'Artık hükümetler otel odalarında kurulmayacak'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Artık bu ülkede hükümetler otel odalarında kurulmayacak, bürolarda kurulmayacak, medya patronlarının talimatıyla hükümet kurulmayacak. Bir ayda 3 parti değiştiren tiplere artık ihtiyaç kalmayacak. Her şey şeffaf olacak, açık olacak. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, milletimiz kim tarafından ne kadar süre yönetileceğine sandıkta kendisi karar verecek."

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 26 Mart 2017 17:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Artık hükümetler otel odalarında kurulmayacak'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Çukurla, bombayla hayatlarını zindana çevirdikleri benim Kürt kardeşlerime aba altından yine sopa gösteriyorlar. Aynı şekilde FETÖ ihanet çetesinin de gelmeyen baharları için 16 Nisan'ı beklediklerini görüyoruz. Ne diyorlar? Yayın yapıyorlar değişik yerlerle. 'Baharı bekleyin, bahar geliyor.' diyorlar. Siz o baharı daha çok beklersiniz." dedi.

Erdoğan, Sancaktepe'de düzenlenen toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, bugün Sancaktepe'nin yine kabına sığmadığını, Sancaktepelilerin Türkiye'nin yönetim sisteminin değişeceği 16 Nisan'ı dört gözle beklediğine inandığını söyledi.

Daha müreffeh, daha güçlü bir Türkiye'nin önündeki son engeli kaldırmak için Sancaktepelilerin sabırsızlandığını bildiğini dile getiren Erdoğan, "22 gün sonra yeni Türkiye'nin kapılarını açmaya hazır mıyız? Coşkuyla, gururla, şöyle tarihe geçecek bir oy oranıyla inşallah sandıkları patlatmaya var mıyız? Siz nasıl 16 Nisan'ı iple çekiyorsanız, birileri de her gece kabus görüyor. İçeride, dışarıda kabus görüyorlar. Halk oylaması günü yaklaştıkça rahatsızlıkları iyice artıyor. İnanın bana ne yapacaklarını şaşırdılar. Eminim sizler de seyretmişsinizdir. Kandil'deki terör baronları hemen her gün bir video mesaj yayınlıyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Kandil, İmralı. FETÖ Pensilvanya'dan yayınlıyor. Ne diyorlar? 'Evet çıkarsa biz biteriz diyorlar.' Açıktan alenen 'hayır' diyorlar." diye konuştu.

Hazreti Muhammed'in "Kişi sevdikleriyle beraberdir" sözünü hatırlatan Erdoğan, "Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu" ata sözünü dile getirdi.

Erdoğan, halk oylamasına 22 gün kaldığını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hanımlar, kapı kapı dolaşacağınıza inanıyorum. Gideceksiniz, anlatacaksınız. Beyler, özellikle gençler durmak yok. Size, 18-19-20-21-22-23-24 yaşa parlamentoya girmeyi doğru görmeyenlere gereken cevabı vermeye hazır mıyız? Adamlar konuyu bilmiyor. 18 maddeyi okumamış. Ya bir oku. Ama o, 'Ya ben İstanbul'u alırım ya İstanbul beni alır' diyen Fatih'in, bir çağı kapayıp bir çağı nasıl açtığını bilmiyor. Yaşının kaç olduğunu da bilmiyor. 21 yaşında bunu gerçekleştirdi. 13-14 yaşında babası Fatih'e Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye'yi vermek istedi. Fakat, 'Baba ben daha 13-14 yaşındayım, olmaz.' dedi. Babası dedi ki ben Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye'nin padişahıyım. Sana emrediyorum, gel Osmanlı'nın başına geç.' Çok ilginç. Bakın 14 yaşındaki o genç nasıl cevap verdi biliyor musunuz? 'Peki kabul ettim.' dedi. 'Madem ki ben Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye'nin padişahıyım, şimdi size emrediyorum, gelin Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye'nin başına geçin.' dedi. Çocuğu babasına dönerek emri veriyor. Ondan sonra 6 sene daha aynen bu süreç devam ediyor. Görevi aldıktan sonra da bir çağ kapanıyor, bir çağ açılıyor. Yaş 21. Gençler oluyor mu? Demek ki bizim gencimiz yapar mı? Ama bunlar bizim gençliğimize inanmıyorlar. Biz inanıyoruz. Ben 18-25 yaş arası gerek erkek, gerek bayanlara hepsine inanıyorum. Bu işi bitireceğiz."

Seçilme yaşını 30 yaştan 25 yaşa kendilerinin indirdiğini belirten Erdoğan, "Onlar böyle bir şeyi kabul etmiyordu. Seçmeye 'evet', seçilmeye 'hayır' diyorlardı. Şimdi biz de diyoruz ki seçme ve seçilme yaşı 18 olacak. Kararı kim verecek? Millet verecek, millet." dedi.

- "Geciken adalet, adalet değildir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Çukurla, bombayla hayatlarını zindana çevirdikleri benim Kürt kardeşlerime aba altından yine sopa gösteriyorlar. Aynı şekilde FETÖ ihanet çetesinin de gelmeyen baharları için 16 Nisan'ı beklediklerini görüyoruz. Ne diyorlar? Yayın yapıyorlar değişik yerlerle. 'Baharı bekleyin, bahar geliyor.' diyorlar. Siz o baharı daha çok beklersiniz. DHKP/C, MLKP gibi ne kadar eli kanlı terör örgütü varsa, bunların yardakçılığını yapan ne kadar çevre varsa, hepsi de sabah 'hayır'la kalkıyor, akşam 'hayır'la yatıyor. Türkiye'ye zarar verme fırsatı doğar da bugüne kadar teröristlere hamilik yapmış ülkeler bundan geri kalır mı? Ülkemizin ayağını kaydırma imkanı çıkar da Neo Nazi partilerinin oyuncağı olmuş ülkeler bundan geri kalır mı? Beyler, Almanya, 'Niye bize Nazi diyorlar?' Hollanda, 'Niye bize Nazi diyorlar?' Avusturya aynı şeyi söylüyor. İsviçre aynı şeyi söylüyor. Nasıl söylemeyeyim. Bizim Almanya'daki camilerimizin duvarına gamalı haç işaretlerini çizenler siz değil misiniz? Camilerimizi yakıp yıkanlar siz değil misiniz? Solingen faciasını yapanlar siz değil misiniz? NSU davası hala devam ediyor. Niye bitirmiyorsunuz? 4 bin 500 PKK dosyası verdik, niye çözmüyorsunuz? Geciken adalet, adalet değildir. Bunları kendilerine söyledim.

Utanmadan, sıkılmadan söyledikleri şey şu; 'Sizde bizim bir vatandaşımız var.' Kimmiş o vatandaşınız? 'Gazeteci'. Ben de kendisine ne dedim; sayın Şansölye, o gazeteci değil, o ajan terörist. Şunu da bilmenizi istiyorum, o gazeteci dedikleri ajan terörist, bir ay nerede kaldı biliyor musunuz? Tarabya'daki Alman rezidansında kaldı, deniz kenarında. Orada misafir ettiler. Dedim ki yargılanacak. Sizin yargınız madem ki adil, bizim yargımız sizden daha adil. Yargılanacak. Yargılandı ve tutuklandı. Şu anda içeride. Ama benim istediğim o 4 bin 500 dosyadan gelen yok."

"Artık bu ülkede hükümetler otel odalarında kurulmayacak, bürolarda kurulmayacak, medya patronlarının talimatıyla hükümet kurulmayacak. Bir ayda 3 parti değiştiren tiplere artık ihtiyaç kalmayacak. Her şey şeffaf olacak, açık olacak. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, milletimiz kim tarafından ne kadar süre yönetileceğine sandıkta kendisi karar verecek."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi Avrupa Birliği üyesi ülkeler Vatikan'da bir araya geldiler. Bu gelişmeler bir şeyi çağrıştırıyor; hayırdır ya Vatikan'da niye bir araya geldiniz? Papa'nın huzurunda niye bir araya geldiniz? Papa ne zamandan beri Avrupa Birliği üyesi oldu. Haçlı ittifakı kendini eninde sonunda gösterdi. Bu budur. Bize bugüne kadar ne dediler? 'İkide bir bize böyle diyorsunuz ama böyle bir şey yok.' Evet, siz Türkiye'yi Müslüman olduğu için içeri almıyorsunuz." dedi.

Erdoğan, Sancaktepe'de toplu açılış töreninde, alandaki vatandaşların "idam isteriz" sloganları üzerine, "Bu talebinize ben 'hayır' demiyorum. Ben diyorum ki şu 16 Nisan'ı önce bir halledelim. 16 Nisan'dan sonra sayın Bahçeli zaten kanaatini açıkladı. Sayın Binali Yıldırım'ın kanaatini de biliyoruz. Kılıçdaroğlu da en sonunda dedi ki 'Ben idama varım.' Madem ki var, parlamentodan geçtiği anda Cumhurbaşkanı olarak bana gelecek, ben de bunu onaylarım." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 249 şehidin katillerini affetme yetkilerinin olmadığını dile getirerek, "Kapaklarında terörist güzellemeleri yapan yabancı medya, hiç geri duruyor mu? Nitekim geri kalmadılar, maskelerini indirme pahasına, gizli niyetlerini ifşa etme pahasına hemen bu şer cephesinin arkasında saf tuttular." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, yabancı medyanın her gün manşetlerinden, şimdi Türkçe olarak "hayır" çağrısı yaptığını, Almanya'nın dünyaca meşhur, en büyük gazetesinin "hayır" çağrısında bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Bakıyorsunuz İsviçre de aynı şekilde. İsviçre daha da ileri gitti. Şu anda kendi solak partileriyle, Türkiye'nin, oradaki teröristleri bir araya gelip yürüyüş yaptılar. İsviçre parlamentosunda, bu çok önemli, parlamentoda benim resmimi oraya asıyorlar ve yanına silahı da şakağa dayıyorlar. Bu şekilde İsviçre parlamentosu buna ses dahi çıkarmıyor. Şu anda Dışişleri Bakanlığımız, bu noktada gereken ilişkileri kurmuş vaziyette. Bizler de tabii ki bunun karşısında gereğini yapacağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların dürüst olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi Avrupa Birliği üyesi ülkeler Vatikan'da bir araya geldiler. Bu gelişmeler bir şeyi çağrıştırıyor; hayırdır ya Vatikan'da niye bir araya geldiniz? Papa'nın huzurunda niye bir araya geldiniz? Papa ne zamandan beri Avrupa Birliği üyesi oldu. Haçlı ittifakı kendini eninde sonunda gösterdi. Bu budur. Bize bugüne kadar ne dediler? 'İkide bir bize böyle diyorsunuz ama böyle bir şey yok.' Evet, siz Türkiye'yi Müslüman olduğu için içeri almıyorsunuz. Enteresan, bu toplantıya sosyal demokratlar da katılıyor, Hristiyan demokratlar da katılıyor. Allah Allah, nasıl bir iştir? Nasıl bir iştir ya? Şimdi ben bunları konuştum ya siz yarın seyredin. Yarın seyredin. 'Biz Vatikan'a seyahate gitmiştik, orada Papa'yı da bir görelim dedik, yaptığımız buydu.' demeye başlarlar. Ya siz kime bunu yutturacaksınız ya geçin bu işleri. Hayatınız hep bunlarla geçti zaten ve bunlarla kalmadılar. Şehirlerinin en önemli meydanlarını, en büyük salonlarını teröristlere verdiler. Milletimizi aşağılayan kıyafetlerle tüm Müslümanları rencide eden pankartlarla yürüyüş, gösteri yapıyorlar. Eskiden beri uyguladıkları yöntemler fayda etmeyince bu sefer iyice çukurlaşarak atlarıyla, itleriyle, köpekleriyle insanlarımıza saldırdılar."

