İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

40 fakülte, 50 enstitü var ama bitki tescil talebi 'özel'den geliyor

Ülkemizde 40 civarında ziraat fakültesi var ve bunun yarısı köklü fakülte konumunda. 50'ye yakın muhtelif alanlarda çalışan araştırma enstitüsü var. İmkanları da 10-15 yıl öncesine göre çok daha iyi durumda. Ama gelin görün ki 2016 yılında ülkemizde tescil edilen yeni bitki çeşitlerinin %92'si özel firmalar adına yapılmış

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 19 Haziran 2017 09:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
40 fakülte, 50 enstitü var ama bitki tescil talebi 'özel'den geliyor

M. Murat GÜN

TARIM DEĞİŞİM İSTİYOR

Araştırma Enstitülerine ve Teknik müdürlüklere Yeni Format

Türkiye ilerliyor, büyüyor. Anacak tarımın payı bu büyümede gittikçe küçülüyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri; tarımın beyni konumundaki araştırma enstitülerinin, kendi gücüne paralel verimlilikte bir çalışma ortaya koyamamasıdır. Özellikle bitki ıslahı açısından, özel sektörün yabancı çeşit getirme bombardımanına karşı kayıtsız kalması, yenilenme ve yapılanma ihtiyacının elzem olduğunu göstermektedir.

Tarımsal ürünlerde, ithalatı azaltmak, ihracatı artırmak, kendimize yeterliliği sağlamak istiyorsak buralardan başlayarak daha objektif ve uzun vadeli planlar yapmak zorundayız.

Ülkemizde 40 civarında ziraat fakültesi var ve bunun yarısı köklü fakülte konumunda. 50'ye yakın muhtelif alanlarda çalışan araştırma enstitüsü var. İmkanları da 10-15 yıl öncesine göre çok daha iyi durumda. Ama gelin görün ki 2016 yılında ülkemizde tescil edilen yeni bitki çeşitlerinin %92'si özel firmalar adına yapılmış. Bunlarında % 80'den fazlası yabancı menşeli çeşit. Yani bir şekilde yabancıya telif hakkı ödenerek alınmış. Bu durumda, bu alanda faaliyet gösteren kamu kuruluşlarının, üniversiteler de dahil tescildeki payları % 8 olarak görülüyor. Diğer yıllarda da durum bundan çok farklı değil. Sadece bu veriye bakarak bile yenilenme ve güncellenme ihtiyacının hasıl olduğunu düşünebiliriz.

Peki, uzun yıllardır düşük kapasite ile çalışma tarzına alışmış kadrolarla nasıl yeniden yapılanma ve güncellenme başarılabilir? Elbette ki, İsim değiştirerek, cisim değiştirerek, tabela yenileyerek olacak şeyler değil bunlar. Öncelikle bu değişim için nedenleri ve hedefleri somutlaştırmak, bu değişime kalp ve beyin olarak inanmak gerekiyor.

Bizi değişime zorlayan nedenler; tarımın payının küçülmeye başlaması, bazı alanlarda dışa bağımlılık tehlikesi, yetişmiş elemanların üniversitelere ve özel sektöre kayışı, misyonunu yerine getirmekten uzaklaşma, vizyon eksilmesi, kalite ve verim düşüklüğü, özel sektöre ve üreticiye kılavuzluk yapamama, şeklinde kısaca sıralanabilir. Hedeflerimizi de, kısaca bu sayılan nedenleri, belli bir vade de ortadan kaldırmak olarak somutlaştırabiliriz.

BA DURUMDA, NEREDEN BAŞLAMALI? NELER YAPILMALI?

1- Öncelikle mevcut kaynakları doğru kullanacak özellikte personele ve sisteme ihtiyaç olduğu açıktır. Sistemi işletecek ve kaynakları kullanacak olan insanlar olduğu için özellikle buralarda çalışan personelin niteliklerinde ısrar ederek, onlara tanınan özlük haklarının, diğer birimlerde çalışan personellerden ayrı tutulması önemli bir adım olacaktır. Buradaki personelin çalışma sistemi, arazi ve teknik çalışma şartlarına göre düzenlenmelidir.

2- Araştırma enstitüsü ve teknik kurum idarecileri, personelinin işini kolaylaştıran ve üretken olmalarını sağlayacak yapıda olmalıdır. Bu kuruluşları yöneten idarecilerin, proje ve araştırma kafasına sahip olmaları yani personel yönetiminden önce, "iş ve proje yönetme" kabiliyetine sahip olmaları ayrıca önemlidir.

3- Özlük hakları, verilen sorumluluklara ve ortaya çıkarılan ürüne göre yeniden düzenlenmelidir. Özlük haklarındaki yetersizlik, araştırma enstitülerinde veya teknik müdürlüklerde çalışan personelin devlette yetişip, özel sektöre veya üniversiteye kaçışını hızlandırmaktadır.

4- Islahçı hakları kanunu, özellikle enstitülerde çalışan ıslahçılar için adaleti yansıtmamaktadır. Sadece buğday ıslahçıları, var olan ıslahçı hakkı mevzuatından fayda görmektedir. Diğer tarafta, aynı emeği veren ve buğday haricindeki türlerde çalışan çoğunluğa hiç bir faydası yoktur. Bu durum buğday harici alanlarda ıslah yapan teknik personelin, çeşit geliştirmede isteksiz davranmasına yol açmaktadır.

5- Yabancı çeşide ödenen yüksek miktarda telif haklarını ve bazı türlerde ithale yönelmemizden kaynaklanan, kaynak kaybını düşünürsek; bu manada personele aktarılacak ek ödemeler, fazlalık olmayacaktır. Özlük hakları yüksek tutulursa burada çalışan personel, kalite ve kapasite açısından ona göre vaziyet alacaktır.

6- Bu kurumlar yeniden yapılandırılırken kişisel veya kurumsal öncelikten önce, ülke gerçeklerini ve ülke menfaatlerini öne almak zorundadır. Araştırma enstitüleri, projelerinde koordineli ve ortak hareket ettikleri takdirde daha verimli olacaklardır. Ayrıca özel sektörle daha sahici projelerde ortak çalışmalar yapılmalıdır.

7- Araştırma enstitülerinin hangi branşlarda çalışacağına karar verirken; bölgesel olarak yetiştirilen farklı bitki türlerini ve o enstitünün geçmişten gelen tecrübesini dikkate alarak karar vermeleri gerekmektedir. Aksi durumda, o enstitünün araştırma birikiminin ve tecrübesinin de bir kararla iptal edilme ve bölgesel, bazı türlerin geri plana itilme tehlikesi vardır. Ayrıca yıllardır belli konulara odaklanarak çalışmış ve birikim kazanmış çalışanlarında, çalışma şevkinin kırılma tehlikesi vardır.

8- Tarımda büyümek için ıslah önemlidir. Verimi yüksek, hastalıklara ve zararlılara, olumsuz iklim koşullarına dayanıklı çeşit elde etmek, klasik ıslah yöntemleri ile bir dereceye kadar başarılmaktadır. Ve zaman almaktadır. Bu nedenle yapılanmanın içinde daha gelişmiş teknolojik ıslah yöntemlerini öne çıkaran, kısa zamanda ulaşılabilir hedeflere yoğunlaşılmalıdır.

Enstitüler için göz ardı edilecek hiçbir bitki türü ve araştırma alanı yoktur. Örneğin, yem bitkilerini göz ardı ettiğinizde, hayvancılığı olumsuz etkilemiş olursunuz. Çim bitkilerini göz ardı ettiğinizde, çim tohumunda dışa bağımlı hale gelirsiniz. Yağ bitkileri ihmal edilirse, yağ ithalatı artacak demektir. Araştırma enstitülerinde geliştirilen çeşitlerin ülke ekonomisine kazandırılmasında yavaş hareket edilmesi, kurum yöneticilerinin, popülist bitkileri veya kendi branşından olan bitkileri, tescil için öne çıkarması ülkesel bağlamda, tür bazında boşluklar oluşturmaktadır. Oluşan bu boşlukta ise sektördeki özel firmalar, ha bire yabancı çeşit piyasaya sürmektedir.

Önerilen güncellenme ve yenilenme içtenlikle ve öncelikle planlı bir şekilde gerçekleşmediği takdirde; söz konusu kuruluşların daha da kısırlaşacağı ve hantallaşacağı aşikar olduğu gibi, odasının penceresindeki saksıda bitki yetiştirip yayın yaparak doçent olan akademisyenden, pazarlamacı gibi çalışan ıslahçıdan, anketlerle mesai dolduran araştırmacıdan, bir üst basmağa yükselmek için akla ziyan yollar deneyen yöneticilerden, başkalarının yaptığı uluslar arası çalışmaları öve öve bitiremeyen, söylemleri ile ve gezi anılarıyla gündem belirlemeye çalışan tarım geçginlerinden, otelleri zengin eden çalıştaycılardan, ülkenin tohum stratejisini anketlerle, toplantılarla, gezilerle belirlemeye çalışan Tarımsal STK'lardan ... ülke tarımı da, ülke tohumu da kurtulamayacaktır. En akıllılarımız pansuman tedbirler önerenler olmaya devam edecektir.

Yararlanılan Kaynaklar

http://www.tarim.gov.tr

http://www.tzymb.org.tr

http://www.tim.org.tr/files/Raporlar

http://www.tuik.gov.tr

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber