Dışişlerinde, bir garip yazılı sınav değerlendirmesi

Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı aday konsolosluk memurluğu yazılı sınavındaki garip değerlendirmeler oldukça dikkat çekiyor

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 11 Nisan 2017 13:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Dışişlerinde, bir garip yazılı sınav değerlendirmesi

Geçen ay Dışişleri Bakanlığı aday konsolosluk memurluğu sınavı yaptı. Aslında Bakanlık şubat ayında da aday meslek memurluğu sınavı yapmıştı aynı şekilde ve aynı düzeyde; ama biz, ikincisi üzerinde duracağız.

Sözünü ettiğimiz sınava, merkezi yabancı dil sınavından 90 ve üzeri puan alanlar katıldı. Sınav iki gün sürdü ve iki bölümden oluştu. İlk bölüm kompozisyon, ikinci bölüm çeviri idi. İlk bölüm olan kompozisyonda iki kısımdı, Türkçe kompozisyon ve yabancı dilde kompozisyon. İkinci bölüm olan çeviri de yabancı dilden Türkçeye çeviri ve Türkçeden yabancı dile çeviri olmak üzere iki kısım. Dolayısıyla toplamda dört kategoride notlandırma yapıldı. Sözlü aşamaya, yani mülakata katılabilmek için, her kategoriden en az 70 almak gerekmekteydi.

Çeviri metinlerin gerçekten ciddi metinler olduğu, dili gerçekten bilenlerin bu çeviriyi yapabilecekleri ifade edildi. Sözün özü şu ki, sınavın gerçekten ciddi ve sınav gibi bir sınav olduğu anlaşılıyor.

Peki sorun ne?

Sorun, bu sınav kağıtlarının değerlendirilmesi, yani notlandırma. Elimize ulaşan bir notlandırma üzerinde duracağız. Notlar şu şekilde verilmiş:

-Türkçe Kompozisyon: 65

-Yabancı Dilde Kompozisyon: 61

-Yabancı Dilden Türkçe'ye Çeviri: 76

-Türkçe'den Yabancı Dile Çeviri: 66

Bu notlandırmanın yahut değerlendirmenin neresi garip diye düşünülebilir. Analizlerimizi maddeler halinde sayalım:

1-Bir kompozisyon kağıdını değerlendirmekte kullanılan hassas terazi gibi bir ölçme biçimi yoktur. Dolayısıyla bir kompozisyona 61 puan verilmesini kimse açıklayamaz. Bu tür değerlendirmelerde notlar genellikle -mecazi anlamda, 0 veya 5 ile biten manasında- köşeli sayılar olur. Değerlendirmeyi yapan, 60, 65 veya 70 gibi not aralıklarını takdir edebilir. Bu, değerlendirmecinin bilgi, algı ve hakkaniyet duygusuna kalmıştır. Ama 61 puanın hiçbir açıklaması yapılamaz. Bir kompozisyona 61 puan nasıl bir ölçme ile takdir edilir?

2-Daha önemli bir tuhaflık da şu: Bir aday düşünün ki, başka bir dilde kompozisyon yazıyor ve 61 puan alıyor; ama aynı aday kendi anadilinde kompozisyon yazınca 65 puan alıyor; yani anadili ile başka/yabancı dil arasındaki yazı farkı sadece 4 puan...

Aday aynı aday, sınav zamanı aynı saat. Şayet aday kompozisyon yazma bilgi ve becerisine sahip olmasaydı, Türkçe kompozisyondan 65 alamazdı. Şayet aday belli bir başarı düzeyine sahip ise, o takdirde ya Türkçe kompozisyonun daha yüksek veya yabancı dilde kompozisyonun daha düşük puan alması lazımdı. Kişinin kendi anadili ile yabancı dilde yazdığı bir metnin puanlama farkı asla 04 puan olmamalıydı.

3-Çeviri kısmına gelince; buradaki puanlamanın küsuratlı olmasını (66 ve 76) bir an için normal kabul edelim. Böyle diyoruz, çünkü böyle bir puanlama, ancak test sınavlarında olur. Burada esas tuhaf olan, iki çeviri arasındaki puan farkı.

Çevirilerin en zoru, Türkçe'den yabancı dile bir metni çevirmektir. Hele belli bir ihtisas alanında, terminoloji bilgisi, ifade tarzı, meslek dili vs. nedeniyle, sözlüksüz çeviri yapmak gerçekten üst düzey dil vukufiyeti gerektirir. Aday, böylesine zor olan çeviriden 66 puan almıştır. Aynı adayın, bu düzeyde bir dil becerisiyle, Yabancı dilden Türkçeye yaptığı çeviriden, çok çok yüksek puan alması gerekir. Oysa örneğimizde, aradaki fark, sadece 10 puan. Aday çok zor olan çeviriden 66, deyim yerindeyse "çerez gibi" denebilecek olan çeviriden ise sadece 76 puan alıyor.

Bu puanlama bize çok tuhaf geldi. Sanki değerlendirmeyi yapanlar, adayı mülakatta elemek yerine daha mülakata gelmeden önce yazılı aşamada elemek için bu puanları vermişler gibi bir izlenim doğmaktadır. Aday hayli başarılı ki, puanları 70'ten çok da aşağılarda değil. Ama bu puanlamayla aday, mülakata giremeden elenmiş oluyor. Halbuki hakkaniyet ilkelerine göre, değerlendirmeyi yapanların elinde çok keskin notlandırma kıstasları yoksa ve aday da başarı sınırına yakınsa, onu mülakata almak lazımdır. Elenecekse aday mülakatta nasıl olsa elenir. Ama bu puanlama garipliği ile, adayda başarısızlık duygusu ve burukluk yaratılmış olmaktadır.

Ama bizi esas düşündüren, bu tarz puanlama tuhaflıklarıyla, 2008'li yıllardan sonraki sınavlarda karşılaşmış olduğumuz gerçeğidir. Sonradan anladık ki, FETÖ devleti ele geçirmek için kendi elemanlarının dışındaki herkesi bu şekilde diskalifiye etmiş. Onları mülakata bile getirmeden, yazılı aşamada elemiş.

İşte yukarıda kısaca analiz ettiğimiz puanlama tuhaflığı da şunu düşündürüyor: Acaba bu sefer de devleti başka örgütler yahut "yaygın cemiyetler" mi ele geçirmek istiyor?

Bundan dolayı mı kendilerinden olmayanları henüz mülakata gelmeden elemek için bu puanlamaları yapıyorlar?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber