Çiftçiyi avans tuzağından, Bakanlık kurtarsa

Çiftçiye avansı devlet verse, sonradan vereceği desteklemeye saysa, üreticinin satacağı ürün için de pazarı, tarımsal birlikler bulsa, daha iyi olmaz mı? Tarımsal ürünlerde, kalite ve verimde sürekliliğin yolu istikrar ve güvenden geçer. Kendi ürettiği tohuma, sertifika verme yetkisi, mantıklı bir karar olabilir mi? Bu durumun yol açacağı sorunları tahmin etmek çok mu zordur?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 07 Şubat 2017 11:13, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Çiftçiyi avans tuzağından, Bakanlık kurtarsa

M. Murat GÜN

TARIMI SİNDİREN SİNSİ GERÇEKLER :

TARIMDA GÖRÜNENLERİ GÖREMEMEK

Çiftçi ekinini ekecektir. Tohum lazımdır. Fide lazımdır. Ekip ve ekipman lazımdır. Bütün bunlar için para lazımdır. Alır avansı eker ekini. Ekine, gübre, su ilaç, bakım vs. gerekmektedir. Parası yetmez. Alır avansı yapar bakımı.

Ekinler olgunlaşmıştır. Hasat vakti gelmiştir. Avans alınan tüccar, büyük market veya firma görünür ufukta. Alır çiftçinin bütün ürününü tarlada, avansı düşer, varsa üstünü verir. Fiyat bellidir, çiftçi itiraz edemez. Borçludur, nitekim mecburdur.

Avansı veren 35 kuruş der, 35 kuruş olur ürünün değeri. 50 kuruş der, 50 kuruş olur ürünün değeri. Fiyatı kabul etmezse çiftçi, bütün hasadı kendi yapmak ve pazarı da kendi bulmak zorunda kalacaktır. Çiftçi, üretici; işçi bulacaktır, nakliyeyi ayarlayacaktır, günlerce uğraşacaktır.

Sonuçta ürününün hepsini satmakta zorluk çekeceği için götürüp toptan yine bir aracıya, belki 75 kuruşa, belki 100 kuruşa satmak zorunda kalacaktır. Masrafı düşünce, ürününü tarladan alan tüccarın ödediği fiyatla aynı miktara gelecektir. Dolayısıyla çiftçi çoğunlukla bu iki seçeneksizlikten birine razı olur. Sonrada marketlerde, pazarlarda, etiketlerde kendi ürününün gerçek değerini görür. Ne üzülür, ne sevinir haliyle kızar.

AVANSI DEVLET VERMİŞ OLSA...

Oysa avansı devlet vermiş olsa, sonradan vereceği desteklemeye saysa, üreticinin satacağı ürün için pazarı, tarımsal birlikler vb. kuruluşlar bulsa, oluştursa; çiftçi, üretici fiyat tehdidine boyun eğmek zorunda kalmayacak, fiyat farkları astronomik miktarlara ulaşmayacaktır.

Tohumun dünyadaki önemi ve değeri tartışılmaz. Hele de kaliteli ve verimli tohumun önemi, değeri altın kıymetindedir. Kaliteli tohum manasına gelen sertifikalı tohum üretimi ve kullanımı hızla artıyor. Üretici sevinçli, mutlu, kazancı da iyi. Her ne kadar piyasa denetimi zayıf olsa da istatistikler, sertifikalı tohumluk kullanımının arttığını söylüyor. Elbette bu artışta kendi ürününe sertifika veren, sertifika yetkisi almış firma ve üretici laboratuarlarının katkısı inkar edilemez. Bu konuda çalışan devlet kurumları çok rahatlamış görünüyor. Bu durum tohumda kaliteliliğin ve verimliliğin belli oranda yakalanmış olduğunun göstergesidir. Tabi bunu, tohum üretiminde yerli-yabancı çeşit ayrımı yapmadan söylüyoruz. Yani sadece sertifikalandırma açısından ele alıyoruz.

Kalite ve verimde en önemlisi ise kaliteyi ve verimliliği yakaladıktan sonra bu alanda sürekli olabilmektir. Kalite ve verimde sürekliliğin yolu ise istikrar ve güvenden geçer.

Birkaç yıl öncesine kadar tamamen devlet eliyle yapılan sertifikalandırma işlemleri, artık yarı yarıya özel sektöre geçmiş durumdadır. Devlet, yapısı gereği bütün vatandaşlarına eşit mesafede olduğu ve vatandaşına hizmet amacıyla iş yaptığı için biraz hantallık söz konusu olsa da güven ve istikrarın teminatıdır. Özel sektör ise bu manada parayı ön plana çıkardığı için eşitliği, en çok parayı verene doğru bozar.

Dünya da enerji kaynakları kadar önemli olan tohumculuğun, bel kemiği konumundaki tohum sertifikasyon işlemlerinin devletten özel sektöre geçmesi ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu sorunlar sonraki yıllarda tohumda verimi ve üretimi de etkileyecek gibi görünüyor.

Kaliteli tohumu belirlemede öne çıkan ve çıkacağı gözlemlenen birkaç husus üzerinde duracak olursak;

- Kendi ürettiği tohuma, sertifika verme yetkisi, mantıklı bir karar olabilir mi? Bu durumun açacağı sorunları tahmin etmek çok mu zordur?

- Yetki almış firma veya özel kuruluş, kendi ürettiği tohumu, sertifikalandırma aşamasında zorunlu testlere tabi tutarken uluslar arası test kriterlerine ne kadar uygun hareket etmektedir?

- Bu işlemlerin denetimi ne kadar yapılabiliyor? Yada tam manasıyla denetim yapabilmek mümkün mü?

- Bu alanda yapılan iş ve işlemlerin temeli olan tohum test kriterlerine uyulmamasının yada gereken hassasiyetin gösterilmemesinin getireceği zararlar nelerdir?

Yarınlara ışık tutması açısından sadece bir örnekle durumun ciddiyetine dikkat çekmek istersek; Sertifikasyonun temeli olan; yabancı maddelerden ve diğer tohumlardan ari olma manasına gelen saf tohumluk ve bitki çıkışını ifade eden çimlenme testlerinde, en iyimser yaklaşımla, yüz üzerinden 5'er puanlık eksik değerlendirme yani görmeme veya görememe durumu, yüz tohum için % 10'luk kayıp manasına gelir. Bunun tarladaki yani verimdeki karşılığını hesap etmek için; ortalama bir tohumun bire beş verdiğini düşünürsek; (her yüz tohumda %10 x 5 = kayıp) bu özellikteki bir tohum tarlaya ekildiğinde ne kadar verim kaybı olacağını varın siz hesap edin!

Yapılan tohum testlerine gereken hassasiyetin gösterilmemesi sonucu gerçekleşen gizli verim kaybı, üretim kaybını da beraberinde getirecektir. Önümüzdeki 5-10 yıllık tohum üretim miktarı tahminleri bu durum göz ardı edilerek yapılmaktadır. Tohum sertifikasyon sistemindeki bu kapalı kutu dikkate alınmazsa tahminlerimiz alt üst olacaktır. Sadece istatistik ve matematik bilgisi bu işi kotarmaya yetmeyecektir.

Farklı bir görüş olarak; bırakalım piyasa şartları kaliteli tohumu belirlesin, iyi olan tohuma talep artar, çiftçi, üretici de düşük verimi gizleyen tohumcuyu tercih etmez, diyebilirsiniz. Ve böylece tohum üreticisi kendi tohumunu sertifikalandırırken gereken hassasiyeti göstermek zorunda kalır, diyebilirsiniz. Ancak tarımsal faaliyetlerde tek belirleyici, tohumun kendisi olmadığı için, toprak, hava, su, güneş, hastalık vb. gibi faktörlerde etkin olduğu için, düşük verim yüzdesine sahip tohumu çiftçi ektiği ve "düşük verim elde ettim" diye şikayetçi olduğunda, o tohuma sertifika vererek satan tohumcu, iklim, toprak, sulama vs. gibi şartların yetersizliğini bahane ederek hedef şaşırtabilir. Bu durumda sorunun gerçek sebebi çoğu kez anlaşılamayacaktır. Yada anlaşıldığında işi işten geçmiş olacaktır.

SERTİFİKALI TOHUM ÖNEMLİDİR,DEĞİRLİDİR

Sertifikalı tohum önemlidir, değerlidir. Sertifikalandırma süreci önemlidir. Sertifikalandırmada tecrübe önemlidir, bağımsız, tarafsız değerlendirme önemlidir. Bu önemlilere gereken önem verilmelidir.

Yaklaşık yarım yüzyıldan fazladır devlet eliyle güvenli ve başarılı bir şekilde yapılan sertifikasyon işlemleri, 5553 sayılı tohumculuk kanununa dayandırılarak özel sektöre devredilmesi konusu enine boyuna tekrar tekrar düşünülmelidir.

Aslında çözüm çok basittir; kendi tohumuna sertifika verme yetkisinin iptal edilmesi, sertifikalandırma yetkisinin devlette kalması ve bu alanda çalışan devlet kuruluşlarının güçlendirilmesidir. Hatta buna tohum tescil işlemlerini de dahil edersek, bu kuruluşlar, Türk Paten Enstitüsü statüsüne kavuşturulmalıdır.

Eğer ille de özel sektör yetkilendirilecekse; en azından geçiş sürecinde acele edilmemesi ve yetkilendirme şartlarının iyi belirlenmesi ülkemiz menfaatinedir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber