'Özel sektör yatırımları artık eskisi gibi hızla artmıyor'

Maliye Bakanı Naci Ağbal: Bana göre dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit, özel sektör yatırımlarının aşağı gelmesi. Yani Türkiye'de de benzeri bir trendi görüyoruz. Özel sektör yatırımları artık eskisi gibi hızla artmıyor, yavaşlama eğiliminde

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 25 Mart 2017 12:39, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Özel sektör yatırımları artık eskisi gibi hızla artmıyor'

- Maliye Bakanı Naci Ağbal, ABD'ye yapılan doğrudan uçuşlara getirilen elektronik cihaz yasağına ilişkin, "Enteresandır ki bakıyorsunuz bugün, THY'nin İstanbul çıkışlı uçaklarına ABD'ye gittiğinde laptop yasağı getiriliyor. Niye? Çünkü THY ile uçan yolcu profili değişti. Global üretim ve ticaret 'network'ü içerisinde, sürekli yolculuk yapan bir grup var. Bunların yaş ortalaması diyelim ki, 18-35 yaş, bunlar teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar, bunlar ticareti ve finans sektörünü yönlendiriyorlar, bunlar neredeyse 24 saat o bilgisayarlarıyla iş yapıyorlar." dedi.

Ağbal, Mersin Sanayi ve Ticaret Odasın'da düzenlenen "İstihdam ve Üretim Destekleri ile Vergisel Düzenlemeler Toplantısı"nda, cari açığı olmayan bir şehirde bulunmaktan memnuniyet duyduğunu, ülke olarak cari fazla veren bir Türkiye hedeflediklerini söyledi.

Bakan Ağbal, 2009 öncesi dünya ekonomilerinin daha büyük oranda büyüyen, küresel ticaretin aktığı bir döneme işaret ettiğini ancak 2009'dan sonra küresel ekonominin daraldığını, bunun da halen sürdüğünü anlattı.

Küresel ekonominin geleceğinin hiçbir zaman 2009 öncesi gibi olmayacağını ifade eden Ağbal, "Geleceğe ilişkin beklentilerin 2009'dan daha iyi olmadığı çok net." diye konuştu.

Bakan Ağbal, 2016'nın bütün dünya ekonomilerinde 2009 krizinden sonra en kötü yıl olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"2017-2019 yılları küresel ekonomide büyümenin ılımlı şekilde yukarıya geldiği, küresel ticaretin tekrar yukarı doğru artış gösterdiği bir dönüm olacağı beklentisi var. Bundan önceki yıllarda hep IMF, Dünya Bankası ileriye dönük hep iyimser tahminlerde bulundular ancak hep gerçekleşmeler bunun altında oldu. Küresel ekonomide işlerin beklenen ölçüde gitmediğini ifade etmekte yarar var. Fırsatlarımız ve risklerimiz var. Uzun dönemli farklı trendler var. Bunların farkında olmalıyız, dünyaya bakışımızı da bu riskler, tehditler, fırsatlar ve genel trendler üzerinden kurmak zorundayız."

- "ABD'de faizlerin arttırılması, gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor"

Ekonomide toparlanma beklendiğini vurgulayan Ağbal, "Hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan ülkelerde ılımlı bir toparlanma olacak. Küresel ticaret bir miktar daha iyimser, özellikle Mersin gibi dış ticarette iş yapan bir şehir için son derece önemli." ifadesini kullandı.

Ağbal, Avrupa Birliği ülkelerinde 2013 sonrasında ekonomik anlamda toparlanma görüldüğünü, ABD seçimlerinin de belirsizlikleri başlattığını aktararak sözlerini şöyle sürdürdü:

"ABD seçim sonuçlarına ilişkin aşağı-yukarı bir beklenti vardı. Tersi bir sonuç oldu. Trump'ın ABD'de iş başına geldikten sonra hızlı bir şekilde kamu harcamalarını arttıracağı, vergileri düşüreceği şeklinde bir beklenti vardı, vardı fakat orada da anlaşılıyor ki bu ortaya konulan politikaların kısa sürede uygulamaya konulması mümkün gözükmüyor. Bu da bizim için bir belirsizlik unsuru, bu da küresel ekonomiyi olumsuz yönde etkiliyor. ABD Merkez Bankası, 'Bu sene en az 3 defa faiz arttıracağız' diyor. Martta faiz arttırımı geldi, 2 defa daha var. ABD'de faizlerin yukarıya gitmesi bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin hepsini etkiliyor. Bu risk unsuru."

Ağbal, dünyada özel sektörün borçluluğun arttığını anlatarak "Bana göre dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit, özel sektör yatırımlarının aşağı gelmesi. Yani Türkiye'de de benzeri bir trendi görüyoruz. Özel sektör yatırımları artık eskisi gibi hızla artmıyor, yavaşlama eğiliminde. Hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerde böyle." değerlendirmesinde bulundu.

- ABD'ye yapılan uçuşlara getirilen elektronik cihaz yasağı

Bakan Ağbal, ABD'ye yapılan doğrudan uçuşlara getirilen elektronik cihaz yasağına ilişkin "Türk Hava Yolları'na, ABD bir laptop yasağı getirdi. Peki ne oluyor? Havacılık sektöründe dünyada neler oluyor. 1960'la bugünü karşılaştırılam. 1960'a baktığınızda, havacılık sektöründe global uçuşlarda 'Hub'lar var. 'Hub' dediğimiz toplanma merkezleri. Bir taraftan bir tarafa giderken belli lokasyonlar var, bütün uçaklar orada toplanıyor. 1960'larda bu, büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'daydı. Şimdi gittikçe bu tarafa doğru kayıyor. Şu anda Türkiye'ye geldi. İstanbul'a geldi." dedi.

"Biz 3. havalimanını yapıyorsak, aslında dünyanın havacılık sektöründe geldiği trendi yakalayarak bunu yapıyoruz." ifadesini kullanan Ağbal şöyle devam etti:

"İstanbul global 'Hub' olma yolunda. O yüzden '150 milyon yolculuk bir havalimanı yapalım' derken bunun hiçbir realistik olmayan tarafı yok. Son derece realistik. Global havacılık 'network'u doğuya doğru kaydıkça, batıdaki ülke ve şehir ekonomileri kaybedenler liginde. Kazananlar yeni 'Hub' merkezleri. Türkiye böyle bir 'network'ün üzerinde böyle bir avantajı yakaladı. Bizim bu avantajı kaçırmamamız gerekiyor. Bu avantajı kaçırırsak, global 'network' içindeki nokta bir sonraki durağa gidecek."

THY'de yaklaşık 8 yıl yönetim kurulu üyeliği yaptığını anlatan Ağbal, ABD'ye yapılan doğrudan uçuşlara getirilen elektronik cihaz yasağına ilişkin eleştirisini şöyle sürdürdü:

"THY özellikle son 7-8 yıldır transit yolcu sayısını aritmetik olarak değil, geometrik olarak arttırdı. THY'nin yolcu sayısı artıyor ama içerden beslenerek artmıyor, iç hatlarda yolcu sayısı artıyor ama esas kazancı yurt dışındaki transit yolcudan alıyoruz. Enteresandır ki bakıyorsunuz bugün, THY'nin İstanbul çıkışlı uçaklarına ABD'ye gittiğinde laptop yasağı getiriliyor. Niye? Çünkü THY ile uçan yolcu profili değişti. Global üretim ve ticaret 'network'ü içerisinde, sürekli yolculuk yapan bir grup var. Bunların yaş ortalaması diyelim ki 18-35 yaş, bunlar teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar, bunlar ticareti ve finans sektörünü yönlendiriyorlar, bunlar neredeyse 24 saat o bilgisayarlarıyla iş yapıyorlar. THY ciddi anlamda, 'business class' dahil olmak üzere bu segmentten ciddi yolcu alıyor. Şimdi kalkıyorsunuz, 'ben buna böyle bir kural getirdim.' diyorsunuz. Bu dünyada ortaya çıkan korumacılık eğiliminin geldiği noktaya bakıyorsunuz, 'dünyada her şeyi biz yaparız' diyenler şimdi korumacı oldu."

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Zamanında liberalleşmeyi ve küreselleşmeyi savunanlar korumacı oldu şimdi küreselleşmeyi ve liberalleşmeyi biz savunuyoruz. Niye? Çünkü gücümüz artıyor rekabette ön sıralara geliyoruz." dedi.

Ağbal, Mersin Sanayi ve Ticaret Odasında düzenlenen "İstihdam ve Üretim Destekleri ile Vergisel Düzenlemeler" başlıklı toplantıda, dünyada korumacılık eğiliminin arttığını söyledi.

"Dünyada her şeyi biz yaparız" diyenlerin şimdi korumacı olduğunu dile getiren Ağbal, şöyle konuştu:

"Zamanında liberalleşmeyi ve küreselleşmeyi savunanlar korumacı oldu, şimdi küreselleşmeyi ve liberalleşmeyi biz savunuyoruz. Niye? Çünkü gücümüz artıyor rekabette ön sıralara geliyoruz. Onun için mutlaka ve mutlaka güç dengelerinin doğuya kayma meselesi, güç dengelerinin değişme meselesine odaklanmamız lazım. Türkiye ekonomisi bu süreçte nasıl gidiyor? Her ülke büyüyor. Son 14 yılda Türkiye hem gelişmiş ülkeler hem gelişmekte olan ülkeler hem de Avrupa ile yakınsama bakımından son derece pozitif bir trendin içerisinde. Yani Türkiye gerçekten bir maraton olarak düşünün. Bazıları yürüyor bazıları düşük performansta koşuyor ama Türkiye gerçekten şu anda büyüme liginde 14 yılda son derece başarılı bir performans ortaya koydu."

- "Yürütme içinde çok başlılık var"

16 Nisan'da gerçekleştirilecek halk oylamasına da değinen Ağbal, Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ihtiyacı olduğunu anlattı.

Mevcut sistemin sürdürülebilir olmadığını vurgulayan Ağbal, "Bunu söylerken neye dayanarak söylüyoruz? Bütün Türkiye'nin siyasi ve ekonomik kronolojisini geriye getirip baktığımız zaman gerçekten mevcut sistem sürdürülebilir değil. Yönetimde istikrasızlık riski var. Bugün 1980'li, 90'lı yıllara bakın. Gerek 94, 98, 2001 yılındaki ekonomik krizi hatırlayın. Altından hep siyasi krizlerin çıktığını görürsünüz. Ne zaman siyaset düğümlenmiş, ne zaman siyasette çözümsüzlük olmuş ardından ekonomik krizler gelmiş." değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Ağbal, siyasetin güçsüz ve istikrarsız olduğu dönemlerin ardından ekonomik istikrarsızlığın geldiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yürütme içinde çok başlılık var. İçerisinden birisi olarak söylüyorum. Bugün zaman zaman bakıyorsunuz bakanlar arasında bile 'sen şunu dedin. Ben bunu dedim' meseleleri olabiliyor. Yönetimde siyasette vatandaşa hesap vermede tek bir yönetim aygıtı olsun. Yönetimde şu anda cumhurbaşkanlığı ayrı, başbakanlık ayrı. Bunun doğurduğu siyasi kararlarda yavaşlama, siyasi kararların alınamaması gibi sıkıntılar çekiliyor. Ama yeni sistemde böyle bir sıkıntı olmayacak. Yine sistem çok yavaş işliyor. Bugün memleketin sorunlarını çözmek istiyoruz mevcut sistem bu sorunların çözümüne çok imkan vermiyor. Bugün birçok konuyu konuştum sizle. Bunların bir çoğunu kanunla yapmanız gerekiyor. Peki kanun yapmak kolay mı? Birçok noktada bir konuyu hazırlayıp Meclise sunsanız bile aylar hatta yıllar alıyor. Kanun çıkarttığınız konulara bakıyorsunuz aslında kanun konusu olmaması gereken yönetmelik düzeyindeki düzenlemeler olduğunu görüyorsunuz. Peki her geciken düzenleme her geç çıkan kanun kime maliyet getiriyor? İş adamına, ekonomiye maliyet getiriyor. Bir kanun 3 ayda çıktığında ihracatçı 3 ay onu bekliyor. Onun için bizim riskler, tehditler ve fırsatlar, bütün bu meydan okumalar karşısında çok daha hızlı hareket eden, karar alabilen bir sisteme ihtiyacımız var."

- "Yasa yapmada tek el olmalı"

Kuvvetler arasında yetki ve sorumluluğun belirsiz olduğuna işaret eden Ağbal, "Ben söylüyorum arkadaşlar. Bugün hangi konuda Meclis ne yapacak, hangi konuda hükümet ne yapacak belli değil. Zaman zaman bu kararnameyle de olur diyoruz. Efendim kanunla da olur diyoruz. Bazen yoruma dayanıyor iş. Onun için mutlaka Meclis yasa yapmada tek el olmalı, tek başına yasayı o yapmalı, yürütme de hükümetle vatandaşa hesap veren bir mekanizma olarak tek başına icraat yapabilmeli." ifadelerini kullandı.

Ağbal, anayasa değişikliğinde özü itibarıyla yasama, yürütme ve yargının yeniden düzenlendiğini, değişiklik maddeleri yan yana konulduğu zaman yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişki, düzen, kural ve kaidelerin yeniden belirlendiğini aktardı.

- "Kişilere, partilere göre bir değişiklik yapmıyoruz"

Yönetim sisteminde temsili demokrasiyi güçlendirdiklerini anlatan Ağbal, "Vatandaş artık iktidara gelecek, hükümet olacak kişileri kendisi doğrudan belirliyor. 'Doğrudan demokrasi' dediğimiz sistemi aslında Türkiye'ye getirmiş oluyoruz. Ne yapıyoruz? Şu andaki mevcut sistemde millet olarak ne yapıyoruz, parlamentoyu seçiyoruz. Sonra o milletvekilleri kendi içinden bir hükümet çıkarıyor. Dolayısıyla siz oyu kullansanız akşam sandıklar kapansa bile o seçimin sonucunda nasıl bir hükümet kurulduğunu o gün göremiyorsunuz. Ama biz sistem değişikliği yapmıyoruz. Kişilere, partilere göre bir değişiklik yapmıyoruz." diye konuştu.

Ağbal, yeni sistemde sandıktan en az yüzde 50 destek alanın hükümet olduğuna ve artık hükümetin kurulması için beklemeye gerek kalmadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Akşam seçim bitiyor, saat 09.00'da yüzde 50'den fazla itibar edilen kişi hükümet oluyor. Yani güven oyunu vekillerinden değil bizatihi asıl olan milletin kendisinden alıyor. Yüzde 50 oy alabilirim diyecek bir babayiğit arıyor bu sistem. Yoksa 'yüzde 20-25 de alsam iktidar olabilirim. Geniş toplum kesimlerine hitap etmek zorunda değilim, dar bir tabanda siyaset yapabilirim' deme devri kapanıyor. Bu millet olarak iyi bir şey. Çünkü siyasette uzlaşıyı getiriyor. Siyasette merkezi kuvvetlendiriyor, uzlaşmayı beraberinde getiriyor. Hangi parti olursa olsun siyasette geniş toplum kesimlerinin oyunu kazanmak gibi yeni mecburiyet geliyor. Seçim dönemi 4 yıldan 5 yıla çıkıyor. Yetki ve hesap verme zorunluluğu artıyor. Hem Meclisin hem hükumetin hesap verme konusundaki sorumlulukları artıyor. Yasama artık sadece yasa yapacak."

Bakan Ağbal, 100 kanun çıktıysa bunun 97'sinin kanun tasarısı olduğunu yani hükümetten geldiğini, hükümetin yasama organının temel belirleyicisi haline geldiğini belirterek, "Hükümet yazıyor çiziyor Meclise getiriyor ve Meclisten geçiyor. Milletvekili burada daha pasif bir durumda. Yeni sistem hükümet olarak hiçbir şekilde Meclise bir tane dahi yasa teklifi dahi götüremezsiniz. Bunun tek istisnası bütçe. Mecliste parti grupları ve milletvekilleri kanun tekliflerini hazırlayacak bu şekilde." dedi.

- "Amerika senatosunun gücünü hepimiz görüyoruz"

Hükümetin kararnameler ve yönetmelikler çıkarmak yoluyla icraatın içinde olacağını aktaran Ağbal, bakan olarak çalışma gün sayısının önemli bir kısmını gidip Mecliste harcadığını, yeni sistemde artık bakanların vatandaşın gündelik sorunlarıyla ilgileneceğini, Meclisin de yasa yapacağını vurguladı.

Dünyada bu sistemin ilk defa Türkiye'de uygulanmadığını belirten Ağbal, şunları kaydetti:

"Biz 'cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi' diyoruz. Başkaları da 'başkanlık sistemi' diyor. Başkanlık sistemi uygulanan ülkelerde parlamentoların gücünü görüyor musunuz? Amerika senatosunun gücünü hepimiz görüyoruz. Başkanların ödü kopuyor' acaba yasa kabul edilecek mi edilmeyecek mi' diye. Meclis gerçekten bu sistemde güçleniyor. Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığı tek bir noktada birleştiriyoruz. Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığın yetkileri hükümet başkanında birleşiyor, dolayısıyla artık hükümetin içerisinde veya yürütme organı içerisinde 2 ayrı baş olmayacak. Yargıda tarafsızlık ilkesini ilk defa anayasaya koyduk. 'Milletin yargısı olsun tarafsız olsun' diyoruz. Güven oyunu artık millet verecek. Hesap veren sorumlu bir cumhurbaşkanı olacak. Şu anda vatana ihanet dışında cumhurbaşkanına hiç kimse hesap soramaz. Sorumsuzluğu ortadan kaldırıyoruz. Denetim ve cezai sorumluluğu da getiriyoruz."

Bakan Ağbal, küresel meydan okumalar karşısında güçlü, kararlı devlet yapısı oluşacağını vurgulayarak, "Güç dengeleri batından doğuya kayıyor. Önümüzdeki dönemde göç ve mülteci sorunları devam edecek. Türkiye'nin artık bu noktadan sonra mutlaka ve mutlaka daha güçlü hükümetlere, siyasi belirsizliklerin olmadığı bir ortama ihtiyacı var. Onun için bu sistem Türkiye'yi bütün bu meydan okumalar karşısında güçlü kılacak." şeklinde konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber