İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Erdoğan: Elimde belgeler var

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bugün dünyanın en gelişmiş ülkeleri bünyesinde barındıran G-20 üyesi bir Türkiye var. Demokraside bölgesine bir ilham kaynağı olan ülkeyiz. Dünyanın en cömert 1 numaralı ülkesiyiz. Somali'den Arakan'a, Yemen'den Afganistan'a kadar AFAD, Kızılay, TİKA'mızla kardeşlerimize destek oluyoruz. Hayırcılar devamlı ne diyorlar? Adını 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne hayır diyorlardı.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 25 Mart 2017 17:54, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Elimde belgeler var

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin daha büyük, müreffeh ve güçlü bir ülke olması için gecesini gündüzüne katarak çalışan Memur-Sen, 15 Temmuz'da olduğu gibi milli iradeye canı pahasına sahip çıkan, darbecilere meydanları dar eden büyük bir ailedir." dedi.

Erdoğan, Manavgat Starlight Otel'de düzenlenen Memur-Sen 5. Büyük Türkiye Buluşması'ndaki konuşmasına, Büyük Birlik Partisi (BBP) kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu anarak başladı. Erdoğan, "Vefatının 8. seneidevriyesinde aziz kardeşim, yiğit insan Muhsin Yazıcıoğlu'na Mevla'dan rahmet niyaz ediyorum. Türk siyasetinin muhalif de olsa muvafık da olsa Yazıcıoğlu gibi karakter ve ilke sahibi liderlere ihtiyacı var. Türkiye'nin en zor dönemlerinde gösterdiği sağlam duruşta, milletimizin gönlünde özel bir yeri olan Yazıcıoğlu'nun yokluğunu, yaşadığımız her önemli hadisede bir kez daha hissediyoruz." diye konuştu.

Buluşma münasebetiyle Memur-Sen'in kurucusu, şair, muallim Mehmet Akif İnan'ı da rahmetle yad eden Erdoğan, İnan'ın ülkenin en zor, çetin yıllarına tekabül eden hayatını, bu güzel ülkeye ve millete vakfetmiş bir gönül insanı olduğunu söyledi.

Erdoğan, İnan'ın modern zaman dervişi, bugünün Yunus Emre'si olduğunu belirterek, sendikayı sadece memurların hukukunu savunan bir çatı olarak değil, aynı zamanda bir uyanış ve diriliş hareketi olarak gördüğünü ifade etti.

Mehmet Akif İnan'ın bu yapıyı Türkiye'nin yanı sıra yerkürenin dört bir tarafında hakları gasbedilen, emekleri, alın terleri sömürülenler için de kurduğunu vurgulayan Erdoğan, her bir sendika şubesini fikri tartışmaların yapıldığı bir kültür evi ve ilim yuvası olarak tasavvur ettiğini anlattı.

Erdoğan, bugün Memur-Sen'in, İnan'ın hayallerini gerçekleştirdiğini kaydederek, şöyle devam etti:

"Memur-Sen, ülkemizin en etkili ve en güçlü sivil toplum örgütü olarak milli irade ve demokrasinin sancaktarlığını yapıyor. Bugün Türkiye'deki her iki sendikalı memurdan birini bünyesinde barındırmanın yanında, dünyanın çok farklı ülkelerine yardım götüren medeniyet değerlerimizin taşıyıcısı bir Memur-Sen vardır. Türkiye'nin daha büyük, müreffeh ve güçlü bir ülke olması için gecesini gündüzüne katarak çalışan Memur-Sen, 15 Temmuz'da olduğu gibi milli iradeye canı pahasına sahip çıkan, darbecilere meydanları dar eden büyük bir ailedir."

- "Türkiye, demokraside bölgesine ilham kaynağı"

Dava arkadaşlarıyla bugüne kadar verdikleri ortak mücadelenin boşa gitmediğini, her zaman adeta kartopu gibi büyüyerek çığ olduklarını belirten Erdoğan, ülkede hizmeti, dört bir yana yayarak devam ettirdiklerini söyledi.

Erdoğan, bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerini bünyesinde barındıran G20 üyesi bir Türkiye'nin olduğunu vurguladı. Türkiye'nin, demokraside bölgesine ilham kaynağı olan bir ülke haline geldiğinin altını çizen Erdoğan, insani yardımlarda da dünyanın en cömert, bir numaralı ülkesi olarak anıldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin her yerde sivil toplum kuruluşlarıyla, TİKA, AFAD ve Kızılay ile ihtiyacı olanlara yardımda bulunduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün Türkiye, kendi menfaati için birilerinden icazet almaya gerek duymuyor. Bugün terörle mücadelesini hem yurt içinde hem yurt dışında tamamen milli imkanlarla yürütüyor. Şu anda Tendürek Dağları'nda, Cudi'de, Bestler Dereler'de bu teröristlere askerlerimiz, polisimiz, köy korucumuz kan kusturuyor. İnlerine girdik. Çünkü bizim milletimize sözümüz var. Refah, mutluluk, huzur gelene kadar biz devam edeceğiz." dedi.

Erdoğan, Manavgat Starlight Otel'de düzenlenen Memur-Sen 5. Büyük Türkiye Buluşması'nda yaptığı konuşmada, yatırımlar anlamında son 14 yılın, cumhuriyet tarihiyle kıyaslanamayacak kadar büyük eserlerle dolu olduğunu belirtti.

"Hayır"cıların İstanbul'daki birinci köprü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Körfez Geçişi ve Marmaray yapılırken de aynı şeyi söylediğini ifade eden Erdoğan, "Çünkü biz Fatih'in, 'Bizim fiilimizin ulaştığı yere, atlarımızın nallarının uzandığı yere onların hayalleri bile ulaşamaz.' dediği bir icraatın içindeyiz. Benim dedem Fatih, İstanbul'un fethinde gemiyi karadan yürüttü. Bizim için bir ilham kaynağı. Biz de dedik 'Denizin altından yürütelim.' Ne yaptık? Denizin altından Marmaray'ı yaptık. 3 yıl geçti. 3 yılda Marmaray'dan 200 milyon insan geçti." diye konuştu.

Erdoğan, Avrasya Tüneli ile de boğazın altından otomobillerin geçtiğini söyledi.

Bunun yanı sıra 18 Mart'ta Çanakkale Köprüsü'nün temelini de attıklarını hatırlatan Erdoğan, "Türkiye'nin ekonomisi battı, bitti, durumu çok kötü" denilen bir dönemde 11 milyar lirayı bulan bir yatırım bedeliyle yüzde 50'si Kore, yüzde 50'si Türk olmak üzere bu yatırıma başladıklarını anlattı. Erdoğan, "İman öyle bir şeydir ki tekeden bile süt çıkartır." ifadesini kullandı.

Erdoğan, Türkiye'nin kendi silahını, tankını, savaş helikopterini, insansız hava araçlarını yapan bir ülke haline geldiğini, savunma sanayinde giderek devler ligine yükseldiğini belirterek, "Adamlar çılgına dönüyor. Çünkü 14 yıldır biz dost bildiklerimizden insansız hava aracını alamadık. Paramızla alacağız ya, bedava değil. Alamadık ama kötü komşu ev sahibi yaparmış." sözlerine yer verdi.

Bunun yeterli olmadığını, Türkiye'nin daha ileriye gideceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bugün Türkiye, kendi menfaati için birilerinden icazet almaya gerek duymuyor. Bugün terörle mücadelesini hem yurt içinde hem yurt dışında tamamen milli imkanlarla yürütüyor. Şu anda Tendürek Dağları'nda, Cudi'de, Bestler Dereler'de bu teröristlere askerlerimiz, polisimiz, köy korucumuz kan kusturuyor. İnlerine girdik. Çünkü bizim milletimize sözümüz var. Refah, mutluluk, huzur gelene kadar biz devam edeceğiz. Bir zamandır nedense ülkemize uygulanan ambargolar gösteriyor ki şayet terörle mücadelede eskisi gibi diğer ülkelere mecbur ve mahkum olsaydık inanın atacak kurşun dahi bulamazdık. Vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlamak, ülkemizin çıkarlarını korumak noktasında Ankara'da karar veriyor, Silopi'de, Gabar'da, Cudi'de, gerekirse Suriye'de, Irak'ta uyguluyoruz."

- "Biz tehdit altındayız"

Kendilerine "Şuraya girmeseniz, şurada üs kurmasanız iyi olur" denildiğini aktaran Erdoğan, şöyle dedi:

"Tamam da siz niye kuruyorsunuz? 'Bizi davet ettikleri için oraya gidiyoruz.' Bunları tabii biz o dost bildiklerimizle konuşuyoruz. Tamam da her davete icabet etmek diye uluslararası hukukta bir karar var mı? Yok. Biz tehdit altındayız, siz tehdit altında değilsiniz? Biz tehdit altında olduğumuza göre, eğer Suriye'den Gaziantep'teki kardeşlerime bir saldırı olur da orada 56 kardeşim benim şehit olursa, biz duramayız. Ne yaptık, sabır sabır, o olay olunca dedik ki 'Giriyoruz.' ve Cerablus'a girdik. Durmadık, dedik ki 'Bir taraftan da Er Rai'e gireceğiz.' Öbür taraftan da Er Rai'ye girdik. O gün bugündür bir taraftan DEAŞ ile mücadeleyi veriyoruz bir taraftan PYD-YPG ile veriyoruz. Ne yazık ki dostlar, halen PYD ve YPG'nin yanında. Diyorlar ki 'Bunlar DEAŞ'a karşı iyi bir mücadele veren kişiler.' Biz de onlara 'İyi terörist, kötü terörist olmaz.' diyoruz. Teröristlerin hepsi teröristtir ve hepsi kötüdür. Bunu bileceksiniz ama hala anlaşabilmiş değiliz. Burada da siyasi mücadele devam ediyor. Bu milletin canını yakmak isteyenler harekete geçmeden onları inlerinde buluyor, tepelerine biniyoruz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Siz bana 'Diktatör' dediğiniz sürece ben size 'Faşist' demeye, 'Nazi' demeye devam edeceğim. Çünkü benim ülkemde gerek başbakan, gerek cumhurbaşkanlığım dönemimde hak ve özgürlükler konusunda, düşünce özgürlüğünde, inanç özgürlüğünde, şu mezhep, bu mezhep, hiçbir ayrım yapmaksızın biz kimin yaşamını engelledik? Tam aksine bu ülkede başörtülü, başı açık, bunlar arasında ayrımı ne yazık ki bize 'Diktatör' diyenler uyguladı." dedi.

Erdoğan, Manavgat Starlight Otel'de düzenlenen Memur-Sen'in 5. Büyük Türkiye Buluşması'nda, terör örgütlerine ve onların yardakçılarına, dağları, şehirleri ve gizlendikleri çukurları dar ettiklerini belirtti.

Bugünlere kolay gelinmediğini vurgulayan Erdoğan, Türk milletinin, "Yeter söz milletindir" dediği 1950'den beri bedel ödediğini ifade etti.

Erdoğan, 14 Mayıs 1950'de Adnan Menderes ve arkadaşlarının sandığa gömdüğü tek parti zihniyetinin, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında dar ağaçları kurulana kadar hiç boş durmadığına dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemlerde yaşananlar okunduğunda "CHP'lilerin kışkırtmalarının, Meclis kürsüsünden Menderes'i tehdit eden İsmet İnönü'nün, her gün medyanın manşetlerini süsleyen yalanların, iftiraların, üniversitelerde bizzat hocaların tezgahladığı oyunların, milleti birbirine düşürmek için seferber olmuş sözde aydınların" görüleceğini dile getirdi.

- "Gerçek iktidarın kimde olduğunu göstermek için dar ağaçlarını kurdular"

Sinsice yürütülen oyunun tek amacının 14 Mayıs 1950'de sandıkta milletten yenilen sillenin hesabını sormak olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yassıada'da yargılanan sadece Demokrat Partililer değildi. Orada, demokrasi, millet, milletin hak ve özgürlük talepleri yargılandı. Hiçbir geçerli sebep yokken darbeciler Adnan Menderes'i, Hasan Polatkan'ı, Fatin Rüştü Zorlu'yu niye idam etti biliyor musunuz? İbret olması için, millete sandığa giderken ne yapması veya ne yapmaması gerektiği konusunda unutamayacağı bir ders vermek için o idamlar yapıldı. Sırf bu ülkede gerçek iktidarın kimde olduğunu göstermek için o mahkemeleri o dar ağaçlarını kurdular. Bu öyle alçak bir zihniyettir ki Menderes'i idam ettikten sonra celladın ve dar ağacının parasını da ailesinden istemiştir. Bunlar bu kadar gaddardır."

Türkiye'nin hala aynı zihniyetlerin mücadelesine şahitlik ettiğine işaret eden Erdoğan, tek parti zihniyetinin ortadan kalktığını düşünmenin, "15 Temmuz'da gündüz saatlerinde bu ülkede bir daha darbe de darbe teşebbüsü de olmaz" demenin aynı şey olduğunu belirtti.

- "Elimde belgeler var

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zihniyetin tüm canlılığıyla önemini sürdürdüğünün altını çizerek, CHP'nin tek parti olduğu dönemleri hatırlattı. Erdoğan, Türkiye'deki bir çok caminin amacı dışında kullanıldığını, yıkıldığını ya da satıldığını anlattı.

"Elimde belgeler var. Ahır olarak kullanılan camiler var." ifadesini kullanan Erdoğan, o dönemlerde Kur'an-ı Kerim'in öğrenilmesinin ve öğretilmesinin yasaklandığını anımsattı.

Erdoğan, bin yıldır Kur'an-ı Kerim'le yaşayan Türk milletinin evlatlarının Kur'an-ı Kerim'i mahzenlerde, mağaralarda gizli saklı öğrenebildiğini, yıllarca Türkiye'nin semalarında ezanın duyulmadığını ya da Türkçe duyulduğunu aktardı.

İstiklal Marşı'nın "Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli/ Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli/ Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli/ Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli" dizelerini okuyan Erdoğan, Türk milletinin yıllarca ezana hasret kaldığını söyledi.

- "Size 'faşist' demeye devam edeceğim"

Erdoğan, düşünce ve inançtan, kılık kıyafete kadar en temel insan haklarının ayaklar altına alındığını vurgulayarak, daha sonraki dönemlerde de aynı zihniyetin etkisinin devam ettiğini dile getirdi.

Tek parti döneminde CHP'nin il başkanının aynı zaman da o ilin valisi olduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Ben Cumhuriyet Halk Partisi'ne gönül vermiş kardeşlerime soruyorum, bugün aynı şey olsa, yani kurucusu olduğum partinin il başkanları aynı zamanda o ilin valisi olsa ne dersiniz? 'Böyle bir şey olamaz.' dersiniz. Öyle mi? Bunun demokraside olabilir bir yanı yoktur, dünyada böyle bir yer yoktur. Tayyip Erdoğan'a 'Diktatör' diyen Batı ne der? İnanın, 'Şeddeli diktatör' der. Ama işte ben de diyorum ki siz bana 'Diktatör' dediğiniz sürece, ben size 'Faşist' demeye, 'Nazi' demeye devam edeceğim. Çünkü benim ülkemde gerek başbakan, gerek cumhurbaşkanlığım dönemimde hak ve özgürlükler konusunda, düşünce özgürlüğünde, inanç özgürlüğünde, şu mezhep, bu mezhep, hiçbir ayrım yapmaksızın biz kimin yaşamını engelledik? Tam aksine bu ülkede başörtülü, başı açık, bunlar arasında ayrımı ne yazık ki bize diktatör diyenler uyguladı."

Türkiye'de başörtülü öğrencilerin üniversiteye gidemediğini, devletin imkanlarından istifade edemediklerini belirten Erdoğan, devletin kurumlarının onlara da açıldığını söyledi.

Camilerin duvarlarına "gamalı haç" işareti yapıldığını, bazı camilerin yakıldığını hatırlatan Erdoğan, Batı'nın yöneticilerinin bunlara sesiz kalarak müdahale etmediğini bildirdi.

Türkiye'de farklı dinlere mensup bir mabette o dine mensup olanların hoşlanmayacağı, kabul etmeyeceği bir şeye müsaade etmediklerini vurgulayan Erdoğan, inanç özgürlüğünün korumaları altında olduğuna inandıklarına ve laikliği de böyle tanımladıklarına dikkati çekti.

Erdoğan, siyasi geçmişe bakıldığında partilerin hukuku ayaklar altına alan mahkemelerce kapatıldığının, vakıfların, derneklerin kapılarına kilit vurulduğunun görüldüğünü ifade etti.

Necip Fazıl Kısakürek'in sözlerini hatırlatan Erdoğan, "Allah ve ahlak" demeninin yasak olduğu günlerin iliklere kadar yaşandığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugünlerde, dillerden düşürülmeyen "tek adam" zihniyetinin Türkiye'yi kasıp kavurduğu 1940'ları, o dönemlerde Türk milletinin neler çektiğini asla unutmadıklarını da kaydetti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İçerideki ve dışarıdaki 'Hayır'cılar bir oldu, milletimizi tehdit ediyor. Neymiş, 16 Nisan'da 'Evet' çıkarsa bizi AB'ye almazlarmış. Ah bu kararı bir verebilseler. Bizim işimizi kolaylaştırırlar. Çok daha seri karar almamıza bunlar vesile olur. Zaten 16 Nisan bizim için bir kırılma noktası. Onun için 'Evet' çok önemli. Bu işleri masaya yatıracağız. Çünkü, Türkiye kimsenin şamaroğlanı değildir. Bunu herkes bilecek." dedi.

Erdoğan, Manavgat Starlight Otel'de düzenlenen Memur-Sen 5. Büyük Türkiye Buluşması'nda, CHP'nin 27 Mayıs dönemi öncesinde en büyük argümanının "rejim değişikliği" söylemi olduğunu belirtti.

Erdoğan, İkinci cumhurbaşkanı merhum İsmet İnönü'nün, her kürsüye çıktığında, Demokrat Parti'yi ve merhum Adnan Menderes'i rejimi değiştirmekle, baskı rejimi kurmakla itham ettiğini anımsattı.

Bu iddiaların hiçbir geçerliliğinin olmadığını kendilerinin de bildiğini söyleyen Erdoğan, ancak bu tarz söylemlerle 27 Mayıs'a giden yolun taşlarını döşediklerini, boğazlarına kadar içlerinde oldukları darbeye meşruiyet kazandırmaya çalıştıklarını söyledi.

Sürekli yalan üretilerek, belli toplum kesimlerindeki hassasiyetler kaşınarak ülkenin bir kaos ortamına sokulmaya çalışıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Dikkat edersiniz, hiç değişmediler bugün de aynısını yapıyorlar. Anamuhalefetin şu anda başında bulunan zat çıkıyor, her gün rejim değişikliğinden bahsediyor. Tıpkı ağababası, tek adam gibi bu da birilerine mesaj vermeye çalışıyor. Belli konulardaki hassasiyetleri kaşıyarak milletimizi kutuplaştırmak için gece gündüz yalanlarına yalan ekliyorlar. Milletimizin ve kendi seçmeninin gözünde komik durumuna düşme pahasına yalanlarına istikrarla devam ediyor. 'İstikrar' denince bunların aklına tek şey geliyor, yalanların istikrarı. Ülkenin istikrarı konusunda en küçük katkıları, dikili ağaçları yok. Mesela sabah kalkıyor ne diyor? 'Meclis tamamen ortadan kaldırılacak' veya 'Meclis feshedilecek.' diyor, akşam 'Niçin milletvekili sayısını artırıyorsunuz?' diyor, gece 'Hollanda'ya, Almanya'ya dersini verin' diyor, sabah Hollanda'nın Almanya'nın avukatlığına soyunuyor. Bir gün, 'Suriye'de ne işimiz var?' diyor, ertesi gün 'Niçin Münbiç'i ve Rakka'yı almıyorsunuz?' diye efeleniyor. Bir gün FETÖ'cü teröristlere sahip çıkıyor, ertesi gün hendekçi PKK'lılara arkadaşlık, yoldaşlık yapıyor. Tıpkı rüzgar gülü gibi esinti ne yönden gelirse o tarafa dönüyor."

Kılıçdaroğlu'nun iki yıldır hemen her gün Külliye'de ağırladıkları muhtarları aşağıladığını dile getiren Erdoğan, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Bugünlerde yalnız muhtar toplantılarından ayrılmıyor. Ben Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuştum, arkadan çıktı dedi ki 'Muhtarlara konuşuyor gibi konuştu.' diyor. Ankara'da bir 30-40 kişilik muhtar grubuna hitap etti, içlerinden bir muhtarımız çıktı dedi ki 'Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Cumhurbaşkanımız konuştu, niye siz orada Cumhurbaşkanımızı dinleyenleri muhtar yerine koyup bizi aşağıladınız?' dedi. Ne dese beğenirsiniz? 'Haddime mi, öyle bir şey diyebilir miyiz?' Her şey kayıtlarda var ama o bir şeyi anlamıyor. Sor ona, 'Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kimler var?' de, inanın bilmez. Birleşmiş Milletlerde sadece seçilmişler yok, atanmışlar da var ve atanmışlar seçilmişlerden fazladır. Kaldı ki sen daha dur bakalım Birleşmiş Milletlerin kapısından içeri girmedin daha zaman var bakalım girebilecek misin? Bu biraz zaman alacak. Fakat bir gerçek var, biz bir şeye inanıyoruz, Tayyip Erdoğan bir seçilmiştir, Başbakan, bakanlar, milletvekili, belediye başkanları, meclis üyeleri muhtar seçilmiştir. Bizim bir muhtarla farkımız yoktur."

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 16 bin muhtarı milletin adına ağırladığını, Külliye'nin milletin evi olduğunu belirtti.

Davet edilen muhtarlara form verildiğini, toplantıda sorularını sorabildiklerini ve İçişleri Bakanlığına bağlı bir birim tarafından takip edildiklerini aktaran Erdoğan, Külliye'de 55 bine yakın muhtarı daha ağırlayacaklarını ifade etti.

Erdoğan, "Bu beyefendinin yaptığı siyaset değildir, siyaset bir omurga işidir. İlke, dava, karakter meselesidir. Siyasetçinin sözünün eri olması gerekir. Dün 'Ak' diyene, bugün 'Kara' diyenden siyasetçi olmaz. Milletimiz bu tiplere 'Kolpacı' der. Bunlardan memlekete faydalı insan olmaz, olsa olsa terör örgütlerine koltuk değneği olur, başka bir şey olmaz." dedi.

Memur-Sen'in yola çıktığı andan bu zamana kadar çok yol kat ettiğini belirten Erdoğan, "Bütün mesele inanmak, azim. O olunca kalkarsın Türkiye'nin sendikacılıkta da bir numarası olursun." diye konuştu.

Türkiye'nin 16 Nisan'da yönetim sistemini değiştirme teklifini oylayacağını söyleyen Erdoğan, buradan çıkan kararın ülkenin geleceğinin belirleyicisi olacağını, eski sistemin zaaflarından istifade ile hakketmedikleri bir gücü tepe tepe kullananların bu tarihin anlamını çok iyi bildiklerini vurguladı.

- "Teröristler, 'hayır' diyorsa bir düşünmemiz lazım"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin 16 Nisan sonrası kendilerini nasıl bir akıbetin beklediğini gayet iyi bildiklerini vurgulayarak, Kandil, Pensilvanya ve İmralı'nın "Hayır" dediğini anımsattı.

"Eğer bu teröristler, bizim ülkemizi bölmeye gayret edenler, milletimizi bölmeye gayret edenler 'Hayır' diyorsa burada bir düşünmemiz lazım." ifadesine yer veren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Olay bu kadar açık ortada. Biz bu milletin efendisi değil, biz bu milletin hizmetkarıyız. Farkımız burada. Aynı şekilde siyasi hayatının tamamı başarısızlıklarla dolu olmasına rağmen koltuklarına yapışanlar da 16 Nisan'dan sonra orada kalamayacaklarını görüyorlar. Ülkemiz dışındaki güçlerde 16 Nisan'ın anlamının onlarda farkındalar bunun için tüm güçleriyle sandıktan 'Hayır' çıkması için çalışıyorlar. İçerideki ve dışarıdaki 'Hayır'cılar bir oldu, milletimizi tehdit ediyor. Neymiş, 16 Nisan'da 'Evet' çıkarsa bizi AB'ye almazlarmış. Ah bu kararı bir verebilseler. Bizim işimizi kolaylaştırırlar. Çok daha seri karar almamıza bunlar vesile olur. Zaten 16 Nisan bizim için bir kırılma noktası. Onun için 'Evet' çok önemli. Bu işleri masaya yatıracağız. Çünkü, Türkiye kimsenin şamaroğlanı değildir. Bunu herkes bilecek."

- "İdam parlamentodan geçer bana gelirse, onaylarım"

"249 insanımızın kanına girenler için idam cezası gelirse Türkiye'nin Avrupa'da yeri yokmuş." diyen Erdoğan, "Olmasın. İçeridekiler de onlardan aşağı kalmıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, 'Hadi bakalım, biz varız' diyor. İnanın 16'sından sonra sayın Bahçeli bu işe taraftar, ben biliyorum ki sayın Yıldırım da bu işe taraftar dolayısıyla bu parlamentoya gelir, parlamentodan geçer bana gelirse ben de bunu onaylarım. Çünkü şehitlerimizi af yetkisi bizim değildir. Şehitlerimizi af yetkisi ailesidir, ondan başkası bunu yapamaz." sözlerine yer verdi.

Devlete karşı işlenen suçların ayrı bir konu olduğunu dile getiren Erdoğan, bu konuda af yetkilerinin bulunduğunu anımsattı.

Erdoğan, muhalefetin, muhtarlıklardan lokantalara, kıdem tazminatından memurluğa kadar her şeyin kaldırılacağını iddia ettiğini hatırlatarak, "Yalanın ucunu kaçırmış durumdalar, freni patlamış kamyon muvazeneyi kontrolünü tamamen yitirdi, sadece yalanla kalmıyor, yeni sistem gelince 'Şöyle olacak, böyle olacak' diye bir de milleti tehdit ediyorlar. milletimizin bu tehditlere pabuç bırakacağını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Bu millet tehditlere boyun eğmez." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin hangi hükümet sistemiyle yönetileceğine Avrupalıların, kifayetsiz muhterislerin değil milletin karar vereceğine dikkati çeken Erdoğan, 16 Nisan'da gereken cevabın verileceğini sözlerine ekledi.

- Notlar

Memur-Sen 5. Büyük Türkiye Buluşması'na Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve sendika üyeleri katıldı.

Yalçın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Memur-Sen'in hazırladığı Mehmet Akif İnan kitaplarını hediye etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber