İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Önce Devlet aklı ve maslahat değil, önce adalet ve ahlak!

Akif Emre: Bir sistemde 'devlet aklı ve devlet maslahatı'nın üstünde değerler yoksa despotizme yol açar. Önce adalet, ahlak ve toplumsal sorumluluk. Siyasilerin, bürokratların yanlışlarını frenleyecek başka ne var elimizde?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 25 Mayıs 2017 17:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Önce Devlet aklı ve maslahat değil, önce adalet ve ahlak!

Geçtiğimiz gün geçirdiği kalp krizi sonrasında vefat eden gazeteci yazar Akif Emre'nin FETÖ ihraçları özelinde, 9 Şubat'ta yazdığı alıntılıyoruz.

Dünyanın her yerinde devlet geleneğine sahip her siyasal yapı, uyrukları arasında sakıncalı gördüğü siyasali ideolojik hatta dini yapıları etkisizleştirir; şartlar gerektirdiğinde aynı grupların önünü açabilir. Ancak hiçbir devlet yabancı güçlerin uzantısı oluşumları affetmez. Türkiye'de sistem içi temizliğe dönüşen, muhtemelen devlet kararı olarak yürütülen operasyonların mahiyetinin özeti... Bu operasyonları diğerlerinden ayıran husus ise dini bir görüntü adı altında toplumsal meşruiyeti kullanmış olmasıdır.

Resmi tanımlamayla FETÖ operasyonları çerçevesinde yapılan ihraç ve adli takipler bir yanda devletin zaten bildiği unsurları ayıklama çabaları iken diğer tarafta meydana getirdiği hasarın toplumsal maliyet olarak karşımıza çıkması da kaçınılmaz görünüyor.

Olağanüstü şartlarda uygulanan olağanüstü operasyonların sistemin yeniden yapılanmasına yönelik olduğu anlaşılıyor. Her şeyi müesses nizamın gerekleri açısından meşrulaştırılan uygulamaların adalet ilkesini de, maşeri vicdanı da yaralama potansiyeli her zaman vardır. Kaldı ki kimi uygulamaların şimdiden toplumsal yaralar açtığı söylenebilir.

Devlet aklının pratik zekası bu uygulamada da devreye girmiş, bu arada FETÖ ilişkilerinden bağımsız muhalif görülenlere yönelmiştir. Açıktan başka terör örgütlerine destek verenler bir yana, düşünsel anlamda muhalif olanlar, İslamcılar da bu tasfiyeden nasibini almaktadır.

Vicdan ve adalet duygusunu yaralayan uygulamalarda farklı bir kaç nüfuz alanı devreye giriyor:

- Şahsi hesap ve kariyeri açısında rakip gördüğünü FETÖ üyesi olarak ihbar eden ahlak yoksunluğu.

-Kripto tiplerin kendi konumlarını garantiye almak için yaptıkları ihbarlar. Bu şekilde hem aktif mücadele eden bir yetkili devre dışı bırakılmış oluyor hem kendi konumunu güçlendiriyor.

-Olur olmaz her ihbarı araştırmadan işlem yapan bürokratların risk almaktan kaçınan uygulamaları. 'Suçsuzsa nasıl olsa ortaya çıkar' mantığı ile işlem yapılan insanların toplum nezdinde düştükleri durum ve mağduriyetlerin bakiyesi sanılandan çok fazla

-Sistem içine yerleşen ulusalcı, seküler tiplerin bu arada ideolojik rakiplerini yani asıl hedeftekileri ortadan kaldırma kurnazlığı. Özellikle İslami kimlikli muhalif ya da aykırı duran sembolik isimlerin bu yöntemle cezalandırıldığı çok net.

Bir sistemde 'devlet aklı ve devlet maslahatı'nın üstünde değerler yoksa despotizme yol açar. Önce adalet, ahlak ve toplumsal sorumluluk. Siyasilerin, bürokratların yanlışlarını frenleyecek başka ne var elimizde?

Olağanüstü dönemlerden geçiliyorsa eğer ol/ağan değerlerimizde olağanüstü hassasiyet gözetmek gerekir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber