İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Gülen'e ait arşiv ile ilgili çarpıcı detaylara yer verildi

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Harp Akademileri Komutanlığındaki faaliyetlerle ilgili generallerin de aralarında bulunduğu 110'u tutuklu, 1'i firari 116 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, örgütün "mahrem yerler yapılanması" (özel illegal yapılanma), TSK'ya yerleşme, darbe girişimine katılmayan askerlerin tespiti ve terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'e ait arşiv ile ilgili çarpıcı detaylara yer verildi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Mart 2017 17:47, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan 841 sayfalık iddianamede, "İllegal özel hizmet yapılanmaları ve özel olarak TSK'daki örgütlenme" ayrı bir başlık altında anlatıldı.

Bu bölümde, "Silahlı guclere hakim olan iktidara da hakimdir." anlayısıyla hareket eden orgutün, "ozel illegal yapılanma" kurduğu, emniyet, askeri teskilat, istihbarat ve yargı icindeki orgut uyelerinin ozel illegal yapılanma olarak orgutlendiği aktarıldı. Her iki illegal yapılanma icerisinde ozellerin digerinden farkı, "baslarındaki sorumlu kişinin dogrudan ABD'deki Fetullah Gülen ve sekretaryası Cevdet Turkyolu'na baglı olması, gizlilik kurallarına istihbaratcı mantıgıyla kesin bir sekilde uymaları" şeklinde sıralandı.

"Orgut icin en onemli birim ve varlık nedeni mahrem yerler yapılanmasıdır. Ozel hizmet biriminde yer alan kisiler ogrenci bile olsalar FETO abilerinden burs adı altında maas almaktadır. Subay, astsubay, askeri ogrenciler orgutten oldukca yuksek bursla da orgute baglanmaktadır." ifadesi kullanılan iddianamede, özellerin devletin en hassas kurumlarında gorev yapmaları nedeniyle devletin ilgili kurumlarının kendilerini takip etmeleri halinde hangi imkan ve kabiliyete sahip olduklarını bilmelerine gore hareket ettikleri ve teknolojinin irtibat-muhaberede sagladıgı imkanlardan maksimum seviyede istifade ettikleri anlatıldı.

- "İtirafcı cozulmesinde desifre olmama amaçlandı"

Mahrem yerler icinde Fetullah Gülen'in, hayati alan ve hayati hizmet olarak, ozel yerlerdeki egitimci kadrolarını gosterdiği ve egitim verenlerin orgutten olmasının ozellikle tercih edildiği kaydedilen iddianamede, "Ozeller icerisindeki sahıslar, gorev yaptıkları yerlerde kendilerini desifre etmemek adına dunya goruslerine tamamen zıt bir yasam tarzı icerisine girmekte, lider Gülen'in tum soylemlerinde Islam dinini esas aldıgını belirtmesine ragmen, gerektiginde Islam dininin haram kıldıgı seyleri yapmakta, FETO'nün legal kurum ve kuruluslarıyla ya da buralarda calısanlarla iletisime gecmekten kacınmaktadırlar." denildi.

Ozeller dısındaki illegallerin "FETO'nün Turkiye mutevellisi" altında çalıştığı ve gorev aldıkları yerlerdeki faaliyetlerinin diger FETO mensuplarınca bilindiği belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Bu kişiler, operasyonel hat olarak tabir edilen baskaları adına ya da FETO kontrolundeki bir kurum ve kurulus adına kayıtlı telefonlar kullanmakta, her bir hat icin ayrı cihaz temin etmekte ve bunları belirli donemlerde degistirmektedirler. Il ve ilce sorumluları ise kendi adları yanında kod isim de kullanabilmektedirler. Bir yerlesim yerindeki orta duzey bir FETO mensubunun o il ya da ilceden sorumlu abiyi (imamı) bilme imkanı varken, orada gorev yapan FETO mensubu bir TSK personelini bilme imkanları yoktur. Olası bir itirafcı cozulmesinde orgut yapılanmasının desifre oranının en az seviyede kalmasını saglamak icin orgut bu sekilde bir yontem benimsemistir." değerlendirmesi yapıldı.

- "1971 yılından beri neredeyse yüzde 80"

İddianamede, soruşturmadaki arşiv kayıtlarına göre FETO'nun, tespit edilebildigi kadarıyla 1971'den itibaren TSK icerisinde orgutlenmeye calıstıgı, talebe imamları aracılıgıyla orgut evlerinde, okullarda, yurtlarda askeri lise ve harp okullarına ogrenci hazırlandığı vurgulanarak, "İlk zamanlarda az olan bu sayı yıllar gectikce artmıs, 1984'ten sonra bu faaliyetler yogunluk kazanmıstır. Soz konusu donemlerde TSK icerisine yerlestirilen bu ogrencilerin bircogunun su anda albay ve ustu rutbesinde oldugu asikardır. FETO icin en guclu silahlı unsur olması nedeniyle kadrolasmada oncelikli ve en onemli yerin TSK oldugu, yıllardır suren kadrolasmanın ordu disiplinini bozacak ve ulke savunmasında zafiyet olusturacak bir yogunluga ulastıgı degerlendirilmistir." ifadesi kullanıldı.

Genelkurmay Baskanlıgınca, 1983-2014 arasında TSK ile ilisigi kesilen Gülen grubuyla bağlantılı personel sayısının analiz edildigi iddianamede, şu bilgilere yer verildi:

"1987'de 7 subay, 17 astsubay, 1988'de 7 astsubay, 1989'da 40 astsubay, 1990'da 2 subay, 43 astsubay, 1991'de 1 subay, 21 astsubay, 1992'de 2 astsubay, 1994'de 2 subay, 1995'de 2 subay, 1 astsubay, 1996'da 11 subay, 10 astsubay, 1997'de 59 subay, 73 astsubay, 1998'de 42 subay, 31 astsubay, 1999'da 7 subay, 8 astsubay, 2000'de 5 subay, 6 astsubay, 2001'de 1 subay ve 2003'de 2 astsubay olmak uzere toplam 400 TSK personelinin soz konusu yapıyla iltisaklı olmaları nedeniyle Yuksek Askeri Sura kararına binaen ihrac edildigi anlasılmıstır.

Gunumuzde TSK icindeki FETO yapılanması endise verici boyutlara ulasmıstır. Teror orgutu icerisinde bir donem yonetici konumunda faaliyet gosteren Kemalettin Ozdemir, darbe girisimi oncesinde Ankara Cumhuriyet Bassavcılıgınca alınan ifadesinde; TSK'nın icerisinde en az yüzde 60 ile yüzde 80 FETO mensubu oldugunu anlatmıstır."

- "Mahrem yerlerin en özeli TSK"

Ankara Cumhuriyet Bassavcılıgınca yapılan sorusturma kapsamında teror orgutunun TSK icerisindeki kadrolasması surecinin maddesel olarak anlatıldığı bildirilen iddianamede, "Gülen ve orgutunun, kadrolasmak icin en fazla onem verdigi kurum, mahrem yerlerin birinci sırasındaki TSK'dır. Örgüt, TSK'ya uyelerini 1970'li yıllarda sokup orgutlenmistir. TSK icinde astsubay, subay ve diger personel olmak uzere her kademede kadrolasmıstır." denildi.

Askeri lise ve harp okullarında, 2000 yılından itibaren baska gruptan girenlerin cesitli nedenlerle tasfiye edilip ilerde tamamen bu yapının kontrolunde bir TSK olusturulmaya calısıldığı ve askeri harp okullarında ucuncu sınıftan itibaren genellikle ogrenci atılması olmadıgı halde paralel yapıdan olmayanların, ucuncu, hatta dorduncu sınıfta harp okullarında tasfiyeye ugrayıp ayrımcılıga maruz kaldığı bilgisi verilen iddianamede, askeri liseler, harp okulları ve harp akademilerinde paralel olmayanların tasfiye edilmesiyle ilgili yogun sikayetler geldiği ifade edildi.

- "Faaliyetleri devlet kademelerinde pek ciddiye alınmadığından..."

Şikayetlerle ilgili Meclis Dilekce Komisyonu'nda yapılan arastırma sonucunda rapor hazırlandığı hatırlatılan iddianamede, "Ancak paralel yapının o tarihlerdeki faaliyetleri devlet kademelerinde pek dikkate alınmadıgından, ciddiye alınmayan bu sikayetler geregi gibi arastırılmamıstır. Askeri okullar ve harp okulları, paralel yapıdan olmayanların atıldıgı, bu yapıya boyun egmeyenleri kucuk hareketlerinin abartılıp disiplin sorusturmaları yapıldıgı ve ilisiklerinin kesildigi, paralel yapı dısında askeri okullar ve harbiyede baska goruse mensup mumkun oldugunca kimsenin bırakılmadıgı bir donem yasanmıstır." sözleri dikkati çekti.

Harp okulu oncesi askeri lise ve sivil okullardan gelen ogrencilerin intibak egitiminin Izmir Urla'daki Mentes Askeri Kampı'nda yapıldığı, örgut mensubu askeri okullardaki rutbeli personelin, "sok mangası" adıyla anılan bir grup kurduğu ve bu mangaya kendilerinden olmayan, tehdit unsuru gordukleri ogrencileri topladıkları kaydedilen iddianamede, bu kampa katılan ogrenci ve ailelerinin "sok mangası" ile ilgili ayrıntılı ifade verdikleri hatırlatıldı.

- Örgütün TSK'daki "şok mangası"

Askeri liselerden kampa katılan harp okulu adaylarına sistemli bir sekilde baskı uygulandığı ve bu baskıyla okuldan ayrılmalarının amaclandığı belirtilen iddianamede, "Harp okulundan ayrılan bu ogrencilerin yerine sistematik bir sekilde orgute katılan ogrenciler yerlestirilmistir. Artan baskılar ogrenciler uzerinde olumsuz bir etki yaratmıs, psikolojik olarak etkilenmislerdir. Bazı ogrenciler intihar etmis, bir kısmı sakat kalmıs, bir kısmı ise ailelerini yasadıklarına inandıramadıklarından aileleri ile baglarını koparmıslardır. Bu olayları orgut, aileler ile goruserek ve mudahale ederek kapatmaya calısmaktadır." ifadesi yer buldu.

Harp okullarında, askeri liseden gelenlerin baskı uygulanıp atılmaya zorlandıkları, sivil liseden gelenlerin korunduğu anlatılan iddianamede, harp okullarında askeri liselerin agırlıgının bilincli azaltıldığı ve cemaatin kadrolasabilmesi icin bu liselerden gelenlere sistematik iskence uygulandığı aktarıldı.

İddianamede, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Sok mangasına ayrılanlara iskence yapıldıgı, fiziki ve psikolojik her turlu eziyete basvuruldugu anlasılmaktadır. Azarlama, agır egitim yaptırma, yemek vermeme, foseptikte yatıp kalkma, uykusuz bırakma, yorma, havasız mekanda tutma, diger ogrencilerden ayrı tutup ayrımcılık yapma, hafta sonu veya sıla iznine gondermeme, dikenler icinde yatıp surundurme, kirli su icirme, bolukteki diger kisilerin bu mangadakilerle konusmasını yasaklama, her turlu hareketleri hakkında bilgi toplayıp diger ogrencilerden ispiyonlamasını isteme seklinde gerceklesen her biri kotu muamele, iskence sayılan uygulamalar yapılmıstır.

Bu uygulamalara dayanamayan ogrenciler harp okuluyla ilisiklerini kesmek zorunda kalmıslardır. Bazı ogrencilerse 'haksız yere haklarında disiplin islemleri yapıldıgını, puan silme ve dusuk not verme ile basarısız gosterildiklerini ve Harbiye ile ilisiklerini kesmeye zorlandıklarını' anlatmıslardır. Harp okulu ile ilisigi kesilenlerden ayrıca tazminat alınmaktadır. Buyuk cogunlugu ulkenin kır ve varos bolgelerinin zeki cocuklarından askeri liseye alınan bu ogrencilerin ailelerinin bir de tazminat odeyecek mali gucleri yoktur. Harp okullarıyla ilisigi kesilen gencler, hem yuksek ogretim hayatları geciktirilerek hem de magdur edilerek FETO'nun TSK icindeki kadrolarınca tuketilmektedir."

- "Askeri liselerden gelenlerin kurmay olmalarını önlemek için"

İddianamede, harp okullarında orgutten olmayan ogrencilerin puanını silme, dusuk not verme ve cemaatten olanların notlarını yuksek tutma seklinde kadrolasma hareketinin devam ettirildiği vurgulanarak, "Sivil liselerden gelen cemaat mensuplarına el altından sınavdan once sorular verilirken, bu cemaate mensup kisilerin cevap kagıtlarında duzeltmeler yapılarak yuksek not almaları da saglanmaktadır. Askeri liseden gelenlere ayrımcılık yapılıp harbiye ile ilisiklerini kesilmeye veya basarısızlıga zorlamanın sebebi ileride kurmay subay olmalarını onlemektir." ifadesine yer verildi.

Disiplin cezalarıyla kisileri yıldırma, sindirme, sicillerini bozma ve kurmaylıgını engellemenin, orgutun TSK icinde olagan bir uygulaması olduğu belirtilen iddianamede, FETO'nun TSK icindeki mensuplarının, kampları bir sekilde bitiren, istenmeyen ogrencilerin gercege aykırı raporlarla TSK ile iliskilerini kestiği anlatıldı. İddianamede, şunlar kaydedildi:

"GATA ve askeri saglık kurullarındaki FETO yapılanması bircok kisiyi, 'saglık yonunden askerlige veya yapılacak ise uygun degildir.' diyerek curuge sevk etmektedir. Halbuki askeri liseye giren bu kisiler saglık bakımından cok saglamdır. Çuruge sevk edildigi halde baska yerden saglam raporu alarak geri donenler olmustur. Fakat bir kısmı ise FETO ile mucadele edemeyecegini gorerek donmemistir.

Balıkesir Astsubay Meslek Yuksek Okulu muayeneleri sırasında 2013 yılı Nisan-Mayıs aylarında yaklasık 65-70 civarında astsubay adayına, GATA'da gorevli ve FETO uyesi oldugu iddia edilen Kardiyoloji Uzmanı Doktor Albay Murat Unlu tarafından kalp kapakcıklarında sorun oldugu gerekcesiyle 'askerlige elverissizdir' raporu verilmistir. Elenen bu adayların actıkları dava ve itiraz sonucu, GATA Profesorler Kurulu yaptıgı muayene neticesinde, yaklasık 60 aday ogrencinin saglam olduklarını tespit etmis ve astsubay okullarına tekrar giris hakkını kazanmıslardır."

- Darbe girişimine iştirak etmeyen FETÖ mensupları

Silahlı kuvvetler acısından orgute mensup bazı askerlerin darbe girisimine istirak etmedigi belirtilen iddianamede, örgütte bir dönem "ev imamlığı" yapan şüphelilerden Hasan Polat'a ifadesi sırasında, "imamlık yaptıgı donemde harp okullarına giris yapan ve 1993-1994'te ilgili okullardan mezun olan askeri personel ile lise son, universiteye hazırlık donemlerinde 'abi' olarak yakından ilgilendigi kişileri mezuniyet albumlerinden teshis edebilecegini" beyan etmesi uzerine, Deniz, Hava ve Kara harp okullarına mezuniyet albumlerindeki fotograflar gösterilerek, teşhis yoluna gidildiği dile getirildi.

Çesitli sınıflara mensup 47 askeri personeli teshis eden Polat'ın ifadesinde, "teshis ettigi sahısların tamamıyla ogrencilikleri doneminde surekli gorusmelerinin oldugu, pek cok defa ısık evlerinde sohbetler yapıldıgı, sahısların tamamının birbirlerini tanıdıgı, mezuniyet sonrası bu sahısların tamamıyla kod ismi 'Asım' olan sahısla irtibatlarının devam ettiği" yönünde beyan ettiği anlatıldı.

- "Abi'lerin ilgilendiği dönemin askeri öğrencileri şimdi kurmay albay"

Hasan Polat'ın teshis ettigi askeri ogrencilerin tamamının bugün albay rutbesinde olduğu ve cogunlugunun "kurmay" tabir edilen generallik rutbesine yukselebilecek konumda bulunduğuna vurgu yapılan iddianamede, "Bir kısmının teror orgutu mensuplarınca munhasıran kullanılan ByLock kriptografik haberlesme programını kullandıgı, yine teshis edilenlerden iki kisi haric digerlerinin (ByLock kullananlar da dahil) darbe girisimine istirak ettiklerine dair herhangi bir tespit bulunmadıgı, ayrıca kurmay albay seviyesinde olanların dahi darbeci askeri kanat tarafından hazırlanan sozde atama listesinde isimlerinin gecmedigi tespit edilmistir." ifadesine yer verildi.

Genelkurmay Baskanlıgınca gonderilen ve ByLock kullandıgı tespit edilen 800'e yakın askeri personelden, darbe girisimi eylemleri veya silahlı teror orgutu uyeligi suclarından onceden adli islem yapılmayan 500'u askın askeri personel hakkında soruşturmaya girişildiği belirtilen iddianamede, 17 Aralık 2016'da yakalama talimatı verildiği ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yanı sıra diger yer adli birimlerce de ByLock kullanan askeri personele yonelik sorusturmalar yürütüldüğünün bilinen bir gercek olduğu dile getirildi.

- "ByLock kullanan askerlerin üçte ikisi kadarı darbe girişimine katılmadı"

İddianamede, "Darbe girisiminden sonra yapılan bu tur sorusturmalarda dikkati ceken husus, munhasıran teror orgutu mensuplarınca kullanıldıgı anlatılan ByLock ve diger kriptografik haberlesme programlarını kullanan ve teror orgutuyle organik bagı bu sekilde acıga cıkan askeri personelin cogunlugunun (somut olayda ucte ikisi kadar) darbe girisimine istirak etmedigidir." denildi.

Teror orgutunce gerceklestirildigi bariz olan bir darbe girisimine, bazı orgut mensuplarının istirak etmemesinin yıllardır TSK icerisinde yuvalanan ve sıkı tedbir kuralları nedeniyle hucre tipi yapılanmasının boyutları bilinmeyen orgutun bir yontemi olduguna dikkati çekilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Yıllardan beri gelen kadrolasma sureci nazara alındıgında, orgut mensuplarının nispeten daha az bir kısmının darbe girisimine istirak ettikleri görülmüştür. Bunun, orgutun darbe girisiminin basarısız olması halinde cogunluk orgut mensuplarının silahlı kuvvetler icerisinde kalmasını saglamak için yapıldığı anlaşılmıştır. Teror orgutunun stratejisinin; ikinci bir darbe girisimi veya baska bir eyleminde bu askerleri kullanmak oldugu değerlendirilmiştir. ByLock kullanmayan orgut mensuplarının varlıgı da nazara alındıgında, ahtapot kolları gibi kurumları saran teror orgutunun, devletimiz ve cumhuriyetimiz icin en buyuk tehlike oldugunun hic bir donem unutulmaması ve rehavete kapılmadan devamlı mucadele edilmesi gerektigi acıkca anlasılmıs ve degerlendirilmistir."

İddianamede, FETÖ'nün TSK içerisinde örgütlenmesinde önemli bir dönüm noktasının da 28 Şubat süreci olduğu belirtilerek, soz konusu surecte "irticayla mucadele" adı altında kendi inanclarına gore dininin gereklerini yerine getirmeye calısan basta askerler olmak uzere kamu gorevlilerinin hayat ve inanc tarzlarına mudahale edilerek tasfiye edildiği, bu surecte orgutsel gizlilik kuralları geregi "tedbir" adı altında kendilerinin ve ailesinin hayat tarzını degistiren, bir anlamda takıyye yapan orgut mensuplarının onunun acıldıgı ve yasanan surecin orgutun silahlı kuvvetler icerisindeki kadrolasmasında onemli bir donum noktası oldugunun anlasıldığı vurgulandı.

- FETÖ'nün ilk kez deşifre edilen alt yapılanması: Sözde jandarma teşkilatı

Istanbul'da darbe girisimine istirak eden Jandarma Komutanlıgı personeli eylemlerini konu alan sorusturma evrakı kapsamında yakalanıp gozaltına alınan astsubay personellerden Mustafa Ozyurt ve Muhammed Aliko'nun, "teror orgutunun sozde jandarma teskilatı yapılanmasında orgutsel isimlendirmeyle 'ogrenci' tabir edilen sekilde, en alt seviyede faaliyet gosterdikleri" beyanında bulundukları hatırlatılan iddianamede, "öğretmen" diye tabir edilen "Asım" kod adlı Evren Pehlivan ve "Baki" kod adlı Resat Sahin'in itiraf beyanlarından bir ustu konumundaki "mudur yardımcısı" tabir edilen O.B'ye ulasıldığı ifade edildi.

Gözaltına alınan Ö.B'nin etkin pismanlık hukumlerinden faydalanarak orgutun bu alandaki yapılanmasını desifre eden nitelikte acıklamalarda bulunduğu belirtilen iddianamede, aynı konumda yakalanan M.B. ile kendiliginden emniyet birimine teslim olan H.G'nin de orgutun bu yapılanmasını desifre eden ifadeler verdiği anlatıldı.

İddianamede, "Teror orgutunun sozde jandarma teskilatı yapılanmasının temel olarak yapısı irdelendiginde, en alt kademesinde 'ogrenci' tabir edilen askerlerin, bir ustunde ise hiyerarsik silsile yoluyla 'ogretmen' sivillerin yer aldıgı, her ogrenciden bir ogretmenin sorumlu oldugu, ogretmenlerin bir ustunde 'mudur yardımcı'larının bulunduğu, her iki ogretmenin bir mudur yardımcısına baglı oldugu, mudur yardımcılarının orgutun hucre tipi teskilatlanması nedeniyle sayısının itirafcı tarafından da bilinmedigi anlaşılmıştır." değerlendirmesi yapıldı.

- Fetullah Gülen'in arşivi

"Teror orgutunun devlet yapılanması icerisinde en guclu oldugu alanların basında, guclu bir istihbarat agına sahip olması gelmektedir. Oyle ki, kamu kurumlarında calısan orgut mensupları elde ettikleri bilgileri orgute aktarmakta ve toplanan butun bilgiler yukarıda birlestirilerek, buyuk bir havuz olusturulmaktadır." ifadesi yer bulan iddianamede, örgutün hedeflerine ulasmak icin bu havuzdaki bilgi ve belgeleri amaca uygun hale getirerek hasım cephedeki kisi ve kurumlar aleyhinde kullandığı, surecin once olayın kendilerine yakın medyaya sızdırılması ve kamuoyu olusturulması ile basladığı dile getirildi.

FETO/PDY'nin, mulkiye, MIT, TSK ve Emniyet Genel Mudurlugu bunyesinde orgutlenerek, "guvenlik burokrasisi" ve "istihbarat" alanında bir ag olusturma yoluna gittiği, bu kurumların yanı sıra, istihbarat agına katmaya calıstıgı kurumlardan birisinin de TUBITAK olduğu anlatılan iddianamede, şu tespit yapıldı:

"TUBITAK'ın ozellikle en gizli birimlerinden olan 'Bilisim ve Bilgi Guvenligi Ileri Teknolojiler Arastırma Merkezi'ndeki (BILGEM) kadrolar sayesinde, devletin ust duzey siyasi ve burokratlarınca kullanılan kriptolu telefonların dinlenildigi ortaya cıkmıstır. Hizmet ve egitim hareketi olarak gorunmesine ragmen, FETO/PDY'nin paralel kadrolasma hedefinin, askeri ve stratejik birimlere yoneldigi; gucun, stratejik bilginin ve paranın oldugu her yerde orgutlendigi gorulmektedir. Bu hedeflerden birisinin de askeri ve stratejik projelerin, kriptolu telefonların uretildigi, bilirkisi raporlarının verildigi TUBITAK birimlerinin oldugu anlasılmıstır.

Orgutun 'istihbarat agı ya da gucu' konusunda bahsedilmesi gereken bir husus da Gülen'in sahip oldugu ileri surulen arsivdir. Bu yasa dısı arsivde, orgutun yasa dısı adli ve onleme dinlemeleri, kendine ait gelismis cihazlarla yaptıgı teknik takip, telefon ve ortam dinleme kayıtları, kamu personeline yonelik fislemeler ile orgutle teması olan ogrencilerin ve ailelerinin bilgileri bulunmaktadır."

- "Kendi mensuplarının bilgileri de arşivlendi"

Kamu kurumlarında calısan orgut mensuplarının bilgilerinin de orgut tarafından guncel olarak arsivlendiği,

"abilik" ve "ablalık" muessesi sayesinde temas kurulan ögrencilerin aileleri hakkında da bilgi toplanarak ailelerin dini, siyasi, ekonomik, etnik koken gibi durumlarının kayıt altına alındığı kaydedilen iddianamede, "Bu kapsamda ısık evlerinden, mahalle, ilce, il, bolge ve Turkiye geneline, yurt dısında ise yine orgutun faaliyet gosterdigi her bir yerlesim yerine ve alanına kadar, orgutun hafızası niteliginde arsivleri ile her bir sorumlunun, sorumlulugu altındaki birime ya da alana dair tuttugu ve bir ustune gonderdigi kayıtları/arsivi bulunmaktadır." denildi.

Örgüt mensuplarının haberleşmede kullandığı yöntemlerin de sıralandığı iddianamede, FETÖ'ye karşı açılan eski dava ve soruşturmaların özeti, örgütün idaresi, bir arada tutulması teknikleri, mali yapısı, darbe girişimine iştirak eden medya unsurları ve eylemlerle ilgili hukuki tasniflerden de bahsedildi.

Murat Kaya

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber