Muhteşem direnişin ilk adımı: 19 Mayıs

13 Kasım 1918'te İtilaf Güçleri donanmasının savaş gemileri İstanbul'da varlığını gösterdi. Boğaz'da düşmanın savaş gemilerini gören Mustafa Kemal Paşa'nın ilk tepkisi "Geldikleri gibi giderler" oldu. Mustafa Kemal, 13 Mayıs 1918 ile 16 Mayıs 1919 tarihleri arasında İstanbul'da yoğun temaslarda bulunarak büyük bir sabır ve gizlilik içinde kurtuluş mücadelesinin alt yapısını oluşturdu

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 19 Mayıs 2017 08:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Muhteşem direnişin  ilk adımı: 19 Mayıs

Aydın Hasan

Mücadelenin merkezi

Dönemin Osmanlı idare sisteminde, 3 ordu müfettişliği görevi bulunuyordu. Ordu müfettişleri yetkileri gereği askerin yanı sıra sivil idare üzerinde de otorite kurabiliyordu. Mustafa Kemal, geniş yetkilere sahip bir makamın sahibi olarak Anadolu'ya geçmenin imkanını sağlamıştı. 9. Ordu Müfettişliği'ne atanan Mustafa Kemal Paşa, İngiliz savaş gemisinin takibindeki Bandırma Vapuru ile dalgalı denizde zorlu bir yolculuğun ardından 19 Mayıs 1919'da bir pazartesi gününün sabahında Samsun'a ayak bastı. Genç paşa, güvenli bulmadığı Samsun'da fazla oyalanmayarak Havza'ya geçti. Ordan da Amasya'ya. Kurtuluş Savaşı'nın ilk kıvılcımı özelliğindeki Amasya Genelgesi, 22 Haziran 1919'da yayınlandı. Erzurum Kongresi 23 Temmuz'da, Sivas Kongresi ise 4 Eylül'de toplandı.

Mustafa Kemal, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. Sivas Kongresi'nde oluşan Temsil Heyeti, Milli Mücadele'yi örgütlüyordu ve mücadelenin merkezi Ankara haline gelmişti. İstanbul işgal edilip Meclis-i Mebusan dağıtılınca 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi Ankara'da açıldı. Meclis ordusu kuruldu. Yeni ordu, Yunan işgaline karşı direnişe geçti.

Direnişin kadınları

Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastığı günlerde Anadolu'da için için Milli Mücadele ateşi tutuşuyordu. Bu mücadelenin içinde kadınlar da önemli bir yer tutacaktı. Ferhat Uyanıker'in Genelkurmay ATASE Yayınları tarafından yayımlanan "Milli Mücadele'de Türk Kadını" başlıklı çalışmasında, Anadolu kadınlarının Kurtuluş Savaşı içindeki destansı mücadeleleri anlatılır. Bunlar içinde şu kadınların ismi ön plana çıkar: Kara Fatma, Gördesli Makbule, Çete Ayşe, Ayşe Çavuş, Selanikli Ayşe Hanım, Ayşe Hanım, Şerife Ali Kübra, Bitlis Defterdarı'nın Eşi, Rahime Hatun, Küçük Nezahat, Hatice Hanım, Saime Hanım, Halide Edip. Liste; Senem Ayşe Kadın, Gül Hanım, Süreyya Sülün Hanım, Şehime Korucuoğlu, Sultan Ana, Ulaşlı Hanım, Gamacı Fatma, Zeynep Hanım, Trakyalı Havva ve Zehra Hanım, Vanlı Güllü Bacı, Kastamonulu Halime Çavuş ve Mersin'den Safiye Nine ile uzayıp gider...

'Türk Jan Dark namı verildi'

Milli Mücadele'nin destansı kadınlarından biri ise o yaşlarda henüz küçük bir kız çocuğuydu. Nezahat, 9 yaşında iken annesi Hadiye Hanım'ı kaybetti. Babası Albay Hafız Halit Bey, 70. Alay Komutanı idi. Yiğit bir askerdi. Kızını bırakacak kimsesi yoktu. Küçük Nezahat, alayda babasının yanında savaş cephelerinde büyüdü. 12 yaşında iken düşmana kurşun atan cephede savaşan bir çocuk askerdi. Alayın Onbaşı Nezahat'ı idi. İlk Meclis'te Bursa milletvekili olarak görev yapan Operatör Emin Bay, 12 yaşındaki Nezahat'e İstiklal Madalyası verilmesi için sunduğu takririn izahatını şöyle yapar: "Nezahat Hanım denilen küçük hanım 8 yaşında öksüz kalmış. Babasının da başka kimsesi olmadığı için babasının kucağına düşmüş ve Harbi Umumi'de muhtelif cephelerde bu çocuk harp içinde büyümüştür. Hafız Halit Bey denilen zat da kıymetli bir komutanımızdır. Ne zaman bir neferin sarsıldığını görse hemen yanına koşar haydi beraber çarpışalım der onunla beraber çarpışır. İlk İstiklal Madalyası'nı verirsek kadirşinaslık gösteririz. Ha onu arz edeyim, bütün askerlerimiz Türk Jan Dark namını vermişlerdir." Kurtuluş Savaşı sırasında yaşı küçük olduğu gerekçesiyle Nezahat Hanım'a hiçbir zaman İstiklal Madalyası verilmedi. Sadece 1986'da TBMM Başkanı Necmettin Karaduman döneminde 78 yaşındayken takdir beratı aldı.

'Düşman geliyormuş' dediler yüreğim kalktı'

Prizenli olan Ayşe Hanım, Balkan Harbi sırasında eşini kaybetmiş ve Ege Bölgesi'ne göç etmişti. Sarışındı ve 55 yaşındaydı. Dört erkek bir kız beş çocuk anasıydı. İzmir'in Yunan ordusu tarafından işgali üzerine köy köy dolaşarak arkasına katacağı yüzlerce milis ile Yunan kuvvetlerine önemli darbeler indirecekti. Lütfi Arif'in Vakit Gazetesi'nde yayınlanan söyleşisinde Ayşe Çavuş, verdiği mücadeleyi şöyle anlatır: "Oğlum! 'Düşman İzmir'e girmiş, bizim tarafa geliyormuş' dediler. Yüreğim kalktı. Balkan Harbi'nde çekmiştik. Çocukları alarak Uşak'a doğru yollandık. Köy delikanlıları silahlanmıştı. Kendimde kuvvet hissettim. Çocuklarımı Uşak'a yolladım. Elime sopa alarak dilenci kıyafetiyle Aydın'a geçtik."

'Mustafa Kemal Paşa seni görmek istiyor'

Ayşe Çavuş, şöyle devam eder: "Civar köylerden 280 delikanlıyı ikna ettim. Kasabaya yollandık. Yunan gelmiş Kasaba'ya girmiş etrafına tel örgü çekmişti. Kasabaya girme imkanı yoktu. Geceleyin Salihli'ye dönmeye karar verdik. Mevsim yaz ve hava güzeldi. Geceyi dağda geçirerek ertesi gün Salihli'ye girdik. Bize yardım ettiler. 'Ayşe Hanım Teyze'nin bütün istediklerini veriniz' dediler. İki saat çarpıştık galip çıktık. (...) Demirci'den Simav'a geçtik. Orada Kuvay-ı Milliye Komutanı bana, 'Seni Mustafa Kemal Paşa görmek istiyor. Ankara'ya gideceksin' dedi. Ankara'ya yollandım. İstasyondaki dairesinde Paşa beni kabul etti. Hizmetimin mükafatını vermek istedi."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber