Tarım'da yeni bir sıçramaya ihtiyacımız var ama nasıl!

Tarımda yeni başarı hikayeleri yazmanın zamanı gelmiştir. Tarımın her alanında, tarımı ayağa kaldıracak akil adamlar bulamama sorunu yaşıyoruz. Mühendisleri, masa başında evrak hamallığından kurtaracak stratejilere ihtiyaç var. Başkalarının başarılarını ezberleyerek derleme yayınlarla ömür tüketen değil, özgünlüğü öne çıkaran akademisyenlere ihtiyaç var.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 14 Şubat 2017 16:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Tarım'da yeni bir sıçramaya ihtiyacımız var ama nasıl!

M.Murat GÜN

TARIMIN AKİL ADAMLARI VE ISLAHÇILARIN ISLAHI

Yine her günkü gibi sabahın öğleye meylettiği vakitte, gelmişti. O güzelliği seyrediyordu. Uzun uzun bakıştılar. Bu bakışma da yılların özlemi vardı. Her şey hala hayal gibi geliyordu. Bir bestekarın bestesine, bir ressamın tablolarına özlemi gibi canlı ve coşkuluydu bakışları. Bunun için nice arayışlara girmiş, nice günler, nice aylar geçirmişti. Yaz sıcak, kış soğuk dememiş hep gelmişti. Onunla burada buluşacağını biliyordu. Umudunu yitirmemişti. Zaten bu umut değil miydi onları olgunlaştıran ve buluşturan. Beynini ve kalbini bu umutlu bekleyişte olgunlaştırmış ve bu umutlu bekleyiş onları sonunda buluşturmuştu.

Onu bu noktaya getiren akıl mıydı, aşk mıydı?! Anlamaya çalışıyordu. Ama bildiği bir şey vardı; aklın ve aşkın durduğu yerde duruyordu. Bu güzellik ziyafetini doya doya seyretti. Yemyeşil elbiseleri güneş ışınlarının vurduğu her açıdan ayrı ayrı bir parlaklık yansıtıyordu gözlerine. Hafif ve serin esen rüzgar sıcak duygularını serinletiyordu. Bu duyguyu her zaman yaşamak mümkün değildi. Bu duygu ancak böyle bir güzellik karşısında yaşanabilirdi. Farkındaydı, saygı duyulacak ve daha nice güzelliklere kapı açacak bir güzellikti bu. Dokunmak istiyor dokunamıyordu. İncinmesinden çekiniyordu. Yıllar boyu, enerjisini, bilgisini, bilincini, tecrübesini, güzel zamanlarını harcamış ve bu güzelliği biriktirmişti. Söz bitmiş hal başlamıştı. Vuslat bu güne nasipmiş diye düşündü. Demek ki mutluluğu insan gözleriyle görse, yüreğiyle hissetse de aklıyla buluyormuş, diye düşündü. Hiç kimsenin ilk bakışta anlam veremediği, gözlerine yansıyan bu manzara bütün benliğini anlamlı bir şekilde esir almıştı. Gözlerini esir alan bu güzel; boyuyla, posuyla, endamıyla, iriliğiyle, rengiyle, başak büyüklüğüyle, tane sayısıyla diğerlerine fark atan bir buğday başağından başka bir şey değildi!.

Doğanın tuvaline, sanatçı duyarlılığı ile 10 yıldır vurduğu fırçanın marifetiyle her bahar canlanan bu eşsiz tablodan, aklın, olgunluğun, ihtişamın eseri yansıyordu. Neler görmüyordu ki eserine bakınca; öncelikle verimliliği ile bedenleri, bilgi birikimi ile beyinleri, başarı ve çığır açma sevdasıyla gönülleri doyurabileceğini görüyordu.

Tarımı, toprağı, bitkileri ve bitkilerin her aşamasını özümseyen tarım insanı, özel bir buğday çeşidi ıslah etmeyi başarmıştı. Yıllar boyu bu buğday çeşidini ıslah ederken yaptığı çalışmalar, aslında onu da ıslah etmiş, toprağa, bitkiye, tabiata, her şeyden önemlisi insana ve yaşama nasıl bakacağını öğretmiş, o da bunları içselleştirmiş ve adeta bir davranış biçimine dönüştürmüştü. Kısacası ıslah ederken ıslah olmuştu. Islah ettiği buğday çeşidi, her yönüyle verimli, tadı, lezzeti, dayanıklılığı, kalitesi, pişme süresi, besleyiciliği ne kadar yüksek bir çeşitse, kendisinin olgunluğu, hayata bakışı, insanlığa faydalılığı da o derece yüksekti.

Nobel ödüllü bilim adamı, ünlü bitki ıslahçısı Dr. Norman Borlaug'un 1970'lerde "Tarımda Yeşil Devrim" olarak adlandırılan, Meksika'da geliştirdiği bir buğday çeşidi ile tarımın bu alandaki kilometre taşlarından biri olmuştur. Borlaug'un, kurak şartlara iyi uyum sağlayabilen ve pas hastalığına dayanabilen buğday çeşidi o kadar başarılı oldu ki, sadece Meksika'da değil, dünyanın birçok ülkesinde milyonlarca insanın açlığına çare oldu. Bu alanda çalışan pek çok ıslahçıya da bilgi, tecrübe ve ilham kaynağı oldu.

Bitki gen kaynakları üzerine çalışan ve bu alanda çığır açan Rus bilim adamı Vavilov 1940' lı yıllarda her ne kadar "tarımı sabotaj etme" gibi gerekçelerle tutuklanıp mahkum edilse de tarıma ve bilime kazandırdıkları bu günün araştırmacılarına ışık tutmaktadır.

Türkiye'nin tamamını dolaşarak binlerce buğday örnekleri toplayan bilim adamı Mirza Gökgöl, topladığı bitkileri karakterize etmiş, 18.000'den fazla farklı tip'in yanında 256 adet yeni buğday çeşidi belirlemiştir. Gökgöl, nasıl bir hazinenin üzerinde yaşadığımızın farkında olan ender bilim adamlarındandır.

Birkaç örnekle açıklamaya çalıştığımız tarım adamlarını, günümüzde bulmakta zorluk çeliyoruz. Teknolojinin bu kadar geliştiği, imkanların bu kadar arttığı günümüz şartlarında ıslah çalışmaları başta olmak üzere tarımın her alanında, tarımı ayağa kaldıracak akil adamlar bulamama sorunu yaşıyoruz. Çünkü bilimi, akılla buluşturup, tarlada, serada, bitkiler üzerinde uygulamaya dökmeyi kısmen başarsak da bunları bütünleştirerek stratejiye dönüştürecek aklı henüz yakalayabilmiş değiliz.

Anlatılan bu başarı hikayeleri tarımın her alanında örnek alınmalıdır. Tarımda yeni başarı hikayeleri yazmanın, anlatmanın zamanı gelmiştir.

Artık küresel ısınma, küresel kuraklığın habercisi olmuş durumdadır. Çoğu tarımsal üründe verim artışı bile durma noktasına gelmiş, adeta kağıt üzerindeki istatistiki artışlarla teselli olunur bir hal almıştır. 1970'lerin kıt imkanlarıyla gerçekleşen "tarımda yeşil devrim" bir efsane olarak kalmıştır. Teknolojinin son derece geliştiği çağımızda yeni efsanelere yelken açacak "tarım insanı ruhu" bir türlü oluşmamaktadır. Tarım arazileri son sınırlarına dayanırken, dünya nüfusu hızla artmaya devam etmekte, İnsanlığı besleyecek verimli ve kaliteli besin sağlamakta karşılaşılan güçlükler ve sorunlar büyük kavgaların habercisi olmaktadır. Bu kavganın kazananı aklı ve bilimi stratejiye dönüştüren tarımın akil adamları olacaktır.

Bir tarafta yıllarca devlette çalışıp emekliliğini bekleyen, masa başında birkaç evrakın hamallığını yapan, onun dışındaki zamanlarını ise siyasi mülahazalarla ve boş sohbetlerle geçiren mühendisler, diğer tarafta ise Dr. Norman Borlaug, Vavilov, Mirza Gökgöl ve bunlar gibi tarım adamlarını literatürlerinde sık sık kullanıp onların yolunda gidiyormuş gibi yapan, çalıştaydan çalıştaya koşan, ıslahçı ve akademisyenler topluluğu. Bunlar gibi çaresizliğe çare olamayanların oluşturduğu bir tarım dünyasında yaşamak istemiyoruz.

Islah çalışmalarını yeni mezun mühendislere, işçilere, stajyer öğrencilere devretmiş, akademik alanda bir basamak atlamak için odalarına kapanıp başkalarının başarılarını ezberleyerek derleme yayınlarla ömür tüketen mühendis ve akademisyen istemiyoruz artık. Kağıt üzerinde süslü cümlelerle, kes-kopyala-yapıştır literatür bilgileriyle hazırlanmış projeler istemiyoruz artık. Kaynağı belli olmayan 3-5 çeşidin tohumunu bir araya getirip, 3 yıl tarlaya ekip, seleksiyon yaparak yeni çeşit buldum diye tescile koşan, standartlarından farkı olmayan çeşidi tescil ettirip adını milli çeşit listesine yazdıran, isim ve çeşit kalabalığından öteye geçemeyen ıslahçı istemiyoruz artık.

İşin künhüne varmış, bulunduğu mevkiin ganimetleri ile oyalanmayan, tarlada ıslahçı, masa başında startejist, çözüm odaklı, odaklandığı hedefinden başka ikinci bir hesabı olmayan, beyninde ve gönlünde bilimi, bilinci, yeteneği büyük bir aşkla buluşturup projelendiren, bununla anılan ve bununla yaşayan, protokol da değil ama ön saflarda yer verilmesi gereken, ısıyı, ışığı, hava akımını mümkün olan tüm argümanları hesaba katarak, hedefine odaklanmış bir keskin nişancı gibi, bakmasını, görmesini ve hedefi tutturmasını bilen, tarımın akil adamlarını görmek istiyoruz artık.

Yok mu? Yoklama yapalım o zaman!

Milli Tarım Manifestosu, iyiniyeti aşamıyor Hibrit tohumdan en çok kim memnun? Tohum Kanununun arka planında neler var?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber