı seçimler, aykırı tercihler öne çıkma eğilimi göstermekte, çok tekerrürlü hatalar zinciri tarımın bedenine nüfuz ederek ve böylece bilinçsizliğe yol açmakta, bilinçsizlik, daha doğrusu kar endeksli bilinç seçiciliği sınırlandırarak tarımda doğal oluşumu öldürmektedir.

Şimdi gelin bütün bunları tam tersten düşünelim ve öyle olmasını dileyelim;

Yüzyıllardır var olan tarımın kendi gerçeğine uygun olarak,

paraya değil gıdaya doymak için,

teknolojiyi değil insanı ve insanlığı zenginleştirmek için yapılan ve yapılacak olan tarıma ve özellikle tarımın hayat tarzı olduğu gerçeğine uygun şekilde geliştirilecek tarımsal bilincin oluşmasını, bu bilincin bizleri doğru tarımsal seçiciliğe götürmesini, bu seçiciliğin tarımsal doğal oluşuma ulaştırmasını, bununda üzerinde ittifak edilen DOĞRU TARIM ANLAYIŞINA götürmesini dileyelim.

İşte o zaman tarımsal yaşam tarzı rayından çıkmayacak, yabani tarım anlayışının esaretine son verilecektir.

Tüm rükunlarıyla tarım, hastalıklardan arileşecek,

ilişkiler berraklaşacak,

teknoloji, bizleri "zorunlulaştırmak için değil, kolaylaştırmak için" var olduğu gerçeğine götürecektir.

Nesillerimiz, sağlıklı nesillerimiz, bizleri şükranla anacaktır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber