Gebelikte kanama olması durumunda ne yapmalıyız?

Özel Koru Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Zahide Küçük, Gebeliğin herhangi bir haftasında yaşanan kanama, muhakkak ciddiye alınmalı ve nedeni araştırılmalıdır. Ama yine de bilinmesi gerekir ki, çoğu vakada önemli bir durum yaşanmadan kanama kendiliğinden düzelebilir. Gebeliğin hangi döneminde olduğuna bağlı olarak kanamanın farklı sebepleri vardır. Gebeliğin ilk üç ayındaki kanamaların en sık sebebi düşük tehdididir dedi.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 13 Temmuz 2017 13:25, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57
Gebelikte kanama olması durumunda ne yapmalıyız?

Özel Koru Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Operatör Doktor Zahide Küçük ile Hamilelik öncesi ve hamilelik esnasında nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair röportaj yaptık.

İşte Zahide Küçük'ün sorulara verdiği cevaplar

Gebelik öncesinde neleri yapmalı, neleri yapmamalıyım?

Çocuk sahibi olma kararının alınması ve doğuma hazırlık, şüphesiz insan yaşamının en heyecan verici süreçlerden birini oluşturur. Sağlıklı bir gebelik ve doğum süreci için hamile kalınca değil, gebelik planlandığında kadın doğum hekimi ile görüşülmeli ve takip düzenli aralıklarla gebelik boyu devam etmelidir. Gebelik düşünen anne adayının öncelikle kadın doğum uzmanına başvurması, sağlıklı bir gebelik, doğum eylemi ve doğum sonrası dönem için çok önemlidir.

Gebe kalmayı planlayan bir kadın, gebelikten en az 1 ay önce 0,4 mg/gün folik asit desteği almalı ve bu desteği gebeliğin ilk 3 ayı boyunca devam ettirmelidir. Bebeğin merkezi sinir sistemi gelişmesi için, özellikle gebeliğin ilk haftalarından itibaren folik asit alınması çok önemlidir. Folik asit desteği ile bebeğin beyin dokusundan başlayıp omuriliğini içine alan yapıda oluşan 'nöral tüp defekti riski' anlamlı bir şekilde azaltılmış olur.

Hamile kalmaya karar verildiği andan itibaren, eğer kullanıyorsanız sigarayı bırakmanız gerekmektedir. Alkol kullanımı tümüyle bırakılmalı, uyuşturucu, sakinleştirici gibi ilaçları kullanmaya son vermelisiniz. Kafeinli içecekleri de azaltmalısınız. Antidepresan ilaç alıyorsanız doktorunuza danışarak önceden bırakmanızda yarar var. Ağrı kesici almanız gerekiyorsa, mümkün olduğunca parasetamol içerikli ilaçları kullanmalısınız.

Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, guatr, anemi veya başka bir sistemik hastalığın olması durumunda, bunlarla ilgili doktorunuza tekrar başvurmalısınız ve hamileliğe hazırlık döneminde ve hamilelik süresince planlanacak tedavi yöntemleri için görüşmelisiniz. Çünkü bu hastalıklar için kullanılacak ilaçlar, gebelik oluşumuna engel olabilir ya da gebelik oluştuğunda bebeğe zara verebilir.

Anne adaylarında kansızlık varsa gebelikten önce tedavi ettirmelidir. Tiroid hormonlarına bakılmalıdır. Guatr hastalığı olanlar da gebe kalmaya engel olabileceği gibi, gebeliğin ilk aylarında bebeğin sağlıklı oluşmasına da engel olabilir.

Gebeliğin ilk belirtileri nelerdir?

Döllenmiş yumurtanın, annenin rahmine yerleşmesiyle birlikte, gebelik hormonu dediğimiz BHCG hızla yükselmeye başlar ve 10. haftada maksimum seviyesine gelir. BHCG'nin yükselmeye başlamasıyla beraber bulantı, kusma, baş dönmesi başta olmak üzere koku duyarlılığı, göğüslerde hassasiyet, aşırı yorgunluk, sürekli uyku ve yorgunluk halleri, sebepsiz sinirlenme, ağlama nöbetleri ya da sebepsiz mutluluk gibi ani duygusal değişimler, kasıklarda ağrıya benzer bir his, sık idrara çıkma ve bel ağrıları görülmeye başlar.

Doktor kontrolüne ne zaman başlanmalı, ne sıklıkta devam edilmeli?

İdeal olanı, anne adayının gebelikten şüphelendiğinde veya gebelik testi pozitif çıktığında, doktor kontrollerine başlanmasıdır. Bunun amacı, risk faktörlerinin ortaya çıkarılarak takip şeması çizmek, dış gebelik ve mol gebeliği gibi, erken dönemde ortaya çıkarılabilen normal dışı gebelik durumlarının tanısını koymak ve son adet tarihine göre belirlenen gebelik haftası ile ultrasonografide saptanan gebelik haftasının birbirine uyumlu olup olmadığını tespit etmektir

Herhangi bir risk faktörü olmayan anne adayı, hiçbir şikayeti olmasa bile ideal olarak 28. gebelik haftasına kadar dörder haftalık, 28-36. haftalar arasında ikişer haftalık aralıklarla, 36. haftadan doğuma kadar haftada bir doktor kontrolüne gelmelidir. (bu sıklık elbette gebeden gebeye, gebeliğin risk göre değişebilir)

Gebelikte kanama olması durumunda ne yapmalıyız?

Gebeliğin herhangi bir haftasında yaşanan kanama, muhakkak ciddiye alınmalı ve nedeni araştırılmalıdır. Ama yine de bilinmesi gerekir ki, çoğu vakada önemli bir durum yaşanmadan kanama kendiliğinden düzelebilir. Gebeliğin hangi döneminde olduğuna bağlı olarak kanamanın farklı sebepleri vardır. Gebeliğin ilk üç ayındaki kanamaların en sık sebebi düşük tehdididir. Bunun dışında mol gebelik, dış gebelik gibi durumlarda da kanama olabilir.

Doktorunuza muayene olduktan sonra kanama durumunda yapmamız gerekenler:

Kanamanız varsa ilk yapmamız gereken yatak istirahatıdır.

Bu süreçte cinsel ilişkiden kaçının,

Ağır yük kaldırmaktan ve ağır iş yapmaktan kaçının,

Stresten uzak durun,

Doktorunuzun vereceği önerileri dikkate alın, eğer doktorunuz kanamayı durdurmaya yönelik ilaç başlamışsa, bunu düzenli bir şekilde kullanın.

Kanamanızın artması ve parça düşürme ile karşılaşmanız durumunda, yeniden doktorunuza başvurun.

Gebeler genel olarak nasıl beslenmeli?

Gebelikte sağlıklı beslenme hem hamileler hem de bebekleri için çok önemlidir. Tek taraflı beslenmeden kaçınmaya, sağlıklı proteinlere ağırlık vermeye, sağlıklı yağ, vitamin ve mineralleri dengeli almaya, karbonhidrat ihtiyacını sağlıklı/düşük glisemik indeksli karbonhidratlardan karşılamaya özen gösterilmelidir.

Gün içerisinde az az ve sık sık yemek yenmesi sindirim açısından daha iyidir. Yemek aralarında ara öğün olarak taze yada kuru meyveler, kuruyemişler tercih edilebilir.

Gebelik süresince protein içeriği fazla olan balık, baklagiller, et ve yumurta bolca tüketilebilir. Süt ve süt ürünleri tüketimi önemlidir. Özellikle ev yapımı yoğurt, kefir gibi gıdalar tercih edilebilir.

Gebelikte bol su alınması faydalıdır. Suyun yanında maden suyu, ayran, ıhlamur, nane, kuşburnu, limon gibi içecekler tüketilebilir. Bitki çaylarından poşet şeklinde olanlar boya maddesi içerebileceği için, doğal olan bitki çayları tercih edilmelidir. Çay, kahve tüketimi kısıtlanmalı, kola gibi asitli/gazlı içeceklerden uzak durulmalıdır.

Günde en az bir öğün et, tavuk ya da balık tüketimi uygundur. Bunları hazırlanmasında haşlama, ızgara daha sağlıklıdır.

Her öğünde taze sebze (salata veya söğüş olarak ve mevsiminde) ve pişmiş zeytinyağlı bir sebze yemeği yemeye gayret gösterilmidir.

Her öğünde bir miktar protein alınmalıdır. (kahvaltıda yumurta, peynir ve öğünlerde yoğurt, ayran vb olabilir)

Haftada iki akşam balık, diğer günlerde de kırmızı et ve kurubaklagil tüketilmelidir.

Ara öğünlerinizde sağlıklı atıştırmalıkları; hurma, gün kurusu kayısı, incir, erik, vişne gibi kuru meyveleri, çiğ badem, fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemişleri aşırıya kaçmadan tüketilebilirsiniz.

Kalsiyum kaynağı olarak, tam yağlı süt ve süt ürünlerinin, bebeğin kemik gelişimini karşılamaları için yeterli miktarda alınması gerekir.Günde iki subardağı süt içilmesi, bir küçük kase yoğurt yenmesi ve iki kibrit büyüklüğünde peynir yenmesi ile bu miktarda kalsiyumu alma olanağı vardır.

GEBELİĞİMDE HANGİ YİYECEKLERDEN UZAK DURMALIYIM?

Bebeğin gelişimi için önemli olan besinler, plasenta ve göbekbağı üzerinden bebeğe ulaşır. Bebeğin kirlettiği malzemeler ise yine aynı şekilde geri gönderilir. Anne ise gerekli temizliği yapıp maddeleri geri gönderir. Bütün bunlar olurken, anne ve bebeğin kanı birbirine karışmaz ve bu, tüm hamilelik dönemi boyunca böyle devam eder.

Belli başlı birkaç yiyecek, özellikle toksoplazma riskini artırdığından mutlaka dikkatli alınmalı veya beslenme programından/diyetten tamamıyla çıkarılmalıdır. Bunların başında çiğ kırmızı et (çiğ köfte), çiğ yumurta ve çiğ süt gibi ürünler geliyor!

Hamilelik döneminde tüketilmesi sakıncalı olan yiyecekler şöyle özetlenebilir:

Az pişmiş ya da çiğ olan her türlü kırmızı et, tavuk, deniz ürünleri ve yumurtadan uzak durun!

Az pişmiş hayvansal gıdalar, pek çok zararlı bakteri ve virüs içermektedirler. Bu tür gıdaları tüketmeden önce, mutlaka iyice piştiklerinden emin olun.

Salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş gıdalardan sakının!

Konserve ürünlerden, katkı maddesi içeren gıdalardan, asitli, şekerli içeceklerden ve aşırı miktarda kafeinli içeceklerden uzak durun.

Fastfood ürünlerinden, patates cipslerinden, hazır bisküvilerden, fırın/pastane ürünlerinden, paketlenmiş ızgara ürünlerinden içerebileceği zararlı maddelerden dolayı uzak durun!

Kılıç balığı, köpek balığı, tuna balığı gibi yüksek oranda cıva içeren balıkları yemeyin! Bu madde beyin ve sinir gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir.

Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinden uzak durun! Süt, yoğurt, peynir gibi besinleri tüketirken bunların mutlaka yeterli pastörizasyon işleminden geçtiğinden emin olun!

Besin alerjisine yol açabilecek gıdalardan uzak durun!

Bira, şarap gibi alkol içeren içeceklerden sakının!

GÜNLÜK HAYATLA İLGİLİ KÜÇÜK İPUÇLARI

Duruş pozisyonu

Gebeliğiniz boyunca sırtınızı gerip dik durmaya çalışın, sırtınıza fazla yük bindirmeyin. Yaptığınız her harekette bebeğinizi düşünün. Ağır kaldırmayın ve belinizi koruyun. Özellikle sırt ağrılarının önlenmesinde dik duruşun çok önemli bir yeri vardır.

Eşya taşıma

Yerden bir şey kaldırırken dizlerinizi büküp sırtınızı dik tutmaya çalışın, belinizden direk eğilmeyin. Kaldıracağınız eşyaya uzak durmayın, olabildiğince yaklaşın. Yüksek bir yerden bir eşya indirmeyi ise siz yapmayın.

Nasıl ev eşi yapmalı?

Gebeliğinizde ev işlerine kendinizi çok yormayacak, ağır iş olmayacak şekilde yapmaya devam edebilirsiniz. Ev işleri yaparken, toz alırken, yerleri temizlerken ayakta belinizi bükerek öne eğilmek yerine dizlerinizin üzerinde durarak ev işlerinizi yapın. Temizlik için olabildiğince ekolojik/organik ürün kullanmaya çalışın, bu temizlik ürünlerini kullanırken evinizin hava almasını sağlayın, ellerinize eldiven giyin. Temizlik ürünleri ile direk temas etmeyin.

Çalışma hayatı

Gebeliğinizde düşük yapma, kanama, erken doğum eylemi gibi risk faktörünüz yoksa 32. haftaya kadar çalışmaya devam edebilirsiniz.
32. haftada isterseniz doğum iznine ayrılabilir, isterseniz 37. haftaya kadar çalışmaya devam edip bu 5 haftalık süreyi doğum sonrasına ekleyebilirsiniz.

GEÇMEK BİLMEYEN KASIK, BEL AĞRILARI

Gebelikte çeşitli nedenlerle zaman zaman karın ve kasık ağrısı hissedilebilir. Bu ağrıların birçoğu, gebelikte beklediğimiz önemsiz ve tedavi gerektirmeyen ağrılardır.

Gebeliğin ilk haftalarında kasıklarınızda, kalça ve belinizde ağrı hissi ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Rahim büyürken onu tutan bağ dokuları gerilir. Ağrının sebebi de bu gerilmedir. Rahatsızlık verici olsa da, endişelenmenize gerek yoktur.

Gebeliğin son aylarında ise ağrı hissetmenizin en sık nedeni, yalancı doğum ağrılarıdır. Bu ağrılar düzensiz aralıklarla gelen hafif şiddette olan, dinlenmekle geçen ağrılardır. Beraberinde kanama, lekelenme gibi bir durum olmaz. Eğer ağrılarınız sık ve şiddetli geliyorsa ve dinlenmekle geçmiyorsa, mutlaka doktorunuza başvurun, gerçek doğum sancıları veya erken doğum eylemi belirtisi olabilir. Gebelikte ağrıyla birlikte vajinal kanamanız varsa mutlaka doktorunuza başvurun.

Karın ve/veya böğür ağrısına eşlik eden ateş, bulantı, kusma, idrar yaparken yanma veya idrarda kan gibi şikayetler idrar yolları enfeksiyonundan kaynaklanıyor olabilir.

Gebelikte kasık, bel ve sırt ağrılarına karşı öneriler:

Ağrınız olduğunda, ılık bir banyo gevşemenize ve sancılarınızın hafiflemesine yardımcı olur. Ayrıca dinlenmekle ya da egzersiz yaparak da rahatlayabilirsiniz.

Gebeliğinizde fazla kilo almamaya çalışın, bu fazla kilolar sırt ve bel ağrılarınızın artmasına neden olabilir.

Ağır yük kaldırmayın, kendinizi zorlayacak hareketlerden kaçının, yerden bir şeyler almanız gerektiğinde belden eğilerek almak yerine dizlerinizi kırarak çökün ve aldıktan sonrada aynı şekilde doğrulun.

Sert bir yatakta uyuyun. Gebeliğe uygun yatış pozisyonunda yatın. Sabahları yataktan birden kalkmak yerine, yavaş yavaş kalkın.

Gebelikte ayakkabı seçimine özellikle dikkat edin! Çok düz yada çok yüksek topuklu ayakkabılar giymeyin.

Ağrılarınız dayanılmayacak kadar şiddetliyse yada bu önerilere rağmen geçmiyorsa mutlaka doktorunuza başvurun.

GEBELİKTE ORUÇ TUTABİLİR MİYİM?

Normalde insanlar açlığa uzun süre dayanabilirken gebelikte bu süre üçte bir oranında azalmıştır. Nitekim dinimizde de gebelik ve emzirme dönemindeki kadınlar için oruç yükümlülüğü yumuşatılmıştır.

Gebeler, hem kendileri, hem de taşıdıkları bebekleri için daha fazla miktarda kalori, protein, vitamin ve minerale ihtiyaç duyarlar. Hamilelikte oruç tutmak isteyen anne adaylarının özellikle buna dikkat etmesi, sahurda ve iftarda alınacak gıdaları, hem kendisinin, hem de bebeğinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ayarlanması gerekir.

Gebeliğin ilk 3 ayında genelde bulantı ve kusma olması nedeniyle, anne adayı yeterince beslenemez. Ayrıca bu dönemde oruç tutmasıyla birlikte, özellikle sıvı yetersizliği, hipoglisemi ve ona bağlı bayılma veya halsizlik çok daha belirginleşebilir.

Son aylar bebeğin hızlı büyüdüğü ve kilo aldığı dönemlerdir. Bu aylarda uzun süren açlıklar, hem bebeğin az kilo almasına, hem şeker düşmesine, hem de aşırı sıvı kaybına bağlı olarak bebekte sıkıntı oluşmasına neden olabilir.

Gebelikte oruç tutmayla ilgili bir diğer önemli konu ise, anne adayının farklı hastalıklarının olup olmadığıdır. Anne adayının hamilelikle birlikte şeker hastalığı, hipertansiyon, aşırı kansızlık ve erken doğum tehdidi gibi ek hastalıkları mevcutsa, oruç tutmak ciddi sorunları tetikleyebilir. Bu durumda doktoru tarafından oruç tutmasına izin verilmeyebilir.

Oruç tutmak isteyen gebeler için ne önerirsiniz?

Mutlaka sahura kalkın ve dengeli beslenin.

İftar ve sahur arasında 2-2,5 litre su için.

Kafeinden uzak durun.

Beslenme kısmında bahsettiğimiz beslenme kurallarına uyun.

Özellikle taze sebze ve meyvelerin tüketilmesine önem verin.

Yumurta, et, tavuk, balık, kuru baklagilleri her gün çeşitlendirerek protein alımını artırın.

Çok şekerli ve yağlı gıdalardan, tatlılardan, kızartmalardan kaçının. Hafif sütlü ve meyveli tatlıları tercih edin.

Mevsimine uygun meyve (kavun, karpuz, kiraz, kayısı vb) ve sebze (enginar, bakla, semizotu gibi) tüketin.

Gün içinde alınması gereken kalori ihtiyacını, iftar ve sahur arasında dağıtın. İftarda hafif gıdalar alın, sindirimi zor yemeklerden uzak durun, iftarın sonrasında bir veya iki öğün daha yemek yiyin ve sahur yapmayı ihmal etmeyin.

Gündüz saatlerinde ve sıcak havalarda daha fazla dinlenin, böylece terleme yoluyla sıvı kaybını azaltmış olursunuz.

Oruç tutarken bebek hareketlerinde azalma hissederseniz mutlaka doktorunuza başvurun.

EPİDURAL ANESTEZİLİ NORMAL DOĞUM (AĞRISIZ DOĞUM)

Ağrısız/epidural doğum nedir?Ağrısız doğum ya da prenses doğumu dediğimiz doğum şeklinde, doğum sancıları başladıktan ve rahim ağzı açıklığı 4 cm olduktan sonra, epidural bölgeye kateterle ilaç verilir. Bu sayede, anne adayı sancılarını ağrı şeklinde değil de sadece kasılmalar şeklinde hisseder.

Epidural anestezi doğru uygulandığı takdirde, anne adayına ve doğacak bebeğe olumsuz bir etkisi olmaz. Ancak birçok ilaçta olduğu gibi, bu yöntemde de tansiyon düşmesi, göz kararması, baş dönmesi gibi yan etkiler ortaya çıkabilir ama bunlar kısa sürelidir.

Doğum sancısı, bazı kadınların hayatında, yaşadıkları en dayanılmaz ağrı olarak hissedilebilir, keyifsiz bir deneyime dönüşebilir. Bu nedenle son yıllarda doğum için belden uyuşturmalı ağrı kesici tekniklerinin kullanımı çok yaygınlaşmıştır.

Ağrısız doğum, kasılmalar düzenli hale geldikten sonra rahim ağzı yaklaşık % 60-70 incelip, açıklığı 4cm'e ulaşınca, sancılar anneyi ciddi olarak rahatsız etmeye başlarsa uygulanır. Daha önce uygulanması, kasılmaları etkileyip doğumu geciktirebilir. Anne adayı gereksiz ağrı çekmiş olur, hem de ağrılar daha sık geleceğinden işlem süresince hareketsiz kalamaz ve epidural uygulanması zorlaşabilir. Epidural uygulandığında, anne adayı baskıyı, dokunmayı hisseder, hatta kalkıp yürüyebilir ama ağrıyı hissetmez. Normal doğum için gerekli olan doğum sancısı, kasılmalar vardır ama rahatsız etmez. Epidural anastezi anne adayını sersemletmez, hasta hissettirmez. Doğum stresinin çoğunu giderir, kaslarda gevşeme ve rahatlama sağlar. Sancıları ağrı olarak değil, basınç ve kasılma olarak hisseder. Anne çıkım esnasında kasılmalara eşzamanlı ıkınarak doğuma katılabilir.

Normal doğum mu? Sezaryen mi?

Bu sorunun cevabı, elbette normal doğum. Her şeyin normal seyrettiği bir gebelik mevcutsa, annenin pelvisi doğum için uygunsa, bebek iri değilse, sezaryen gerektirecek acil bir durum yoksa, tabii ki normal doğumu öneririz. Ancak sezaryen olmanız gereken bir durum varsa, illa normal doğuracağım diye saplantı içinde olmamak gerekir.

Sonuç olarak önceliğimiz, önerimiz, isteğimiz normal doğum, ancak gerekli durumlarda sezaryendır.

Sezaryen yapılması gereken durumlar nelerdir?

Bebeğin başının anne çatısından geçememesi, annenin kemik çatısının çok dar olması, bebeğin eşinin rahim içinde yerleşim anormalliği, bebeğin başıyla doğum kanalına yerleşememesi (makat geliş, yan duruş, el geliş, kordon gelişi gibi), bebeğin doğum süresince kalp atışlarının bozulması, bebeğin eşinin erken ayrılması, bebeğin kordonunun sarkması, gebelikte aktif genital siğil olması, doğumun ilerlememesi başlıca sezaryen nedenleridir

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber