İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

ÖSYM Başkanı'nın istifası üzerine

ÖSYM eski başkanı Ali Demir, ÖSYM başkanı Ömer Demir'in istifası üzerine bir değerlendirme yaptı. O değerlendirmeyi yayımlıyoruz

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 23 Ağustos 2017 11:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
ÖSYM Başkanı'nın istifası üzerine

ÖSYM eski başkanı Ali Demir, ÖSYM başkanı Ömer Demir'in istifası üzerine bir değerlendirme yaptı. O değerlendirmeyi yayımlıyoruz

21 Ağustos 2017 Pazartesi akşama doğru ÖSYM Başkanı Sayın Prof. Dr. Ömer Demir'in istifa ettiği haberi ülke gündemine oturmuştur. Bu yeni ÖSYM'nin tarihinde bir ilk oldu belki ama bürokrasi tarihinde de ender bir olay olarak tarihine geçecektir. ÖSYM'nin geçtiğimiz günlerde sebep olduğu bazı gecikme, hatalı hesaplamalar nedeniyle Başkanın bu karara vardığı şu an itibariyle bilinen bilgi. Şüphesiz ilk intiba olarak bunun ben de erdemli bir davranış olarak karşılıyorum ve Sayın Başkanı böyle erdemli bir davranış ortaya koyabildiği için tebrik ediyorum. Ama istifa bir çözüm mü? Kurum bundan sonra nasıl yol alacak?

Öncelikle hep vurguladığım ve Sayın ÖSYM Başkanının da yaptığı basın toplantısında vurguladığı bir gerçeği bir kez daha hatırlatmak isterim. ÖSYM bu ülkenin en kritik önemi sahip kurumlarından belki de ilkidir. Toplumun her katmanını etkileyen, tüm Türkiye'nin heyecan ve dikkatle izlediği bir kurumdur. Bu nedenle kurumun güçlendirilmesi ve korunması gerekir. Ülkenin bütün kurum ve kuruluşları bu sorumluluğu taşımanın gayreti içerisinde olmalıdır. Buna yönelik olarak, Eylül 2010'da tam anlamıyla tefessüh etmiş bir halde olan, nerdeyse hiç bir kurum özelliği kalmamış bir yapıyı vekaleten devraldıktan sonra her türden tehlikeye göğüs gererek 2011 yılı başında 6114 sayılı kanunu bizzat hazırlayarak bu yönde gerekli adımın atılmasına öncülük ettik ve 6 Mart 2011 tarihinde 6114 sayılı kanun yürürlüğe girerek ÖSYM idari ve mali özerk bir kurum haline getirildi. 6114 Sayılı yasanın yasalaşma sürecinde zamanın YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. Ömer Demir başta olmak üzere o zaman YÖK'ün verdiği desteği de vurgulamak isterim. O tarihten sonra yayınlanan yönetmelikler, Bakanlar Kurulu Kararları ve kurum içi yönergeler ve süreçler ile ÖSYM'yi her bir faaliyetinde şeffaf ve hesap verebilir bir kuruma dönüştürdük. Tabir yerindeyse o tarihte 39 yıllık bir kurum olan ÖSYM'yi "sıfırdan yeniden yazmıştık". Kurumda başta bilişim sistemleri olmak üzere tüm sınav sistemlerini yeniden tasarladık. Güncel teknolojiler ile donattık ve 24 saat kesintisiz sınav süreçlerini izleyebilen sistemleri devreye aldık. Sınav Kontrol Merkezi sınavların ülkenin her yerinde aynı standartlarda yürütülebilir hale getirdik.

Almış olduğumuz tedbirler ile sınav güvenliğini, o tarihlerde bilinmeyen ancak bugün çok açık bir biçimde izlerini gördüğümüz FETÖ ve diğer terör şebekelerine rağmen, tesis etmiş ve artık "sadece hak edenin hak ettiğini hakkaniyet ölçüleri içinde aldığı" bir sınav sistemi oluşturmuştuk. Kurumda oluşturduğumuz takım ruhu ile ve güçlendirilmiş bilişim sistemi ile iki milyon adayın girdiği YGS gibi devasa bir sınavın sonucunu 4-5 günde açıklar, tercihlerin alınmasından sonra ÖSYS yerleştirmelerini en geç iki gün içinde ilan eden bir kurum oluşturduk. Tüm bunlar tesadüfen değil, oluşturduğumuz ekibin fedakar ve cansiperane gayretleri ile alınan sonuçlar oldu. Ekibime bir kez daha tüm bu gayretleri için teşekkür etmeyi bir vefa ve görev biliyorum.

Nisan 2015'de kurumu Sayın Ömer Demir'e devrettiğimizde on bin sayfadan fazla bir mevzuat ile A'dan Z'ye her bir adımın yazılı olduğu bir kurum olarak devrettik. Ancak bu sistemin ana özelliği tüm modern sistemler gibi yaşayan-dinamik bir sistem olmasıydı ve sürekli takip ve güncellenmesi gerekli bir sistemdi. Bu özelliği itibariyle ÖSYM asla klasik bir devlet kurumu olarak görülemez ve klasik bir devlet kurumu gibi yönetilemez. Bunun için gerekli süreç takımları da kurumda oluşturulmuş ve sürekli iyileştirme felsefesi benimsenmişti.

Bizden sonraki yönetim tarafından, açık uçlu soruların sınavlarda yer alması gibi başlattığımız faaliyetlere sahip çıkılması oldukça sevindiriciydi. Ancak, Nisan 2015'den günümüze kadar geçen iki yılı aşkın bir sürede ÖSYM'de yaşananlar oluşturduğumuz dinamik sistemin yeterli düzeyde işletilemediğini göstermektedir. Önce, "hataya mahal bırakmama" gibi bir açıklamayla YGS sonuçlarının kısa sürede açıklanmasından vaz geçildi, ardından da geciken sürelerle sınav ve yerleştirme sonuçları açıklanmaya başladı. Bugün ortaya çıkan durum, sorunun sonuçları açıklama süresi ile ilgili olmadığına da işaret etmektedir.

Bu süreçten çıkarılması gereken dersleri ve alınması gereken tedbirleri maddeler halinde aşağıda sıralıyorum.

1. ÖSYM, asla klasik bir devlet kurumu olarak görülmemeli ve talepleri devlet yöneticileri tarafından dikkate alınarak karşılanmaya gayret edilmelidir. Kurumu idare edenlerinde bu gerçeği bilerek görevlerinin başında olması önemlidir.

2. ÖSYM yöneticilerinin hafta sonlarını dahi kurumda sınav sürecinin başında kesintisiz bulunma durumunda olduklarını çok iyi anlamaları gerekmektedir.

3. Bugün ortaya çıktığı üzere ÖSYM bir yönetim zaafiyeti içine bırakılmamalı ve sürekli yedeklenen, sürekli planlanan, "bayrak yarışı"na benzer bir Başkanlık sistemi ile yönetilmelidir. Personel rejimi yeniden düzenlenerek esnek ve değiştirilebilir bir niteliğe kavuşturulmalıdır.

4. ÖSYM sınav sistemleri teknolojik gelişmeler ile sürekli yenilenmelidir. El değmeden sınav yapılması, el değmeden değerlendirme vb. gibi teknolojilerin de devreye alınması için çaba sarf edilmelidir.

5. ÖSYM'nin iş yükü ülke içerisinde sınav yapan diğer kurumlar düşünülerek dengeli bir şekilde planlanmalıdır. Özellikle kurumların yönetmeliklerinden belirlenen sınav içeriklerindeki sınırlamalar ile sınav süreçlerinin sıkıntıya düşmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir.

6. ÖSYM sadece kendi personeli ile çalışan bir kurum değildir. Sınav sürecinde görev alan kurum dışı personellerin (Diğer kurumlarda görev alan ama sürece destek verenlerin) haklarının tatmin edici şekilde yeniden düzenlenmesi gereklidir.

7. Kurumun gerektirdiği özel nitelikli personel (soru yazarı, sınav uzmanı, bilişim uzmanı ve benzeri) mutlaka temin edilmeli ve zaman içinde personelin aşınması/yorulması/zafiyet göstermesine karşı da sürekli ve sistematik olarak tazelenmelidir.

8. ÖSYM sadece üniversite giriş sınavları yapan bir kurum değildir. Esasen bugün ÖSYM bir "Devlet Sınav Merkezi"dir. Bu nedenle ÖSYM tüm kurumlar tarafından özenle korunmalı ve kurumlar arası her türden etkileşimde çelme takılan bir kurum değil işbirliği yapılarak destek olunan bir kurum olarak görülmelidir.

ÖSYM'nin ülkemize hizmet etmesi, üniversitelere öğrenci yerleştirme, kamu kurumlarına personel seçimi gibi konularda herkesin eşit hak elde etmesi bakımından önemlidir. Geçmiş zamanlarda buna olan ihtiyaç çok net olarak ortaya çıkmış ve kurum oluşturulmuştur. Aksaklıklar olsa da kurumun düzeltilerek yoluna devam etmesi ülkenin geleceği için oldukça önemlidir.

Prof. Dr. Ali Demir

2010-2015 Arası ÖSYM Başkanı

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber