'Yatay' şehirleşme dönemi 1 Temmuz'da başlıyor
Şehirlerin dikey yerine yatay gelişimini sağlayacak yeni imar yönetmeliği Başbakanlık'ta. 1 Temmuz'da çıkması beklenen düzenlemeyle, binaların taban alanları yüzde 40'tan yüzde 60'a çıkacak. Ortalama 600 metrekarede kat yüksekliği 3 yerine 2 olacak
HAMİDE HANGÜL
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ben dikey değil yatay mimariden yanayım" sözleri sonrası hazırlıklarına başlanan imar yönetmeliğine son şekli verilerek Başbakanlık'a imzaya gönderildi. Yürürlüğe 1 Temmuz'da girmesi beklenen "Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği" ile şehirlerin dikey yerine yatay gelişmesi hedefleniyor. Yeni düzenleme, inşaat taban alanının yüzde 60'a kadar genişlemesine izin veriyor. Böylelikle önceden 400 metrekare alana 3 kat çıkılabilirken, şimdi 600 metrekare inşaat alanına 2 kat çıkılabilecek.
Müteahhitler, kat sayısındaki azalmanın özellikle Bağcılar, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Kağıthane gibi bölgelerde kentsel dönüşümü tıkayabileceğini belirtirken, şehir planlacıları da toprak ve yeşil alanların azalabileceği görüşünü savunuyor. Mevcut yönetmelikte ayrık veya blok nizam parsellerde yapının oturacağı alan, parselin yüzde 40'ını geçemiyordu. Yeni yönetmelik taslağında ise emsal verilip taban alanı verilmeyen parsellerde, çekme mesafeleri içinde kalmak şartıyla yüzde 40 olan taban alanı sınırı yüzde 60'a kadar çıkarılabilecek. Böylelikle yatay mimari teşvik edilecek. Yönetmelikle, özellik arz eden yapılarda inşaat ruhsatı beklenmeden kazı izin belgesi verilebilecek. Taslağa göre, çeşitli bölgelerde imar planıyla getirilmiş farklı hükümler yoksa yapılacak ifrazlarda, elde edilecek yeni parsellerin asgari ölçüleri, arazi meyli, yol durumu, mevcut yapılar ve benzeri gibi mevkinin özellikleri ile bu parsellerde inşa edilecek yapıların ölçüleri ve yöresel ihtiyaçları göz önünde tutularak belirlenecek. Yeni düzenlemeler arasında, 1+0 stüdyo dairelerin bundan sonra imar projelerine dahil edilmemesi, yeni tip konut projelerinde en küçük dairenin 1+1 ve minimum 28 metrekare olarak tasarlanması da yer alıyor. Yeni yönetmelikle, yol boyu ticaretin teşekkül ettiği konut alanlarında, zemin katlarda otopark yükünün karşılanması şartıyla ticari kullanımlara izin verilecek. Buna göre, bu alanlarda gürültü ve kirlilik oluşturmayan, imalathane niteliğinde olmayan, gayrisıhhi özellik taşımayan, halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik dükkan, kuaför, terzi, muayenehane, fizik tedavi müessesesi, sağlık kabini ile aile sağlığı, ağız ve diş sağlığı, diyaliz, psikoteknik değerlendirme, üremeye yardımcı tedavi, kreş gibi konut dışı hizmetlerin ticari kullanımlarına izin verilecek.
KENTSEL DÖNÜŞÜMDE SIKINTI OLUR
Demir İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Hamit Demir, yatay mimariye ilişkin düzenleme ile yeni planlanan alanlarda bu geçerliliğin sağlanabileceğini söyledi. Kentsel dönüşüm alanlarında arazilerin yüzde 80-90'ının yapılaşmış durumda olduğuna işaret eden Hamit Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz dikeye dönüşmeden kentsel dönüşüm alanlarında kentsel dönüşüm gerçekleştiremeyiz. Çünkü arazilerin yüzde 80-90'ı, 1980-1990'lı senelerde yapılan binalar, gecekondular. O nedenle burada yüzde 60 kentsel dönüşüme bir çözüm değil. Yeni planlanan alanlarda, boş arazilerde yatayına yapılan projelerde doğrudur, olumludur. Ancak bizim deprem gerçeğimiz var ve İstanbul içindeki kentsel alanları bir an önce dikeyine yapılarak yolları, parkları bahçeleri, ayırarak yaşanabilir hale getirmeliyiz. Bununla birlikte Bağcılar, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Kağıthane gibi alanlarda yüzde 60 yatayına gidersek, buralarda yapılacak kentsel dönüşümlerde müteahhitlerin finanse edilmesi gerekiyor. Edilmediği taktirde kentsel dönüşümün gerçekleşmesinde sıkıntılar meydana gelebilir."
DAİRE SAYISI TEKNİK OLARAK AZALMIYOR
İmpro İmar Yönetim Kurulu Başkanı ve Şehir Plancısı Hüseyin Oflaz, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği Taslağı'nın Başbakanlık'ta imzada olduğunu belirterek, söz konusu düzenlemede teknik olarak daire sayısının değişmediğini ifade etti. Yeni düzenleme ile kat sayısının azaldığına vurgu yapan Oflaz, yeni düzenlemenin getirdiği değişiklik ve etkilerini şöyle değerlendirdi: "Örneğin, önceden inşaatı 400 metrekare alana oturtup 3 kat yapabiliyordunuz, şimdiki yüzde 60'la 600 metrekareye oturtup 2 kat yapacaksınız. Toplama baktığınızda daire sayısı değişmiyor. Burada ne müteahhit ne de arsa sahibi açısından değişmiyor. Dezavantajı şu: Toprak kıt kaynak. Şehirler yoğunlaştıkça toprak azalıyor. Yüzde 40'la sabit tutulmasında her zaman fayda var. Yüzde 60 olduğu anda nefes alacak peyzaj, bitki dokusunu oluşturacak bitki alanını kaybediyoruz. O nedenle taban alanın serbest bırakılması, toprağın kıt kaynak olduğu yerlerde, peyzaj açısından kentsel olarak sıkıntılar doğurabilir. O nedenle toprağın maksimum verimli kullanılması yönünde önlemler almazı gerekiyor."
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ÇAĞRI YAPMIŞTI
Şehirlerde dikey yerine yatay mimari planı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla başlamıştı. Bu yıl ocak ayında Şehircilik Şurası'nda yaptığı konuşmada Erdoğan, "Şehirlerimiz kentsel dönüşüm projeleriyle kurtarılırken şahsiyetsiz mimari ekollerin pençesine itilmemeli" ifadesini kullanarak, "Dikey mimarinin altında yatan gerçek nedir? Az topraktan çok para kazanmak. Aslı budur. Artık ülkemizde tarihimize, kültürümüze, bölgelerimizin hayat tarzına uygun binalar inşa etme dönemi gelmiştir, geçiyor" diye konuşmuştu. 1940'lardan itibaren çarpık yapılaşmanın yanında apartmanlar, sitelerin ortaya çıkmaya başladığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürmüştü: "İnsanların sadece başlarını sokacak ev bulma ile çıkan bu yapılaşma artık sona ermeli. Ben yatay mimariden yanayım. İnsan toprağa yakın olmalı. Sadece beton demirlerden oluşan çirkin yapılar yaylalarımızı ovalarımızı bile işgal etmeye başlamıştır.
Gördüğüm çirkinliklerden üzüntü duyuyorum. Hep birlikte buna karşı olmalıyız. Kentsel dönüşüm projeleriyle şahsiyetsiz mimari projelere itilmemeli. Sadece rant, kar, kazanç odaklı anlayışla böyle bir şehir inşası gerçekleştiremeyiz. Toplumdan uzak tek başına yaşamak insan fıtratına aykırıdır. Şehirler bu fıtri ihtiyaçtan doğmuştur. Medeniyet kavramının insanların bir arada yaşadıkları şehirleri ifade eden geniş bir anlam dünyası vardır. Bizim medeniyetimizde şehir, sokaklar, mahalleler insanın yaratıcısına yönelik olarak simgelenir. Şehirde yaşamaya karar vermek aynı zamanda bir hayat biçimi tercihidir. İnsanla şehir arasındaki ilişkiyi doğru kurmak önemlidir. Eğer bu ilişki insan öncelikli olmazsa yaşadığımız çevre maneviyatıyla da üzerimize çökmeye başlar. Bizim için şehir hem vatandır hem de Rabbimize yönelişimizin tezahürüdür.
Kaynak: Karar Gazetesi