Hollanda'nın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya yönelik skandal tavırlarına da değinen Erdoğan, "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımı, ne yazık ki arabanın içine mahkum ettiler ve bir bayan. Hani sizde kadın hakları vardı ya? Lafa geldiği zaman 'kadın hakları şöyle, kadın hakları böyle' diyordunuz. Siz ne anlarsınız kadın haklarından ya. Siz, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen o cehalet anlayışının devamısınız. Biz farklı değerlerden geliyoruz ama bunlar farklı cahiliye adetlerinin devamını ortaya koyuyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

- "Bunların tehditleri de artık Türkiye'ye tesir etmiyor"

Erdoğan, Avrupa'da sıfatı ne olursa olsun her eline mikrofonu alanın "hayır" propagandası yaptığına dikkati çekerek, Avrupa ülkelerinin tehditlerine değindi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şimdi de bizi, askerimize silah satmamakla tehdit etmeye başladılar. DEAŞ'a kazaen verecek silahları var. YPG'li teröristlere verecek silahları var. PKK'lı canilere verecek silahları var. Eli kanlı diktatörlere verecek silahları var. Fakat NATO'da müttefiki olan Türkiye'ye son iki yılda, yüzlerce vatandaşını ve güvenlik görevlisini DEAŞ, PKK, FETÖ saldırısında kaybeden Türkiye'ye gelince silah yok. Üstelik biz onlardan hibe istemiyoruz ha, paramızla istiyoruz. Paramızla istediğimiz halde maalesef yok. Neymiş, kongreden izin çıkmamış. Terör örgütleri için nasıl çıkıyor? Terör örgütleri için peşinen zaten, bunlara silah yardımı yapılamaz diye kararlar var. Uluslararası anlaşmalarda var, uluslararası hukukta var. Nasıl yapıyorsunuz? Size yazıklar olsun. Unutmayın yılanla çuvala giren, ısırılmaktan kurtulmaz, bunu böyle bilin. Teröristlere verdikleri silahlar, gün gelecek onlara dönecektir ama Türkiye'ye sattıkları silahlar, müttefiklik ilişkisi içinde onları da koruyacaktır. Bu gerçeği unutanlara artık söyleyecek sözümüz kalmamıştır." diye konuştu.

Eski Türkiye olsa bu tehditlerin muhakkak işe yarayacağını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"1990'ların Türkiyesi, bunlar silah satmadığı zaman terörle mücadelesini yürütemeyecek bir ülkeydi. Ancak artık o Türkiye yok. Çünkü o zaman savunma sanayinde yüzde 80'in üzerinde dışa bağımlı bir Türkiye vardı. Tanktan topa, füzeden kurşuna, her şeyi onlardan aldığımız için adeta silahlarının kumandası yabancı ellerde olan bir devlettik. Paramızla dahi silah alamadığımız Kıbrıs Harekatında olduğu gibi, aleni terörle mücadelede olduğu gibi, örtülü ambargolara muhatap olduğumuz dönemleri unutmadık, unutamayız. O dönemde sadece savunma sanayinde değil, her alanda dışarıya bağımlı bir ülkeydik. Hamdolsun, artık böyle bir Türkiye yok. Bitti o işler. Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügati't-Türk isimli eserinde, bakın bu çok güzel bir söz, 'Dağ kement ile eğilmez / Denizin önü kayıkla kesilmez.' der. Bunların tehditleri de artık Türkiye'ye tesir etmiyor. Çünkü biz bugün kendi silahını kendi yapan, terörle mücadelesini milli imkanlarla yürüten bir ülkeyiz. Hani güzel bir sözümüz var ya bizim, kötü komşu insani hacet sahibi yapar. Böyle bir atasözümüz var. İşte bunlar da bizi bu yola sevk ettiler. Artık kendi savunma sistemlerimizi geliştiriyoruz. Savaş gemilerimizi kendi tersanelerimizde inşa ediyoruz. Tamamen milli imkanlarla. Hamdolsun insansız hava araçlarımızı üretiyoruz ve teröristler gizlenecek delik arıyorlar. Güvenlik güçlerimiz yaz-kış, soğuk, kar demeden yurt içinde ve yurt dışında teröristlerin tepelerine biniyor."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye bizim dönemimizde elde ettiği başarıları, mevcut sistemin verdiği imkanlarla değil, bu sisteme rağmen elde etmiştir. Mevzuatı silah gibi kullanan bürokratik oligarşiye rağmen, bu başarılar kazanılmıştır. 14 senedir, bu ifadeyi ben hep kullanmışımdır, milletimizin emeğini, alın terini sömüren, insanımızın kazancına ortak olan faizcilere rağmen, bu yatırımlar gerçekleştirilmiştir." dedi.

Erdoğan, Sancaktepe'de toplu açılış töreninde, dün gece Hakkari'de 19 teröristin, bu sabah Erzincan'da 14 teröristin etkisiz hale getirildiğini hatırlatarak, "Tabii durum böyle olunca da tehditler, ambargolar, bahaneler işe yaramıyor. Bu da onların hıncını, hırsını, pervasızlığını artırdıkça artırıyor. Öyle ki diplomasinin sahte gülücüklerini dahi terk ettiler, çirkin yüzlerini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyorlar. Onların öfkesinin sebebi, bizim yanlış yola sapmamızdan değil, kendi güdümlerinden çıkmamızdan kaynaklanıyor. Yoksa bizim yolumuz Allah'ın izniyle dosdoğrudur, bizim yolumuz ecdadımızın, tarihimizin, medeniyetimizin yoludur." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bugünlere kolay gelmediğini ve geçmişte hizmeti olan herkesi saygıyla yad ettiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Ama şu da bir gerçektir ki asıl başarıyı, son 14 yılda yakaladık. Bunun sırrı; istikrardır, güvendir, milletin emanetine gözü gibi bakan bir anlayışın tek başına iktidar olmasıdır, vatanını aşkla, inançla seven güçlü bir kadronun iş başında bulunmasıdır, engellere, tehditlere aldırmadan ülkesine gece gündüz hizmet eden bir zihniyetin hükümetiyle bu başarıları elde ettik. Şimdi bakıyorsunuz ana muhalefetin başındaki zat, Türkiye'nin son 14 yıllık başarı hikayesini örnek göstererek, Cumhurbaşkanlığı Sistemine karşı çıkıyor. Her projemize karşı çıkan, 'Rejim değişiyor, ülke elden gidiyor' diye tüm demokratikleşme adımlarımızı sabote eden kendileri değilmiş gibi şimdi bizim başarılarımızı örnek gösterip, yine bizi engellemeye çalışıyor. Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. Hiç kimse duymak istemeyen kadar sağır değildir. Bunlar da 14 yıldır gözlerini, kulaklarını, gönüllerini bu ülkeye kapatmışlardır. Biraz geç kalmış olsalar da kafalarını kumdan çıkarmalarından elbette biz büyük mutluluk duyuyoruz ancak yine de kendilerini toparlamaları biraz zaman alacağa benziyor. Hala üçüncü sınıf şark kurnazlığıyla milletimizin aklını çelebileceklerini zannediyorlar.

Her şeyden önce kurdukları mantık yanlış. Türkiye bizim dönemimizde elde ettiği başarıları, mevcut sistemin verdiği imkanlarla değil, bu sisteme rağmen elde etmiştir. Mevzuatı silah gibi kullanan bürokratik oligarşiye rağmen, bu başarılar kazanılmıştır. 14 senedir, bu ifadeyi ben hep kullanmışımdır, milletimizin emeğini, alın terini sömüren, insanımızın kazancına ortak olan faizcilere rağmen, bu yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Meclisi kilitlemekten, Anayasa Mahkemesinin kapılarını aşındırmaktan başka hiçbir icraatı olmayan muhalefete rağmen, bu sonuçlar elde edilmiştir. Terör örgütlerine, sistemin zaaflarını silah gibi kullanan vesayet odaklarına, buldukları her fırsatta sokakları ateşe veren vandallara rağmen, bu başarılar kazanılmıştır. Hangi adımları attıysak, hangi projelerimizi hayata geçirdiysek, bu ülkeye ne kazandırdıysak, bunlara rağmen yaptık. Bu ülkeyi bugünlere önce Allah'ın yardımı, sonra sizlerin desteği ve şahsi gayretlerimizle getirdik."

- "Niçin ülke kelebek ömürlü hükümetlerle yönetildi?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut sistemin sürekli kriz ürettiğini ifade ederek, ülkeye katrilyonlarca lira maliyeti olan 1994 ekonomik krizini, 2001 krizini yaşadığını anımsattı. Erdoğan, "Madem sistem çok iyiydi de neden her 10 yılda bir darbelere, muhtıralara, müdahalelere kapı aralandı? Madem mevcut sistem istikrar üretiyordu o zaman niçin bu ülke kelebek ömürlü hükümetlerle yönetildi?" ifadelerini kullandı.

Türkiye çok partili sisteme geçtiğinden bu yana 48 hükümet kurulduğunu, 24 günlük, 38 günlük, 2 aylık, 4 aylık, 5 aylık hükümetler olduğunu anlatan Erdoğan, "Böyle bir ülkede istikrar, kalkınma olur mu? Bakanlar daha koltuklarına oturmadan, altındaki müsteşar, genel müdür, daire başkanıyla tanışmadan yerine başkası geliyor. Bunları yaşadık ya. Böyle bir ülke, belirli hedeflere odaklanmış olarak yönetilebilir mi? Böyle bir ülkede seçilmiş siyasetçiye altındaki kadrolar itibar eder mi? Hepsinden önemlisi böyle bir ülkeye yatırım gelir mi? Güven olur mu? Elbette olmaz. Bizden önce yıllık ortalama yatırım 1 milyar dolardı, biz 23 milyar doları yakaladık. Çünkü güven vardı." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan'daki halk oylamasında sorunun tamamen ortadan kaldırılacağına işaret ederek, "Şahsi gayretlerimizle sağladığımız son 14 yıldaki güven ve istikrar ortamını artık anayasal garanti altına alıyoruz." dedi.

"Bu ülkede hayırcı kim?" diye soran Erdoğan, "Dağdakiler, İmralı, Kandil, Pensilvanya 'hayır' diyor. Bitmedi, bir de burada 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne, Osmangazi Köprüsü'ne, 3 senede 200 milyon insanın geçtiği Marmaray'a, Avrasya Tüneli'ne 'hayır' diyenler var mıydı? Ya 'hayır' diyenler bunlar işte. Bunlara bu ülkenin faydasına olacak hiçbir işi kabul ettiremezsiniz." değerlendirmesini yaptı.

Erdoğan, göreve geldiklerinde 25 olan havaalanı sayısının 59'a çıktığını, 270 bin derslik yapıldığını, 81 ilde üniversite kurulduğunu, hastane bulunmayan il kalmadığını, jet ve helikopter ambulanslarla hizmet verildiğini anlattı.

İstanbul'a yapılacak şehir hastanelerinden birinin Avrupa yakasında birinin de Asya yakasında olacağını bildiren Erdoğan, "İnşallah Sancaktepe artık sağlıkta bir merkez haline geliyor." dedi.

Erdoğan, 14 yılda 19 bin kilometre bölünmüş yol yapıldığını kaydederek, gelecek yılın ilk çeyreğinde üçüncü havalimanının ilk etabının tamamlanacağını ve yıllık yolcu kapasitesinin 90 milyon, 2023'te tamamı bittiğinde ise 150 milyon olacağını aktardı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, modern bir Türkiye'nin temellerini attıklarını belirterek, "Şimdi bunu yürütüyoruz. Gelişmemize, kalkınmamıza, çok daha ileri gitmemize engel olan başbakan-cumhurbaşkanı kavgalarına, biz bu yeni sistemle son veriyoruz. Yürütme gücünü bu iki makamı birleştirip, milletin yüzde 50 artı bir oyuyla seçilen cumhurbaşkanına teslim ederek meseleyi çözüyoruz." dedi.

Erdoğan, Sancaktepe'de toplu açılış törenindeki konuşmasında, "Artık bu ülkede hükümetler otel odalarında kurulmayacak, bürolarda kurulmayacak, medya patronlarının talimatıyla hükümet kurulmayacak. Bir ayda 3 parti değiştiren tiplere artık ihtiyaç kalmayacak. Her şey şeffaf olacak, açık olacak. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, milletimiz kim tarafından ne kadar süre yönetileceğine sandıkta kendisi karar verecek." ifadelerini kullandı.

"Horozu çok olan köyün sabahı geç olur" diyen Erdoğan, Türkiye olarak yıllarca yürütmedeki çift başlılığın faturasını ödediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir radyo programında çift başlılıkla ilgili yaptığı konuşmayı dinleterek, Kılıçdaroğlu'nun dersini çalışmadığını ifade etti.

Kılıçdaroğlu'nun 18 maddeyi okumadığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bir defa artık başbakan yok. Biz zaten cumhurbaşkanı, başbakan ikilemini ortadan kaldırıyoruz. Artık ne olacak? Sadece cumhurbaşkanı olacak ve cumhurbaşkanın altında yeteri sayıda, bir olur, iki olur, üç olur neyse... Yardımcısı olacak ama çıkmış bu ne diyor; '100 tane yardımcısı olursa ne olacak?' Hey Allah'ım. Biz göreve geldik 36 bakan vardı. Biz bu bakanların sayısını 25'e indirdik. Biz öyle çok bakanlı kabineden yana değiliz. Biz yönete, yönete geldik. Sayın Kılıçdaroğlu, sen Sosyal Sigortalar Kurumunun hastanelerini bile yönetemedin ya. Rezil ettin oraları. İşte A Haber'de rahmetli Savaş Ay'ın programını izliyorsunuz değil mi? Ne diyor '10 yıl önce daha iyiydi' diyor. Şimdi diyor 'daha iyi değil.' 'Niye' diye soruyor? 'Nüfus arttı' diyor. Adama sormazlar mı? Sen tedbirini ne yapacaksın, ona göre alacaksın. İşte biz geldik. Bak nüfus neredeydi, nereye geldi. Biz de ona göre hastanelerimizi çoğaltıyoruz, doktorlarımızın sayısını artırıyoruz. Şu anda bütün bunlara yönelik sadece sağlık üniversiteleri kurduk. Tıp fakültelerini yeterli bulmadık. Niye? İstiyoruz ki doktor sayılarımız artsın, hemşire sayımız artsın, eczacımız artsın. Hepsi. Artıralım. Diş hekimlerimiz artsın. Neden? Sıkıntı yaşamak istemiyoruz. Çünkü modern bir Türkiye'nin temellerini attık biz. Bunu yürütüyoruz şimdi. Gelişmemize, kalkınmamıza, çok daha ileri gitmemize engel olan başbakan-cumhurbaşkanı kavgalarına, biz bu yeni sistemle son veriyoruz. Yürütme gücünü bu iki makamı birleştirip, milletin yüzde 50 artı bir oyuyla seçilen cumhurbaşkanına teslim ederek meseleyi çözüyoruz."

Cumhurbaşkanının görev süresi 5+5 olmak üzere iki kez seçilme şansının bulunduğunu, üçüncü kez olmadığını ifade eden Erdoğan, bunu 10 yılla sınırladıklarını kaydetti.

- "Cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi yok"

Yargının bağımsızlığı yanında tarafsızlığı ilkesini de ekleyerek, yargı bağımsızlığını güçlendirdiklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ne diyor? 'Bütün yargıyı cumhurbaşkanı atayacak.' Yalan söyleme. Yargıtay şu anda nasıl atanıyorsa yine öyle. Danıştay şu anda nasılsa yine öyle. Anayasa Mahkemesi şu anda nasılsa öyle. Hakimler Savcılar Kurulu, 4 tanesini cumhurbaşkanı atıyor, 7 üyesini ise parlamento seçiyor. Ne diyor? Bir yalan daha. 'Parlamentoyu feshedecek' diyor. Yalan söyleme, dürüst ol. Cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi yok. Bazı ukalalarını da sosyal medyaya servis etmişler, onlar da aynı şeyi söylüyor. 'Meclisi feshedecek' diyor. Yok böyle bir yetki. 'Nerede var, gösterin bunu' diyoruz onlara. Yok ama bunlar inanın yalan makinesi. Bizim en büyük müjdemiz ne dedim? Gençler. Gençler çok çalışacağız, çok koşacağız ve parlamentoya girmeye hazır mıyız? Size o kapıyı kapatanlara gereken cevabı vereceksiniz. Gazi Mustafa Kemal'in Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni bunlar okumamışlar. Halbuki 'Atatürk'ün kurduğu partinin de başındayım.' diyor lafa geldiği zaman ama iş icraata gelince çark ediyor. Gazi Mustafa Kemal ne diyor? 'Gençliğe bu cumhuriyeti emanet ettiğini' söylüyor. Biz gençlerimize güveniyoruz. Bu ülkenin gençliğinin iş başa düşünce neleri başarabileceğini en son 15 Temmuz'da yaşadıklarımızdan çok iyi biliyoruz. Tankların üzerine gittiler mi? Topların üzerine gittiler mi? F-16'lardan kaçtılar mı? Helikopterlerden kaçtılar mı? Gençlerimizin, 'meclisi çoluk çocukla dolduracaklar' diyenlere en güzel cevabı vereceklerine inanıyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerle birlikte kadınıyla, erkeğiyle milletin tamamının 16 Nisan'da bu şark kurnazlarına gerekli cevabı vereceklerini bildiğini dile getirerek, eskilerin, "Tarlada işi olmayanın, harmanda yüzü olmaz" dediğini hatırlattı.

"Bugün çalışacak, toprağı işleyecek, tohumu atacağız ki hasat mevsimi geldiğinde harmanda yüzümüz gülsün" diyen Erdoğan, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, dünden aldıkları dersler ışığında yarının Türkiyesini inşa edebilmeleri için gereken imkanları sağlayacağını söyledi.

Erdoğan, bu ülkeyi dünyada hak ettiği konuma taşımak, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için tüm güçleriyle çalıştıklarını vurguladı.

"İki günü birbirine eşit olan ziyandadır" sözünü anımsatarak, bunu kendilerine pusula yaparak her gün yeni projeler ortaya koymanın mücadelesini verdiklerini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Milletimiz destek verdikçe Rabbim sağlık, sıhhat ve güç nasip ettikçe bu şekilde yolumuza devam edeceğiz. Bugün de Sancaktepe'de toplam yatırım bedeli 204 trilyon lira olan eserlerin açılışını yapıyoruz. Teferruatına girmeyeceğim. Burada Güreş Spor Kompleksinin resmi açılışını gerçekleştiriyoruz. Belediye başkanlığımız yeni hizmet binası, maşallah muhteşem. Kent Ormanı Parkı, resmen ilçemize kazandırıyoruz. Sağlıkta 400 yataklı Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesini hizmete açıyoruz. Biliyorsunuz Prof. Dr. İlhan Varank, 15 Temmuz gecesi FETÖ'cü hainlere, sokakları, meydanları dar eden 249 kahraman şehidimizden biriydi. Kendisi, 'ben profesörüm, ben ilim adayım' diye evinde oturmadı. Sokağa çıktı, mücadeleye katıldı. Bu ülkenin istiklal ve istikbali tehlikede olduğunu gördüğü için o gece hiç düşünmeden göğsünü kurşunlara siper etti. Rabbim şehadetini kabul etsin. Rabbim tüm şehitlerimizi Peygamberimize komşu eylesin. Ben bu vesileyle bir kez dana tarih boyunca vatanımız için, dini mübin-i İslam için, bu devletin bekası, bu aziz milletin geleceği için, şehadet şerbeti içen tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Gazilerimize ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Hazır mıyız? Tek millet için 'evet' mi? Tek bayrak için 'evet' mi? Tek vatan için 'evet' mi? Tek devlet için 'evet' mi? Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, beraber olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra kalabalıkla birlikte, "Beraber yürüdük biz bu yollarda/ Beraber ıslandık yağan yağmurda/ Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda/ Bana her şey sizi hatırlatıyor/ Bana her şey Sancaktepe'yi hatırlatıyor" dizelerini seslendirdi.

Erdoğan, 16 Nisan'ın Türkiye için yeni bir milat olması dileğinde bulundu.

Törene, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem ile AK Parti İstanbul milletvekilleri de katıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber